32,5473$% 0.07
35,0014€% -0.02
2.437,59%0,09
3.980,00%0,05
15.943,00%0,05
2.332,02%0,12
10.446,24%1,00
Ülkenin gündemine bomba gibi düşen Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in suikast sonucu öldürülmesi devlet-mafya-siyaset üçgenini tekrar irdeledi.
Ateş’in cinayetinin üzerinden 18 ay geçti. Eski Ülkü Ocakları yöneticileri Tolgahan Demirbaş, Emre Yüksel ve üzerinde Emniyet Genel Müdürlüğü vekâleti bulunduğu da iddia edilen MHP’li avukat Serdar Öktem’in de ortalarında bulunduğu 22 tutuklunun yargılanacağı davanın ilk duruşması 1 Temmuz’da gerçekleşecek.
Defalarca kez savcısı değişen ve CHP, AKP ve MHP’nin takipçisi olacağız dediği davanın seyrini büyük ölçüde Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in politik isimlerle görüşmesi etkiledi.
Davanın ilk duruşması, bugüne kadar ortaya atılan, büyük kısmı iddianameye yansımayan savların ve bazı önemli bulguların da yeniden gündeme gelmesine yol açacak.
T24’ten Asuman Karaca, Sinan Ateş cinayetini 25 soruda açıkladı:
1- Sinan Ateş neden görevinden alındı?
Sinan Ateş, 9 Ocak 2019’da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli
2- Neden hedef oldu?
İddiaya göre Sinan Ateş’in Ülkü Ocakları Başkanlığı görevinden alınmasına rağmen siyasi faaliyetlerini sürdürmesi ve şehir şehir gezerek temaslarda bulunması, parti içindeki “İstanbul ekibi”ni rahatsız etti. Ateş’e haber gönderilerek, siyasi faaliyetlerini sonlandırması, sadece akademik faaliyetlerde bulunması istendi. Fakat Ateş telkinleri dinlemedi. Yakın etrafıyla yaptığı görüşmelerde Ateş, sadece kendisinin değil, ziyaret ettiği kişilerin de arandığını ve kendisiyle irtibatlarının kesilmeye çalışıldığını anlatıyordu. Ateş’in üst seviye bazı isimlerin Mersin Limanı üzerinden uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yaptığı konusunda elde ettiği bilgileri istihbarat üniteleriyle paylaştığı da öne sürülüyor, bu nedenle hedef olduğu da konuşuluyordu. Hedef olmasına ilişkin bir diğer iddia ise, Ateş’in Bahçeli’den sonra Genel Başkanlık koltuğunun en güçlü adaylarından biri olduğu tarafındaki söylentilerdi. Bir süre sonra Ateş hakkında Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a yakın olduğu söylenen Orhun Haber isimli siteden “FETÖ’cü olduğu” istikametinde paylaşımlar yapılmaya başlandı. Benzeri paylaşımlar Ateş’in öldürüldüğü güne kadar devam etti.
3- Nerede, nasıl öldürüldü?
Sinan Ateş, 30 Aralık 2022 tarihinde Ankara’da ABD Büyükelçiliği ve AKP Genel Merkezi gibi önemli binaların yoğun olduğu, güvenlik tedbirlerinin en üst seviyede tutulduğu Çukurambar’da cuma namazı çıkışında silahlı saldırıya uğradı. Bir motosikletle olay yerine getirilen Eray Özyağcı, saklandığı aracın gerisinden çıkarak Ateş’e kurşun yağdırdı. Ağır yaralanan Ateş, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Beraberindeki Selman Bozkurt ise omzundan yaralandı.
4- Sinan Ateş’in orada olacağı nereden biliniyordu?
5- Sinan Ateş cinayeti ile Mersin’de yaşanan olaylar neden ilişkilendiriliyor?
Ateş’in, takip edilmeye başlandığı tarihlerde, Ateş devrinde Mersin Ülkü Ocakları İl Başkanı olan Çağrı Ünel’in de takipte olduğu anlaşıldı. Argümana göre Ünel sosyal medyada Ateş’i destekleyen bir paylaşımını kaldırması biçimindeki ikaza olumsuz karşılık verince “bedel ödemek”le tehdit edildi. Ateş’in hedef alınması ve ardından uzman raporuna göre 10 Mart 2022’de hakkında bilgi toplanmaya başlamasından sadece beş gün sonra Çağrı Ünel, Mersin’de, Ülkü Ocakları mensubu 10 kişinin saldırısına uğradı. Kendisine bıçak çekilen Ünel’in, saldırının etkisiyle yere düştüğü sırada açtığı ateş sonucu saldırganlar arasındaki Kadirli Ülkü Ocakları mensubu Emrullah Kaplan hayatını kaybetti. Ateş cinayeti evrakına giren eksper raporuna göre, Ünel saldırısı ve Kaplan’ın ölümünün çabucak ardından Tolgahan Demirbaş, Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Burak Kılıç’a “Ortak, var mı bir şey” diye sordu. Fakat karşılık alamadı. Bunun üzerine Demirbaş, “Kardeş niçin yazmıyorsun anlamadım ki” mesajını yazdı. Kılıç ise “Çocuk öldü, Kadirli ocaktan, Çağrı Ünel vurdu, öldü” dedi. Bir gün sonra ise Demirbaş, Kılıç’a “S.A (Sinan Ateş) ile alakalı hareketlilik var mı” diye sordu, “Yok” karşılığını aldı. Ünel ise olaya ilişkin açılan dava sonucunda 10 yıl 10 ay mahpusa mahkûm edildi.
6- Sinan Ateş cinayetinin tetikçisi nasıl kaçırıldı?
30 Aralık 2022’de işlenen cinayetin ardından Ateş’i öldüren tetikçi Eray Özyağcı, kendisini bekleyen Vedat Balkaya’nın kullanımındaki motosikletle, Gölbaşı’nda atıl durumda bulunan bir akaryakıt istasyonuna bırakıldı. Bu esnada benzinlikte kendisini Citroen C-5 marka bir araç bekliyordu. Bu araca binen Özyağcı, daha sonra yine Gölbaşı’nda bir noktaya bırakıldı. Daha sonra buradan alınarak önce Bolu’ya, sonraki gün de İstanbul’a götürülen Özyağcı, 6 Şubat sarsıntılarına kadar kayıplara karıştı. Özyağcı’yı benzinlikten alarak kameraların bulunmadığı bir noktaya bırakan aracın Tolgahan Demirbaş’a ait olduğu belirlendi. Yapılan araştırmalarda Demirbaş’ın cinayetten dakikalar önce tetikçinin kaçırılacağı konumu Emre Yüksel’e gönderdiği ortaya çıktı. Aynı konum bilgisi tetikçiyi taşıyan motokurye Vedat Balkaya’nın telefonunda da bulundu. Daha sonra Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel’in 06 AT 5021 plakalı ve Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a tahsisli çakarlı bir araçla tetikçiyi aldığı ve Bolu’ya götürdüğü anlaşıldı.
7- Tetikçi nereden nasıl geldi?
Cinayeti işleyen “Papi” lakaplı Eray Özyağcı; İstanbul’dan Ankara’ya geldi. Geçmişte, kapkaç, hırsızlık, yağma, taammüden öldürme gibi çok sayıda cürümden mahkûmiyeti bulunan Özyağcı’nın Ateş cinayetinin tetikçisi olarak ayarlanması ve Ankara’ya getirilmesi işini ise “Dodo” lakaplı Doğukan Çep organize etti. Çep’in, Gülsuyu’ndaki Hasan Ferit Gedik cinayeti davasından aldığı 35 yıl ceza katılaşmasına ve hakkında 2018 yılında yakalama kararı çıkarılmasına rağmen Ateş cinayetine kadar yakalanmadığı anlaşıldı. O denli ki Çep firardayken, tetikçi Eray Özyağcı’nın iki Özel Harekât polisi tarafından Ankara’ya getirilmesi ve cinayetin gerçekleştirilmesi işini planladı.
8- Bu isimlerin ortak noktası ne?
Eray Özyağcı, 28 Aralık’ta Özel Harekât polisleri Muratcan Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey’in kullanımındaki transporter araçla Ankara’ya getirildi. Cinayetten önce yol masrafları için Çep’e para gönderen kişi ise o dönem MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi olan Ufuk Köktürk’tü. Özyağcı ve Çep gibi sabıkalı bir isim olan Köktürk de 2013 yılında Kahraman Kaya isimli lise öğrencisini öldürmekten 20 yıl hapis cezası almıştı. Bu üç şüphelinin avukatının, Sinan Ateş soruşturmasının sanıklarından olan MHP’li avukat Serdar Öktem olduğu anlaşıldı.
9- Avukat Serdar Öktem, neden sanık?
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın Dava Ocakları İstanbul İl Başkanlığı periyodunda birlikte çalıştığı isimlerden olan Öktem, aynı zamanda Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı da yapmış olmasıyla dikkat çekiyor. Öktem’in cinayetin İstanbul ayağında eylemi organize eden Doğukan Çep, Eray Özyağcı ve Ufuk Köktürk gibi isimlerin avukatı olması ise kritik değerde bulunuyor. Soruşturma etabında İstanbul’daki hareketçi takımla Ankara’daki azmettiriciler arasında ilişkiyi sağlayan kişi olduğu iddia edilen Öktem, sorgusu sırasında “covid geçirmesi nedeniyle hafızasının iyi olmadığını ve telefon şifresini hatırlamadığını” iddia etti. Serdar Öktem, savcılar değiştirilerek belgenin Başsavcıvekili Ahmet Altun koordinatörlüğüne verilmesinden sonra hazırlanan iddianamede sadece “tetikçinin Ankara’dan İstanbul’a kaçırılması sırasında Bolu’da olmak”la suçlandı. İddianamede Öktem’in, İstanbul ile Ankara’daki şüpheliler arasındaki ilişkiyi kurmasına ilişkin olarak hiçbir değerlendirme yer almadı. Sosyal medyaya düşen ve Öktem’e ait olduğu iddia edilen yazışmaların da araştırılmadığı anlaşıldı. Öte yandan avukat Serdar Öktem’in üzerinde Emniyet Genel Müdürlüğü vekâleti bulunduğu da iddia ediliyor.
10- Eski MHP Milletvekili Olcay Kılavuz neden şüpheli oldu?
Eski MHP Mersin Milletvekili olan Olcay Kılavuz, aynı vakitte, Sinan Ateş’ten bir önceki Ülkü Ocakları Genel Başkanı.
Ateş’in öldürülmesinden çabucak sonra savcılık, cinayeti işleyen tetikçinin Citroen C-5 marka bir araçla Gölbaşı’ndaki bir noktaya bırakıldığını tespit etti. Araç şoförünün tespiti için yapılan çalışmalarda, otomobilin Tolgahan Demirbaş’a ait olduğu belirlendi. Bunun üzerine Demirbaş’ın nerede olduğu araştırılmaya başlandı ve son olarak Ankara Bağlıca’daki bir yere gittiği anlaşıldı. 31 Aralık gecesi (cinayetten 1 gün sonra) bu adrese giden polis, Demirbaş’ın bulunduğu evin eski MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’un kullanımında olduğunu gördü. Argümana göre Kılavuz, Demirbaş’ı almaya giden polislere direnerek, “Siz gidin sahibiniz gelsin” dedi. Çıkan tartışma sonunda Demirbaş gözaltına alındı. Fakat Demirbaş’ın kurtarılan telefon kayıtlarından, Kılavuz’un cinayetten yarım saat sonra iki kere Demirbaş ile görüştüğü, ayrıyeten Demirbaş’a Bağlıca’daki adresin pozisyonunu attığı anlaşıldı. Bu tespitlerin ardından Kılavuz da Nisan 2023’te belgeye “şüpheli” olarak kaydedildi. O dönem milletvekili olması nedeniyle Kılavuz hakkındaki evrak parlamenter hatalar ofisine gönderildi. Dava açıldığında dokunulmazlığı çoktan kalkmış olan Kılavuz hakkındaki bu belgenin akıbeti ise şimdi bilinmiyor.
11- Soruşturma sürecinde savcılar neden değiştirildi?
Cinayetin işlendiği sırada Ankara Adliyesi’nde uzlaştırma savcısı olarak görev yapan Ayhan Ay nöbetçiydi. 1. Dış Bölge olarak belirlenen yerlerdeki şüpheli olaylara 24 saat boyunca savcı Ay bakıyordu. Ay’ın nöbeti esnasında Ateş cinayeti gerçekleşti. İş kısmı gereği ölümlü olaylara ilişkin evraklar nöbetçi savcıda kaldığından, Ateş cinayeti soruşturması da savcı Ay’da kalacaktı. Lakin soruşturmanın seyri değişti. Özellikle Tolgahan Demirbaş’ın, cinayetten bir gün sonra, 31 Aralık 2022 gecesi gözaltına alınması sırasında Kılavuz’un evinde yaşanan kriz, emniyet tarafından savcıya “boş dosya” gönderilmesi nedeniyle derinleşti. Demirbaş, “boş dosya” nedeniyle serbest kaldı. Savcı Ay, daha sonra yapılan tespitler ışığında emniyete yazı yazarak, Demirbaş’ın “mevcutlu” (polis eşliğinde) şekilde adliyeye getirilmesini istedi. Buna rağmen emniyet ise savcılığa “adresinde bulunamadığı” cevabını vererek, Demirbaş’ı getirmek istemedi. O tarihlerde dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun devreye girdiği, mevcutlu getirme yazısı için “kapısının altından geri atın” dediği öne sürüldü. Bütün bu gelişmeler üzerine 17 Ocak 2023 tarihinde, yani cinayetten 19 gün sonra belge milliyetçi kısma yakın olduğu bilinen Başsavcıvekili Durdu Özer’in koordinatörlüğüne verildi. Özer’in yanı sıra belgeye Savcı Ay ile birlikte çalışmak üzere savcı Durmuş Ali Kaya da eklendi.
12- Pekala daha sonra evrak Durdu Özer’den neden alındı?
O tarihte Genel Soruşturma Ofisi’nden sorumlu Başsavcıvekili Durdu Özer’in belgenin koordinatörlüğüne getirilmesi büyük tartışma yarattı. Özer’in MHP’ye yakın bir isim olması soruşturmanın kapatılacağı algısına neden oldu, lakin ilerleyen süreçte Özer’in evraka kazandırdığı kanıtlar, yaptığı tespitler ve gerçekleşen tutuklamalar soruşturmanın seyrinin değişmesine, Özer’in ise hedef olmasına neden oldu. Sosyal medyada “Özer’in de tıpkı Ateş gibi kripto FETÖ’cü olduğu” iddiaları ortaya atıldı. Yedi ay boyunca soruşturmayı yürüten Durdu Özer’in, MHP ve Ülkü Ocakları yöneticileri tarafından hem telefon hem de bildiriyle tehdit edildiği de öne sürüldü. Evraka, önemli ispatlar içeren uzman raporunun girmesini sağlayan, rapordan önce de Demirbaş’ın telefonundaki yazışmalara ilişkin ilk tespitleri yapan Durdu Özer’in, MHP Milletvekili Olcay Kılavuz ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım gibi isimleri “şüpheli” olarak kaydetmesi, tetikçinin kaçırılmasında kullanılan tahsisli araçların belgeye girmesini sağlaması, şimşekleri üzerine çekti. Bu sürecin ardından Durdu Özer, belgeden alındı. Belge Temmuz ayında adli tatil münasebet gösterilerek yine MHP’ye yakın bir isim olan Başsavcıvekili Ahmet Altun’a verildi. Savcı Ayhan Ay ise sadece kâğıt üzerinde görevli görünüyordu.
Durdu Özer, son olarak geçen 14 Haziran Cuma günü yayımlanan HSK kararnamesi ile Ankara Başsavcı Vekilliği görevinden de alınarak, tenzili rütbe ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Savcılığı’na atandı.
13- Başsavcı Vekili Ahmet Altun’un ismi neden tartışıldı?
Durdu Özer’in yerine görevlendirilen Başsavcı Vekili Ahmet Altun’un, soruşturmayı devraldıktan sonra MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter ile bâtın bir görüşme yaptığı iddia edildi. Bu görüşmede Altun’a, ortalarında Serdar Öktem’in de bulunduğu bazı şüphelilerin tahliyesi karşılığında Yargıtay üyeliği teklif edildiği öne sürüldü. Yönter bu iddialara sert tepki gösterdi. Lakin bir süre sonra Koordinatör Başsavcıvekili Altun’un, periyodun Ankara Başsavcısı Ahmet Akça ile görüşerek Serdar Öktem dahil bazı şüpheliler için tahliye talebinde bulunacağını söylediği, tahliyelere karşı çıkması nedeniyle de Başsavcı Akça ile tartışarak müsaadeye çıktığı anlaşıldı. Altun’un müsaadeden dönmesinden sonra bu kez de Savcı Ayhan Ay’ın rapor alarak iki ay boyunca müsaadeye ayrılmasıyla kriz bir kez daha derinleşti. Ay’ın müsaadeye ayrıldığı ve belgenin tamamen Ahmet Altun’a devredildiği gün Öktem’in tahliye talebinde bulunduğu ortaya çıktı. Altun’un, çok kritik bilgiler içeren uzman raporunun belgeye girmemesi için özel uğraş sarf ettiği de öne sürüldü. İddianameyi mart ayındaki yerel seçimlerden önce yazmayacağı söylenen Altun, beklendiği gibi nisan ayında davayı açtı. Fakat hazırlanan iddianamede ortaya atılan iddialara değinilmemesi tartışmaları alevlendirdi.
14- Ankara Başsavcısı ile ilgili tehdit argümanının kaynağı ne?
Başsavcı Vekili Durdu Özer’in vazifeden alınmasından çabucak önce belgeyi tevdi ettiği eksperin hazırladığı ve soruşturma kademesinin en kritik kanıtlarından olan rapor, Ekim 2023’te belgeye girdi. Raporun belgeye girmesinin ardından Tolgahan Demirbaş’ın da ortalarında bulunduğu şüpheliler, o tarihte şimdi belgeden alınmamış olan savcı Ayhan Ay tarafından sorgulanmaya başlandı. Bu tarihlerde daha önce Sinan Ateş’i hedef alan Orhun Haber isimli X (Twitter) hesabından bu kez devrin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Akça ile soruşturma savcısı Ayhan Ay doğrudan hedef alınarak tehdit edilmeye başlandı. Bu haberlerin, uzman raporu ve buna ilişkin sorgulamalar ile Ahmet Yiğit Yıldırım’ın durumuyla ilgili “değerlendirmelerin” yapıldığı bir periyotta yayılması dikkat çekti. Akça’nın hedef alınmasından sonra söz konusu sitenin sahipleri olan Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Mert Kerim Ejder ve kardeşi tutuklandı.
15- İddianame ne zaman tamamlandı?
Peş peşe yaşanan savcı krizlerinin ardından Koordinatör Başsavcı Vekili Ahmet Altun, 31 Mart seçimlerinden yaklaşık bir ay sonra 26 Nisan’da iddianameyi mahkemeye sundu. Fakat Altun’un, belgede sorumlu olmasına rağmen iddianameye imza atmaktan imtina ettiği iddia edildi. İddianameye, evrakta tek bir işlem dahi yapmamış olan Mehmet Aykut Cihangir imza attı. İddianame Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunuldu. Altun ve adliyede yakın çalıştığı bazı hâkim ve savcıların, dört farklı mahkemeyi gezerek, davayı almalarını istedikleri, lakin bu mahkemelerin kabul etmemesi nedeniyle davanın aynı vakitte organize suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla tutuklanan Ayhan Bora Kaplan davasına da bakan mahkemeye gönderildiği iddia edildi. Mahkeme de şüpheliler arasında temas dahi kurulmayan iddianameyi çok sayıdaki eksikliklerine rağmen kabul ederek 1 Temmuz’a duruşma tarihi verdi.
16- İddianamede neler var, neler yok?
İlk günden itibaren siyasi baskı savlarının bitmediği soruşturma belgesi, Ahmet Altun’a devredilmesinden dokuz ay sonra ikiye bölündü. Haklarında “yurt dışına çıkış yasağı” bulunan ve ortalarında Ahmet Yiğit Yıldırım’ın da olduğu 17 kişinin belgesi ayrılırken, 22 tutuklu şüpheli hakkında iddianame düzenlendi. İddianamede, cinayetin gerisindeki tertibi gösteren onlarca kanıtın değerlendirilmediği, bir kısım kanıtın ise bağlamından koparılarak sıradan bir cinayetin kanıtıymış gibi kolaylaştırıldığı anlaşıldı. Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in, eşinin vefatıyla sonuçlanan sürece ilişkin olarak verdiği ifade ile cinayet sırasında Ateş’in yanında bulunan iki isimden biri olan Ahmet Keçik’in şahit sıfatıyla verdiği ifadesi dahi iddianamede yer bulmadı. Bazı şüpheliler hakkında soruşturmanın başında örgüt suçundan işlem yapılmış olmasına rağmen, bu cürümden dava açılmadığı gibi takipsizlik kararı da verilmedi. Bu nedenle iddianamenin içeriğinden çok “içermedikleri” tartışıldı. İddianamede sadece tutuklu isimlerin şüpheli olarak yer alması, avukat Serdar Öktem’in eylemsiz gösterilerek, azmettirici olarak gösterilen Doğukan Çep ile Tolgahan Demirbaş arasında hiçbir irtibat kurulmaması, cinayetin nedeninin yer almaması, “ekibi kurduk başına sıkacaklar” diyen kişinin dahi sanık olmaması, şüphelilerin siyasi kimlik ve irtibatlarına değinilmemesi, Olcay Kılavuz ve Tolgahan Demirbaş arasındaki telefon temaslarından bahsedilmemesi, kritik öneme sahip uzman raporunun göz arkası edilmesi, cinayetin organize biçimde gerçekleştirilmesine ilişkin kanıtlar bulunmasına rağmen Ahmet Yiğit Yıldırım gibi isimlerin evrakının ayrılması, tetikçinin taşındığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a tahsisli çakarlı araçtan sadece “Audi marka araç” diye bahsedilmesi gibi çok sayıda eksik, siyaseti de sarstı.
17- Ayşe Ateş’in ifadesi neden iddianamede yer almadı?
İddianamenin kamuoyuna yansımasından sonra Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, iddianameyi “içi boş kâğıt parçası” olarak nitelendirdi. Ateş bir öbür paylaşımında ise “Savcılık tabirimi unutmuş. Muhtemelen siyasalların ismi geçtiği için sözüm yok. Adeta aklımızla alay ediyorlar” dedi.
Ayşe Ateş’in iddianameye yansımayan sözünde ise, Ahmet Yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz gibi kritik isimlerden bahsettiği anlaşıldı. T24’ün kamuoyuna duyurduğu tabirinde Ateş, eşinin Ülkü Ocakları Başkanı olmasından sonra sürekli itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın denetimindeki bazı isimlerin yönettiği sosyal medya hesaplarından eşi aleyhine paylaşımlar yapılmaya başlandığını belirterek, eşi aleyhine faaliyetlerin Yıldırım ve Olcay Kılavuz’un birlikte hareket etmeleriyle planlandığını eşinin kendisine anlattığını aktardı. Ayşe Ateş, Tolgahan Demirbaş’ın, eşinin bir arkadaşına giderek kendisini Ahmet Yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz’un elçi olarak gönderdiklerini söylediğini kaydetti. Demirbaş’ın, eşinin arkadaşına “Sinan Ateş’in yanında durma abi, Ocak onun kalemini kırdı, sen de zarar görme” dediği de Ayşe Ateş’in sözünde yer aldı. Ayşe Ateş, 60’a yakın isimden bahsettiği tabirinde Tolgahan Demirbaş’ın Olcay Kılavuz’un kullandığı evde yakalandığını hatırlatarak, “Kılavuz’un da suikastta dahli olduğu kanaatindeyim” dedi. Kamuoyunda, Ayşe Ateş’in sözünün bu nedenle iddianameye alınmadığı konuşuldu.
18- Ayhan Bora Kaplan belgesindeki gelişmeler Sinan Ateş cinayetine nasıl uzandı?
Tüm bunların tartışıldığı günlerde, kamuoyu bir yandan da Ayhan Bora Kaplan davasında yaşanan ilginç gelişmelerle meşguldü. Davanın kritik sanıkları arasında yer alan Serdar Sertçelik’in, hakkında yurt dışı çıkış yasağı bulunmasına rağmen yurt dışına kaçtığı anlaşıldı. Gazeteci Erk Acarer ile YouTube yayınına çıkan Sertçelik, Kaplan belgesindeki M7 kodlu bilinmeyen şahidin kendisi olduğunu açıkladı. Bir süre sonra bir YouTube kanalı açan Sertçelik, ortalarında eski Ankara Başsavcısı Yüksel Kocaman’ın da bulunduğu çok sayıda kamu görevlisi hakkında rüşvet argümanlarında bulunduğu tabirini yalanlayarak, Ankara Organize Kabahatlerle Gayretten Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik ve Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan’ın baskısıyla gerçek dışı beyanda bulunduğunu, emniyetteki bu grubun “darbe yapmaya kalktığını” iddia etti.
19- Bu emniyet müdürleri için işlem yapıldı mı?
Ayhan Bora Kaplan örgütünün iki numarası olduğu iddia edilen Sertçelik’in bu sözlerini referans alan bazı medya kuruluşları da eski İçişleri bakanı Süleyman Soylu ve MHP’nin hedef alındığını iddia ederek, darbe telaffuzlarını sürdürdü. Gelişmeler üzerine emniyet müdürleri hakkında önce idari, ardından da adli soruşturma başlatıldı. Açığa alınan müdürler gözaltına alındı. Bu süreçte aynı medya kuruluşları ve müellifler tarafından Ayhan Bora Kaplan ve Sinan Ateş evrakları üzerinden MHP’nin hedef alınarak Cumhur ittifakı’nın bozulmaya çalışıldığı öne sürüldü. Yargıda ve medyada bazı isimler hedef alındı. Sinan Ateş iddianamesinin yazılması ve Ayhan Bora Kaplan belgesinin tartışıldığı bu süreçte Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında 11 gün arayla iki kez görüşme gerçekleşti. Bu söylemlere MHP lideri Devlet Bahçeli de sahip çıktı ve grup toplantısında, “Birkaç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla geçiştirilemeyecek bir komplo devrededir, hakikaten hedef Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti, Cumhur İttifakı ve son analizde Türkiye’dir. (…) Bilinmeyen şahit sözleriyle erdemli isimleri karalama kumpasını ve tecelli eden millet iradesini gölgeleme arayışını himaye eden ve buna hizmetkârlık yapan kim varsa haindir, haşhaşidir, emniyet, yargı ve medya uzantılarının zirvesine binilmelidir. Bakalım pak eller operasyonu nasıl oluyormuş, hepsine göstermek, hepsini yaka paça içeri tıkmak da hukuk devletinin varlık ve gurur konusudur” ifadelerini kullandı.
20- Darbe teşebbüsü iddiaları doğrulandı mı?
Süleyman Soylu’nun, halefi İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya yönelik bir hamlesi olarak da bedellendirilen bu gelişmelerin ardından Yerlikaya, müdürler hakkındaki idari soruşturma raporunun kısa sürede tamamlanacağını söyledi. Yerlikaya açıklamasında, “Kimler, terör örgütleri ve onların uzantılarıyla, organize suç örgütleriyle bir olup, FETÖ taktikleriyle Sayın Cumhurbaşkanımıza, hükümetimize ve siyasilerimize, sosyal medya takviyeli ‘oyun kurmaya’ çalışıyorsa onların oyunlarını da kurdukları tuzakları da yerle bir edeceğiz” dedi. Açıklamalar peş peşe gelirken, kısa süre sonra emniyet müdürlerinin de ortalarında bulunduğu yedi kişi, Sertçelik’in açıklamalarıyla ilgili olarak başlatılan soruşturma kapsamında “suçta anlaşma” teziyle tutuklandı. 19 Mayıs’taki bu gelişmeden birkaç gün sonra da bu isimler hakkındaki idari soruşturma raporu tamamlanarak belgeye gönderildi lakin raporda darbe tezlerine ilişkin tek kelime yer almadı. Tüm bu süreçte, darbe telaffuzlarına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sessiz kalması ve sadece “Her gelişmeyi takip ediyoruz” açıklamasıyla yetinmesi dikkati çekti. Bahçeli’nin Kaplan belgesine ilişkin açıklamaları da bir süre sonra son buldu. İçişleri Bakanı Yerlikaya da bu süreçte Bahçeli’yi gelişmeler konusunda bilgilendirdi. Çok geçmeden Sertçelik’in 29 Mayıs’ta Macaristan’da yakalanmasıyla konu şimdilik gündemden düştü.
21- Cumhur İttifakı’nda çatlak argümanlarının Sinan Ateş evrakı ile ilgisi ne?
Tüm bu gelişmeler, seçimlerde muhalefetin gerisine düşen AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nda çatlak tezlerini bir kez daha alevlendirdi. Yerel seçimlerden birinci parti olarak çıkan CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel’in, 2 Mayıs’ta Erdoğan’ı ziyareti ve Erdoğan’ın “Siyasette yumuşama periyoduna girildi” demesi ittifak ortakları arasında tansiyon argümanlarının artmasına neden oldu. Erdoğan’ın Özel’e iade-i ziyarette bulunacağı açıklandı. Bu ortada Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş de başta Özgür Özel olmak üzere bazı politikleri ziyaret ederek, 1 Temmuz’daki duruşmaya davet etti. Ateş, Özel ile görüşmesi sonrasında yaptığı açıklamada Erdoğan’dan görüşme talebi olduğunu, talebin kabul edildiğini, fakat görüşmeden evvelce haberi olan Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında söylediği “Bunların sırtını sıvazlamayın, bunları korumayın” kelamlarıyla görüşmeye engel olduğunu iddia etti. Bu açıklamasından birkaç saat sonra Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan, Ayşe Ateş’i arayarak “Erdoğan’ın yoğun programı nedeniyle görüşmenin gerçekleşmediğini, en kısa vakitte çağrılacağını” söyledi.
22- Erdoğan’ın, Ayşe Ateş’le görüşmesi neden rahatsızlık yarattı?
Hemen ardından Bahçeli’den “Kulis bilgisi diye servis edilen dedikoduları, palavra rüzgârlarını, özellikle sayın Cumhurbaşkanımızın görüşmelerinin çarpıtılmasını ibretle takip ediyoruz. Sayın cumhurbaşkanımız doğal olarak herkesle görüşebilir, dinleyebilir, bizce mahzuru yoktur. Mahzurlu olan taraf aslı olmayan söylentilerin gemi azıya alması, fitnenin kamçılanmasıdır” açıklaması geldi. Aynı gün (11 Haziran) Özgür Özel ile görüşen Erdoğan, bu görüşmenin çabucak ardından da Ayşe Ateş’i kabul etti. Erdoğan’ın, Özel görüşmesinden çabucak sonra Ateş’le görüşmesi gündemi değiştirdi. Erdoğan-Ateş görüşmesine Hasan Doğan’ın yanı sıra Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da eşlik etti.
23- Ayşe Ateş, görüşmenin ardından ne dedi?
Görüşmenin ardından Ayşe Ateş, “Sayın Cumhurbaşkanı’mızın beni ve kızlarımı makamına kabul edip dinlemiş olması bizim için büyük manalar ihtiva ediyor. Aziz milletimizin vicdan sahibi fertleriyle birlikte devletimizin de yanımızda olduğunu görmek daima ölüm endişesiyle yaşayan kızlarımın gönlünü bir nebze olsun ferahlatırken bana da yürüttüğüm adalet çabasında güç verdi. Kızlarım dün gece rahat uyudular. Ben rahat uyudum. O denli ki küçük kızım Banuçiçek uzun zaman sonra ilk sefer odasında tek başına uyumak istedi” açıklaması yaptı.
24- Devlet Bahçeli, neden tepki gösterdi?
Bu gelişmeden bir gün sonra Bahçeli de çok sert bir açıklama yaparak adeta rest çekti. Açıklamasında, “siparişi yapılan normalleşme ve yumuşama atmosferinin sürdürülebilir hale gelmesinin önünde şayet Milliyetçi Hareket Partisi bariyer olarak telakki ve tanım ediliyorsa ve bu bahiste da geniş bir ittifak oluşmuşsa, MHP’ye düşenin sorumluluğun gereğini gönül huzuruyla yapmak olduğunu” vurgulayan Bahçeli, “AK Parti içindeki gayri şad bölümün devamlı suyu bulandırmasını da dikkate alarak, AK Parti ile CHP arasında geniş tabanlı bir ittifakın bedene gelmesi, buna da Altılı Masa’nın diğer ögelerinin desteği MHP’nin samimi dileği ve temennisidir” ifadelerini kullandı.
Bahçeli’nin, “gerekirse Cumhur İttfakı’ndan çekilme” vurgusunu taşıyan bu açıklamasının ardından AKP Sözcüsü Ömer Çelik’ten “ittifaka bağlılık” mesajı gelirken, mevzuya ilişkin değerlendirmesi sorulan CHP lideri Özgür Özel’in “Belli ki Cumhur İttifakı’nda sorun var. Bahçeli, memleketi bu hale kadar getirip suç ortağını bize doğru itmesin” demesiyle yeni bir tartışma alevlendi. Bu kelamlara cevap veren Ömer Çelik, “siyasi saldırı” nitelemesi yapınca, ikinci bir açıklama yapan Özel’in “kriminal bir hatadan bahsetmedim” demesi de “siyasette yumuşama/normalleşme” telaffuzlarından dönülmesine engel olmadı.
25- Erdoğan, bu gelişmeleri nasıl yorumladı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan MHP ile gerilimi azaltacak nitelikte bir açıklama geldi. İtalya dönüşü Özel’in sözlerine cevap veren Erdoğan, “Siyasete bir yumuşama, bir kibarlık getirelim dedik. Ama anlamadılar. Bu, yumuşama, yeni başlangıç getirmez” diyerek, yumuşama sürecinin sonuçsuz kaldığı mesajını verdi.
Erdoğan, ittifaka bağlılık vurgusu yaparak, “Bizim iade-i ziyaretimizi demek ki hazmedemediler” dedi. Ardından, bayram namazı çıkışında konuşan Bahçeli, “Bizde çatlama olmaz, kaya gibiyiz” açıklaması yaparken, Erdoğan’dan da “Fitne kazanı kaynatanların oyunlarına katiyen gelmeyeceğiz. Partimizin ve İttifakımızın surlarında gedik açılmasına fırsat vermeyeceğiz” açıklaması geldi.
Sakarya Büyükşehir Belediyesi, Kurban Bayramı Müddetince 100 Bin Kişiyi Ücretsiz Taşıdı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.