35,3918$% 0.13
36,5136€% 0.39
3.000,38%-0,68
4.930,00%-0,68
19.661,00%-0,71
2.638,13%-0,80
10.075,17%1,14
Prof. Selva Demiralp-Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi
2024’e girerken zorlu bir yılın bizi beklediğini biliyorduk. 2023 genel seçimleri öncesinde iktisatçıların tüm ikazlarına rağmen ülke bir ödemeler istikrarı krizinin eşiğine gelince, seçim sonrasında ekonomi siyasetleri keskin bir U dönüşüne sahne olmuştu.
Eğlence bitmiş, fatura ödeme vakti gelmişti.
Ekonomi siyasetlerinden sorumlu takımın başına gelen Mehmet Şimşek tarafından rasyonel siyasetlere dönme sözü verilmişti. Zaman “acı reçete” vaktiydi.
Bu kurallar altında, 2024 başındaki değerlendirme yazımın başlığında “Acı reçetenin yükünü nasıl azaltabiliriz?” diye sormuş ve tavsiyelerde bulunmuştum.
Yazımda şöyle demiştim: “Bu siyasetlerin başarılı olabilmesi için atılan adımların gerekliliğine toplumun ikna olması ne kadar kıymetliyse, acı reçetenin maliyetinin topluma nasıl pay edileceği de bir o kadar önemli. Aksi takdirde reçetenin tartısı altında ezilenlerin haklı isyanı, vaktinden önce ilacın kullanımına son verilmesi ile sonuçlanabilir. Bu durumda, o zamana kadar ödenen bedel de boşa sarfiyat.”
Bir yılın sonunda geldiğimiz nokta maalesef tam da burası.
2024 yılı, enflasyonla gayretin yükünün tamamen Merkez Bankası’nın omuzlarına yüklendiği, Maliye Siyaseti’nin enflasyon yaratan talebin esas kaynağı olan yüksek gelir kesimlerini vergilendirecek bir ıslahat atağını gerçekleştiremediği, kamuda tasarrufun sembolik de olsa yapılamadığı bir sene olarak geçti.
Enflasyonla uğraşın tek yolu yüksek faize indirgenince, bunun yarattığı maliyet kısa vadede enflasyonun yarattığı maliyeti geçer hale geldi.
İlacın yarattığı hasarın hastalığın yarattığı hasarı geçtiği bir noktada TCMB üzerinde oluşan baskılara daha fazla dayanamayarak faiz indirimlerine başladı. Aralık ayında başlayan faiz indirimlerinin önemli bir sebebi bence bu.
Zira TCMB’nin “eğer faizi şimdi düşürmezsem ve reel faiz artarsa 2025 sonu enflasyonu %21’in altına düşer, bu da planladığımdan fazla bir yavaşlama getirir” diyebilme mümkünlüğü bence hayli düşük.
2025 yılı için yaptığımız enflasyon tahminleri 2025 ikinci çeyreğinden önce faiz indirimine izin verecek bir tablo sunmuyor.
Bilakis sene içinde TCMB’nin 2025 sonu varsayımının yukarı yönlü güncellenme mümkünlüğü yüksek.
Enflasyon düşecek mi?
Merkez Bankası’nın enflasyonu düşürmek için gereken yavaşlama konusunda taviz vereceği, ancak bunu yaparken mümkün olduğunca ağırdan alacağı bir gevşeme dönemi enflasyonun daha uzun bir süre bizimle olacağına işaret ediyor.
Kapsamlı bir kalkınma programı olmamasının yarattığı tüm eksiklere rağmen atılan her doğru adımın yararı artılar hanesine yazılır elbet.
TCMB’nin yalnız da kalsa 2024 yılı boyunca sıkı duruşunu müdafaası, 2025 yılında enflasyonda 15 puana yakın bir inişle bizi %30’lu düzeylere getirecektir.
Öte yandan enflasyonda bir sene sonra gelmeyi “umduğumuz” noktanın, 2021 Eylül’ünde bazı ekonomistlerin “rasyonaliteden kopuş” olarak eleştirdiği sürecin başladığı noktadaki %20 düzeyinden kabaca 10 puan üstte olacağını not etmek lazım.
Büyüme bacağında 2025 yılı genelini %3’ün altında bir sayıya razı olarak geçireceğimizi düşünüyorum.
Bunun üzerinde bir büyüme sayısında ısrar edilmesi enflasyonda epey sıkıntı sonucu edinmeyi umduğumuz sınırlı güzelleşmenin de geri verilmesi ile sonuçlanabilir.
Yüzde üçlük bir büyüme elbet ki Türkiye için potansiyel altı ve işsizliği artıracak bir büyüme rakamı.
Ancak maliye siyasetinin devreye girip yatırım ortamının canlanmadığı, uygulanan siyasetlere güven kazanılmadığı sürece daha iyimser ve “büyümeden feragat etmeden” enflasyonu düşürecek bir tablodan bahsedebilmek çok zor.
Koç Üniversitesi olarak Konda aracılığı ile yaptığımız ankette Türkiye örneklemini temsil eden ve farklı demografilerden seçilmiş 2 bin 860 kişiden % 53’ü genel seçimler sonrası uygulanan ekonomik siyasetlerine “kesinlikle güvenmediğini” söylerken aynı soruya “kesinlikle güveniyorum” diyenler iştirakçilerin sadece %6’sını oluşturuyor.
Durum böyle olunca enflasyon beklentileri kırılamıyor. Beklentiler kırılamayınca fiyatlama ve harcama davranışları değişmiyor ve enflasyonu düşürmek daha da maliyetli bir hal alıyor.
Trump küresel şartları nasıl etkiler?
2025 yılında küresel ekonomiyi bekleyen en büyük belirsizlik ABD seçimlerini kazanan Trump kaynaklı olacağa benziyor.
Trump’ın seçim vaadleri arasında gümrük vergilerinde artış, kurumlar vergisi ve gelir vergisi indirimleri, yasadışı göçmenleri sınır dışı etmek ve deregülasyonlar var.
Bu vaadlerden 2025’te gerçekleşme mümkünlüğü ve ekonomik etkisi en yüksek olan kalem gümrük vergilerindeki artış olabilir.
Bu durum küresel ticaret ve ABD büyümesinde yaratacağı olumsuz etkiler ile küresel büyümeyi bir parça aşağı çekerek %3’ler düzeylerinde tutabilir.
Şayet Avrupa, Trump’a bir misilleme yapıp ABD’den ithal ettiği eserlerde benzer vergi artışlarına giderse ve Avrupa’nın ABD ile azalan ticaretinde Türkiye bir pay kapabilirse bu elbet ki Türkiye’nin avantajına bir gelişme olur.
İlave olarak Trump’ın iddia ettiği gibi Rusya-Ukrayna savaşının bitmesi de petrol fiyatlarında yaratacağı rahatlama ile Türkiye’ye fayda.
Öte yandan Trump’ın siyasetlerinin yaratacağı enflasyonist riskler hem küresel enflasyonu hem de ABD tahvil faizlerini yukarı itme potansiyeline sahip.
ABD’nin artan bütçe açığının finansmanı için tahvil arzını artırması da ABD getiri eğrisini dikleştireceği için dış borçlanma maliyetlerimiz bu durumdan olumsuz etkilenecektir.
Tarifelerin yaratacağı enflasyonist etkiler ABD merkez bankası Fed’in 2025 yılında daha az faiz indirimine gitmesi ile sonuçlanacak ki bu durum da dünyanın geri kalanında borçlanma maliyetlerinin yükselmesi anlamına geliyor.
2024 yılı iddialarının kısa muhasebesi
Ekim 2023’te yayımlanan OVP’de 2024 büyümesinde 0.4 puanlık bir yavaşlama ile %4’lük bir hedef söylem edilirken, enflasyonda 30 puandan fazla bir düşüşle %33’lük bir yıl sonu hedefi konmuştu.
Senenin ilk çeyreğinde yerel seçimler sebebi ile bir kez daha büyümenin önceliklendiğine, kemer sıkma siyasetlerinin ötelendiğine şahit olduk.
Birinci çeyreğin sonunda büyüme %5.3’te tutulurken bu durumun yarattığı riskleri gören TCMB yerel seçim öncesi 5 puan daha faiz artırarak politika faizini 50’ye çekti.
Sene başında yaptığım değerlendirmede yıl içinde beklediğimiz enflasyon görünümüne dair Koç Üniversitesi Ekonomi Kısmı’ndan arkadaşlarım Cem Çakmaklı ve Sevcan Yeşiltaş ile yaptığımız tahminleri paylaşmıştım.
Yaptığımız kestirimlerde gerçekleşme ihtimalini en yüksek gördüğümüz ana senaryo 2024 sonunda %49’luk bir enflasyona işaret ediyordu.
O noktada TCMB tarafından açıklanan yılın ilk enflasyon raporu, Eylül OVP’sine bir düzeltme yapıp yıl sonu enflasyon tahminini %36’ya yükseltmiş olsa da bizim varsayımlarımız her iki varsayımın de oldukça üzerinde kalıyordu.
Şekilde sene başında yaptığımız tahminlere ilave olarak 2024 yılı içinde gerçekleşen manşet enflasyon sayısını da ekledim.
Ana senaryoya ilave olarak yine sene başındaki varsayımlarımızda paylaştığımız “iyi senaryo” yıl sonu için %44, “kötü senaryo” ise %54’lük bir enflasyon sayısına işaret ediyordu.
Bir yılın sonunda, yaptığımız varsayımların epeyce isabetli olduğunu ve yılı iyi senaryo ile ana senaryo arasında bir noktada bitireceğimiz anlaşılıyor.
Son çeyrekten itibaren bizim baz senaryomuzun altına düşen ve iyimser senaryomuza yaklaşan enflasyondaki bu yumuşamanın altında yatan birkaç sebep sıralayabiliriz:
Bu rakam tıpkı 2024 yılında olduğu gibi hem %17.5 olarak açıklanan Ekim ayı OVP tahmini hem de %21 olarak güncellenen Kasım ayı enflasyon raporundaki TCMB kestirimlerinin üzerinde kalıyor.
Öte yandan geçmiş yıllarda olduğu gibi bu sene de büyüme ve enflasyon arasındaki ödünleşmenin devam edeceğini ve bu iki hedef arasında bir tercih yapıldığında yine büyümenin önceliklendirileceğini düşündüğümüz için kendi iddialarımızı daha gerçekçi buluyoruz.
Büyüme ve işsizlik rakamları
Türkiye gibi merkez bankası kredibilitesinin zayıf olduğu ülkelerde, hele de uygulanacak kemer sıkma siyasetlerinde merkez bankası yalnız kalıyorsa büyüme ile enflasyon arasında bir ödünleşme kaçınılmaz.
Bu şu demek: Eğer enflasyonu düşürmek istiyorsanız talebi kısacaksınız. Talep azaldığı zaman ise fiyatlar üzerindeki yukarı yönlü baskılar hafifleyecek ve enflasyon düşecek.
Büyümeden feragat etmeden enflasyonu düşürmek ancak kapsamlı bir kalkınma planının parçası olarak kredibilite kazanan bir merkez bankasının beklentileri kontrol altına alabilmesi ve yatırımların canlanması ile mümkün.
2001 sonrası devirde IMF’nin varlığı, siyasi orotitenin merkez bankası ile işbirliği yapması, hızla uygulamaya konulan yapısal ıslahatlar böyle bir güven ortamını mümkün kıldı.
Mevcut kurallarla kıyaslaması pek mümkün olmayan bir ortamdı bu.
2025 yılı sonunda %30’luk bir yıl sonu enflasyonu ile dengeli olan büyüme sayısının %2.5-3 bandında kalacağını düşünüyorum.
İşsizliğe gelince, en hızlı büyüdüğümüz vakitlerde bile yüzde sekiz altına düşmeyen ve önemli ivme kaybettiğimiz vakitlerde %13’i zorlayan bir aralıkta seyreden işsizlik oranının 2025 yılında %10’lu düzeylerde seyretmesi beklenti dahilinde.
Kuantum bilgisayarlar tüm şifreleri kırabilir mi? – Prof. Zafer Gedik anlatıyor |
Günün öne çıkan haberleri TIKLAYIN | Meltem Cumbul: İşsiz bırakılarak cezalandırıldım! TIKLAYIN | Yalçın Doğan yazdı: İmralı’ya neden sadece DEM’liler gidiyor? TIKLAYIN | Yunus Emre Vakfı’na ‘naylon fatura’ soruşturmasında gözaltı kararı verilen eski Başkan Gurur Ateş evinde bulunamadı TIKLAYIN | Tesla bomba gibi patladı; 1 ölü! TIKLAYIN | Hadise’den Narin tenkitlerine yanıt |
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Enflasyon Verileri Yarın Açıklanacak