34,3379$% -0.08
36,2546€% -0.22
2.831,14%-0,41
4.820,00%-0,18
19.285,00%-0,16
2.568,89%-0,18
9.420,42%1,29
T24 Kültür Sanat
Yarın (15 Kasım) akşam Şinasi Sahnesi’nde gerçekleşecek Kapanış ve Ödül Töreni ile sona erecek 35. Ankara Film Şenliği’nde dün, Ulusal Uzun Film Yarışı’nın son üç sineması heyet karşısındaydı.
Ekiplerinin de katılımıyla “Hakkı”, “Mukadderat” ve “Ölü Mevsim”, Ankara’da ilk kez izleyiciyle buluştu.
“Küçükken dinlediğim bir öyküden esinlendim”
“Hakkı”nın gösterimine yönetmen Hikmet Kerem Özcan, üretimci Öykü Canlı ve oyuncu Cem Zeynel Kılıç katıldı.
Hikmet Kerem Özcan, sinemanın kıssasını oluştururken esin kaynakları olup olmadığını soran bir izleyiciye şu yanıtı verdi:
“Evet, var. Yılmaz Güney’in ‘Umut’ sineması, benim genç yaşta izlediğim ve mesleğimde, sinema seyahatimde mihenk taşı filmlerden biriydi. Alışılmış ki ondan etkilendim ama bu farklı bir hikâye, farklı bir zamanda geçen bir hikâye. Birçok başka esin kaynaklarım da oldu. Mesela, küçükken dinlediğim bir kıssadan esinlendim bu sinemada, şahsen Ege’de yaşanan bir olaydan.”
Özcan, Hakkı karakterini oluşturma sürecini de şu sözlerle anlattı:
“Bir erkeklik krizi yaşadığını planlayarak oluşturdum Hakkı’yı. Çünkü esasen bacanağıyla olan bir çekişmesi var. Aslında bir yandan yaşadığı köyde, turizmle bir arada birçok kişi zenginleşirken o, zenginleşme yarışının dışında kalıyor. Biraz da kendi karanlık tarafına geçtikten sonra, hayatındaki kadın kavramını da yok eden, en son kendi kendini de yok eden bir şeye dönüşüyor. Nermin’in gidişi, heykelin yok oluşu gibi.”
Yeni projesi olup olmadığını soran bir izleyiciye de “Şu an ikinci senaryoma yoğun bir şekilde çalışıyorum; o da psikolojik gerilim temalı. Bunu aslında bir hedef gibi planlayarak yapmıyorum, biraz oraya götürüyor yazmak istediklerim, düşünmek istediklerim” cevabını verdi.
Oyuncu Cem Zeynel Kılıç, sineması ilk kez Ankara Film Şenliği’nde izlediğini belirtti ve projeye dahil olma sürecini şu sözlerle anlattı:
“Burada ilk kez izledim ‘Hakkı’yı. Sadece senaryosunu biliyordum ve setteki çekimleri… Dışarıdan göremiyordum. O yüzden hâlâ etkisi var bende. İyi bir rol gelince, hani büyük küçük rol olmaz denir ya, iyi senaryolarda olmaz. Ama kötü senaryolarda olur o, rol seçeriz. Bana sorarsanız, iyi eser hepinizin farklı çıkarımlar yaptığı yapıttır. Yani o film hepinizin olur. Mesela, direktörün veya senaristin hiç düşünmediği şeyi siz yorumluyorsunuz ya, işte o, onun iyi olduğunu gösterir. Zati makbul olan da odur. Biraz seyirciye bırakmaktır işi. Bu senaryoyu okuduğumda dedim ki, çok iyi. Hem günümüz Türkiye’sini anlatıyor, hem de aslında insanlığın kozmik değerlerini… İkisini o kadar güzel harmanlamış ki…”
“Çocuksuz evlerde sıkılma anlarım besledi hikâyeyi”
“Ölü Mevsim”in gösterimine, yazar ve yönetmen Doğuş Algün, üretimci Burak Kaplan, oyuncular Funda Eryiğit, Naz Göktan ve Haydar Şahin katıldı.
Doğuş Algün, imal sürecinin nasıl geliştiğinin sorulması üzerine şunları söyledi:
“Filmin bir doğma anı yok, zamanla gelen müşahedelerden oluşuyor. Çocukluk yıllarından, çocuksuz evlerde sıkılma anlarım sineması besleyen noktalar. Senaryo süreci, sineması çektikten sonra bile devam etti, özellikle kurgu esnasında, ve toplamda yedi yıl sürdü senaryo evresi. Son dört yılda senaryo hareketlendi. Bu süreçte izlediklerim ve okuduklarımdan esinlendim. Bir yandan oyun da yazdığım için dramaturji de çalıştık. Sinemanın kaba kurgusu dört saatti ve sonradan, baştan kurguladık. Sahne sahne kameranın hareketini tartıştık görüntü yönetmeni Ece Latifaoğlu ile. Kamerayı omuzda istedik, karakterlere daha derin girebilmek için ve bunun bir film olduğunu seyirciye nasıl unutturabiliriz üzerine düşündük. Ve hatta müzik bile kullanmadık.”
Filmde Nimet rolünü canlandıran Funda Eryiğit, projeyi kabul etme sürecini şu sözlerle anlattı:
“Senaryo en başta tavladı beni. Sadece oynadığım karakter değil, diğer karakterler ve diyaloglar da çok etkileyiciydi. Oynadığım karakter de merak ettirdi ve sorgulattı beni. Senaryoda bütün karakterler incelikli düşünülmüş, bütün karakterler kendi kaygısında. Kardeşler birbirini anlayamıyor ve bu durum diğer karakter münasebetlerinde de var.”
“Yeşilçam’a hasretle yaşıyorum”
Yarışmanın son gösterimi “Mukadderat” ile oldu ve gösterime yönetmen Nadim Güç, senarist Erdi Işık, üretimci Rodi Kayım, oyuncu Aslıhan Gürbüz katıldı.
Nadim Güç, sinemanın çıkış öyküsünü anlatırken şunları söyledi: “Erdi bu senaryoyla geldiğinde kahraman olmayan birinin kıssasını anlattığını düşündüm. Herhangi bir evde olabilecek, herhangi bir hikâye. Bu çok hoşuma gitti. Yeşilçam’a hasretle yaşıyorum, bunu özellikle yapmasam da Yeşilçam sinemasına benzetilmesi hoşuma gitti. Sinemada bir kadının değişimi ve halkalar şeklinde büyüyen, erkeklere de dokunan ve değiştiren bir yapı vardı. Kadınlar da, erkekler de hata yapıyor. İnsan olmaya doğru giden bir yol çiziyoruz sinemada.”
Erdi Işık, Sultan karakterini yazarken annesinden esinlendiğini belirtti ve “Her ailede benzer kıssalar var. Sultan’ı Nur Abla’yı düşünerek yazmıştım ve Nadim’e ‘Çocukluğumun geçtiği Cide’sini hayâl ediyorum ve bunu yansıtmak istiyorum’u söyledim” dedi.
Aslıhan Gürbüz, Nur Sürer ile birlikte aynı sinemada yer alma deneyimini “Benim için Türkiye sinemasının yaşayan çınarlarından biriyle oynamak çok büyük öğretiydi” kelamlarıyla tariflerken, sineması ilk kez Ankara Film Şenliği’nde izleme bahtı bulduğunu söyledi ve “Uzun vakittir okuduğum en iyi senaryoydu” dedi.
“Mübadele değil, tehcir”
Dün ayrıca, Bülent Vardar‘ın yönettiği “Köklere Yolculuk” (2024) aslı belgesel de dünya prömiyerini şenlik kapsamında yaptı.
Vardar, Kuzey Yunanistan olarak bilinen Selanik, Yenice-i Vardar’da (Giannitsa) doğan ve büyüyen dedesi ile babaannesini odağına aldığı sinemanın gösterimi ardından Bülent Vardar, seyircilerin sorularını yanıtladı.
Yapım sürecinin sancılı geçtiğini belirten Vardar, “Belki de birden fazla zaman bu işi bitirmekten vazgeçmeyi düşünmüş de olabilirim, çünkü çok parasız şartlarda bu sineması bitirmek zorunda kaldım” açıklamasında bulundu. Zorluklara rağmen motivasyonunu kaybetmediğini belirten Vardar, şunları söyledi: “Beni motive eden şey, yıllar sonra Ayşe Hoca’nın gözleri yaşararak anlattığı şekilde, benim köklerim nereden geliyordu ve neden böyle oldu, niçin orada hayat devam edemedi, bu insanlar buraya getirilmek zorunda bırakıldılar gibi sorular oldu. Bana sorarsanız, mübadele değil de bir tehcir, mutabakatla göçe zorlanmışlar.” Vardar ayrıca, “İlk gösterimimizin Ankara’da, Türkiye’nin en önemli şenliklerinden birinde yapılmış olması da benim için mutluluk kaynağı” dedi.
Festivalde bugün
Festivalin bugünkü programında, İspanyalı yönetmen Mar Coll‘un Locarno’dan Özel Mansiyon alan “Salve Maria” (2024), Belçika’nın tanınmış oyuncusu Veerle Baetens’in Sundance Film Şenliği’nde En İyi Kadın Oyuncu kolunda Heyet Mükafatı kazanan “Eridiğinde” (When It Melts), Piero Messina‘nın melankolik bilimkurgusu “Farklı Bir Son” (Another End), Neri Marcorè‘nin biyografik spor draması “Zamora” (2023) ve Hindistanlı yönetmen Payal Kapadia’nın Cannes’da Büyük Heyet Ödülü’nü kazanan “Aydınlık Hayallerimiz” (All We Imagine As Light, 2024) isimli filmler izlenebilir.
Eserleri infial yaratan Sayna Soleimanpour: Ben neden kadın cinayetlerini güzelleyeyim? |
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Hande Erçel Riyad’da Elie Saab Etkinliğinde Göz Kamaştırdı