32,7508$% 0.14
35,5113€% 0.14
2.487,01%0,37
4.039,00%0,29
16.180,00%0,32
2.364,89%0,26
10.864,08%0,11
Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Duymayan ya da işitme yetisini kaybetmiş dünya çapında 2 müzisyenin ismini duymayan yoktur. Beethoven ve Mozart duymaya dayalı sanatlarını duymadan dinletmeyi başaran iki dahi sanatkârdı. Onlar kâğıda döktükleri notalarla asırlardır sanatseverleri müzikal bir seyahate çıkarmayı başarıyor. Duymasalar da dünyaya ismini duyuran bu müzisyenlerin sanatı karşısında hürmet ve hayranlık duygusu şahlanıyor. Peki, hiç görmemiş, doğuştan görme yeteneği olmayan birinin ressam olması imkânsız mı? Bu sorunun cevabının vücut bulmuş hali Ressam Eşref Armağan, 71 yıllık yaşamını sürdürürken dünyayı 1 saniyeliğine dahi görmedi. Eşref Armağan, gördüğü halde gördüklerini çizemeyecek olan milyonlarca kişinin yanında, hiç görmediği şeyleri sadece dokunarak çizebiliyor. Bilim insanlarının onun görme yeteneğini sağlayan beyni için “Gören bir insanınki gibi çalışıyor” demesi de böylelikle bir tesadüf değil. Ressam Eşref Armağan kendi öyküsünü, Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz ise ‘gören beynin’ ne olduğunu Milliyet.com.tr’ye anlattı.
PARMAKLARIYLA GÖREN RESSAM
1953’te dünyaya gelen Eşref Armağan, doğuştan görme engelli. Armağan için görme engelli demek yeteneğinin farkında olmayan herkes için son derece normal olsa da aslında yadırganacak cinsten. Zira Armağan gözleriyle değil, parmaklarıyla görüyor ve gördüğü her şeyi de çizebiliyor. Üstelik onun bu yeteneği, 4 yaşına kadar kendisinin de farkında olmadığı bir şeydi. Armağan her şeyi öğrendiği anı, “Herkes aman orada koltuk var, aman dikkat et, dur oraya gitme, merdivene dikkat et diye beni uyarıyordu. Ben ne olduğunu ve bunu neden yaptıklarını anlamıyordum. Zira sadece bana söylüyorlardı. Bir gün 4 yaşımdayken babam beni karşısına aldı ve konuşmaya başladık. Bana ‘Biz bakınca görüyoruz ama sen maalesef göremiyorsun oğlum’ dedi. O zaman ben de gözlerimle göremediğimi anladım” diye anlatıyor. 4 yaşında hayatının gerçekleriyle tanışan Armağan için durmak, pes etmek ya da zaman kaybetmek bir seçim olmadı. Babasının takviyesiyle büyüyüp 12 yaşına geldiğinde gözleriyle göremediği her şeyi parmaklarıyla görmeye başladı. Babasıyla birlikte gittiği iş yerinde eline aldığı ahşap kuş maketlerinden tanıdığı kuşları resmetti. Armağan ilk fotoğrafını yapıp heyecanla oradakilere göstermeye gittiğinde ise pek çok kişi ‘Kim yaptı bu resmi?’ diye sordu. Kimse Eşref Armağan’ın o resmi çizebileceğini düşünmemişti. Belki de onların gözünde imkânsız olan, Armağan’ın parmaklarıyla vücut bulmuştu. Armağan’ın aslında kendi bulduğu bir tekniği vardı. Kuşun neye benzediğini hiç görmeden, iki elinin arasına sığacak bir kuş maketiyle onun da bu kanatlarıyla gökyüzüne çıkan canlıları görmesi mümkün oluyordu. Babası da, oğlunu her fırsatta destek oluyor ve bu objelerin 3 boyutlu ve kabartmalı maketleriyle Eşref Armağan’ın parmaklarının ucuyla dünyayı görmesini sağlıyordu. 12 yaşında başlayan bu hikâye bugünlerde 71 yaşında olan Armağan’ın hayatının da ta kendisi olmak üzereydi.
HARVARD’DAN İNCELEMEYE GELDİLER
Eşref Armağan yıllarca fotoğraf çizmiş ve kendine has teknikler geliştirerek detaylı portreler dahi çizmeye başlamıştı. Onun bu hayrete düşürecek yeteneği, bugünlerde menajeri olan Joan Eröncel’in de dikkatini çekti. Birlikte yürüyecekleri uzun yol şimdi başlıyordu.
Eröncel, Armağan’la yurt dışı seyahatlerine ve stantlara gitmeye başladı. Armağan başta bu seyahatleri şimdi olduğu kadar önemsemese de ismini dünyaya duyuracak ve 8 milyar insan içinde ‘tek’ olduğunu da bu şekilde öğrenecekti. Eröncel sayesinde Armağan’ın yeteneği, Harvard Üniversitesi’nde görme engellilerin beyinleri üzerine araştırma yapan Beyin Uzmanı Prof. Dr. Alvaro Pascual-Leone tarafından incelendi. Fotoğraf çizdiği anlarda MR görüntüsü çekilen Armağan’ın beyni hiç kimsede vermediği sonuçları vermişti. Bu beyinden dünyada sadece 1 tane vardı. Görme yetisi olmayan Armağan’ın beyni, gören bir insanın beyni gibi çalışıyordu. Harvardlı uzmanlar şaşkınlıklarını ve hayranlıklarını gizleyememişti. Hatta Armağan’ın eşsiz yeteneği dünya markalarının reklam filmlerini süsleyecek ve bugüne dek kimsenin çizmeyi başaramadığı binanın rölövesini çizmesini sağlayacaktı.
‘KÖR DEĞİLİZ HERHALDE’
Eşref Armağan kendi keşfettiği kabartma yoluyla Volvo markasının yeni dönemde çıkaracağı arabayı gölge ve tonlamalarıyla çizmişti. Kendisinden istenen her ayrıntısı, otomobile dokunarak görmüş ve tamamen doğru şekilde kağıda dökmüştü. Ancak Eşref Armağan’dan istenen bir şey daha vardı. Floransa’da bulunan tarihi yapıların fotoğraflarını kimse doğru çizemiyordu. Üstelik bu kişiler gözleriyle görebiliyordu.
Yıllarca başarılamamış çizimi, Armağan parmaklarının ucuyla görerek çizmişti. Bütün bunların yanında Armağan, pek çok politiğin ve ünlü ismin de portresini çizebiliyordu. Resmedeceği kişinin fotoğrafları kabartmalı şekilde tüm ayrıntılarıyla Armağan’ın önüne koyuluyor, o da parmaklarıyla resmi görerek kâğıda döküyordu. Bunu yaparken birkaç denemede en çok benzeyen çizimini yanındakilere sorarak benzeyip benzemediğine göre renklendiriyordu. Armağan’ın çizimleri arasında Eski Başbakan Tansu Çiller, Eski Başbakan Bülent Ecevit ve Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de portreleri vardı. Hatta Demirel ile yaşadığı unutulmaz anı dinleyen herkesi gülümsetiyordu. Armağan, Süleyman Demirel’in portresini çizip kendisine takdim etmek üzere eski cumhurbaşkanıyla görüşmeye gitmişti.
Tabloyu sahibine verdiğinde, Demirel bu başarılı çizim karşısında şaşkınlığını gizleyememişti. Gözlerinin altında bulunan torbalara kadar birebir kendisine benzeyen portreyi nasıl yaptığını Armağan’a da hayretler içinde sormuştu. Armağan, o anlara tanıklık eden herkesin yüzünde, kulaklara varan gülümseme ifadesi yaratan, “Kör değiliz herhalde” karşılığını vermişti.
‘GÖRME ENGELLİ KİŞİLER PSİKOTİK HASTALIK YAŞAMIYOR’
Peki, dünyada tek olan bu beynin içinde neler oluyor? Pek çok kişinin görme yetisi olmasına rağmen ayrıntılı çizemediği bu fotoğrafları Eşref Armağan nasıl çizebiliyor? Bu soruların cevaplarını ise Nörolog Mehmet Yavuz verdi. Dr. Mehmet Yavuz, Armağan’ın yeteneğini, “Doğuştan görme engelli olanların özellikle dokunma ve işitme duyusu çok gelişmiş oluyor. Bu bireylerde koku hafızası da çok kalıcı oluyor ve gelişkin oluyor. Görme engelli kişiler düşlerini renkli görmüyor. Daha çok siyah-beyaz görüyorlar. Bu nedenle en büyük sıkıntılardan biri de renklerin zihinde anlamlandırılamaması. Görme engelli kişiler, dokunma duyusunu çok geliştirdikleri için objeleri dokunarak tanır ve fotoğrafını çizebilir.
Bu mümkündür, hatta detaylarına kadar zihinlerinde canlandırıp kâğıda dökebilirler. Bu kişiler aynı zamanda sesleri sonar (ses dalgalarını kullanarak cismin ayrıntılarını görmemize yarayan alet) gibi de kullanabilirler. Bastonla yürürler ve yere vururlar. Bu da yankılanan ses sayesinde sonar görevi görerek etrafta neler olduğunu anlamalarını sağlar. Görme engellilerin dokunma ve duyma duyuları çok gelişmiş olduğundan, bu kişiler kimsenin yapamadığı şeyleri yapabilecek kadar yetenekli olabiliyorlar. Bu kişiler kolay kolay depresyona girmiyor. Doğuştan görme engelli şahıslarda şizofreni ve psikotik tablolar çabucak hemen hiç görülmüyor” diye açıkladı.
Tıpkı kendisi gibi görme engelli şair eşiyle birlikte yaşayan Eşref Armağan, bugün parmaklarının ucuyla gördüğü dünyanın fotoğraflarını yapmaya devam ediyor.
Herkeste ‘Blue Jeans’ de Bizde Neden Kot? Gerisinde ‘Muhteşem’ Bir Adam Var
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.