DOLAR

32,6575$% -0.31

EURO

35,1072% 0.02

GRAM ALTIN

2.447,83%-0,07

ÇEYREK ALTIN

3.971,00%-0,61

TAM ALTIN

15.906,00%-0,63

ONS

2.331,68%0,23

BİST100

10.343,31%-2,86

İmsak Vakti a 03:35
Bursa AÇIK 31°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
  • Bursa Gündem Haber
  • Siyaset
  • ADD’den Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Hakkında Suç Duyurusu: ‘Laiklik Unsuru Hiçe Sayıldı!’

ADD’den Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Hakkında Suç Duyurusu: ‘Laiklik Unsuru Hiçe Sayıldı!’

ad826x90

ADD Başkanı Hüsnü Bozkurt, kamuoyuna “Türkiye Yüzyılı Eğitim Modeli” olarak duyurulan yeni müfredat nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında TCK’nin ‘görevi berbata kullanma’, ‘Anayasa’yı ihlal’, ‘kanunlara uymamaya tahrik’ unsurlarına dayanarak suç duyurusunda bulunduklarını belirtti.

Bozkurt, ayrıyeten yeni müfredat hakkında yürütmenin durdurulması ve iptali için Danıştay’da dava açacaklarını duyurdu.

Bozkurt’un X hesabından yaptığı açıklama şöyle: 

“Anayasaya açıkça karşıt olduğu için ‘Anayasal suç’ niteliğinde olup Milli Eğitim Bakanlığı’nca ‘Türkiye Yüzyılı Eğitim Modeli’ adı ile duyurulan, itirazlara rağmen uygulanacağı bakan tarafından açıklanan, ‘Yeni Müfredat’ ile ilgili olarak MEB Yusuf Tekin hakkında suç duyurusunda bulunduk. Ayrıyeten Atatürkçü Düşünce Derneği olarak yürütmenin durdurulması ve iptali için Danıştay’da dava da açıyoruz. Hürmet ile kamuoyunun bilgisine sunarız.”

ADD’nin suç duyurusu metni şöyle:

“Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin tarafından tanıtılan ve ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ başlığını taşıyan yeni müfredatla getirilen yeni kavramlar ile eğitimde birlik ve eşitlik prensibinden ayrılınılmış, bilimsel, laik ve demokratik eğitim anlayışından vazgeçilmiş olup, bilim, kültür, sanat ve ideoloji derslerinin yerine din yüklü içerikler düzenlenmiş, dolayısıyla bilimsellikten uzak ve dogmatik nitelikler tartı kazanmıştır. Halbuki, Milli Eğitim Bakanı’nın misyonu demokrasi şuuruna sahip insan hak ve özgürlüklerine hürmet duyan laik bireyler yetiştirecek düzenlemeleri yapmakken, hayata geçirilen yeni model dini ve milli ögelere vurgu yaparken Atatürk, laiklik ve cumhuriyet gibi milli pahalara hiç yer vermemiştir.

“LAİKLİK PRENSİBİ HİÇE SAYILMIŞTIR”

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ‘Eğitim ve tahsil hakkı ve ödevi’ başlıklı 42. unsurunun 3. fıkrasında; ‘Eğitim ve öğretim, Atatürk prensipleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim temellerine göre, Devletin nezaret ve kontrolü altında yapılır. Bu temellere ters eğitim ve öğretim yerleri açılamaz’ denmektedir.

Bu sebeple, yeni eğitim modeli açıkça Anayasa’ya karşıtlık teşkil etmekdir. Keza, uzmanların yorumlarına göre söz konusu müfredat uluslararası standart ile uyumsuz olup, kullanılan dil ve öngörülen ölüm, darbe ve savaş kavramları üzerinden verilmeye başlanacak olan eğitim pedagojik açıdan çocuğun nitelikli eğitim hakkına karşıtlık oluşturmaktadır.

Bunun yanında, anılan yeni eğitim sistemini hayata geçiren Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Meclis’te yapılan bütçe görüşmeleri sırasındaki konuşmada; ‘Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 yılı itibariyle geçerli 2 bin 709 tane protokolümüz var….

Bunların içerisinde sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Ben bu protokollerle bize destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz’ halinde sözlerde bulunmuş olduğundan, yeni eğitim sisteminin hangi bakış açısından hazırlandığı açıkça ortada olup, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. Hususunda düzenlenen ve devletin temel niteliklerinden olan Laiklik prensibi hiçe sayılmıştır.

“ANAYASAYI İHLAL HATASINDA DA CÜRMÜN İCRASINA ELVERİŞLİ HAREKETLERLE BAŞLAMAK GEREKİR”

Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkaracak jenerasyonlar yetiştirme vazifesi bulunan Milli Eğitim Bakanı, hazırlamış olduğu yeni müfredatla laiklik gibi temel prensipleri hiçe saydığından Türk Ceza Kanunu’nun 309. Hususunda yer alan hatası işlemiştir. Anılan unsurda; ‘Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü nizamı ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu nizamın fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar. Bu hatanın işlenmesi sırasında başka kabahatlerin işlenmesi halinde, ayrıyeten bu suçlardan ötürü ilgili kararlara Bu hususta tanımlanan cürümlerin işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara has güvenlik önlemlerine hükmolunur’ düzenlemesine yer verilmiştir.

Burada, hatanın failleri tarafından gayeye yönelik yapılan hareketin ayrıyeten suç teşkil edip etmemesi önemli olmaksızın, hedefin ne olduğuna bakılmalıdır. Bu sebeple, Anayasayı ihlal cürmü serbest hareketli bir kabahattir. Dolayısıyla bu suç hareketin yapılmasıyla tüketilen ani hatalardandır.

Şu kadar ki; tıpkı diğer suçlarda ve bu cürümlere teşebbüste olduğu gibi, Anayasayı ihlal hatasında da kabahatin icrasına elverişli hareketlerle başlamak gerekir ki bu cürümde hareketin elverişli kabul edilebilmesi için, her şeyden önce cebri olması aranmaktadır. Cebirden kasıt ise maddicebir olabileceği gibi manevi cebrin de söz konusu olabileceğidir.

“MİLLİ EĞİTİM BAKANI AÇIK ŞEKİLDE GÖREBİN GEREKLERİNE TERS HAREKET EDİYOR”

Görevleri gereği devletin kamu gücünü elinde bulunduran Bakanın sahip olduğu kamusal güç nedeniyle kabahatin işlenmesinin kolay olacağı aşikar olduğundan anılan kişi açısından manevi cebrin kâfi olacağı göz önüne alınmalıdır.

Keza, anılan hatada anayasayı ihlalden kastedilen sadece cebir ve şiddetle Anayasa’da hüküm altına alınan düzenlemelere ters bir hareket olmayıp, anayasal sisteme hakim olan unsurların ve anayasada yer alan normların yazılı olarak koruma edilmesi fakat, fiilen uygulanmasına engel olunması veya fonksiyonsuz kılınmasıdır. Dolayısıyla, üstte açıklananlar ile birlikte değerlendirildiğinde, şüpheliler tarafından Anayasa’yı ihlal cürmünün işlendiği iddiası soruşturulmalıdır.

Bunun yanında, Türk Ceza Kanunu’nun ‘Görevi Berbata Kullanma’ başlıklı 257. unsurunda; ‘Kanunda ayrıyeten suç olarak tanımlanan haller dışında, misyonunun gereklerine muhalif hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun ziyanına neden olan ya da bireylere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Kanunda ayrıyeten suç olarak tanımlanan haller dışında, misyonunun gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun ziyanına neden olan ya da bireylere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’  düzenlemesine yer verilmiştir. Evrak konusu olaylarda, Milli Eğitim Bakanı açık şekilde görevin gereklerine alışılmamış hareket ettiği veya en hafif haliyle misyonunun gereklerini yapmayı ihmal ettiği, dolayısıyla bu açıdan da soruşturma yapılması gerektiği ortadadır.

“ADD İSMİNE SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMAK, KURULUL NEDENİNİN VERDİĞİ SORUMLULUKTAN DOĞMAKTADIR”

Müvekkil Atatürkçü Düşünce Derneği ismine suç duyurusunda bulunma zorunluluğu, derneğin tüzüğünde yer alan kuruluş nedeninin verdiği sorumluluktan doğmaktadır. Derneğin Kuruluş Nedeni; ‘Atatürk’ün bedensel varlığının artık ortamızda bulunmamasından yürek alan içteki ve dıştaki kimi olumsuz güçler, O’nun yeni Türk Devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919’un üzerinden tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve prensiplerine karşı, açık ya da kapalı hücumlarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha berbatı, plânlı ve sinsi bir çalışma ile, o devrim ve prensipleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.

Oysa Atatürk; sadece ‘bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran bir büyük asker “değildir.

O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz bağları koparan; ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran; kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan “nakil”e dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, daima biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle kalmanın yollarını gösteren, “akıl”a dayalı lâik düşünce, lâik hukuk ve lâik öğretim sistemlerini toplum ömründe hükümran kılan; tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan; asırlarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak yapay eşitsizlikleri kaldıran; içten ve dıştan kaynaklanan her cins sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni ve amacı sayan;

“KOVUŞTURMA ETABINA GEÇİLMESİ İÇİN KAMU DAVASI AÇILMASINI TALEP EDERİZ”

Ulusal iktisadın girişimcilerin keyfine, yalnız kâr ve rekabet düzeneğine göre başıboş biçimde işlemesine değil, toplumun ve tüm yurttaşların ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde devlet tarafından yönlendirilmesini prensip olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan; yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul ettiren; Misak-ı Milli sınırları içinde ‘Türk’üm’ diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü getirerek, ırkçılığı reddedip; yapan, olumlu ve çağdaş Türk Ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel unsurlarından biri yapan; her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan hissesini almasını, ‘fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür kuşaklar’ın yetiştirilmesini devletin başta gelen misyonu yapan; kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi için yeni Türk harflerini kabul etmenin yanında Türk lisanının arındırılması ve zenginleştirilmesini büyük bir toplumsal görev sayan; Türk ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan; ‘Yurtta barış, Dünyada barış’ prensibi ile devlet hayatında ve uluslararası ilgilerde kaba kuvveti, ırkçılığı, saldırı savaşını mahkûm eden; dış siyasette ‘Dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olma’ ölçütünü ve ‘karşılıklılık kuralını’ vazgeçilmez prensip yapan; bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesi kanısının tohumlarını atan çağdaş fevlet Kurucusudur.

Bu durum karşısında Atatürk devrim ve prensiplerinin, toplumsal meselelerimizin çözümlenmesinde ışık tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar, ‘Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurarak, O’nun devrim ve unsurlarının gelecekte de hükümran olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu duymuşlardır’ denmek suretiyle işbu belgede taraf olarak yer alınmasının nedeni açıklanmıştır. Üstte açıklanan ve re’sen göz önüne alınacak sebeplere binaen; Sayın Savcılık tarafından şüpheli hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak, kovuşturma evresine geçilmesi için kamu davası açılmasını talep ederiz.

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Kütahya Belediye Başkanı Şehirler Arası Otobüs Terminali’ni İnceledi