35,4197$% 0.23
36,3067€% -0.53
3.065,06%1,09
4.991,00%0,72
19.896,00%0,69
2.691,91%0,85
9.910,61%-0,90
30 Ekim’de “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla tutuklanan ve yerine kayyum atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, tutukluluk incelemesi yapan İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği’nde savunma yaptı. Özer’in savunmasında, “Bitmesi için yıllardır mücadele etmeme rağmen bugün terör ile ilişkilendirmeyi zül olarak kabul ediyorum. Belirtmek isterim ki akademik topluluk ve üyesi olduğum CHP dışında hiçbir aidiyetim yoktur. Hiçbir terör örgütüne üye ya da mensup veya sempatizan değilim hiçbir zaman da olmadım. İrademi kimseye, hiçbir örgüte teslim etmedim, asla da etmem. Açıkladığım sebeplerden hukuka ters bu tutuklama kararının kaldırılmasını ve tahliyemi talep ediyorum” ifadeleri yer aldı.
ANKA’dan Gaye Şeyma Can’ın haberine göre; Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer 27 Kasım’da tutukluluk incelemesi yapan İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği’ne cezaevinden SEGBİS’le bağlanarak savunma yaptı. Tamamı tutanaklara geçirilmeyen savunmasında Özer, haksız ve dayanaksız şekilde tutuklu bulunduğuna değinerek şunları söyledi:
“Huzurunuzda, hayli haksız ve dayanaksız şekilde, güya bir terör örgütüne üye olma isnadı dolayısıyla tutuklu olarak bulunmaktayım. Hayatım boyunca hiçbir terör örgütüne üye olmadım, fikir ve prosedürlerini asla benimsemedim, barış ve insan haklarından yana biri olarak, terör dahil her türlü şiddetin, fikren her zaman karşısında oldum. Bugün de bu fikirlerimden vazgeçmiş değilim, hayatım boyunca da her şartta barış ve kardeşliği savunmaya devam edeceğim.
“Hakkımda delil olarak ileri sürülen konuların elle tutulur yanı olmadığını görebileceğiniz düşüncesindeyim”
Tüm bu konulara rağmen, sabaha karşı daha güneş bile doğmadan, konutuma, güya eli silahlı bir teröristmişim gibi baskın yapılmasını, apar topar adliyeye getirilmeyi ve tamamen soyut, dayanaksız ve mantıksız isnatlarla tutuklu bulunmayı içime sindiremiyorum. Hakkımda ileri sürülen bu isnatları bir kez dahi gözden geçirmeniz durumunda, sizin de asla içinize sinmeyeceğine, müdafilerimin sunduğu dilekçeyi ve eklerini incelediğinizde hatasız olduğuma kanaat getireceğinize, hakkımda tamamen afaki ve zorlama yorumlarla suçlamada bulunulduğu sonucuna çarçabuk varacağınıza da inanıyorum. Esasen hakkımda delil olarak ileri sürülen konuların hiçbir suretle elle tutulur bir yanı olmadığını, sadece bana soru olarak yöneltilen konulara bakmanız durumunda dahi rahatça görebileceğiniz fikrindeyim.”
“Tarafı olmadığım bir konuşmada, haberim olmadan ismimin zikredilmesi, nasıl aleyhime delil olarak gösterilebilir?”
Savunmasında, Diyarbakır’da bir cezaevinde ele geçirildiği belirtilen dijital verilere değinen Özer, şunları kaydetti:
“Örneğin Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yapılan aramada ele geçirildiği iddia edilen birtakım dijital veri içeriklerinde güya hükümlü Abdullah Öcalan ile onu ziyarete giden heyet arasında yapılan görüşmelerde heyetin ‘bazı akademisyenlerin demokratik özerkliğe katkı sağlamak istediklerini’ ilettikleri, Öcalan’ın ‘bir isim söyleyebilir misiniz’ halindeki sorusuna da ‘Mersin Üniversitesi’nden Ahmet Özer var’ şeklinde cevap verildiği iddia edilmiş ve buna ilişkin olarak polis bana tabirim sırasında ‘yukarıda size okunan Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmede sizin demokratik özerklik hakkında katkı sağlamak istediğiniz anlaşılmış olup…’ şeklinde bir soru yönetmiştir. Sadece bu soru içeriği bile soruşturmanın ne derece ağır bir ön yargıyla yürütüldüğünü göstermeye yetmektedir. Çünkü görüleceği üzere polis, tarafı bile olmadığım bir konuşmada, gıyabımda söylenen şeylerden yola çıkarak, benim, güya demokratik özerklik hakkında katkı sağlamak istediğimin ‘anlaşıldığını’ ileri sürmektedir. Benim tarafı bile olmadığım bir konuşmada, haberim bile olmadan ismimin zikredilmesi, nasıl aleyhime delil olarak gösterilebilir? Benim hayatım boyunca demokratik özerklik ile ilgili hiçbir çalışmam olmadı, kimseye de bu yönde çalışma isteği dile getirmedim, böyle bir arzu ve niyetim de hiçbir zaman mevcut olmadı. Birilerinin gıyabımda böyle bir konuşma yapması, bundan haberim olduğuna dair en ufak bir delil dahi yokken, nasıl bana isnat edilebilir?”
“Yaptığım iddia edilen bir telefon görüşmesi de örgüt üyeliği iddiasına destek yapılmaya çalışılmaktadır”
Özer, savunmasına şöyle devam etti:
“Keza, yaptığım iddia edilen bir telefon görüşmesi de örgüt üyeliği iddiasına destek yapılmaya çalışılmaktadır. Evvela ben böyle bir telefon görülmesi yaptığımı hatırlamıyorum. Ancak söz konusu telefon konuşmalarının tarafımca yapıldığı ve belirtilen cümlelerin de benim tarafımdan söylendiği kabul edildiğinde dahi bu konuşmaların bir terör örgütüne mensubiyete delalet ettiğini söylemek akla ve mantığa tamamen alışılmamıştır. Bu konuşma tapeden de açıkça anlaşılacağı üzere tamamen insani mülazahalarla yapıldığı bariz olan bir taziye görüşmesidir. Bu konuşmada geçtiği iddia edilen tek bir cümleye, bağlamından tamamen kopuk bir anlam yüklenerek, bana terör örgütü üyeliği isnat edilmesi asla kabul edilebilir değildir. Bir vefat haberi üzerine, ölen kişinin sadece annelik sıfatına atıf yapan ve insani kanılarla nezaketen sarf edildiği gayet açık olan bir cümlenin, örgüt üyeliğine delil olarak değerlendirilip, bu cümle yüzünden birinin özgürlüğünden yoksun bırakılması asla kabul edilebilir değildir. Kaldı ki cumhuriyet savcısının tutuklama talebinden anlaşıldığı üzere hakkımda yaklaşık 2 ay boyunca dinleme yapılmasına rağmen sadece 2 görüşmenin şüpheli olduğu söylenmiştir ki bunların da içeriklerinde aslında iddialara destek hiçbir şey barındırmadıkları, tamamen insani mülahazalarla yapılan olağan görüşmeler oldukları gayet açıktır. Oysa, dinlenildiğinden haberdar dahi olmayan bir kimsenin, 2 ay boyunca yaptığı yüzlerce görüşme içinde, örgüt üyeliği iddiasına destek yapılabilecek hiçbir konuşmanın bulunmaması, o kişinin örgüt üyesi olmadığının açık bir kanıtıdır. Sayın Savcılık, bir telefon görüşmesinden zorlama yorumlarla cımbızla bir sözcük çekeceğine, tapelerin tamamına baksaydı, asla bir örgüt üyeliğinden söz edilemeyeceğini kolayca anlayabilirdi. Çünkü 2 ay boyunca hakkımda telefon dinelmesi yapılmasına rağmen sadece 2 tapenin şüpheli görünmesi ve bunların da aslında iddialara destek olmaktan uzak olması dahi aslında asla bir terör örgütü üyesi olarak suçlanamayacağımı açıkça göstermektedir.
“Bir insanın avukatı veya öz yeğeni ile görüşmesi nasıl örgütsel bağ olarak yorumlanarak tutuklamaya münasebet kabul edilir?”
Değinmek istediğim bir problem de teknik takip sonucu elde edilen sözde delillerdir. Bu teknik takipte anladığım kadarıyla Van vilayetine yaptığım seçim seyahatim adım adım takip edilmiş ancak bu seyahatte sözde örgütsel bağ iddiasına destek olabilecek hiçbir delil bulunamayınca, bu sefer bir avukatla hatta kendi öz yeğenimle olan görüşmem bile epeyce dolaylı ve afaki yorumlarla örgüt üyeliği iddiasına destek yapılmaya çalışılmıştır. Örneğin Cumhuriyet savcısının tutuklanmama dair talep yazısında Şevket Tuci isimli avukat ile görüştüğüm ve bu kişinin de avukat olması sebebiyle PKK mensubu bireylerle irtibatlı olabileceği iddia edilmiştir. Veya kendi öz yeğenimle olan görüşmem bu kişinin güya bir akrabası hakkında örgüt üyeliğinden işlem yapıldığı gerekçesiyle hakkımdaki suçlamaya destek yapılmaya çalışılmıştır. Oysa sorarım size; bir insanın avukatı veya öz yeğeni ile olağan bir şekilde görüşmesi nasıl olurda örgütsel bağ olarak yorumlanarak tutuklamaya münasebet kabul edilir? Bu kişiler hakkındaki varsayımlar nasıl olur da şahsıma isnat olarak yöneltilir? Seçim gezisi sırasında görüştüğüm binlerce kişi içinden cımbızla birkaç kişi çekilip o kişilerin akrabaları münasebet gösterilerek bana örgüt üyeliği isnadında bulunulması ciddiye alınmaktan dahi uzaktır. Bu durum bile aslında soruşturmanın zati en baştan şahsımı suçlu göstermek üzere tasarlandığını, peşinen mahkum edilmeye çalışıldığımı, buna delil bulunmaya uğraş edildiğini, böyle bir delil bulunamayınca bu sefer de zorlama yorumlarla delil icat edilmeye çalışıldığını açıkça göstermektedir.
“Dönemin Cumhurbaşkanı, bakanları, valileri, belediye liderleri ile çok sayıda görüşmem vardır”
Az önce bahsettiğim gibi içeriği bile belli olmayan hatta gerçekleştiği konusunda yoğun kuşkular bulunan çeşitli konuşma ve görüşmeler güya terör örgütüne mensup olduğum şeklinde lanse edilmiştir. Ancak atlanan konu şudur ki; bu varlığı şüpheli görüşmelerin dışında, şahsımın, devrin Cumhurbaşkanı, bakanları, valileri, belediye liderleri, yazar ile sanatkarları ve hatta ordu mensupları ile gerek varlığı gerekse de içeriği belirlenebilir çok sayıda görüşmem de vardır. Bu konu neden nazara alınmamaktadır? Örneğin sonradan Mehmetçik Vakfı Genel Başkanlığı vazifesini de yürüten Tümgeneral Yaşar Bal tarafından adıma gönderilen yeni yıl tebriği evraka sunulmuştur. Bu manada terör örgütü üyesi olduğu iddia edilen bir kişinin, ordu mensubu olan ve hatta bunun da ötesinde şehit yakınlarına en büyük destekleri sunan bir vakfın başkanlığını yöneten biri ile yeni yıl tebriği alacak kadar yakın temas halinde bulunması mümkün müdür? Bu durum bile tek başına örgüt üyeliği savının gerçekdışı olduğunu göstermeye yetmektedir.
13 yıllık HTS kayıtlarım çıkarılmış
Keza, her nasılsa 13 yıllık HTS kayıtlarım çıkarılmış ve şahsıma yapılan suçlamalara destek gösterilmeye çalışılmıştır. Güya HTS kayıtlarında hakkında örgüt üyeliğinden işlem yapıldığı iddia edilen şahıslarla görüşmelerim olduğu ileri sürülmüştür. Oysa bu konuda hiçbir detay verilmemiştir. Bu kişiler kimlerdir? Ne zaman görüşmüşüm? Onlar mı beni, ben mi onları aramışım? Bu bireylerle ne konuşmuşum? Bunların hiçbiri belli değildir. Ancak takdir edersiniz ki ben güneydoğu üzerine çalışan bir akademisyenim, Vanlıyım ve siyasetçiyim. Beni her gün tanımadığım onlarca kişi arar. Ben bu kişilerin birçok kimdir, necidir bilmem. Arayan kişi tanıdığım bir kişi bile olsa örgüt üyesi midir, değil midir bunu bilemem. Her telefon görüşmesi öncesinde arayan kişi hakkında GBT incelemesi yaptırmam da takdir edersiniz ki olanaksızdır; hem böyle bir yetkim yoktur hem de bu esasen teknik olarak da mümkün değildir. Bu şartlarda, içeriği belirsiz HTS kayıtları nedeniyle nasıl olur da hakkımda suçlamada bulunulabilir? Bugün sokaktan çevirdiğiniz herhangi bir kişinin 13 yıllık HTS kayıtlarına baksanız pek çok farklı suçtan sabıkası olan yüzlerce kişi ile görüştüğü söylenebilir. Bu hakikat bile iddiaların ne derece afaki olduğunu ortaya koymaktadır. Böyle bir iddia ile tutuklu olmam, akla alışılmamış ve izahı mümkün olmayan bir durumdur.
Bir başka zorlama delil ise hesap hareketlerimdir. Her nasılsa kira sözleşmesi ile kiraladığım meskenim dolayısıyla hesabıma gelen kira ödemeleri ve seçim kampanyası sırasında gelen seçim yardımları bile şüpheli görülmüş ve tutuklanmam için delil olarak gösterilmiştir. Kaynağı belli olan ve açıkladığım amaçlar dışında elde edildiğine yönelik tek bir şüphe bulunmayan bu ödemelerin bile sözde örgütsel bağlantı iddiasına destek yapılması tutukluluğumun ne derece hukuka ters olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
“Halen internet üzerinden satın alınabilen bir kurmaca roman dahi örgüt üyeliği iddialarına destek gösterilmeye çalışılmıştır”
Hatta 2016’da yayınlanmış ve hala dahi internet üzerinden satın alınabilen bir kurmaca roman dahi örgüt üyeliği iddialarına destek gösterilmeye çalışılmıştır. Oysa bu roman kan davalarını konu alan, külliyen kurmaca, gerçek kişi ve kurumlarla hiçbir ilgisi olmayan bir edebi yapıttır. İçeriğine konu olan öykünün geçtiği yer ya da roman kahramanlarının konuşmalarından cımbızla çekilen ve bağlamından kopuk yorumlanan birkaç sözcük münasebet gösterilerek, hakkımda suçlamada bulunulmasını anlamakta dahi zahmet çekiyorum.
Hakkımdaki isnatların ne derece haksız olduğuna ayrıca örnekler de verebilirim. Ama esasen avukatlarım dilekçelerinde tüm kanıtları tek tek inceleyip bunları gayet açık bir şekilde çürütüyorlar. Bununla birlikte şunu da eklemek isterim ki ne kolluk ne savcılık ne de tutuklama sorgusu esnasında şahsıma sorulmamasına rağmen sonradan öğrendiğim kadarıyla hakkımda tutukluluğun itirazının reddine yönelik kararın yegane gerekçesi olarak bir gizli şahit ifadesi destek gösterilmiştir. Konutumda yapılan aramadan tutuklandığım dakikaya kadar ve hatta bugün huzurunuzda savunma yaparken bile bu şahidin hakkımda ne tür tezlerde bulunduğunu bilmemekteyim. Haliyle bilmediğim bir iddiaya da cevap vermem mümkün değildir. Ve gördüğünüz üzere esasen bu durum bile tek başına tutuklanmamın ne derece hukuka karşıt ve tarafımın savunma hakkından ne derece mahrum olduğumu göstermektedir. İçeriğine dair en ufak bir bilgim dahi olmayan ve ancak tek başına tutuklanmama sebebiyet verebilecek kadar önemli olduğu iddia edilen bu beyan hakkında bilgilendirilmeden tutuklanmam açıkça bir yargısız infazdır.
“Hakkımda tutuklamaya münasebet gösterilen kanıtların hiçbiri herhangi bir suç isnadına destek yapılabilecek konular değildir”
İfade ettiğim gibi hakkımda tutuklamaya münasebet gösterilen kanıtların hiçbiri herhangi bir suç isnadına destek yapılabilecek konular değildir. Maalesef tamamen afaki ve zorlama yorumlarla hakkımda delil icat edilmeye çalışılmıştır. Halbuki hayatım boyunca hiçbir terör örgütüne üye olmadım, fikir ve sistemlerini asla benimsemedim, barış ve insan haklarından yana biri olarak terör dahil her türlü şiddetin fikren her zaman karşısında oldum. Senelerce şiddetin bir çözüm olmadığını her yerde ve hatta TBMM kurullarında anlattım, her açıklamamda dile getirdim hala da getirmeye devam ediyorum.
Bitmesi için yıllardır mücadele etmeme rağmen bugün terör ile ilişkilendirmeyi bir zül olarak kabul ediyorum. Belirtmek isterim ki akademik topluluk ve üyesi olduğum CHP dışında hiçbir aidiyetim yoktur. Hiçbir terör örgütüne üye ya da mensup veya sempatizan değilim hiçbir zaman da olmadım. İrademi kimseye, hiçbir örgüte teslim etmedim, asla da etmem. Açıkladığım sebeplerden hukuka karşıt bu tutuklama kararının kaldırılmasını ve tahliyemi talep ediyorum.”
CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı, yerine kayyım atandı Prof. Dr. Ahmet Özer, 31 Mart seçimlerinde CHP ve DEM Parti’nin “kent uzlaşısı” kapsamında, CHP’nin Esenyurt adayı olmuş ve yüzde 49 oy oranıyla belediye başkanı seçilmişti. Özer, 30 Ekim sabahı hakkında yürütülen “PKK/KCK örgüt üyeliği” soruşturması kapsamında ev baskınıyla gözaltına alındı. Evinde, otomobilinde ve belediye binasında arama yapıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamasına göre, aynı zamanda akademisyen olan Özer’in, geriye dönük yapılan 10 yıllık inceleme kapsamında, görüştüğü 694 kişinin “örgüt mensubu olduğu” iddia edildi. Açıklamaya göre, belediye başkan adayı olduğunda adli sicili soruşturulan Özer’in, hakkında telefon dinlemesi uygulandığı, konuşma dökümlerinin oluşturulduğu, fiziki takibe alındığı ve hesap hareketlerinin incelendiği öğrenildi. Soruşturmanın üç ay önce başlatıldığı, Özer’in KCK’lı Remzi Kartal’la yapılan görüşmesinin ise çözüm süreci vakti 2015’te gerçekleştiği öğrenildi. CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı: Soruşturma 3 ay önce başlatılmış, 10 yıllık inceleme yapılmış Ahmet Özer’in ifadesi ortaya çıktı: Hepsi uydurma, kayyım atanmasının alt yapısı oluşturuldu; Remzi Kartal Van vekiliydi, aynı aşirete mensubuz, ailesini tanırım Özer’in ifadesi: Hepsi uydurma, kayyım atanmasının alt yapısı oluşturuldu Özer, yaklaşık 12 saatlik gözaltı mühletinin ardından gece yarısı “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Hakimlik tabirinde suçlamaları kabul etmediğini söyleyen Özer, “Ben 1,5 milyonluk şehrin belediye lideriyim, çağrılsaydım koşa koşa ifade vermeye gelirdim. Bunların hepsi uydurma, zorlama siyasi atraksiyonlar ile görevden alınmam için uydurulmuştur. Kayyım atanmasının alt yapısı oluşturulmuştur” dedi. Özer, “10 yıldan fazladır CHP’ye mensubum, en son seçimde aday oldum, İmamoğlu‘nun danışmanlığını yaptım, Devlet Planlama Teşkilatı’nda Recep Yazıcıoğlu ile görev yaptım, bugüne kadar bir şey yok, 10-15 yıl önceki bir takım olaylar gündeme getirilerek vazifemden uzaklaştırılmaya çalışılıyor” diye ifade verdi. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in avukatı: Kumpas çok açık; evini kiraladığı öğrencinin amcasının ‘örgütten davası var’ diye örgütle bağlı gösteriliyor İmamoğlu: Ahmet Özer aday olduğunda adli sicilini soruşturdunuz, temiz kâğıdı verdiniz; 6 ayda ne değişti? “Terör örgütüyle bağını” gösteren “en önemli görüşme” başsağlığı konuşmasıymış İstanbul Başsavcılığı’nın Özer hakkındaki tutuklamaya sevk yazısında, Özer’in “Terör örgütüyle bağını gösteren en önemli telefon konuşmasının”, üç kardeşi hakkında “örgüt üyeliği”nden işlem yapılan Mehmet Kaya isimli bireyle, annesinin vefatından sonra başsağlığı için yaptığı telefon görüşmesi olduğu belirtildi. Özgür Özel: Erdoğan’ın bu işi bildiği ortada, Esenyurt ile başlayan adımın İBB üzerinden devam ettirilebilmesi, kötücül aklın yapmayacağı iş değil! Savcılık ifadesi sürerken “Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atandı” iddiası Özer’in savcılık ifadesi sürerken, İçişleri Bakanlığı tarafından Esenyurt Belediyesi’ne Beşiktaş Kaymakamı Oğuzhan Bingöl‘ün kayyım olarak atandığı öne sürüldü. Haber ilk olarak, Sabah gazetesi ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Fatih Atik tarafından servis edildi. Ancak Atik, 15 dakika sonra yeni paylaşımda düzeltmeye gitti. T24′e açıklama yapan CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “Biraz önce TBMM’de iktidar kulisinde konuştuğumuz İçişleri Bakanı böyle bir işlemin yapılmadığını söyledi. Ancak Sulh Ceza Hakimliği’nden tutuklama kararı çıkarsa daha sonra sürece bakacaklarını ifade etti. Biz hepimiz bu memlekette bu cümlelerin satır ortalarının ne anlama geldiğini biliyoruz” dedi.
Avukatı: Kiracısı olan öğrencinin amcasının ‘davası var’ diye alakalı gösteriliyor T24’e açıklama yapan Ahmet Özer’in avukatı Şevket Tuci, “Müvekkilimize kumpas kurulduğu açık. Örneğin Mehmet diye biriyle görüşüyor. Mehmet’in kardeşi örgütle alakalı ama Mehmet’in sicili temiz, bundan suçlanıyor. Mesela Ahmet Özer evini kiraya veriyor. Kiralayanlar öğrenci, ev kirasını da öğrencilerden birinin amcası ya da babası. Kirayı ödeyen kişinin örgütten davası var diye bununla bağlı gösteriliyor” dedi. Tutuklanan Ahmet Özer hakkındaki “en önemli görüşme” başsağlığı konuşması çıktı Beyoğlu Kaymakamı özel onaylı terfi aldı, bir gecede vali yardımcısı olup kayyım atandı Özer’in 30 Ekim’de tutuklanmasının ardından 31 Ekim sabahı yerine kayyım atandı. Önceki geceye kadar Beyoğlu Kaymakamlığını yürüten Can Aksoy’un kayyım olarak atandığı İçişleri Bakanlığı’nca duyuruldu. Esenyurt Belediyesi’ne Beyoğlu Kaymakamı Can Aksoy’un getirilmesi kararı sonrasında Aksoy, İçişleri Bakanlığı’nca özel vekalet onayı ile İstanbul Vali Yardımcılığı’na terfi ettirildi. Vekaletli terfi onayının İstanbul Valiliği’ne ulaşmasının ardından, bu kez valilik onayı ile Esenyurt Belediye Başkanlığı’na kayyım atandı. Esenyurt kayyımına “özel onaylı terfi”: Bir gecede vali yardımcısı yapıldı, sonra kayyım olarak atandı
|
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Milli Savunma Bakanı Güler, Arnavutluk Genelkurmay Başkanı Korgeneral Kingji’yi Kabul Etti