37,9697$% 0
41,4078€% 0.1
3.819,73%0,60
6.305,00%0,58
25.155,00%0,59
3.134,97%0,73
9.523,31%-1,41
DOLAR 37,9697
EURO 41,4078
ALTIN 3.819,73
BİST 100 9.523,31
İmsak 02:00
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Suriye’deki olaylara ilişkin, “Lazkiye’de son olarak ortaya çıkan ve Suriye güvenlik güçlerine dönük saldırının, Suriye’nin birliğine, dirliğine dönük bir terörist saldırı olduğunu kıymetlendiriyoruz.” dedi.
Çelik, AKP Adana İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında, Suriye’de Tartus ve Lazkiye merkezli gerçekleşen olayları yakından takip ettiklerini söyledi.
Baas rejiminin katliamlarının uluslararası topluma daha çok duyurulmasında en kararlı, yüksek sesin Türkiye’den, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldiğini belirten Çelik, “Esad rejiminin yıkılmasından sonra Suriye’nin güvenlik ve istikrarı konusunda en hassas ülkenin Türkiye olduğunu, Cumhurbaşkanı’mızın mesajlarının bu çerçevede uluslararası toplumla paylaşıldığını hepimiz biliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Çelik, Suriye’deki son gelişmelere ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“Lazkiye’de son olarak ortaya çıkan ve Suriye güvenlik güçlerine dönük saldırının, Suriye’nin birliğine, dirliğine dönük bir terörist saldırı olduğunu kıymetlendiriyoruz. Başından beri Suriye’nin milli birliğini, toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Burada bizim en önemli şiarımız, ‘Suriye tüm Suriyelilerindir’ şiarıdır. O çerçevede herhangi bir odağın, devletin, vekil güçleri vasıtasıyla Suriye’yi herhangi bir uydu devlet haline getirmeye çalışmasını ya da istikrarsızlaştırmak istikametindeki faaliyetlerini topyekun reddediyoruz.”
Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve milli birliğini sonuna kadar savunduklarını dile getiren Çelik, “61 yıldır süren kanlı Baas rejiminin sona ermesinden sonra natürel ki sorunların bir günde, birkaç ayda çözülmesi mümkün değil ama hukuka bağlılık temelinde ve tüm Suriye halkını kucaklayacak temelde bir tablonun ortaya çıkması son derece kıymetlidir.” dedi.
Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Burada kritik noktalardan bir tanesi, başından beri Cumhurbaşkanı’mızın vurguladığı üzere kapsayıcı bir idarenin ortaya çıkmasıdır. Kapsayıcı idareden kastımız da Suriye halkının tamamının temsil edildiği bir idaredir. Suriye halkı özgür, normal ve uygar bir hayat istiyor. Burada uluslararası toplumun, Suriye yönetiminin ve halkının yanında olması gerekir. Suriye’de ‘uydu devlet’ isteyenlerin ya da Suriye’de birtakım vekil güçler vasıtasıyla orayı istikrarsızlaştırmak isteyenlerin temelinde çökmüş bir devlet yapısının ortaya çıkmasını arzu ettiğini biliyoruz. Bunun için de maalesef birtakım mezhep ve etnik provokasyonların birtakım odaklar tarafından birtakım vekil güçler vasıtasıyla kullanılmaya çalışıldığını görmekteyiz. Dolayısıyla bizim burada ‘Suriye Suriyelilerindir’ derken Arap, Kürt, Türkmen, Alevi, Sünni, Dürzi, Şii, Nusayri, bütün hepsini kapsayacak şekilde, azınlıkların da asla dışlanmadığı, onların da haklarının korunduğu bir temelde tüm kümelerin güven içerisinde olduğu bir yapının ortaya çıkması gerektiğini söylüyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye konusu her gündeme geldiğinde bu bahisteki hassasiyetlerini paylaştığını anlatan Çelik, Erdoğan’ın bu ülkedeki tüm kümelerin haklarının korunması, hangi dine ait olursa olsun dini yerlerin korunması ve azınlıklara dönük herhangi bir haksızlık yapılmaması gerektiğini, kadın hakları konusunda hassasiyetlerini vurguladığını belirtti.
“c”
Çelik, son olaylar temelinde birtakım provokasyonlar ortaya çıktığını ve maalesef sivil kayıplar yaşandığına işaret ederek, şunları kaydetti:
“Bunun ülkemizin içerisine dönük olarak da bir mezhepçi kışkırtma olarak yansıtılmaya çalışıldığını görüyoruz. Biz Lazkiye ve Tartus merkezli olayları ilk duyduğumuzda arkadaşlarımızla toplantı halindeydik ve yaklaşık 30 saniye içerisinde bu Suriye idaresine, hükümetine karşı terörist saldırıyı gerçekleştiren kümenin ismini duyduğumuzda ve başındaki kişiyi öğrendiğimizde bunun gerisindeki odağın ne olabileceğini, nasıl bir ilişki ağı içerisinde bu terörist eylemi gerçekleştirebileceğini hemen tespit ettik. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti kurumları alandaki her gelişmeye hakimdir, kimin kim olduğunu yakından bilmektedir. Lazkiye ve Tartus merkezli olarak ortaya çıkan bu saldırı dalgası temelinde, Esad rejiminin kalıntısı, artığı olan ve Esad rejimini diriltmek üzere birileri tarafından kullanılan birtakım güçlerdir.”
Açıklamalarda ve sosyal medyada kullanılan lisanın son derece ihtimamlı olması gerektiğini vurgulayan Çelik, “Örneğin bu terörist saldırıyı gerçekleştirenlerle ilgili olarak bir dil kullanılırken ‘Bu bir Nusayri isyanıdır’ gibisinden bir lisanın kullanılması son derece yanlıştır. Biz, burada Arap, Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Şii, Nusayri, Dürzi bütün kümelerin yan yana anılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’nin yakın bölgesindeki tüm bu kümelere bir kardeşlik siyasetiyle yaklaştığımızı her zaman ifade ediyoruz.” diye konuştu.
“Terörist, teröristtir”
“Esad rejiminin katliamları hiçbir şekilde Nusayrilere mal edilemez, sivil insanlar suçlanamaz.” diyen Çelik, şöyle konuştu:
“DEAŞ’ın katliamları aynı şekilde Sünnilere ve Araplara mal edilemez, sivil insanlar suçlanamaz. YPG terör örgütünün katliamları Kürtlere mal edilemez, hiçbir şekilde sivil insanlar bu terör hareketlerine karışmamış insanlar bu çerçevede bir suçlamayla karşı karşıya kalamaz. Örneğin ‘Nusayri terörist’, ‘Sünni terörist’, ‘Alevi terörist’, ‘Dürzi terörist’ ifadesi yanlıştır. ‘Türkmen, Arap, Kürt terörist’ ifadesi yanlıştır. Terörist, teröristtir. Bunun mezhebi, meşrebi, herhangi bir şekilde dini etiketi olmaz.”
Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bütün yurt dışı temaslarında önderlerle yaptığı görüşmelerde “İslami terör” ya da “İslamcı terör” sözlerinin yanlış ve kullanılmaması gerektiğini vurguladığını anımsatarak, şu değerlendirmede bulundu:
“Cumhurbaşkanı’mız Batılı başkanlara özellikle şunu söylemektedir; ‘Yeni Zelanda’da saldırı gerçekleştiğinde bir Hristiyan kökenli birisi bu saldırıyı yaptığında (Hristiyan terörü) demiyoruz. Ya da Norveç’in bir adasında öğrencileri katleden aşırı sağcı söz konusu olduğunda bu kişiye (Hristiyan terörist) demiyoruz ama sizler tutuyorsunuz daima olarak (İslami terör) ya da (İslamcı terörist) ifadesini kullanıyorsunuz. İslam bir barış dinidir. Herhangi bir şekilde İslam’la terör sözünün yan yana gelmemesi gerekir’. Aynı şekilde bu olayları değerlendirenlerin de gerek ülkemizdeki muhalefet partilerinden ve birtakım yorumculardan gerekse uluslararası toplumdan ‘Sünni terörist, Alevi terörist, Şii terörist, Nusayri terörist, Dürzi terörist’ gibi ifadeleri katiyen kullanmaması gerekir.”
Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:
“Terörist teröristtir. Onun mezhebine bakılmaz. O sadece birtakım etiketleri burada istismar ediyordur. Dolayısıyla mazlumun, mazluma sahip çıkmak için onun mezhebine, meşrebine, etnik kökenine, dinine bakmayız. Zalime karşı çıkmak için de onun mezhebine, meşrebine, etnik kökenine herhangi bir şekilde bakmayız. Mazlum mazlumdur. Kim olursa olsun sahip çıkılmalıdır. Zalim de zalimdir. Kim olursa olsun ona da karşı çıkılmalıdır. Dolayısıyla bu biçimdeki etiketlemelerin hem Suriye’de yapılmasının hem de çeviri yoluyla ülkemizdeki birtakım gelişmelere uyarlanmasının, bölgede çirkin tezgahlar ve projeler peşinde koşanların emellerine hizmet eden bir dil olduğunu ifade etmek isteriz.”
Ömer Çelik, gerek ülkedeki vatandaşların gerekse bölgedeki insanların mezhep aidiyetlerinin son derece saygıdeğer olduğunu vurgulayarak, “Mezheplerin hepsi düşünce ekolleridir, düşünce okullarıdır. İnsanlık tarihinin düşünce birikiminin büyük bir modülünü oluştururlar ve bunların hepsi saygıdeğerdir. Dolayısıyla vatandaşlarımızın kendisini ‘Şu mezheptenim, A mezhebindenim, B mezhebindenim’ diye isimlendirmesi gayet doğaldır ama siyasal mezhepçilik bir zehirdir. Siyasal mezhepçilik, her türlü uygar hayatı yok etmek, berhava etmek üzere insanlar arasında dini duvarlar, etnik duvarlar, aynı siyasal etnikçilik gibi, aynı etnik siyaset gibi…“
“Ama sivil kayıplarla ilgili hassasiyet vurgulanırken, tutup da kayıpların mezhebine gönderme yaparak, burada ortaya çıkan tabloyu mezhepçilik üzerinden okuyarak, bu gerçekleşen terör hareketlerini Suriye’nin birliğine ve istikrarına dönük bu kışkırtıcı tavırları örtbas etmeye çalışarak ortaya koyulan yaklaşımların yanlış olduğunu ifade etmek isterim. Sünni olsun, Alevi olsun, mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun, hiçbir sivilin hedef alınmasını legal görmeyiz, kabul etmeyiz. Sünni de Alevi de bizim canımız. Bizim burada ve bütün etnik kümelere dönük bölge siyasetimizin aslını kardeşlik siyaseti oluşturur.”
Bölgeyi bir mezhep etiketi temelinde, birtakım etnik etiketler temelinde görmediklerine dikkati çeken Çelik, öteden beri birtakım emperyalist projelerin ve çirkin tezgahların, ortalarına etnik duvarlar örmeye çalıştığını, siyasal mezhepçilik duvarı örmeye ve bütün diyalog kanallarını yok etmeye çalıştığını net bir şekilde gördüklerini dile getirdi.
“Sivillere zarar verenlerin kesinlikle gereken şekilde cezalandırılacağına inanıyoruz”
Suriye yönetiminin terörle mücadele ederken, güvenlik güçlerini siviller konusunda daha hassas davranmaya, sivillerin hiçbir şekilde zarara uğratılmaması konusunda uyarmaya dönük yaklaşımlarının son derece değerli olduğunu belirten Çelik, şu ifadeleri kullandı:
“Bütün siviller konusundaki hassasiyetimiz en üst düzeydedir”
Çelik, insani hassasiyet ifade eden, mezhebi ve etnik kimliği ne olursa olsun bütün siviller konusunda hassasiyete çağıran bütün yaklaşımları saygıdeğer bulduklarının vurgusunu yaparak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Orada Alevilere dönük birtakım hareketlerin, sistematik bir şekilde bizim hükümetimiz tarafından görmezden gelindiği gibisinden bir yaklaşım, siyasi cehaletten öte siyasi vicdansızlık ve siyasi provokatörlüktür. Burada Sünni, Alevi, Şii, Dürzi, Nusayri olsun, etnik kimliği, mezhep kimliği ne olursa olsun bütün siviller konusundaki hassasiyetimiz en üst seviyededir. Buradaki her kümenin canlarının korunması ve haklarının korunması konusunda dünyadaki en hassas ülke Türkiye Cumhuriyeti’dir, dünyadaki en hassas lider Sayın Cumhurbaşkanı’mızdır. Şimdiye kadar bu tutumu koymuştur Sayın Cumhurbaşkanı’mız. Türkiye bu tavrı göstermiştir, dolayısıyla Suriye yönetiminin bu çerçevede yaptığı açıklamalar da son derece saygıdeğerdir.”
“Birileri çıkmışlar, belli kümelerin korunmasına dönük olarak uluslararası müdahale istiyorlar.” diyen Çelik, şunları dile getirdi:
“Hatta bazıları daha ileri giderek, maalesef ülkemizde de bir kişi tarafından böyle bir provokasyon gerçekleştirildi, Netanyahu’dan, İsrail’den sığınma talebinde bulunacaklarını ya da İsrail’den yardım talebinden bulunacaklarını söylüyorlar. Bir sefer bunların hepsi net bir provokasyondur, başka birtakım siyasi emellerin aleti ve aracı olmaktan öte bir anlam taşımaz. Birtakım bu davetlerin gerisinde hesaplar olduğunu görüyoruz, bunları yakın bir şekilde takip ediyoruz. Bütün bu davetler hem buraya uluslararası müdahale çağrısı temelinde bu terör hareketini gerçekleştirenlerin arzu ettiği amaca hizmet etmektedir.
Bu terör eylemini gerçekleştirenler, Suriye’nin birliği, dirliği, Suriye Suriyelilerindir prensibi çerçevesinde oluşmasın, burada birtakım müdahaleler olsun diye bunu yapmaya çalışıyorlar. Bu Esad rejiminden kalmış kümelerin yapmaya çalıştığı şey temelinde İsrail’in buraya müdahalesini sağlamaya çalışmak ya da uluslararası bir müdahaleye kapı açmaktır. O sebeple açık ve net bir şekilde söylüyoruz; kim hangi kümenin korunması için olursa olsun Suriye’de İsrail’in müdahalesini istiyorsa, uluslararası müdahale istiyorsa bu büyük bir provokasyon peşindedir ve başka projelerin taşeronu durumundadır.”
Ömer Çelik, “Birisi Kürtlerin korunması için İsrail’i yardıma çağırıyorsa o kişi Kürt düşmanıdır. Birisi Alevilerin korunması için İsrail’i yardıma çağıracağını ifade ediyorsa o kişi Alevi düşmanıdır. Bu aynı zamanda Sünni, Şii, Nusayri düşmanlığıdır. Türk’e, Kürt’e, Arap’a hepsine dönük bir düşmanlıktır. Burada Suriye idaresiyle Türkiye arasındaki diyalog bütün bu unsurlar çerçevesinde gerçekleşmektedir. Teröristin kimliği değil, önemli olan onun gerçekleştirmeye çalıştığı terör hareketidir. Bu teröristin kimliği A mezhebi olabilir ya da B etnik grubu olabilir ama bu oradaki bütün etnik kümelere, mezhep kümelerine düşmanlık eden bir provokasyon peşindedir. Dolayısıyla bu hassasiyetle yaklaşmak gerekir.” dedi.
“Adlarımız farklı olabilir ama hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti’dir”
Çelik, Türkiye’nin içindeki kışkırtmalara da hiçbir şekilde müsaade etmeyeceklerini vurgulayarak, bunlara karşı hukuk ve siyasetin imkanları içerisinde odunsuz davranacaklarını belirtti.
Hiç kimsenin Kürt ve Türk’ün, Sünni ile Alevi’nin kardeşliğinin arasına nifak sokma gibisinden bir teşebbüste bulunamayacağını ve buna hiçbir şekilde izin vermeyeceklerinin altını çizen Çelik, şunları kaydetti:
“Daha önce de ifade ettim; vatandaşlarımız kendilerini etnik, mezhebi olarak farklı biçimlerde isimlendirebilirler, Türk, Kürt, Arap, Sünni, Alevi… İsimlerimiz farklı olabilir ama hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Hepimizin bir tane eksik olmadan, hepimizin varlığı sayesinde tanımlanmaktadır Türkiye Cumhuriyeti. İsimlerimiz farklı olsa da hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti’dir ve hepimiz tek bir milletin unsurlarıyız, üyeleriyiz. O çerçevede son günlerde özellikle sosyal medya başta olmak üzere ve daha sonra da bazı muhalefet partilerinin özensiz lisanlarıyla, oradaki eylemleri, birtakım gelişmeleri okurken ortaya çıkan mezhepçi ve etnik etiketlemelerin son derece yanlış olduğunu, bölgemize dönük hiçbir şekilde iyi niyet taşımayan birtakım projelere hizmet etmek olduğunu ifade ediyoruz.
Biz, Suriye Suriyelilerindir şiarını yüksek bir prensip olarak müdafaaya devam ediyoruz. Bu sebeple de herhangi bir Alevi hayatını kaybederse bizim canımızdır diye bakıyoruz. Herhangi bir Sünni’nin hayatına kastedilirse o can bizim canımızdır. Şii, Dürzi, Nusayri hepsine böyle bakıyoruz. Bölgeye dönük siyasetimizin temeli, bölgenin dirliğini, birliğini düşünen kardeşlik siyasetidir. O sebeple teröristten bahsedilirken mezhebi ve etnik etiket kullanılmamalıdır, zalimden bahsedilirken de bu kullanılmamalıdır. Herhangi bir mezhebi ya da etnik topluluk topyekün suçlanmamalıdır, hadise kendi sınırları içerisinde tutulmalıdır.
Bu açıdan bakıldığında İsrail’den yardım isteyenlerin, uluslararası müdahale peşinde koşanların aslında bu terör eylemleri vasıtasıyla, bu terör hareketlerini destekleyerek Suriye’yi istikrarsızlaştırmak isteyenlerin projelerine hizmet ettikleri çok açıktır. Sünni’nin, Alevi’nin, Şii’nin, Nusayri’nin, Dürzi’nin, Arap’ın, Türkmen’in, Kürt’ün kardeşi Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bu çerçevede Suriye Suriyelilerindir şiarıyla oradaki idareyle de bu unsurlar çerçevesinde görüşülmektedir.”
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Tuncer Bakırhan: Sayın Öcalan’ın Çağrısı Hısım Olalım Davetidir