DOLAR

36,6753$% 0.09

Created with Highcharts 8.2.216:0016:3017:0017:3018:0018:3019:0019:3020:0020:30
EURO

40,0531% 0.19

Created with Highcharts 8.2.216:0016:3017:0017:3018:0018:3019:0019:3020:0020:30
GRAM ALTIN

3.515,47%-0,04

Created with Highcharts 8.2.216:0016:3017:0017:3018:0018:3019:0019:3020:0020:30
ÇEYREK ALTIN

5.753,00%-0,05

Created with Highcharts 8.2.200:0012:0000:0012:0000:0012:0000:0012:0000:0012:0000:0012:0000:0012:0000:0012:00
TAM ALTIN

22.942,00%-0,06

Created with Highcharts 8.2.200:0012:0000:0012:0000:0012:0000:0012:0000:0012:0000:0012:0000:0012:0000:0012:00
ONS

2.984,18%-0,12

Created with Highcharts 8.2.216:0016:3017:0017:3018:0018:3019:0019:3020:0020:30
BİST100

10.840,59%1,05

Created with Highcharts 8.2.210:3011:0011:3012:0012:3013:0013:3014:0014:3015:00
İmsak Vakti a 02:00
Bursa HAFİF YAĞMUR 23°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 36,6753

EURO 40,0531

ALTIN 3.515,47

BİST 100 10.840,59

İmsak 02:00

23°

‘Alçakgönüllü Bir Varoluşa Dikkat Çekmek İstiyorum’

ad826x90

Ümran Avcı – Ferdi Çetin’in yeni kitabı “Yedinci Günün Karanlığı”nda alışılagelmişin dışında bir okuma vadediyor. Kapağı açtığınızda bir şiir kitabını elinizde tuttuğunuz hissi doğuyor. Oysa içindekiler şiirsel bir dil ve biçimle yazılmış 11 hikaye. Okur gerçeküstülük, gotik metinler ve betimlemeler arasında dolaşıyor. Başsız vücutlar, yatağında uyurken silinip gidenler, kökleri dışarıda yürüyen ağaçlar, bir mendil içinde ya da avuçta tutulan gözler, bir duvarı kayıp odalar… Kıssalar son hikayenin başlığından ilhamla, ‘insanlığın büyük verandasından’ bakıp gördüğümüz kaygılarla ilgili: Madenciler, görmezden gelinenler, düşünce suçluları, ruhları ve vücutları sakatlanmışlar… Ferdi Çetin, az kelamla çok dert anlattığı hikayelerinde, ‘eskimiş ellerin çaresizliğine, ‘apartman ağızlıların’ bitmek bilmez söylevlerine, ‘paslı kulakların’ yılgınlığına, ‘buruşuk sessizliklerin’ ortasına bırakıyor okuru. Bıraktığı yerden de düşünmeye davet ediyor istemsizce…

Kitabın biçimiyle başlayalım isterseniz. Büyük harf yok, virgülden başka noktalama işareti yok. Mümkün telaffuzların dışında kurgu ve lisanla yarattığınız bir hikaye dünyasına davet ediyorsunuz okuru.

Gertrude Stein beni çok etkilemiştir. O noktanın lisanın önüne bir sınır koyduğunu, kanıyı kestiğini söyler ve virgülü de büyük ölçüde reddeder. Ama benim virgülle münasebetim biraz farklı; virgül benim için fikrin nefes aldığı bir alan. Noktanın getirdiği o katı sonlanışa karşı bir direnme noktası gibi görüyorum virgülü. Cümleyi bitirmeden, sözü kesmeden, daima genişleyip akan bir anlam oluşturmanın aracı virgül benim için. Kitaptaki lisanın de tam olarak böyle kurulmasını istedim; sabit değil, daima devinen, daima bir boşluktan başkasına sıçrayarak ilerleyen bir metin olsun istedim. Bu yüzden de büyük harfi ve diğer noktalama işaretlerini devre dışı bıraktım. Böylece anlatım daima genişliyor, hareket ediyor, kendi sesini arayıp bulmaya çalışıyor ve alışılmış ritmin peşinde bir arayış bu…

Hikâye kahramanlarının isimleri alışılagelmişin dışında. Daha çok mitolojik ya da lakap gibi. Golem Bey, Baytar Bey, Besalet Bey, Nevit Bey, Atom Bey, Hallaç Bey…

Evet, isimler önemli benim için. Hikayeyi yazmaya başlamadan önce ilk işim isimleri bulmak oluyor. İsim benim için sadece bir ses değil; kıssanın kendisini kuran bir şey. Onları bir müze gibi düşünüyorum ama öyle sessiz, hareketsiz duran değil; içlerinde daima bir devinim olan, kendi yankılarını yaratan, metnin içinde var olan ve yaşayan isimler. Bazıları çoktan unutulmuş ya da unutulmaya yüz tutmuş isimler. Kimileriyse bir meslekten, bir lakaptan geliyor ve bu hâliyle metne hem nostaljik hem de ironik bir ton katıyorlar. Bu isimler hikayede sadece karakterleri temsil etmiyor; aynı zamanda hafızanın, tarihin, hatta unutulmuşluğun da sembolü olarak işlev görüyor.

Karakterler yatağında kayboluyor, ufalanıyorlar. Kimisi toz olup dağılıveriyor. İnsanların doyumsuz iştahına, iflah olmaz hırsına karşı fanilik hatırlatması diye mi okumak lazım?

Kesinlikle öyle okumak da mümkün. Karakterlerin birçok bir anda silinip gidiyor, toz olup dağılıyor, insanın faniliğini hatırlatıyor bize. Günümüz beşerinin doymak bilmeyen tüketme iştahı, sınırsız hırsları karşısında aslında ne kadar kırılgan, geçici olduğumuzu hatırlatan hikayeler. Yatağında kaybolan, sabah bir anda yok olan, ufalanan karakterler; aslında her gün yaşadığımız unutulmuşluğu, yok oluşu simgeliyor. Faniliğimiz karşısında daha alçakgönüllü ve niyetli bir varoluşa dikkat çekmek istiyorum diyebilirim. Bir gün bir cenazede duymuştum, “gezerken gezerken kaybolur insan” demişti biri… Mütevazı yok oluş kıssaları bu anlamda.

‘Bir dil yok olduğunda, aslında bir dünya da yok oluyor’

Kahramanlar yaşı geçkin, bir uzuvları eksik ya da sakatlanmış, bedensel kusurları olanlar…

Ben eksiklik kavramını önemsiyorum; aslında tüm metinlerimde eksiklikleriyle var olmaya çalışan insanları anlatıyorum. İnsan taş gibi değil; en küçük modülünü kaybetse bile asla eski bütünlüğüne kavuşamıyor. Karakterlerin birden fazla yaşlı, eksik, bir şeyini yitirmiş insanlar. Bastonlarıyla, bedensel kusurlarıyla, hayatla daima bir adım geriden ilişki kurmaya çalışıyorlar. Çünkü hayat, eksikliğiyle var olan bir şey. Hepimiz hayatımız boyunca bazı şeyleri kaybediyoruz ve o kayıplarla yaşamayı öğreniyoruz. Karakterlerimin bu eksiklikleri sadece bedensel değil; bellek kayıpları da yaşıyorlar, tahminen de bu kayıpların en ağırı oluyor ve bu eksikliklerle hayata tutunmaya çalışıyorlar.

‘Unutturulmuş’ lisanlar meselesi de öne çıkıyor. 

Dil daima üzerine düşündüğüm bir sıkıntı. Dili unutmak, kimliği unutmak demek. Bir dil yok olduğunda, aslında bir dünya da yok oluyor, bir hafıza siliniyor. Golem Bey karakteri tam da bunu anlatıyor bize; ‘unutturulmuş lisanlar kürsüsü’ aslında lisanın yok edilmesinin ne kadar kolay ve ne kadar tehlikeli olduğunu simgeliyor. Onun öyküsü, bir lisanın kaybolmasıyla birlikte, kimliklerin ve gerçekliğin nasıl sessizce yok olabileceğini gösteriyor bize.

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s


En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Unutumak Mı Zor, Bir İntikam Peşinde Koşmak Mı?

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.