DOLAR

34,2811$% -0.02

EURO

37,6862% 0

GRAM ALTIN

2.886,84%0,02

ÇEYREK ALTIN

4.930,00%-0,44

TAM ALTIN

19.660,00%-0,44

ONS

2.621,59%-0,77

BİST100

9.044,89%0,15

İmsak Vakti a 02:00
Bursa AZ BULUTLU 25°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,2811

EURO 37,6862

ALTIN 2.886,84

BİST 100 9.044,89

İmsak 02:00

25°

Amerikan Seçimlerini İzlerken: Cumhuriyetçiler’in Düş Kırıklığı

ad826x90

Cumhuriyetçi Parti, seçim yarışına rakiplerinden dört-sıfır önde başladı. Birinci ve en büyük gol, elbette Biden’ın kendisiydi. Seçim münazarasında Trump, Biden’ı adeta yedi; Biden birden fazla zaman cevap bile veremedi. Bunlar çok konuşulduğu için tekrar girmeye gerek yok.

İkincisi, Filistin sıkıntısında Cumhuriyetçiler’in gösterdiği ikirciksiz tavırdı. Demokrat Parti, Siyonizme ve İsrail savunusuna tamamen angaje olmuş durumda olsa dahi, Trump’ın Müslüman düşmanlığı karşısında Arap seçmenide kazanmak zorunda. O yüzden hem Biden, hem Harris İsrail’i savunan iki söz ediyorsa “Ama Filistinliler’e de yazık işte, bakacağız” kabilinden bir rüşvet-i kelâm etmek durumunda kalıyor. Trump’ın 2016 seçimleri öncesinden beridir güttüğü dengeli Müslüman düşmanlığı, damadı Jared Kushner’in İsrail’le olan derin bağları ve Trump döneminde Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınıp Amerikan elçiliğinin oraya taşınması, 2024 seçimlerinde Cumhuriyetçiler’in elini güçlendirdi. Rakiplerine göre çok daha sert ve açıktan Filistin düşmanlığı yapıp Siyonist oya talip oldular. Trump, Biden’la münazara esnasında alay ederken rakibinin bu açığını çok kötü yakaladı: “Şuna bakın, adeta Filistinli! Ama kötü bir Filistinli, onu orda da sevmiyorlar çünkü istediklerini vermiyor!”.

Üçüncüsü, üstte saydığımız sıkıntıyla de bağlantılı biçimde, Cumhuriyetçiler’in parti disiplinini çok daha iyi sağlamış olmasıydı. 15-18 Temmuz’da, hem de Milwaukee, Wisconsin’de düzenlenen Parti Konvansiyonu, gerçekten korkutucuydu (Milwaukee’nin neden önemli olduğuna aşağıda değineceğiz). Rakipleri son derece dağınık bir nizamda yürürken, Trump, bu konvansiyondan partisinin yüzde 98 onayıyla çıkıyordu.

Burada bir durup bu fevkalade yüksek güvenoyunun manasını açıklayalım. Cumhuriyetçi Parti’ye ancak 2015’te dışarıdan bir meteor gibi düşen, sonrasında da George W. Bush gibi “eski tüfek” Cumhuriyetçilerle kavga edip duran Trump için bu durum yeni. Daha 2022 yılındaki ara seçimlerde bile Trump’ın desteklediği adayların bir bölüğü kaybetmiş, hatta Parti içinde Florida Valisi Ron DeSantis gibi isimlerin Trump’a alternatif olabileceği konuşulur olmuştu. Geçen bir buçuk yıllık süre zarfında Trump, yüz kızartıcı suçlardan ve 6 Ocak 2021 kalkışmasını tahrik etmekten yargılandı, kararlar giydi. Ancak bunlar, Trump’ı yıldıracağı yerde güçlendirmiş, bir gazi mertebesine yüceltmiş olacak ki seçim yılı konvansiyonundan koltuğunu kaptırmak şöyle dursun, yerini garantiye alarak çıktı.

Dördüncü ve en tehlikeli gol ise Trump’ın Başkan Yardımcısı adayı J.D. Vance idi. Dikkat, “en büyük” gol olarak Biden’ın yetmezliğini saymıştık. Ama Vance için “en tehlikeli” diyoruz. Sadece rakip Demokratlar değil, Amerikan siyasetinin geneli açısından. Neden? Görelim.

***

J.D. Vance’in yıldızı 2016’da yayımlanan kitabı Hillbilly Elegy* ile parlamış, Vance aynı yıl Ohio’dan Senatör seçilmişti. 2020 yılına dek Trump’a uzaklıklı dursa da 6 Ocak kalkışması sonrası Trump’ın yanında saf tutan Vance, 2022 ara seçimlerinde Trump’ın desteklediği bir aday olarak tekrar seçildi. Üstte değindiğimiz gibi Trump, 2022 seçimlerinde beklediği başarıyı elde edememiş, onun desteklediği adaylardan bir kısmı (bu arada Mehmet Öz) yenilmiş, parti içinde kendisine alternatif isimler konuşulmaya başlamıştı. 6 Ocak fiyaskosu, Trump’ın 2016 – 2020 yılları arası Başkan Yardımcılığını yapmış Mike Pence dahil Cumhuriyetçi Parti büyüklerini bu sağı solu belli olmaz, turuncu kafa mecnundan soğutmuştu. Bu sebeple geçmişte kendisine uzak durmuş bir adayın, üstelik de tam da bu fiyasko üzerine, kendi yanına geçmesi, Trump için bulunmaz nimetti. Gerçekten Trump, hem Demokratlar’a, hem kendi partisi içindeki rakiplerine “Hodri meydan!” dercesine Başkan Aday Adaylığı’nı ara seçim günü Ohio’da, Vance’in zaferinin kutlandığı bir mitingde açıkladı.

Ancak Trump’ın Vance’e bu düşkünlüğünün arkasında sırf bu kara gün dostluğu yoktu. Vance, Trump’ın 2015 – 2020 yılları arasında arayıp da bulamadığı varisti. Hem ideolog, hem savaşçı, hem seçkin zümreden, hem “halk adamı” bir Vance var Trump’ın etrafında. 2016-2020 arası periyottaki Başkan Yardımcısı Mike Pence, kendisi ne kadar sağcı olursa olsun, Cumhuriyetçi Parti’nin Trump denen deliyi dizginlesin diye memur ettiği bir şahıstı, Trump’ın fedaisi değil. Gerçekten 6 Ocak kalkışması sonrası Trump’a karşı parti içi muhalefetin de fitilini o çekti. O yıllarda Trump’ın yöresinde bir ideolog olmaya en yakın kişi Steve Bannon’du, ama Trump onunla hâlâ bilinmeyen sebeplerle köprüleri attı. Kaldı ki Bannon’un kendi de Trump gibi medya dünyasından geliyor, yani “halk adamı” demagojisi yapabilecek bir tip değil.

Büyük Buhran vaktinde Jackson, Kentucky’den Middletown, Ohio’ya çalışmak için göç etmiş, ancak Kentucky ile bağlarını koparmamış, şiddetin, yoksulluğun, uyuşturucu müptelalığının, okumamışlığın kol gezdiği bir ailenin evladı Vance. O meşhur kitabı Hillbilly Elegy, kendi ailesinin temelinde yoksul beyazların sıkıntılarını anlatıyor. Dinleyelim:

“İnsanlar senelerce Jackson’dan kaçmaya uğraştı, şimdi Middletown’dan kaçmaya uğraşıyorlar. Çıbanın başı Jackson tahminen ya, çıban nerede bitiyor belli değil. Yıllar önce nenemle bir cenaze merasimindeyken fark ettim: ben de dağlıyım. Amerika’nın beyaz işçi sınıfının birden fazla da öyle. Ve biz dağlıların hâli-ahvâli hiç iyi değil.” (syf. 22)

Sırf bu satırları okuyan, Vance’e acır tahminen. Ya da solcu sanır. Sonuçta fakirlerin halinden bahsediyor, onların arasında yetişmiş. (Vance’i halk adamı yapan öge.) Ancak kitabın alt başlığı başka bir siyasi projeye işaret ediyor: Kriz Halinde bir Ailenin ve Kültürün Hatıratı. Vance’e göre sıkıntı, beyaz fakirlerin kültürünün kriz içinde olması. Aile değerli, ama aile dağılıyor. Jackson’lular sorunlarını kendi silahlarıyla çözmeyi bilirler, ama hükümet gelip silahlarını almak istiyor. Sorun kültürdeyse, çözüm de kültürde olmalı. Amerika’nın beyaz fakirleri, liberal “elit”lere karşı bir kültür savaşı vererek bu sistemi alaşağı etmeliler! Bu öfkeli beyaz fakirlerin temel ekonomik meseleleri olan sanayisizleşme, sendikasızlaşma, çevre felaketleri vb. Vance’in kitabında ancak derkenar olarak yer ediyor. Trump’a siyasi programı sorulsa, kendi daha iyi ifade edemezdi. (Bu da Vance’in ideologluğu.)

Ama Vance, sırf “dağlı” beyazların bir temsilcisi değil. Sırf halk çocuğu değil. (Unutmayalım, bu stratejiye yaslanan Walz.) Halkın seçkin çocuğu. Yale mezunu. Bu konumu hem Trump’ın Amerikan hakim sınıfıyla temasını sağlıyor, hem de o pek sevdiği (!) dağlılara “Bakın ben çıktım, siz de çıkabilirsiniz Jackson’un dünyasından, kâfi ki bana oy verin” mesajı veriyor. Ben onlardanım ama onlar (henüz) benden değil.

İşte Trump, seçime yanında bu fedaiyle giriyor, Milwaukee’de kendi partisi içinde mutlak bir zafer kazanıyor, zaferine kesin gözüyle bakılıyordu. Wisconsin, her seçimin kilit değerdeki eyaletlerinden biri, iki parti arasında daima el değiştiren bir sanayi havzası. Geçen yılki büyük otomotiv grevinin de ana havzalarından biri. Üstelik de Arap kökenli nüfusun yoğun yaşadığı bir eyalet. Seçim, sınıf savaşı, Filistin gayreti iç içe geçiyor yani. Biraz mübalağa ederek söyleyelim: Wisconsin’i kazanan seçimi kazanabilir.

İşte Trump, Wisconsin’de kazanarak Wisconsin’i kazanacağının haberini veriyordu adeta. Hele suikast girişiminden sağ çıkıp yumruğu havada, kulağı kanaya kanaya poz vermesi, onu daha yaşarken şehit mertebesine yüceltti. Artık seçimlerde önünde hiçbir engel yoktu.

Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı.

***

Vance, tam bir düş kırıklığı oldu. Trump’ın aradığı tüm meziyetleri kendinde toplayan bu Calûd, kamera ve kitle karşısında Yale’li muhallebi çocuğuna döndü. Demagoji şirazesiz, polemikçilik sıfır, hitabet desen yerlerde. Hele bir de Walz, “halk adamlığı”nda Vance’i sollayınca Vance, iyice ne yapacağını bilmez duruma düştü. Harris ve Trump’ın münazarasını ele aldığımız yazıda söylemiştik: Demokratlar, birçok konuda olduğu gibi demagoji ve bel altı vurmada da Cumhuriyetçiler’i kendi silahlarıyla vurmaya kararlı. Walz, Vance’den rol çalınca Vance de Demokratlar’dan rol çalmaya başladı. Konuşmalarında filozoflardan – bu arada Nazi hukukçu Carl Schmitt’ten – alıntılar yapıyor, Demokratlar’ın tutarsızlıklarını yüzlerine vurmaya çalışıyor, aklın sesi olmaya çalışıyor falan. Halbuki Demokratlar’ın uzanamayacakları yerlere uzanmak, söyleyemeyecekleri şeyleri söylemek Trumpgiller’in en büyük taktiği olmuştu daima. En büyük silahından böyle mahrum kalan Trump da delirdikçe deliriyor, “Göçmenler kedileri köpekleri yiyor” filan diye zırvalıyor.

Tabii bu sert dönüşü sırf Vance’in zayıf hitabetine atfetmek doğru olmaz. Siyasi tutarsızlık ve çözümsüzlükte Cumhuriyetçiler’in de Demokratlar’dan arda kalır yanı yok. Demokratlar’ın dört yıllık Biden utancı varsa, Cumhuriyetçiler’in de dört yıllık Trump zaafı var. 2016-2020 yılları arasında Trump, verdiği kelamlardan sadece bir tekini tuttu (hangisi olduğuna aşağıda döneceğiz). Yeniden endüstrileşmeye yönelik somut tek adım bile atmadı, Meksika Duvarı’nı inşa edemedi, Çin’in yükselişini önleyemedi, Rusya’yı Çin’e karşı kendi yanına çekemedi. O lisanından düşürmediği büyük şirketlerle düzen medyasını alaşağı etmek şöyle dursun, ikisine de gelir kaynağı oldu: Şirketlere vergilerini düşürerek, medyaya haber materyali sağlayarak.

Dahası, Cumhuriyetçiler’in tutarsızlığa ek olarak 6 Ocak yumuşak karnı var. Faşist kalkışmanın koordinesiz, gülünç biçimi ve o darmadağın haliyle hakikaten hükümeti alaşağı edebileceğine yönelik naif inancı, Trumpgillerde fevkalade bir utanç yarattı. Militan – angaje taban demoralize olmuşken, sıradan Cumhuriyetçi seçmen de partiden yüzü kızararak yüz çevirdi. 2022 seçimlerindeki pata durumunu bu durum açıklıyor kısmen. İkinci bir 6 Ocak ne getirir, onu kestirmek çok zor.

Bu demek değil ki Harris, seçimi kesin olarak kazanacak. Göstergenin ibresi Demokratlar’dan yana döndü, ama şimdi daha ortada duruyor. Pensilvanya gibi kilit ehemmiyetteki eyaletlerde kamuoyu yoklamalarında Harris öne geçmişken şimdi durum tekrar başa baş gitmeye başladı. Neye bağlı bu durum?

***

Bu sorunun iki karşılığı var.

İlki, Trump’ın yarattığı siyasi atmosferle ilgili. 1990’larda büyük düşman Sovyetler Birliği’nin çöküşü, Batı dünyasında harikulade bir depolitizasyonu, kitle partilerinin çözülüşünü, kalan partilerin ise sadece ve sadece iş bitirici profesyonellere dönüşümünü, bunun bir sonucu olarak da kitlelerin siyasetten uzaklaşmasını beraberinde getirmişti. ABD’nin iki parti sistemi ve çok katı seçim kanunlarından dolayı bu depolitizasyon, çok daha önce başlamıştı. Dolayısıyla kitlelerin siyasetten kopukluğu çok daha derindi.

İşte Trump’ın sahneye sağdan girişi, bütün ortamı yeniden politize eden, seçim siyasetine uzak durmuş kitleleri harekete geçiren bir etken oldu. Üstelik de sadece sistemin seçim siyaseti açısından değil, silahlı-külahlı faşist kümelenmelere yeşil ışık yakarak. Trump’ın verdiği sözü tuttuğu tek şey, işte bu en büyük ve en tehlikeli alan oldu: Siyaset sahnesini toptan sağa kaydırmak.

Ancak Demokratlar, bu sağdan yeniden siyasallaşmaya karşı soldan bir politika üretebilecek bir özne olmadılar hiçbir zaman. Daha önceki periyodun anti-politik ortamının esas mimarları olarak önce Trump’ın “deliliğine” karşı profesyonel politika adabının koruyucusu, döpiyesli-gravatlı bürokrat edasını takındılar. Bu sökmeyince şimdi Trump’ı İsrail, İran, kanun-nizam, ekonomi vb. birçok alanda “sağ”lamaya kalkıyorlar. Yani evet, Trump ve Vance bir yanlarıyla Demokratlar’a benzemeye başladılar, ama öte yandan da Demokratlar’ı burunlarından tutup kendi istikametlerine çekmeyi becerdiler.

Üstelik sadece telaffuz alanında değil, somut siyasette da. 12 Eylül sonrası MHP’nin “Biz içerdeyiz ama fikirlerimiz iktidarda” sözü meşhurdur. Aynı şeyi Trump, Biden dönemi için “Bana davalar açtınız, mahkum ettiniz ama fikirlerim iktidarda” şeklinde söyleyebilir. Biden, Trump’ın göçmen düşmanı siyasetini noktasına virgülüne kadar devraldı. O meş’um kafeslerle bir arada. Filistin ve genel olarak emperyalist saldırganlık konularında, daha önce yazdığımız üzere, Harris, Trump’a mangalda kül bırakmamakla övünüyor. Demokratlar’ın üzerinde en çok tepindiği iki problem olan kadın hakları ve Trump’a hüküm giydirme konusunda da sınavları çok kötü: Ne kürtaj yasağının önündeki en büyük engel olan Roe’ya Karşı Wade kararını koruyabildiler, ne Yüce Mahkeme’nin Başkan’ın dokunulmazlığını ömür boyu müddetle uzatmasına karşı kılları kıpırdadı.

İkinci (ve aslında Trump’ın Demokratlar’a benzemesine delil) sıkıntı, Trump’ın da Harris’le aynı ata oynamaya başlaması. Daha önceki yazımda anlatmıştım: Amerika’nın depolitize halkını 8 yıllık Trump skandalı çok yordu. Harris’in en büyük kelamlarından biri, “İçiniz ferah olsun, benim bir planım var, sizin politika düşünmenize gerek yok” mesajı. Şimdi Trump da aynı mesajı başka biçimde veriyor. Açık açık iktidara geldiği gün bir günlüğüne diktatör olacağını, tüm göçmenleri sınır dışı edeceğini, yeniden endüstrileşme yasası çıkaracağını, dış politika sorunlarını bir kalem darbesiyle çözeceğini, seçmenin sırf kendisine oy vermesi gerektiğini söylüyor. Harris’ten farklı olarak sırf devlet aygıtına değil, devlet ve parti dışı silahlı takımlara da güveniyor. Yani iki aday da “Bana bırakın, ben hallederim” diyor. Sırf Demokratlar, politikayı tamamen silmeyi hedeflerken Trump, kendine sadık bir grup seçilmiş takımın inhisarına hapsetmeyi vaat ediyor.

O hâlde şu çıkarımı yapmak çok mu abartı olur? Bu seçimin kazananı olmayacak.


* Hillbilly, Amerika’nın Apalaşka Dağları’nda yaşayan beyaz fakirlere verilen isim. İngilizce zirve anlamına gelen hill ve yaygın bir erkek ismi olan Billy sözüklerinin birleşiminden oluşuyor. Elegy ise ağıt demek. Yani Vance, Amerika’nın beyaz fakirlerine, haydi uyarlayarak söyleyelim, “dağ başının Ahmet-Mehmet’i”ne ağıt yakıyor.

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

İsrail’in Son 24 Saatte Düzenlediği Saldırılarda 36 Kişi Yaşamını Yitirdi

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.