32,6645$% 0.32
35,5639€% 0.42
2.509,16%1,72
4.049,00%1,37
16.220,00%1,37
2.390,92%1,48
10.851,78%-0,19
Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr – Pedro de Urdemelas namıdiğer Tabip Pedro, 1552 yılında Sinan Paşa’nın komutasındaki Osmanlı donanmasına esir düşen İspanyol bir denizciydi. 4 yıl boyunca Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’nın yanında kölelik yaptı. İstanbul’da kaldığı dönem boyunca yaptığı bütün müşahedeleri; Yasal Sultan Süleyman Dönemi İstanbul’unun günlük hayatını, toplumsal olaylarını, adalet sistemini, ordu ve yönetim formlarını ‘Viaje de Turquia’ (Türk Gezisi) isimli kitapta nesnellikle anlatmıştı. Kitapta anlatılanlara göre Tabip Pedro’nun esirlikten doktorluğa uzanan hikayesi bir epey enteresan. ‘TÜRKLER DAHA İNSANCA DAVRANDILAR’
Pedro, Prens Doria’nın kaptanı olduğu gemide imparator donanmasıyla 4 Ağustos 1552 tarihinde Cenova’dan Napoli’ye gidiyordu. Onları bekleyen Türk donanması oradan geçeceklerini biliyordu. Böylelikle Kaptan-ı Derya Sinan Paşa komutasındaki Türk donanması baskın yaparak İspanyolların yedi kadırgasını eline geçirdi. Böylelikle Pedro, Türk donanmasının eline geçmişti. Üstelik ünlü yazar Cervantes gibi o da Türklerden nefret ediyordu. Lakin esareti boyunca Türklere bakış açısı değişmişti. Bu fikrini şöyle ifade ediyordu: “Onlar bizim Müslümanlara yaptığımız gibi yapmazlar, daha insanca davrandılar. Kimseyi zorla Müslüman yapmazlar, çünkü dinleri buna izin vermez. Türklerin gemilerinde dört yıl kürek çekmek bizim gemilerde bir yıl kürek çekmekten daha yeterlidir. Kürek bizde bütün sene çekilmesine karşılık, onlarda sadece yazın çekilir. Ayrıca bizim gemilerde çok az peksimet verilir, onlar ise çokça verirler ve bu peksimetleri daha yeterlidir.”
YALAN SÖYLEDİ, DOKTOR OLDU
Pedro Türklerin daha insaflı davrandığını düşünse de gemide kürek çekmek istemiyordu. Bu sebeple ailesinde bitkilerle hastaları tedavi eden kişiler olduğu için gemide mesleği sorulduğunda o denli olmamasına rağmen doktor olduğunu söylemişti: “Sonunda tabip olduğumu söylemeye karar verdim çünkü başarısız olduğum takdirde toprak bütün yanlışlarımı örtecekti. Yanlış tedavi sonucu ölümlerin bütün hatasını, ‘Allah’ın takdiri böyle’ deyip Allah’a yükleyerek sorumluluktan kurtulacaktım. Ayrıca tedavi etmek ya da öldürmek için herhangi bir tıp kitabını rahatlıkla okuyup anlayacağımdan emindim. Talih yüzüme güldü, çünkü kaptanın yanında benim bilgimi sınayacak bir doktor yoktu, kaptan beni yanına almaya karar verdi.
Allah’ın yardımıyla elime çok iyi bir tıp kitabı geçti, içinde insan bedeninin tedavisiyle ilgili bütün bilgiler vardı. Mesleğim olduğu için kürek çekmiyordum, bu nedenle kitabı okumak için yeterli vaktim bulunuyordu.” Nitekim eline geçen bu tıp kitabı sayesinde gemideki hastaların birçoklarını da iyileştirmişti. Böylece Sinan Paşa onu yanına doktor olarak aldı. Sahte bir doktor olarak başlasa da kendini ilerletti ve namı Osmanlı sarayına kadar uzanan bir doktor oldu. Rüstem Paşa’nın kardeşi olan Sinan Paşa’nın hizmetinde çalıştığı için de saray ve etrafına rahatlıkla nüfuz edebildi. O denli ki hem Rüstem Paşa’nın hanımını hem de padişahın kızı Mihrimah Sultanı da tedavi etmişti. Bütün yaşadığı süreçlerden şöyle bahsetti: “Anlayışlı bir kimse, bütün Türkler gibi kıskanç bir koca olan Rüstem Paşa, bilgilerimi denemek için benimle konuşmada bulunduktan sonra o da hastayla görmeden meşgul olup olamayacağımı sordu.
Ben diretince sultana haber salarak ‘Kardeşinin, kölesi tarafından muayene olunmaya müsaade eder mi?’ diye sordurdu. İleride Türklerin adaletinden bahsederken anlatacağım gibi orada kocalarla karılar ayrı ayrı yerlerde oturduklarından yanıtı biraz beklemek gerekiyordu. Sultandan muvafakat izni karşılığı gelince birlikte yanına gittik. Hastanın döşeğine yaklaştığım vakit bir elinden başka her tarafının sırma sırma işlemeli bir çarşafla örtülü bulunduğunu gördüm. Uzatılan havluya ellerimi sildikten sonra nabzını yokladım. Becerebildiğim kadar Türkçe ile ‘Öbür elini de ver sultan’ dedim.
Kocası ‘Yeter artık, tek bir el bile yeterli’ dedi. Ben bir yandan sultanı görmek dileğine kapılarak bir yandan da giriştiğim işin icabı olarak soğukkanlılıkla hastaya yine ‘Dilini çıkar Sultan’ dedim. İstemeye istemeye yatan ve zannımca benimle konuşmayı arzu eden hasta kocasına doğru hiddetle bakıp örtünün altından başını ve kollarını çıkardı ve biraz badireyle dilini gösterdi… Sultan 12 gün geçmeden düzgünleşti. Sultan dileyebileceğim herhangi bir şeyi yerine getirmekten geri kalmayacağını, kendisini daima hatırlamamı en büyük isteğimin azad edilmek olduğunu bildiğinden bunu da çok geçmeden yaptıracağını söyledi.” Hekim Pedro, Mihrimah Sultanı da tedavi edince esaretten kurtuldu ve hürriyetine kavuştu. Yapıtı yaklaşık 4 asır Madrid Üniversitesi Kütüphanesi’nde kaldıktan sonra tesadüf yapıtı keşfedildi.
Mehmet Dinçerler, Hadise’yi Çabuk Unutmuş Gibi Gözüküyor!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.