DOLAR

34,1026$% 0.24

EURO

38,1457% 0.1

GRAM ALTIN

2.874,39%1,62

ÇEYREK ALTIN

4.771,00%1,77

TAM ALTIN

19.025,00%1,76

ONS

2.621,87%1,39

BİST100

9.900,25%-0,76

İmsak Vakti a 02:00
Bursa PARÇALI BULUTLU 18°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,1026

EURO 38,1457

ALTIN 2.874,39

BİST 100 9.900,25

İmsak 02:00

18°

Babacan: Muhalefet Enfekte Oluyor, CHP’nin İki Önemli Sınavı Var

ad826x90

ANKARA – Genel seçimin üzerinden 14 ay, yerel seçimin üzerinden ise 4 ay geçti. Genel seçimlerde AK Parti-MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı ile ‘yola devam’ diyen seçmen yerel seçimlerde ise muhalefete güç vererek siyasette kendi dengesini kurdu.

Seçmenin mektubunu okuyan siyasi partiler yeni pozisyonlar almaya başladı. CHP’nin ‘normalleşme’, AK Parti’nin ‘yumuşama’ dediği süreç üç ayı geride bıraktı ama çok ilerleyecek görünmüyor. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da normalleşme sürecinin üçüncü ayın sonunda bittiğini, terazinin en çok kazanan tarafında ise Erdoğan’ın olduğunu söylüyor.

Muhalefetin bugün halkın sesi olmanın yanı sıra iktidar yolunda sorunların tahlili için hazırlık yapması gerektiğini anlatan Babacan’ın ‘parlamenter sistem’ vurgusu yapmayan partilerle ilgili de endişesi var, “Niyeyse artık pek ismini anmıyorlar. Dervişin fikri neyse zikri odur demişler. Parlamenter sistem isteyen partilerin daha yüksek sesle istemeye devam etmesinde büyük yarar görürüm” diyor.

Muhalefetin bazı mevzularda ‘enfekte’ olduğu uyarısında bulunan Babacan, belediyelerin başarısızlığı üzerinden CHP’yi vurma stratejisi izleyen iktidara karşı CHP’nin iki önemli sınavı olduğunu söylüyor.

AK Parti’nin ekonomi programını da değerlendiren Babacan, eksik olduğunu söylediği üçüncü ayak ‘yapısal reform’la ilgili, “Torunu demiş ya Paris’e gitme diye. Yarın aileden birisi “Yeter milletin canını okudunuz yüzde 50 faizle” derse sonraki gün ‘kardeşim ya faiz düşür ya da çek git’ diyebilir Merkez Bankası Başkanına? Bunun olmayacağının garantisi var mı?” diye soruyor.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Orta Doğu’daki ateş çemberinden iç siyasetteki tartışmalara gündemdeki birçok konuya dair sorulara cevapları özetle şöyle oldu:

‘NETANYAHU ISRARLA ATEŞ ÇEMBERİNİ BÜYÜTMEK İSTİYOR’

Dünya diken üstünde. İsrail’in Filistin’e saldırıları sürerken arka geriye suikastlar yapıldı. İsrail’in son saldırıları ateşi bölgeye yayma olarak yorumlandı. Bu son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kopenhag’da 30 ülkeden eski dışişleri bakanlarının toplantısına katıldım. O toplantının ikinci günü 7 Ekim, saldırının olduğu gündü. İlk günkü haber Hamas’ın saldırdığı biçimindeydi. Sivillere karşı yapılan hiçbir eylemi tasvip etmeyiz ama buradaki sorunun kök sebepleri çözülmeden bu coğrafyada huzur, barış sağlanamaz diyerek orada tespitlerimi paylaştım. Birincisi Filistinlilerin izolasyon altında yaşamaları. Gazze bir açık hava hapishanesi. İki, İsrail devletinin kutsal yerlere daima saldırısı var. Üç, Batı Şeria’da, uluslararası hukuka muhalif olarak, Filistinlilerin yaşama hakkı olan topraklarda Yahudi yerleşkeleri kuruluyor. Yerleşkelerin etrafı çevriliyor, silahlandırıyorlar. Bu üç kök sebep orada olduğu sürece burada huzur da barış da sağlanamaz.

Konjonktürel açıdan da önemli bir konu daha var o da Netanyahu’nun kendi siyasi bekası. Taban dayanağını kaybetmiş, bugün seçim olsa kazanamaz bir başbakan. Sadece bu güvenlik temasıyla iş başında kalmaya devam ediyor. Gazze’de baktı ki artık yıkacak yer kalmadı, ateşi etrafa yaymaya çalışıyor. İlk etapta iki hedefi var, Lübnan ve İran.

Oyun teorisinde Tit for Tat stratejisi var. Hem Lübnan Hizbullahı hem de İran bugüne kadar İsrail’in yaptıklarına ölçülü bir karşılık verdi. İki ülkenin de Haniye’nin öldürülüşüne kadar ki stratejisi buydu. Ateş çemberini büyütmek istemiyorum dediler ama Netanyahu da ısrarlı bir şekilde ateş çemberini büyütmek istiyor. Beyrut ve Tahran muhtemelen nasıl cevap vereceğini hesap ediyor.

Haniye çok sembolik bir figür. Gazze’de seçilmiş parlamentonun ilk başbakanı. Daima siyasi kanatta olmuş. Duygusallık çok yüksek ama benim beklentim ve de ümidim Lübnan-Hizbullah’ın da, İran’ın da bu olanlara ölçülü cevap vermesi ve işi büyütmekten geri durmaları. Ama bu olur mu bilmiyorum.

‘TÜRKİYE BARIŞ VE İSTİKRAR İÇİN ÇABA GÖSTERMELİ’

Türkiye İsrail’e yönelik en sert eleştirileri getiren ülkelerden biri. Haniye suikasti sonrası sert açıklamalar yapıldı. Türkiye nasıl bir tavır almalı.

Türkiye’nin yapması gereken çok hızlı bir şekilde bölgedeki barışın ve kesin istikrarın sağlanması için çaba göstermek. Ateşkes sağlanırsa bu işin ateşi düşer. Türkiye’nin aracı olacak prestiji artık var mı bilmiyorum ama doğrudan dolaylı her türlü çabayı kesinlikle göstermesi lazım. Bölgesel bir savaşın kazananı olmaz. Türkiye’nin ulusal çıkarları da, bölgesine hemen barış ve istikrar sağlanmasından geçer.

INSTAGRAM’A ENGEL: BİR HATA, BİR BAŞKA YANLIŞLA DÜZELTİLMEZ

Dış politika konuşurken gündemimize Haniye’nin öldürülmesinin ardından bir de Instagram’a erişim engeli girdi. Haniye ile ilgili bazı taziye mesajları kaldırıldığı için Cumhurbaşkanı, bakan oluru ile Instagram’ın engellendiği iddiasını konuşuyoruz. İddia çünkü resmi bir açıklama yok. Sonuç olarak bir sabah uyandık Instagram kapalı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Instagram sadece iletişim değil, aynı zamanda önemli bir ticaret mecrası haline geldi. O nedenle buna sadece iletişim değil, aynı zamanda serbest ticaretle ilgili bir engelleme olarak bakmamız gerek. İkincisi, Instagram, Facebook, WhatsApp hepsi Meta şirketi. İsrail-Filistin sorununun başladığı 7 Ekim’den bu yana -çok daha görünür şekilde- pek çok büyük şirketin bu konuda tarafsız durmadığını, hissedarlarının, finansörlerinin ideolojik eğilimleriyle iş yaptıklarını da görüyoruz. 7 Ekim’den bu yana pek çok şirket insan hakları, hukuk sınavlarında çaktı. Ama Instagram özeline baktığımızda şunu da unutmamalıyız. Filistin’de olan bitenin dünya kamuoyuna yayılması, özellikle Gazze’deki vahşetin imgelerle, görüntülerle, kamuoyuna hızlı yayılmasında da Instagram çok önemli bir mecra oldu. Yani pek çok Filistinli gazeteci Gazze’den sesini Instagram yoluyla duyurdu.

Burada aslında iki yanlış var. Birincisi Meta’nın Haniye’yle ilgili paylaşımları kısıtlamaya çalışması, bunun da münasebetini açıklamaması. Öte yandan Türkiye’nin de Bakanlık talimatıyla engelleme yapması da bir başka hata. Bir hata, bir başka yanılgıyla düzeltilmez. Bizim yaşadığımız örnek “Onlar kısıtlarsa ben de kökten kapatırım” şeklinde. Benim anladığım apar topar, bir talimatla yapılmış gibi. Kurumsal bir şey değil de, ‘Kapatın kardeşim’ gibi bir talimat olduğunu anlıyorum. Hala resmi, altı dolu bir şey yok. Böyle hususlarda yargı kararı çıkartmak da zor bir şey değil. Pat diye bir karar görebiliriz.

‘ÇİN’DE INSTAGRAM YOK AMA ÇİN’İN DEMOKRASİ OLMA İDDİASI DA YOK’

Geçmişte Demirtaş’ın tutuklanma süreci, yakın zamanda deprem gibi bahislerde internet kısıtlamaları yaşadık ama toptan bir iletişim mecrasının fişi ilk kez çekildi. Bu demokrasi düzeyimiz açısından ne ifade eder? Çin ile kıyaslamalar var.

Bu kabul edilebilir bir şey değil. Can güvenliği gerekçesi dışında bir engellemenin temel haklar, hukuk açısından mümkün olmaması gerektiğini söylüyorum. Çünkü burada yapılan engelleme ile hem haber alma hem de ifade özgürlüğünü kısıtlamış oluyorsunuz. Basın özgürlüğünü kısıtlamış, serbest ticaretin önünü kesmiş oluyorsunuz.

Çin’de Instagram, Facebook, WhatsApp, Google, Youtube yok. Ama Çin bir demokrasi olma argümanında da değil. Çin’in, Avrupa Konseyi standartlarında insan haklarına sahip bir ülke olma iddiası da yok. Biz Avrupa Kurulu’na üyeyiz. AHİM sistemindeyiz. Avrupa Konseyi standartlarında insan hakları iddiası olan bir ülkeyiz ve demokratik bir ülke olma tezimiz var.

‘AYM AÇIKLAMASI ENGELLENMEYE ÇALIŞILDI İHTİMALİ VAHİM’

Bir de Anayasa Mahkemesi’nin İletişim Başkanlığı’yla ilgili iptal kararını açıklayıp geri çekmesi de tartışma konusu oldu.

Çok etkileşim alınca altyapı kaldırmadı diye anlatıyorlar. Sonuçta bir karar alınmış, Resmi Gazete’de yayınlandı. Benim üzüldüğüm şu oldu: İnsanların aklına ‘Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bir kararı açıklamasını hükümet engellemeye mi çalıştı’ sorusunun gelmesi. Vahim durum bence bu. Anayasa Mahkemesi böyle bir şey yok dedi, tamam. Ama böyle bir ihtimalin bile kıymetlendirilmesi demokrasimiz adına, hukuk devleti adına çok üzücü.

NORMALLEŞME 3. AYIN SONUNDA BİTTİ

Yerel seçim sonrası başlayan “normalleşme” süreci devam ediyor mu? Kim kazandı, getirisi ne oldu sizce?

Ben aslında üç ay diyordum. Avrupa demokrasilerini yakından takip ederim. Seçimden sonraki ilk doksan gün herkes için çok özel bir devirdir. Kimine fırsat açar, kimine bir imtihan süreci olur. Son haftanın başında genel merkezdeki bir toplantının sonunda arkadaşlara “Normalleşme, yumuşama dedikleri bir grup konuşmasına bakar dedim. Günlerden salıydı. Çarşamba günü de Tayyip Bey o zehir zemberek grup konuşmasını yaptı. Artık ondan sonra oturup çay, kahve içmek, bana gel, ben sana gideyim mümkün değil. 3. ayın dolduğu hafta bitti. Resmi merasimlerde yan yana denk gelebilirler ama şu yok: Hükümet ve ana muhalefet partisi sık sık oturacak, ‘ülkeyi nasıl yönetelim. Gelin bize fikirlerinizi anlatın. Bakanlarımız gölge bakanlarla konuşsunlar”… Böyle bir dünya yok. İktidar iktidarlıktan, muhalefet muhalefetlikten çıkar.

MHP MESAJLARI SİNAN ATEŞ DAVASI İÇİNDİ

Normalleşmeyi MHP’nin bitirdiği yorumları da yapıldı. Müzikli yürüyüşler, yüzükler… Bahçeli AK Parti-CHP koalisyonu önerdi…

MHP’nin daha çok kederi Sinan Ateş davasıydı. “Allah bize yeter” yüzüğünün ortaya çıktığı gün Ayşe Ateş’in Külliye’ye gittiği gün. Nereden biliyorum? Çünkü Ayşe Hanım o gün bize gelecekti. Sabahleyin özel kalemi arayıp, “Cumhurbaşkanlığından aradılar, size geleceğim saatlerde cumhurbaşkanı beni bekliyormuş. Sonraki gün gelebilir miyim” diye sormuş. Tam da o gün Bahçeli’nin bu paylaşımları oldu.

AK Parti son seçimde önemli bir oy düşüşü yaşadı. Parti içinde değişim dönüşüm çağrısı yapanların “hukuka dönüş, AİHM, AYM kararlarının uygulanması” gibi mevzuları ele aldıkları ama MHP’nin bunu engellediği gibi değerlendirmeler yapılıyor. Buna katılır mısınız? Orada bir savaş mı var?

AK Parti içinde aynı ekonomide olduğu gibi diğer mevzularda da rasyonaliteye dönüşü isteyen insanlar var. Ancak rasyonaliteye dönüşün ne manaya geldiğini iyi düşünmeleri lazım. Rasyonaliteye dönüş ne demek? Mesela hükümetin artık yargıya talimat vermemesi demek. Sayın Erdoğan gerçekten böyle bir şey ister mi? Rasyonaliteye dönüş demek, medya üzerindeki baskıların kalkması, özgür yayın yapabilmesi demek.

MUHALEFET ENFEKTE OLUYOR

Aslında CHP de “normalleşme” derken bunların davetini yapmadı mı?

Muhalefet de güya gitgide enfekte oluyor, bazı mevzularda iktidarın yaptığı yanlışları daha iktidar olmadan yapmaya başlıyor. 22 yıldan sonra önlerinde bir iktidar örneği var. İktidar olmak böyle bir şey, biz de öyle olalım, iktidar olalım. O zaman iktidar değişikliğinin Türkiye’ye yararı var mı? Ülkeyi yönetme yetkisini alalım, biraz da biz kullanalım! Bana göre muhalefetin amacı köklü bir sistem değişikliği olmalı. Türkiye’de gerçek anlamda bir hukuk devletine dönüşmesi, demokrasinin üniversal standartlara ulaşması… Bizim varlık sebebimiz bu. Biz muhalefeti bunun için yapıyoruz. Siyaseti sadece güç ve iktidar için yapıyor olsak benim AK Parti’den hiç ayrılmamam lazımdı. Bir de kurucusuyum. Üstelik kimse bana git de demedi.

Muhalefet hazırlıksız mı?

Yazılı bir şey yok. Eğitim, CHP’nin eğitim politikası ne? Parti programında yazdığı üzereyse o program çok genel bir çerçeve taşıyor. Genel liderlerin konuşmaları bir politika değildir. Göç siyaseti nedir? Sorunu nasıl çözeceksiniz, konuya bakış perspektifiniz nedir? Hangi prensip ve pahalarla yaklaşıyorsunuz?

Bunlar eksik olabilir ama seçmen yerel seçimlerde CHP’ye dayanağını artırdı…

Yerel seçimlerde temel duygu iktidar karşıtlığıydı. “Bu seçimde sadece belediye başkanı seçilmeyecek hükümete de ikazda bulunacak seçmen” dedik. Tam da bizim dediğimiz gibi oldu. Bizim üzerimizden tahminen çok az yerde oldu. Daha çok yerde CHP üzerinden oldu. Bazı yerlerde başka partiler üzerinden oldu. Ama vatandaş gerçekten bir sarı kart gösterdi. Temel duygu, daha iyi yönetirler, daha iyi yaparlar hissinden öte, bir uyarı yapmaydı.

Ülkeyi yönetme argümanında olanların nasıl yönetecekleriyle ilgili hazırlıklı olmaları lazım. Gerçekten tezli muhalefet böyle olur. İktidar sorumluluğu yazılı bir şekilde ne yapacağını açık bir şekilde toplumun önüne koymayla olur. Günlük atraksiyonlarla, telaffuzlarda, sansasyonel siyaset kolay.

Kamuoyu nezdinde bunlar önemli görünüyor. CHP tematik mitingler yapıyor. Mücadele, müzakere diyerek bir dizi temas içinde. DEM Parti “Ekmek Adalet buluşmaları” başlattı. DEVA Partisi olarak siz ne yapıyorsunuz? Sonuçta DEVA da iktidar olmayı hedefleyen bir siyasi parti?

Muhalefetin birkaç önemli işlevi var. Bunlardan bir tanesi halkın sesi olma. Ama orada bitmiyor. Çünkü bunu bir sivil toplum kuruluşu, dernek, vakıf da yapabilir. Şu anda yapılanların ağırlıklı kısmının seçmenin sorunlarını lisanlandırma olarak görüyorum. Bu değerli, gerekli. Bunu biz de yapıyoruz. Ama yeterli değil. Bu sorunların tahlili için ne yapmak lazım? Buralarda muhalefette hazırlık hemen hemen hiç yok. Tek tek fikirler var.

Sizin planlarınız, teklifleriniz hazır mı?

Bir tane değil 23 tane teklifimiz var. (Babacan DEVA Partisi’nin kuruluşunun ardından tarımdan kentleşmeye 23 alanda hazırladığı eylem planlarını gösteriyor) Ülkenin sıkıntılarının nasıl çözüleceğini anlatan ayrıntılı yol haritaları. Bunlar ortaya konulmadan sadece vatandaşın sorunlarını paylaşmak, kaygısıyla dertlenmek kâfi değil. Gerekli ama yeterli değil.

DEVA Partisi başkanı Ali Babacan

‘SADECE SEÇİMİ DEĞİL ÜLKEYİ KAZANMAYA ODAKLANMAK LAZIM’

Bunları yapmak için önce seçimi kazanmak gerekiyor tabii…

Seçimi kazanırsınız ama sonra ülkeyi kaybedersiniz. Milletin umudunu yok edersiniz. Sadece seçimi kazanmaya odaklanmak yetmez, ülkeyi kazanmaya odaklanmak lazım. Seçimlerden sonraki 90 gün çok değerlidir. 90 günde bazı şeyleri yaparsanız yaparsınız, yapamazsanız asla yapamazsınız. Muhalefete en önemli tavsiyem, tamam yanlışlara yanlış diyeceğiz, vatandaşlarımızın sıkıntısını anlayacağız, kaygılarını dillendireceğiz. Ama orada durmayacağız. Bunu bir adım ötesine başlayıp ne yapmamız gerektiğine, dersimize iyi çalışacağız.

Siz hazır mısınız?

DEVA olarak dünden hazırız. Altılı Masa’da bütün bu çalışmalarda bizim katkımız büyüktü. Çalıştık, çalıştık, 48-52 bitti. 52-48 de olabilirdi. Nihayetinde en önemli faktör güven. Bu ülkeyi iyi, düzgün yönetirler itimadını sağlamak. Altılı Masa da niçin olmadı. Çünkü biz kavgasız, gürültüsüz, uyum içerisinde, bu ülkeyi yönetebileceğimizi maalesef ortaya koymadık. Yoksa şöyle bir takıma baktığımızda gerçekten Türkiye’yi temsil eden, geniş kitleleri temsil eden bir kompozisyon vardı orada. Büyük koalisyon diyoruz ya, öyle bir tablo vardı.

PARLAMENTER SİSTEMDEN GERİ VİTESE TAKMAYACAĞIZ

Bundan sonra ne yapacağız? DEVA açısından, duruşumuzu asla bozmadan, demokrasi, insan hakları, özgürlükler, hukukun üstünlüğü… Bunlardan asla taviz vermeden, gerçek bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz. Daha çok insanların bizi tanıması, anlaması için çabamızı artıracağız. Biz “Parlamenter sistem” diyoruz. Parlamenter sistemden geri vitese takmayacağız. Geri vitese takanlar olabilir. Başkanlık sistemiyle bu ülkenin sorunlarını biz çözelim diyenler, isteyenler olabilir. Zaman içerisinde partilerin duruşları değişebilir. Ama bizim duruşumuz değişmedi, değişmeyecek.

Biz başkanlık sistemi ile ülkenin meseleleri çözülür deseydik, önemli olan iktidardır, güçtür deseydik, şu anda AK Parti içerisinde siyaset yapmaya devam ediyor olurduk. Bu kadar zor ve meşakkatli bir yolu seçmezdik. Onun için ülkenin sıkıntılarının kalıcı olarak tahlilinin ancak gerçek demokrasiyle olacağına inanıyoruz. Gerçek demokrasinin de Türkiye için parlamenter sistemle ancak mümkün olabileceğini iyi biliyoruz.

‘DERVİŞİN FİKRİ NEYSE ZİKRİ ODUR DEMİŞLER’

Diğer muhalefet partilerinin bundan vazgeçtiğine dair bir görüşünüz olduğunu anlıyorum. Öyle mi?

Bazıları daha az dinlendirmeye başladı da onun için diyorum. Niyeyse artık pek ismini anmıyorlar parlamenter sistemin. Dervişin fikri neyse zikri odur demişler ya. Siyasette bu zikir kıymetlidir. Parlamenter sistem isteyen partilerin daha yüksek sesle istemeye devam etmesinde büyük yarar görürüm. Yoksa gücü ele geçirme değil. Başka bir Türkiye, gerçek demokrasi hayalimiz var bizim.

‘CHP’YE YÖNELİK BARİYERLERİN KIRILMASINDA ROL OYNADIK’

Sizin sözünüzle iktidara sarı kart gösteren seçmenin oyları büyük ölçüde CHP’ye gitti. Yapılan araştırmalara baktığımızda AK Parti’ye oy verenlerin yüzde 7.8’i CHP’ye, yüzde 5.7’si Yeniden Refah’a oy vermiş. AK Parti’den CHP’ye oy geçişkenliği zor olmasına karşın, 1.5 milyon oy dikkat çekici. Diğer yandan Yeniden Refah iktidardan oy alırken DEVA, Gelecek ve Saadet neden alamadı?

Yerel seçimlerdeki dominant duygu AK Parti adayının karşısında kim kazanabilirdi? Burada şunu unutmamak gerekiyor. Bizim 2023 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’yle aynı masaya oturmuş olmamız, sadece biz değil, İYİ Parti’nin, Saadet Partisi’nin, hatta Demokrat Parti’nin aynı masaya oturmuş olması CHP’yle ilgili toplumdaki önyargıların kırılmasına çok yardımcı oldu.

Masaya oturma döneminde birisi bana, “Ali Beyefendiciğim dikkat et, bak o CHP’nin altı oku var ya, bu altı okundan bir adedinin ucu dokunsa bir daha hayat boyunca iflah olmazsınız” dedi. Bu duygu toplumda çok geniş. Kemal Bey’in başlattığı o helalleşme süreci, aynı masada oturuyor olabilmek, bizim daha yeni kurulmuş taze bir siyasi parti olarak ve belli kısımların de önemli ümidini kazanmış bir siyasi parti olarak, daha girdiğimiz ilk seçimde Cumhurbaşkanlığı için CHP’nin genel başkanına oy verin, milletvekilleri için de CHP’nin logosunun altına “evet” mührüne basın dememiz o bariyerlerin kırılmasına önemli bir rol oynadı. Bunu umarım ki CHP’nin şu andaki yönetimi unutmaz. Çünkü bu faktör yok sayılırsa CHP’nin bundan sonraki başarısını etkiler. Umarım geçmiş sürecin bir hakkın teslimi açısından akıllarının bir kenarında fiyatlar.

Genel seçim, yerel seçim dinamikleri de farklı. Yerel seçimlerden sonra Özgür Özel de epey bir emanet oy var, farkındayız dedi. Bu çok önemli. CHP adına konuştuğunu düşünen insanların bütün bunların farkında olarak bir iletişim yapması lazım. Seçimden bu yana 4 ay geçti, ben bu hassasiyeti pek görmüyorum.

BELEDİYELERİN BAŞARISIZLIĞI ÜZERİNDEN CHP’Yİ VURACAKLAR, CHP’NİN İKİ ÖNEMLİ SINAVI VAR

İktidarın stratejisi 4. ayın sonunda tamamen ortaya çıktı. Belediyelerin başarısızlığı üzerinden CHP’yi vuracaklar, vurmaya çalışacaklar. Dolayısıyla CHP’nin şu anda bana göre çok önemli iki sınavı var. Bir, o almış olduğu dayanağın hakkını verip verememek siyasi duruş açısından. İki, belediyelerin performansı. Yani bu iki sınavı başarıyla verirlerse bu sürülebilir başarı haline gelir. Diyalog çok önemli burada. Siyasi partiler arasında diyalog iş birliği çok değerli. İktidar muhalefet ve muhalefet-muhalefet diyalog kanalının açık olması çok değerlidir. Herkesi dinlemeleri, anlamaları lazım partilerin.

Yeni anayasa için muhalefet ortak bir tavır alabilir mi?

Seçimlerin üzerinden 3 ay geçtikten sonra genel liderleri ziyaret etmeye başladım. Özgür Bey’e, Müsavat Bey’e “hayırlı olsun”a gittim. BBP’ye yeni genel merkezleri dolayısıyla ziyarete gideceğim. DEM Parti’ye taziye ziyaretinde bulunacağım. Kemal Bey’e de iade-i ziyaret yaptım. Partiler arası iletişim kanalları açık olsun istiyoruz. Her görüşmede de anayasayı gündeme getirdim. Bu anayasa çalışmaları konusunda genel merkezler arasında bir irtibat olsun, bu önemli. Ama hepsine şunu da söylüyorum, biz de dikkat etmeliyiz. Bu anayasa çalışmaları ülkenin asıl yakıcı gündeminin üzerini kapatacak bir süreç olmasın. Gerçek bir süreç olsun. Gerçek olup olmadığı eylül-ekime giderken ortaya çıkar.

‘YENİ ANAYASA İÇİN KOCAMAN BİR SORU İŞARETİMİZ VAR’

Meclis Başkanı yeni anayasa için tüm partilerden metot önerisi istedi. Bu öneriyi iletecek misiniz? Nasıl bir tarz öneriyorsunuz?

DEVA’nın anayasa çalışması, yargı ıslahatı ve temel haklar eylem planı hazır. Bir takım bıraktık, bizimki bitti dedik. Bundan sonra süreç nasıl işler? Hükümetin bu konuda samimiyet testinden geçmesi gerekiyor. Şunu açık söyledim: Başlattığınız çalışmaya ön yargılı yaklaşmadık. İyi niyeti varsaydık. Ama mevcut anayasa kararlarına hürmet duymayan bir iktidar var şu anda. Böyle bir iktidarla bir arada yeni anayasa çalışması nasıl yapılacak? Böyle kocaman bir soru işaretimiz var.

Oraya bir soru daha eklesek. Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine AYM “Yok hükmünde” dedi. Anayasaya alışılmamış işlem yapan Meclis nasıl yeni anayasa yapacak sorusu da yasal değil mi? Meclis Başkanı bu konuda ne yapmalı sizce?

Keşke ülkü bir durum olsa, Meclis Başkanı kendi hür iradesiyle hareket ediyor olsa. Meclisin AK Parti ve MHP ile birlikte sağlanan bir çoğunluğu var. Meclis Başkanı da onu bildiği için iki arada bir derece herhalde işini yapmaya çalışacak. Bana göre Meclis Başkanının bu durumda gözünü kapatıp hukukun gereğini yapması gerek.

Can Atalay kararı ile ilgili Meclis Başkanının tavrı yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili süreçte halinizi etkiler mi?

Anayasanın Mahkemesinin kararları derhal uygulanır ve herkesi bağlar diyor. Burada bir karne oluşuyor, oluşan karneye günü geldiğinde bakarız. Bize destek veren vatandaşlarımız gidin, çözüm arayın, ben daha ne yapayım diyor. Konuşmamak, ben yokum demek… Bu ikilem CHP’de de var. Özgür Bey’in döneminde bunu değiştirme eforunu görüyorum. Çaba değerli bir çaba. CHP açısından da uzun vadede kazandırır bu. Ama dozu çok önemli. O dozu kaçırıp da ondan sonra, ilk üç ayda… Tayyip Bey seçimde ikinci partiye düşmüş olmasının toplumsal psikolojisini üç ayda değiştirdi. İnsanlara, Cumhurbaşkanı benim, dedi, AK Parti ikinci parti psikolojisini üç ayda değiştirdi.

‘NORMALLEŞME TERAZİSİNDE EN ÇOK KAZANÇ ERDOĞAN’IN’

Normalleşmenin kazananı AK Parti mi oldu?

Teraziye koyduğumuzda Erdoğan’ın yararını daha çok görüyorum. Sonuçta ne yaptı, ana muhalefet partisinin genel merkezinin önüne Cumhurbaşkanlığı bayrağı asıldı. Çok sembolik bir şeydir. Sen bana gel ben sana geleyim çay içeyim, o ilişki biçimi Cumhurbaşkanı ile bir parti genel başkanı ilişkisi şeklinde ikinci parti psikolojisini ilk üç ayda bana göre Erdoğan iyi yönetti. Keşke bu kadar çabayı, zihni yoğunluğu ülkeyi yönetmeye verse. Memleketin problemlerini çözmek için biraz çalışsa daha iyi olacak.

‘MUHALEFETİN BAŞARISI İÇİN İKİ FAKTÖR VAR’

AK Parti oy kaybetti, anketlere göre temmuzda beklentileri karşılamayan maaş zamları ile de erimeye devam ediyor. Ama bu oylar başka partilere gitmiyor, kararsızlarda park etmiş bekliyor. AK Parti de ekonomiyi düzelttiğinde seçmeninin geri döneceğini düşünüyor. Uygulanan ekonomik programa da inanıyorlar. Sizce de yeniden birinci parti olabilir mi? Ya da seçmen Erdoğan’dan umudunu kesti mi?

Seçimlerden hemen sonra “bugün seçim olsa kime oy verirsin?” çok farazi bir soru. Millet biliyor ki bugün seçim yok. Kıymetlendirmek için çok erken. Son seçimde sandığa gitmeyen seçmen ağırlıklı olarak AK Parti seçmeni. Dolayısıyla AK Parti seçmeninin önemli bir kısmı şimdi başka bir partiye geçmiş değil. Bu çok önemli. Orada bakıyor ve izliyor. Şimdi bunlar için geri mi döner, başka bir yere mi sarfiyat demek için çok erken. Bu sadece AK Parti’nin başarılı olup olmadığıyla değil, muhalefetin başarılı olup olmayacağıyla da çok ilgili.
Muhalefetin başarısı için iki faktör söyledim: Bir siyasi duruş, iki belediyelerin performansı.

‘İKİ AYAKLI PROGRAM BAŞARIYA ULAŞAMAZ’

Ekonomi programının başarılı olacağına çok güveniyor AK Parti…

Ekonomik programlar en az üç ayaklı olur, ama şu anda ekonomik programın sadece iki ayağı var. Bir para siyaseti ayağı var. Yani enflasyon yüksek, ben de faiz yükselteyim. Nakdî sıkılaştırma diyoruz. Bir de maliye siyaseti ayağı var. O da enflasyon yüksek, bütçe açığını azaltayım. Bütçe açığını azaltmanın yolu da şu anda yaptıkları vergi artırımı. Tasarruf manasında işe fayda bir şey yok. İki ayaklı bu program sonuncu başarıya ulaşamaz. Üçüncü ayak yapısal ıslahat ayağıdır. Yapısal ıslahat ayağında kurumların güçlendirilmesi, kural bazlı ekonomi yönetimi vardır. Bütçe açığını azaltmak istiyorsanız gidin Avrupa Birliği’nin kamu ihalesi mevzuatını motamot Türkiye’de uygulayın. Asıl tasarruf oradan gelir. Milyar dolarlık projeler yarışsız veriliyor. Garanti verilmiş 100 bin araç. Yarış ile yapsan tahminen 50 bin araç garantili oburu yapacak.

‘ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ 423 METRE UZATILDI’

Çanakkale Köprüsü, 1923 metre. Geçen bir mühendis grup geldiğinde anlattı. Normalde köprü 1500 metre, Cumhuriyet 1923 diyerek 423 metre eklemişler. İnanılır gibi değil. 1500 metre köprü ile 1923 metre köprünün maliyeti de öyle orantılı değil. Maliyet böyle eksponansiyel artıyor. Asma sistemleri değişiyor, tahminen iki, üç katına mal oluyor uzattığınız zaman.

‘YARIN AİLEDEN BİRİSİ FAİZ YÜKSEK DERSE…’

Yapısal ıslahat nedir?

Örneğin Merkez Bankası’nın yasasını değiştirirsiniz. Dersiniz ki Merkez Bankası Başkanı 5 yıllığına görevlendirilir, Cumhurbaşkanı bile görevden alamaz. Evvelce öyleydi. Üçüncü ayak eksik olunca herkes korkuyor. Cumhurbaşkanı izin verdiği için bunlar faizi yüzde 50’ye çıkarabildi ama sanki yarın birden değiştirir mi bilmiyorlar. Yarın aileden birisi bir şey söyler, -torunu demiş ya Paris’e gitme- “Yeter milletin canını okudunuz yüzde 50 faizle” der. Sonraki gün ‘kardeşim ya faiz düşür ya da çek git’ diyebilir Merkez Bankası Başkanına? Bunun olmayacağının garantisi var mı? Onun için üç ayaklı program diyorum. IMF programlarının bile bir de dördüncü ayağı olur. O da sosyal dayanaktır. Bu uyguladıkları programın sosyal ayağı da yok.

‘ASLINDA BİR EKONOMİK PROGRAM YOK’

O zaman bu programın başarılı olacağını düşünmüyorsunuz?

Başarılı olacağını nasıl tanımladığımıza bağlı. TÜİK’in enflasyonun veri alalım, ilk yıl yüzde 40’a indirdi. Ama ardı gelmeyecek ki. Bu programda gerisi gelmez. Şu andaki bu programda enflasyonun düşmesini sağlayan en önemli faktör döviz kurunun aşağı yukarı sakin ve sabit gitmesi. Çünkü dövize siz şu anda aylık yüzde 5 faiz ödüyorsunuz. Çünkü yabancı birisi Türkiye’ye 100 milyon dolar getirdiğinde bir ay sonra 105 milyon dolar geri götürdü. Yüksek faizi verdiğiniz sürece bu para geliyor. Yüksek faiz indiğinde aynı döviz gelecek mi? Yoksa ben Türkiye’den kazanacağımı kazandım Afrika’da, Latin Amerika’da yüksek faizli bir başka ülke bulurum mu diyecek?

Aslında bir ekonomik program da yok, faiz artır, vergi artır. Vergi kimin için artıyor? Meclis’e getirdiklerini gördük. İmar rantına vergi getirebildiler mi? Türkiye’de asıl büyük para orada. Pahalı otomobile binenlerin peşine düşüyorlar. Boşuna uğraşmasınlar ben söyleyeyim. Türkiye’de 20-30 milyon lira üzerinde satılan otomobiller varsa bu otomobillerin üçte ikisinin kaynağında imar rantı vardır.

ASIL VERGİ ALMAK İSTİYORSANIZ İMAR MADDESİNE ‘DEĞER ARTIŞI VERGİSİ’ KOYUN

Türkiye’deki menkul ve imar rantı endüstriye göre çok daha hızlı ve kolay bir para kazanma alanı haline geliyor. İmar rantlarında büyük bir bölüm de kayıt dışı oluşuyor. Son 5 yıl içerisinde daire alıp da tapuyu, faturayı tam yapabilen var mı? 10 kat yerine 30 katlık izin veriyorsunuz. Belediyelerin hemen hemen hepsi bunu yapıyor. AK Parti, CHP farkı yok. Siyasetin ve siyasetçinin kayıt dışı finansmanı da buradan geliyor. Bu vergisizdir. Türkiye’deki ekonomik kaynakların yanlış dağıtılmasına sebep olmaktadır. Asıl vergi almak istiyorsanız imar maddesine “Emsal değişikliği harcı” koyun, “değer artışı vergisi” deyin. Bakın asıl o zaman devlet olarak vergi topladığınızı göreceksiniz hem de kayıt dışılığı kökünde önlemiş olacaksınız. Ve ondan sonra da kolay para kazanma yolu kalmayınca endüstriye de daha çok yatırım olduğunu göreceksiniz. Asıl ekonomik yapının temelinde bu bozukluk var.

‘BİR NESİL YETERİ KADAR GIDA ALAMADAN YETİŞİYOR’

Bir yanda insanlar on yedi bin lira asgari ücretle meyve alıp yiyemiyor. Çocuklar yeteri kadar beslenmiyor, proteinsiz yetişiyor. Şimdi yalnızca birileri para kazansın, birilerinin cebine para girsin, birileri haksız servet yapsın diye bir nesil yeteri kadar gıda alamadan yetişiyor. Yazık değil mi? Onun için diyorum, bizim siyasetteki gayretimiz böyle bir güç iktidar çabası değil. Siyasetteki çabamız temiz siyaset uğraşı. Yüksek demokrasi uğraşı, hukuk devleti gayreti. Yoksa güç, iktidar gayreti olsa oralardaydık.

AK Parti’nin oyları 2002 düzeyine geriliyor. Bu tabloda daha da düşer mi?

İnanın daha iyi, sağlam bir alternatif çıksın bu oyu da alamaz. İnsanlar kerhen oy veriyor. AK Parti’ye oy verenler de CHP’ye oy verenler de. CHP’ye oy verenlerin motivasyonu da AK Parti’den daha iyi yönetir motivasyonu değil. Bu kerhen oy verme hissiyatını değiştirebilirsek o noktada başarılı olacağız. Kerhen değil, gerçekten bu insanlar bu ülkenin sorunlarını çözer, dürüst, düzgün ve temiz yönetir hissiyle oy verdiklerinde kazanacağız.

‘ERKEN SEÇİM DAVETİNİ BİRAZ ERKEN GÖRÜYORUM’

Muhalefetten sesler yükselmeye başladı, davetler var. Erken seçim bekliyor musunuz?
Muhalefette olanlar refleks olarak hemen seçim olsun ister. Bir daha talihini denemek ister. Her seçim muhalefet için bir talihtir, bir fırsattır. Ama ben bu talebi vaktinde ve gerçekçi yapmak gerektiğini düşünüyorum. Yıpratır. Patinaj kötü bir şey. Bir gücünüz var mı? Sayılar tutuyor mu? Siz bastırınca iktidarını yapacağına inanıyor musunuz? Ben biraz erken görüyorum. Özellikle CHP’nin belediyeleri başarılı şekilde yönettiğini ispat etmesi lazım. Ondan sonra daha güçlü şekilde erken seçim diyebilir.

‘EĞER DEVA PARTİSİ’Nİ KURMAMIŞ OLSAYDIK, BUGÜN DERHAL VE ACELE OLARAK DEVA PARTİSİ’Nİ KURARDIK’

Genel seçimin üzerinden 14 ay geçti. 15 milletvekiliniz var. Bir grup kurma gayeniz vardı. Burada bir gelişme var mı? Bu arada Demokrat Parti Milletvekili Cemal Enginyurt’un da 30-40 milletvekilinin yer alacağı bir sağ ittifak oluşabileceği iddiası var. Yeni yasama döneminde ne göreceğiz?

Grup kurmayla alakalı geçen mayıs seçimlerinde başlayan bir hedefimiz vardı. Yerel seçim döneminde bu mevzuyu biraz soğuttuk. Yerel seçim sonuçlarına bakıp, bu kadar insanın sandığa gitmediği bir tabloda siyasette yeni bir şeyler yapma ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Bu yenilik ihtiyacı DEVA Partisi’nin kendi içinde de olabilir daha geniş birlikteliklerle de olabilir. Muhalefete oy verenlerin birçok da iktidara oy verenlerin birçok da kerhen oy veriyor. DEVA Partisi’nin kurulma sebebi de tam bu arayış.

Eski Menderes-Özal periyodunu hatırlayanların merkez sağda farklı, yeni bir şey olabilir mi diye de arayışı var. Bunları yakından takip ediyoruz. Meclisteki milletvekilleri arasında bir sürü sohbet oluyor. Meclis önemli bir ortam ama bir de ahali var dışarıda. Bizim ikinci olağan kongre sürecimiz de devam ediyor. Şimdi arkadaşlarımla Ağustos ve Eylül’de yoğun bir şekilde vatandaşlarımızı dinleyeceğiz. Siyaseti okuyan, siyaset bilimci, sosyal bilimci, çok insan var. Onlarla da görüşüyorum.

Gelmiş olduğumuz noktada seçim sonuçlarına rağmen şunu çok rahatlıkla ifade ediyorum, eğer biz DEVA Partisi’ni kurmamış olsaydık, bugün derhal ve acele olarak DEVA Partisi’ni kurardık. Başta da söylediğim pek çok sebeple ama özellikle bizim temsil ettiğimiz mefkurelerin ve kıymetlerin Türkiye’de siyaset için çok değerli olduğunu düşünüyoruz. Bunu taşıyacak bir siyasi partiye mutlaka ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Asıl şimdi DEVA vakti diyorsunuz o zaman…

Tabii bu ifadeyi siz söyletmiş oldunuz ama evet. Siyasetteki bu idealizmin gerçekten iktidar tarafında da muhalefet tarafında da gereğince temsil edilemediğini görüyoruz. İktidar belediyelerindeki yanlışların birebirini muhalefet belediyelerinde gördüğümüzde üzülüyorum, kahroluyorum. O zaman niçin çalışıyoruz ki? Amaç bir siyasi görüş gitsin, bir başka siyasi görüş iktidar olsun değil. Amaç memleket güzelleşsin.

Yeni yasama döneminde nasıl bir DEVA göreceğiz? Yeniliklere hazır olalım mı?

Siyasette diyaloğa çok önem veriyor, iş birliklerini çok değerli buluyoruz. Meclis içinde, meclis dışında olsun, farklı siyasi akımlar, farklı siyasi kümelerle daha yakın bir iş birliği şeklinde olabilir. Biz sadece kümemiz olsun diye grup kurmak istesek Meclis’te şu an bir kümemiz vardı. 15 milletvekiliyle Meclis’te kümemiz iyi performans gösteriyor. Sadece grup olsun diye değil, siyasette, parti içinde veya dışında daha geniş birliktelikler oluşturup, bu birlikteliklerin meclise grup olarak yansıması çok daha değerli olacak.

Genel anlamda bizim siyasette gördüğümüz bir boşluk var. Bu boşluk daha da büyüyecek. DEVA Partisi olarak münferiden ve daha geniş iş birlikleriyle bu büyüyecek olan boşluğu doldurmaya talip olacak hem de bu uğraşını fıtri, doğal yollarla bir Meclis kümesiyle da ortaya koymuş olacağız. Bizim hedefimiz, uğraşımız bu. Ama bu hedef ve çabanın gerçekleşmesi önümüzdeki aylardaki sürecin nasıl işleyeceğine bağlı.

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

TBMM’ye 42, Ombudsman’a 27 Çocuk İstismarı Başvurusu

HIZLI YORUM YAP