DOLAR

34,1657$% 0.08

EURO

38,2175% -0.21

GRAM ALTIN

2.917,95%-0,51

ÇEYREK ALTIN

4.979,00%0,36

TAM ALTIN

19.840,00%0,29

ONS

2.658,23%-0,51

BİST100

9.777,46%-0,53

İmsak Vakti a 05:26
Bursa AÇIK 28°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,1657

EURO 38,2175

ALTIN 2.917,95

BİST 100 9.777,46

İmsak 05:26

28°

Çevirmenin Eleştirel Okurluğu ve Müellifliği

ad826x90

Edith Grossman, bizler edebiyat dünyasının hizmetkârı, yayıncılık sanayisinin itaatkâr kullarıyız diyerek tanımlamıştı tercümanı. Ona göre tercüman, bir lisandan başkasına aktardığı metni, hem yeniden yazıyor hem de derinlikli bir okuma gerçekleştiriyor. Bu nedenle her şeyden önce bir okur olan mütercim; kültürel alışveriş gerçekleştirirken yabancılaşmayı ortadan kaldıran bir eylem insanı haline geliyor. Aynı zamanda sınırları aşan, tanıma ve tanışma fırsatı sunan bir dil emekçisine dönüşüyor.

Bir süreç dediği çeviri üzerine düşünüp kalem oynatan Ayşe Ece ise çözümleyen ve eleştiren bir okur dediği çevirmenin, kültürel farklılıkları koruma vazifesini hatırlatıyor. Çevirinin, her çalışmada tercümanı farklı kimliklere büründürdüğünü, daha doğrusu büründürmesi gerektiğini anımsatan Ece; yazar-metin-çevirmen arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor.

Söz konusu ilişkiye dair deneyimlerini paylaşan isimlere, Roland Barthes’ın Avrupa’daki tercümanlarından ve Barthes Studies’in yayın kurulu üyelerinden Kate Briggs de eklendi. ‘Küçük Bir Sanat’ta Briggs, hem çeviri sürecinin okuma-aktarma kısmıyla ilgili kişisel deneyimlerini hem de yazar-çevirmen temasına dair örnekleri anlatıyor.

‘YABANCI BİR ALET’

Briggs, her şeyden önce çeviriye ilişkin kıssalarla çıkıyor karşımıza. Bunların merkezinde ise okunan ve bir başka dile aktarılan her sözün özümsenmesi yer alıyor. Bahsi geçen ilk adım, yazar-çevirmen münasebetinin kuruluşuna denk geliyor.

Briggs, bir keşif süreci diye nitelediği çevirinin, aynı zamanda muharririn yaratımını, biçimini, beslendiği kaynakları, çağdaşlarını ve oralardan kotardığı metnin derinliğini bulma edimi olduğunu hatırlatıyor. Bu noktada Barthes, yol gösterdiği Briggs’e metinle uğraşan çevirmenin müellifin düşünme biçimine erişmesi gerektiğini fısıldıyor. O da buradan hareketle çeviri okuyup yazmaya dair bir yorumla çıkıyor karşımıza: İş yazmaya ve çeviri okumaya geldiğinde, neyin tümüyle normal ya da tümüyle inandırıcı olduğu, gerçekte ne dendiği ya da yazıldığı soruları kısmen askıya alınır. Tercüman benden bunu kabul etmemi ister. İnançsızlığımı askıya almamı, hatta bırakmamı bekler. Gerçekte bunu söylemiş olamaz (Barthes Fransızca konuşmuştu; İngilizceyi neredeyse hiç bilmediğini iddia ederdi); yine de kabul edeceğim. Bu açıdan, hangi cinste yazarsa yazsın, çevirmenin yapacağı işte daha baştan şüpheli ve bence romansı bir şey vardır.

Helen Lowe-Porter’ın küçük bir sanat dediği çeviri, hem başlı başına bir sorun hem de çözüm Briggs’e göre. Thomas Mann’ı, Barthes’ı, André Gide’i, Zola’yı ve daha pek çok muharririn kitaplarının farklı lisanlara transfer kademelerini anlatırken üniversitedeki hocalarından birinin çeviri yapma öğüdünü hatırlayıp bir mütercim tarifine imza atıyor Briggs: Yabancı bir alet olarak tercüman: Edebî sanat yapıtını yeni bir pazarın hedefine göre soymak ve dikkatle yeniden giydirmek için kullanılacak bir araç, bir hizmet sağlayıcısı.

Küçük Bir Sanat, Kate Briggs, Mütercim: Betül Kadıoğlu, 288 syf., Everest Yayınları, 2024.

Briggs’in hayıflandığı bir konu var; çevirmenin, muharririn gölgesinde kalması ve eleştirmenlerin onun emeğini göz arkası etmesi. Bir başka deyişle çeviri üzerine düşünmeme kolaycılığına düşülmesi yüzünden söz konusu aksiyonun hayati bir sınav haline geldiğinin unutulması. Dolayısıyla bu, çevirmen-okur bağın önce zedelenmesi, ardından da kopması demek.

ÇEVİRMENİN KURDUĞU İTTİFAKLAR

Briggs, çevirmen-yazar ve tercüman okur bağının ardından üçüncü kartı açıyor: Çevirmen-dil alakası. Bunu da içinde bulunduğu İngilizce konuşulan dünya ile başka lisanlar arasındaki alışveriş zorunluluğunu hatırlatarak ortaya koyuyor: İngilizce konuşulan dünya, dünyanın tamamı değil. Dünyanın yerine geçmiyor, ona denk değil; edebiyatı edebiyatın tümü, ideolojisi ideolojinin tümü değil. Okuduğumuz çeviriler bunun gerekli hatırlatıcılarıdır; okumadığımız ama yine de yazılan, başka pek çok kişi tarafından, başka müellifler ve okurlardan oluşan geniş kitleler tarafından her zaman, başka her yerde okunan şeyleri hatırlatır.

Çeviri, aceleye getirilemeyen ve zaman isteyen bir eylem olduğu için müellifin bahsettiği bu ilişki, öbürleri gibi bir anda kurulamıyor. Thomas Mann’ın yapıtlarını İngilizceye çeviren Helen Lowe-Porter’ın, Ellena Ferrante ve Primo Levi’nin tercümanı Ann Goldstein’ın, Douglas Robinson’ın, Richard Howard’ın, Getffrey Bennington’ın ve daha pek çok kişinin bu bağlantıları kurma biçimleriyle birlikte kendi deneyimlerini anlatan Briggs, konuya dair bir not paylaşıyor: Douglas Robinson, tercümanlar asla tarafsız, gayrişahsi transfer araçları değildir ve hiçbir zaman böyle olmaya (ya da kendilerini böyle görmeye) zorlanamaz. Doğru işleyen bir çevirinin oluşumunda tercümanların kişisel tecrübelerine -duygularına, nedenlerine, tutumlarına, çağrışımlarına- izin vermek yetmez, bunların varlığı zorunludur, diye yazmıştı. Kimin buna itirazı olur, diye soruyordu. Yine de belli ki tekrar tekrar söylemeye paha buluyordu. Gayrişahsi bir transfer aracı değil, zamanda ve yerde var olan, bu nedenle de kendi vakti ve yeri her zaman çokça belirlenen, baskı altında ve hisseden bir insan…

Çevirmenin, müellifle ve metinle bir okur olarak kurduğu, daha sonra metnin transferiyle genişlettiği ilişki, üzerinde çalıştıklarını adeta tekrar kaleme almasıyla zirveye ulaşıyor. Böylelikle mütercim, önce eleştirel bir okur ve ardından lisandan dile transfer yapan bir yazar haline geliyor. Bu bağlamda çevirmenin müellifle, metinle, lisanla ve okurla bağlantısına dair bir yorumla daha selamlıyor bizi Briggs: “Çeviriyi diğer hareketlerle -kopyalamak, yanlış söylemek, yanlış oynamak- iletişim hâlinde konumlandırmanın neden uyarılara, dar manasıyla çevirinin belli ilgilerine karşı durması gerektiğini anlamıyorum. Tahminen onları çağıran da budur. Tercüman çevirdiği yapıtın kendisine ait olmadığını bilir: Kendisinden kaynaklanmadığını bilir; bu daha önce yazdığı ya da söylediği bir şey değildir. Hatta bunu kendisinin yazmaya ya da söylemeye muktedir olacağından emin değildir, tahminen cazibesinin, ne açıdan cazip olduğunun bir açıklaması da budur.

Çevirmek üzere bir müellifin metniyle ilgilenen kişinin, ister istemez bir özdeşleşme yaşayacağını hatırlatıyor Briggs. Bunun, hem metni kavramak hem de müellifin durduğu yeri ve hislerini anlamak için gerekli olduğunu belirtiyor. Hatta onun gereklilikten öte, bir hak olduğunu vurguluyor. Dolayısıyla mütercim müellifle bir ittifak kuruyor bu kademede. Ancak bu ittifakın belli zaman aralıklarıyla tekrarlanmasının önemine dikkat çekiyor Briggs: Bir çeviri her yirmi beş yılda bir yeniden yapılmalıdır. İnsanların bunu söylediğini sık sık duyuyorum; Barthes’ın haiku üzerine derslerinde de söylediği bir şey bu. Eminim haklıdır: Standartlar değişiyor, dil değişiyor, bir şeyleri yapma biçimimiz, ilgi alanlarımız, gücümüz değişiyor.

Briggs, bir mütercim olarak kendi mesleğine dair incelikleri ve deneyimini paylaştığı Küçük Bir Sanat’ta, konunun hem teknik hem de edebî tarafına ilişkin fikirlerini ortaya koyuyor. Meşakkatli bu işin daima öğrenmeden, ona gerçekten ilgi duymadan ve hakim olmadan yapılamayacağını; çevirmenin çoğunlukla adı bile anılmadan yaşamaya uğraştığını hatırlatıyor.

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

‘Felaket Tellalı’ Değil, Gerçeğin Kendisi

HIZLI YORUM YAP