DOLAR

34,2452$% 0.28

EURO

37,6376% -0.37

GRAM ALTIN

2.921,73%0,22

ÇEYREK ALTIN

4.978,00%0,00

TAM ALTIN

19.847,00%-0,02

ONS

2.653,23%-0,08

BİST100

9.109,34%2,37

İmsak Vakti a 05:34
Bursa KAPALI 27°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,2452

EURO 37,6376

ALTIN 2.921,73

BİST 100 9.109,34

İmsak 05:34

27°

Çıngıraklı

ad826x90

Yılda iki kere sesinden, varlığından haberdar olduğumuz gizemli bir konuğumuz olurdu. Sıcağın ateş topu gibi göklerden aşağıya indiği günlerde taşın içindeki suya gelirdi. Sesi varlığının ispatıydı. Görmek için ne kadar çabalasak da kendisini göstermemeyi başarıyordu. Herhalde susuzluktan, kuraklıktan suyumuza tenezzül ediyordu. Yoksa yüzümüze bakmayacak kadar insandan korkuyordu. Konuğumuz Marê Reş/Kara Yılan’dı. Karayılan ismi kendisini görmediğimiz içindi, tahminen benekliydi, tahminen white mocha rengindeydi, tahminen gri pulluydu. Seçeneklerimiz birden fazlaydı.

Görmediğimiz bize karanlık geliyordu. Tıpkı ilk atalarımızın görmediklerinden ilahlar yaratmaları gibi. Demek can çıkıyordu huy çıkmıyordu. Gelişini de başka bir dost, Bozo haber ederdi. Endişeden olsa gerek öfkeli ve üst üste havlardı. Uzun süren bu gürültülü müsabaka gelişimizle biter, Bozo sessizleşir, konuğun sesiyle merhabalaşırdık. İlk karşılaşmamızda kendisini öldürmek yahut korkutup kaçırmak için epey çabalamıştık. Tıslaması bir meydan okumaydı. Sessiz kalmamıştı onu öldürmek için gelenlere. Ama savaşın bir hile olduğunu da pratiğiyle bize göstermişti, sesi vardı görüntüsü yoktu. Şimdilerde havalarda uçan dronların sesi gibi. Ya da sivil ve pak çocukların başlarına yağdırılan bombalar gibi ses vardı görüntüsü yoktu.

Nasıl bir kabiliyetse sesini işitiyor, kendisini görmüyorduk. Daha sonraki müsabakalarda sesini duyduğumuz Marê Reş’i artık görmek istiyorduk. Kaşını, gözünü, endamını görmekti isteğimiz. Göstermedi kendini. Direndi ve bir ilah gibi kaldı aklımda. Vakti ve bitişi tayin eden oydu. Bize karşı verdiği görünmeme direnişini zaferle taçlandırmıştı. Gelişinin amacı vardır, hepi topu bir avuç su içindi ne zarar ne de ziyanı oldu. Minneti dağ başınaydı, tabiatın sunduğuyla yetinerek verdiği savaşı başarıya ulaştırmış ve varlığını devam ettirmişti. Yeraltında saklanarak dinleri ve lisanları korumuş rahiplerin çilekeş sabrı üstün gelmişti. Bugün farklı alanlarda yeraltında milyonlarca insan yaşam uğraşı veriyor. Tüneller, metrolar, sığınaklar beşerlerle dolu. Tabi yeni nizamın inşası için kurbanlar gerek. Zayıf düşmüş, hırpalanmış kurbanlar gerekiyor.

Ülkede ne kadar kötülük, olumsuzluk varsa, dört bir taraftan kuşatılmış öteki ve öteki bile kabul edilmeyen; sesi duyulan ama varlığı inkâr edilen Kürtlerin üzerine rahatlıkla yıkılabiliyor. Bu kibirli alışkanlık bize bir kez daha gösterdiği can çıkıyor ama huy çıkmıyor. Günahkâr lazım bu topluma. İlk atılan taştan toplu atılan taşlara vardık. Birkaç hafta önce 15 yaşında mülteci bir çocuk Sarıyer parkında arkadaşlarıyla oynarken maskeli kişiler tarafından hayattan koparıldı. Ailesiyle sessizce, birçok zaman korku içinde yaşadıklarını kim inkâr edebilir? Bazı hisler her yerde birebirdir. Tehdit altında yaşayan mülteci çocuk, savaştan canını kurtarmış çocuk, dünya başkenti güzel İstanbul’da öldürülüyor. Suriyeli ABDullatîf Davvara ve kacı ırkçı, gerici, yobaz toplumlar için sadece bir kurban ve günahkârdı. Bazen bu günahkâr tabiatın ta kendisi oluyor, acımazsızca tahrip edilip birilerinin karnını değil gözünü doyurmak için verilen kurbanlar. Ülkemizde kirlenmeyen/kirletmedikleri su kaldı mı sanki ya delinmeyen dağ, talan edilmeyen orman. Neyse ki tabiatımızda inatçı olduğundan köklerinden aldığı muazzam güçle bu canı çıkan ama huyu çıkmayanlara karşın direniyor. Zafer gözü doymayanların değil karnı doyanların olacak!

Mamoste Rıfat Roni tutuklandı. Kültür ve dil işçileri, öğretmenler adliye koridorlarında, soğuk ve kirli nezarethanelerde günlerce neden bekletildi? Çöküyor, hızlı ve öfkeli biçimde çöküyor. Tıpkı sesini duyduğu ama göremediği Karayılana havlayan Bozo gibi huzursuz. Mamoste Roni’nin her mevsim sözlerinden tomurcuklar patlıyor. Mamoste Roni’nin sözleri sizleri korkutmasın. Sözlerin gücüne inanın, düzgünleştirici gücüne, anlamayı sağlar, korkmanız için hiçbir münasebetiniz olmaması gerek. Lakin yaratmak istedikleri korku imparatorluğu için korkutmaktan daha iyi gereç olmadığını ara ara pişirilen gündemlerden anlıyoruz. Epey şair ve retorik ustaları boşuna mı döktürdü tabletlere, parşömenlere harfleri. Mamoste Roni şahsında dil işçilerini, öğretmenlerimizi ne unutacağız ne de unutturacağız.

Gidip duvara anlatsam sözlerimin ve kültürümün yaşadıklarını duvar küser, tahminen olduğu gibi tuzla buz olur. Lisanın ayaklar altına alınması ve gözden düşürülmesi için çok fazla metot, uygulayıcı pratikler gerçekleştirdiler. Hayatın her alanında nasıl gözden düşürebiliriz, diye filmler yapıldı, tiyatrolar sahnelendi, kitaplar yazıldı. Güney Afrika’da Zulu ve Xhosa lisanlarının beyazlar tarafından imlenişi ve daha sonra o dili konuşanlar arasında da varlığını gösterdiği: sefalet, cahalet, fakirlik, çaresizlik, eziklik olarak görülüyordu. Beyaz adam türlü türlü oyunlarla bu iki kadim dili tabir yerindeyse her yerden silmişti. Başarılı olmuştu beyaz adam. O dili konuşan, o toprakların gerçek sahibi olan yerli halk kendi lisanından yüz çevirmişti. İyi hatırımdadır; bir dönem Kürtçe konuşmak adeta utanç verici bir şey haline getirilmişti. İnsanlar lisanlarını sokakta rahat konuşamıyordu. Lisanımız meskenlerin içine hapsedilmişti.

Güney Afrika’da uygulanan dil siyaseti meyvelerini vermişti lakin Kürtçe kefeni yırtmıştı. Ülkede yaşayan kaç dil bıraktılar? General Faşist Franko İspanya iç savaşından sonra İspanyolca dışında tüm lisanları yasakladı. Yıllarca bu faşizan uygulama devam ettirildi. Periyodun muharrirleri, çizerleri bu yasak karşısında çoğunluk sessizdi, ses çıkaranlar da ya mezarda ya da zindanlarda çürütülmekteydi. İran’da Zara Mohammedi’yi tutuklayanların Franko’dan aşağı kalır yanı var mı? Yok. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yasak olan Kürtçe’ye, 12 Eylül darbesiyle artan saldırlar, ortadan kaldırma teşebbüsleri direnişle akamete uğratılmış ve bugünlere Mamoste Roni’leri getirmiştir. Mohammedi’ler Roni’ler direnirken karşı cephe ya da yakın cephe dediğimiz, üç-beş yüzeysel noktada buluştuğumuz aydınlar, muharrirler, fikirli dergi etraflarıyla denk gelişlerimizden biri de Cumartesi Anneleri’dir.

Her hafta olmasa da fırsat buldukça, aşağı yukarı iki haftada bir Cumartesileri Galatasaray Meydanına giderim. Evlatlarını, kardeşlerini, yakınlarını ve yoldaşlarını arayanlarla dayanışırız. Ne diyordu Arjantinli Anneler: Kaybedilmiş bir mücadele yoktur, vazgeçilmiş bir mücadele vardır, diyorlardı. Şiirlerde azgın bir insan hakları savunucusu, herkese gözyaşı dökecek kadar hisli, barış isteyecek kadar hümanist, özgürlük için şiirlerini ateşe verecek kadar da gözü kara olan bir şair elime bir gazete tutuşturdu. Özel sayıydı. Cumartesi Anneleri’nin 1000. Haftasına özel çıkarılmıştı. Sayı tamamen anneler ve onların mücadelesini konu alan şiirlerle doldurulmuştu. Gazetenin editör yazısında şöyle diyordu: Onlar aşkın ve barışın geleceği için gece gündüz bir “yeryüzü çiçeği” büyüttüler. Latin Amerika’dan, Anadolu’ya, Anadolu’dan Ortadoğu topraklarına kök salmış… Şairimiz tüm dünyayı dolaşmış, kaç kez kaç yerden geçmiş, aşağı yukarı sallanıp durmuş. İsim üstüne isim saymış. Hepsini aşkla muhabbetle anmış, lirizmin doruklarında dolaşmış. Demokrat, özgürlükçü, hak savunucusu, sosyalist, doğa ve hayvan dostu. Tam geldi geliyor, diyorsun bir bakmışsın son çıkıştan başka bir kıtaya direksiyon kırmış. Gelin görün ki her hafta meydanlardan seslerini duyuran Kürt Anneleri’nin ülkesini pas geçmiş. Karşımızda çıngıraklı bir zihniyet var, sistemin hizası dışına çıkamayanlar bize özgürlük mücadelesinde olsa olsa köstek olur. Yolu uzatır, tartışarak yorar, meşgul eder, oyalar… Kürdistan artık “pas geçilecek” günleri geride bıraktı bay şair…

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Adana’da Isıf’24 Uluslararası Buluş Fuarı Ödülleri Sahiplerini Buldu

HIZLI YORUM YAP