DOLAR

34,2078$% -0.01

EURO

37,8425% 0.16

GRAM ALTIN

2.915,70%-0,46

ÇEYREK ALTIN

4.979,00%0,26

TAM ALTIN

19.856,00%0,26

ONS

2.651,11%-0,45

BİST100

9.012,87%-3,62

İmsak Vakti a 02:00
Bursa AÇIK 18°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,2078

EURO 37,8425

ALTIN 2.915,70

BİST 100 9.012,87

İmsak 02:00

18°

Çocuklar Neden Vakti Yetişkinlerden Yavaş Algılıyor?

ad826x90

Çocukların zaman algısı üzerine yapılan araştırma sayısı nispeten az. Vakti onlar gibi algılamayı öğrenmekse, bizi daha mutlu bir insan yapabilir.

Bizim evde vaktin ne kadar hızlı ya da yavaş geçtiğine ilişkin tartışmalar sıklıkla yapılır.

Oğlum, “Zaman en yavaş otomobilde geçiyor!” diyor.

Kızım, “Asla!” diye yanıtlıyor.

“Zamanı yavaş geçiremeyecek kadar çok meşgulüm ama tahminen hafta sonları kanepede film izlerken yavaş geçiyordur” diyor.

İkisi de Noel’in ve doğum günlerinin sonraki günü, bir sonraki kutlamaya kadar 365 gün beklemeleri gerektiğini anladıklarında, bugünün “yavaş” ve kasvetli geçtiği konusunda hemfikirler.

Onların yaşlarında yıllar hiç geçmiyormuş gibi geliyor.

Bu hissi iyi hatırlıyorum. Sulu oyunlarla, yeni biçilmiş çimlerde hoplayarak geçen yaz tatillerinde, zaman gerçekten yavaş akıyormuş gibi hissettiriyordu.

Farklı zaman algısı

Kuzey İrlanda’daki Belfast Kraliçe Üniversitesi’nde bilişsel gelişim üzerine çalışan Psikoloji Profesörü Teresa McCormack, çocukların ve vaktin çok az çalışılmış bir konu olduğunu düşünüyor.

McCormack, “Çocukların geçmiş ve gelecek arasında ne zaman bir ayrım yapabildikleri gibi soruların karşılıklarını hala gerçekten bilmiyor olmamız garip, çünkü yetişkinler olarak hayatlarımız hakkındaki düşünme biçimimizi bu ayrım yapılandırıyor gibi görünüyor” diyor.

Profesör McCormack. çocukların doğrusal zaman hissini ne zaman kavradıklarına dair net bir bilgi olmasa da, gelişimin nispeten erken devirlerinden itibaren çocukların yemek ve uyku saatleri gibi rutinlere hassas olduklarının bilindiğini söylüyor.

Fakat bunun, yetişkinlerdeki doğrusal zaman hissiyle aynı şey olmadığını vurguluyor.

Çocukların bilakis yetişkinler, klasik saat ve takvim sistemi hakkındaki bilgileri sayesinde, bir olayın gerçekleştiği vakitten bağımsız olarak, belli bir an hakkında düşünme kapasitesine sahipler. Bunda sözcüklerin anlamlandırılabilmesi de rol oynar.

McCormack, “Çocukların, önce, sonra, yarın ve dün gibi tabirleri kullanarak zamansal dili gerçekten tamamen ehil bir şekilde kullanabilmeleri vakit alır” diyor.

McCormack, vaktin akışına ilişkin anlayışımızın, zaman hassas yargılarda bulunmamız istendiğinde temellendiğini ekliyor: “Bu soruyu olaylar yaşanırken mi yoksa geriye dönük olarak mı soruyorsunuz?”

Birçok kişi için geçerli olabilecek bir örnek veriyor. “Çocuğumun doğduğu andan evden ayrıldığı ana kadar geçen zaman, göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş gibi gelir. Ancak çocuğunuzu yetiştirirken, tek bir gün bile sonsuzluk kadar uzun görünür.”

Araştırmalar, bir zaman diliminin geçiş süresi ve hızının insanlarda birbirlerinden ayrı bir şekilde geliştiğini ortaya koyuyor.

Örneğin, altı yaşın altındaki küçük çocuklar bir dersin sınıfta ne kadar hızlı geçtiğini kavrayabiliyor gibi görünüyor, ancak yargıları gerçek mühletten çok duygusal durumlarıyla irtibatlı oluyor.

Çocukların hız ve süre arasındaki ilişkiyi anladıkları daha sonraki bir evrede bu iki öge birleştirilebiliyor.

Bir de hafıza meselesi var.

Birçok araştırma, vaktin akışına ilişkin tecrübemizin beynimizin anıları nasıl depoladığına ve tecrübeleri nasıl algıladığına odaklanıyor. Bu, Budapeşte’deki Eötvös Loránd Üniversitesi’nde psikoloji doçenti olan Zoltán Nádasdy’yi uzun vakittir büyüleyen bir konu.

Nádasdy, 1987’de Budapeşte Üniversitesi’nde lisans öğrencisiyken, diğer öğrencileri, çocuklar ve yetişkinler arasındaki zaman algısı üzerine bir saha çalışması yapmaya ikna etti. Örneğin, bir kaza olduğunda vaktin neden uzuyormuş gibi göründüğünü anlamak istiyordu. Deney kolaydı. Çocuk ve yetişkin kümelerine, her ikisi de bir dakika uzunluğunda iki video gösterdiler ve hangi görüntünün en uzun, hangisinin en kısa hissettirdiğini sordular.

30 yıl sonra, Nádasdy ve ekibi deneyi tekrarlamaya karar verdi. Üç farklı yaş grubuna, biri polis ve hırsızları gösteren aksiyon dolu bir video ve oburu de ırmakta kürek çeken insanları gösteren bir video izlettirdiler ve ardından el hareketleriyle süreyi tahmin etmeleri istendi. Sonuç birebirdi. 4 ile 5 yaşındakiler aksiyon dolu görüntüyü daha uzun, sıkıcı olanı ise daha kısa buldu. Yetişkinlerin birden fazla için durum tam zıddıydı.

Katılımcıların vakti düz bir çizgide akıyor gibi algılayıp algılamadıklarını anlamak için el hareketlerini kullandılar; üç farklı yaş grubu da vakti bu şekilde algıladı.

Nádasdy deneyin, vakti tahmin etmek için bir duyusal organın yokluğunda, insanların başka yaklaşımlar kullandığını gösterdiğini söylüyor.

“Zamana ilişkin duyusal tecrübemiz hiçbir zaman aracısız oluşmaz, bu da zamanla alakalı olduğunu düşündüğümüz bir şeyi ana dahil etmemiz gerektiği anlamına gelir” diyor:

“Psikolojide buna sezgisel yol denir. Peki, çocuklar nereye kadar sezebilir? Bunun hakkında ne kadar konuşabilirler?”

Bu gösterge, çocuklar okula başladıklarında, eşzamanlılık ve mutlak zaman kavramlarını öğrenmeye başladıkları için değişme eğilimi gösterir.

“Bize zaman hissini vermez, ancak bu sezgisel metotları başka bir şeyle değiştirir. Okula gittiğinizde bir programınız vardır. Gününüz tamamen kontrol altındadır.”

McCormack, çocuklar için zaman kavramı söz konusu olduğunda iki faktörün daha devreye girdiğini söylüyor:

“Birincisi, kendilerini kontrol etme marifetlerinin yetişkinlerle aynı olmaması.

“Daha sabırsız olabilirler ve beklemek onlar için daha zor olabilir. Bu, dikkat müddetleriyle de ilgili olabilir. Bir zaman diliminin akışına ne kadar çok dikkat ederseniz, sizin için o kadar yavaş geçiyor gibi görünür.”

Duygu durumu faktörü

Fransa’daki Clermont Auvergne Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Sylvie Droit-Volet ve İngiltere’deki Keele Üniversitesi’nde emekli psikoloji profesörü olan John Wearden’ın araştırması, aynı şeyin yetişkinlerde de geçerli olduğunu buldu. Bir kişinin günlük ömründe vaktin geçişine dair tecrübesinin, yaşa göre değil duygusal durumuna göre değiştiğini keşfettiler.

Basitçe söylemek gerekirse, memnunsanız, zaman daha hızlı geçer. Üzgünseniz, zaman yavaşlar.

Bunun önemli bir örneği, daha fazla stres, yapılacak şeylerin azlığı ve yaşlı olmakla alakalı olarak vaktin yavaş geçtiği Covid-19 karantinaları sırasında görüldü.Bu etkiyi bir film izleyerek de yaratmak mümkün – korku sinemaları izlemek ya da iğrendiğimiz manzaralara bakmak, vakti uzamış gibi hissettirebilir.

Başka araştırmalar, yoğun saatlerde kalabalık bir trende yolculuk yapmak gibi güzel olmayan tecrübelerin de, daha konforlu bir seyahatten daha uzun hissettirdiğini gösterdi.

Ayrıca, ABD’nin North Carolina eyaletine bağlı Durham ilçesindeki Duke Üniversitesi’nde makine mühendisliği profesörü olan Adrian Bejan’a göre, yaşlandıkça ortaya çıkan bazı fizikî sorunlar da zaman yargımızı az da olsa etkileyebilir.

Bejan 1996’da geliştirdiği ‘Yapısal Gelişim Teorisi’ni temel alarak zaman algımızı açıklamaya çalıştı.

Bejan, “Beynimize en çok, retinadan beyne olmak üzere, görme yoluyla bilgi girişi gerçekleşiyor” diyor:

“Beyin, optik sinir yoluyla, bir sinemanın kareleri gibi anlık görüntüleri alır. Beyin bebeklikte gelişir ve bu görüntüleri almaya alışır. Yetişkinlikte vücut çok daha büyüktür. Retina ile beyin arasındaki aralık iki katına çıkmıştır, iletim yolları daha karmaşık hale gelmiştir. Ve yaşla birlikte, bozulma yaşanır.”

Bu nedenle, duyusal organlarımızın uyaranlarından yaşla birlikte daha az ‘zihinsel görüntü’ aldığımızı söylüyor. Yani, yetişkin olduğumuzda çocukluğumuza kıyasla bir saatlik zaman diliminde daha az zihinsel görüntü aldığımız için bu, zihnimizde vaktin sıkıştırıldığı hissini yaratır.

Zaman algısını neler etkileyebilir?

Yaşa bağlı nörodejeneratif değişiklikler üzerine yapılan çalışmalar, optik sinir gerilemesi ile bilginin işlenme suratındaki yavaşlama ve çalışma belleğinin kapasitesi arasında bir ilişki olabileceğini öne sürüyor. Ancak bunu tam olarak anlamak için daha fazla çalışma yapılması gerekiyor.

Baktığınız şey de zaman algısında rol oynayabilir.

Zaman algısı, gözlemlenen şeyin özelliklerinden etkilenebilir – sahnenin boyutu, akılda kalma kolaylığı ve ne kadar dağınık olduğu. ABD’nin Virginia eyaletindeki Fairfax kentindeki George Mason Üniversitesi’nden psikologların yakın zamanda yaptığı bir araştırma, ilk iki faktörün vakti uzattığını, sahnenin dağınık ve kalabalık olmasının ise süreyi kısalttığını buldu.

Kalplerimiz de beynimize vaktin akışını nasıl algıladığıyla ilgili içsel bir sinyal gönderir; bir olayın ne kadar sürdüğüne dair algımız kalp atışlarımızın ritmine göre değişir.

Bu gerçekten zaman algımızda önemli bir rol oynuyorsa, kalp atış suratımızın yaşla birlikte azalma eğiliminde olması tahminen de tesadüf değildir. Kalp atış süratimiz doğumumuzdan sonraki aylarda zirveye ulaşır, yaşlandıkça yavaşlar.

Yaşlandıkça çoğumuza başka bir şey daha olur; daha fazla rutin devreye girer. Araştırmalar, bir kişi ne kadar fazla zaman baskısı altında, can sıkıntısı ve rutinle yaşıyorsa ve ne kadar anda kalmak yerine geleceğe odaklanıyorsa, vakti o kadar hızlı deneyimlediğini buldu.

Şu anda yaptığınız şey, yaşınız ne olursa olsun, zaman algınız açısından şaşırtan olmayan bir şekilde çok önemli. Zihinsel yükümüz arttıkça, örneğin, bir iş iddiamızdan daha uzun sürüyorsa, vakti daha kısa algılama eğiliminde oluruz.

Eğlence dolu iki haftalık bir yaz kampını ele alalım; okul yılınızın tamamından daha fazla akılda kalabilir. Nádasdy, bu yaz kampı anılarının, kısa devirde çokça macera yaşandığı için beyin dokusunun çok daha büyük bir kısmını kaplamasının olası olduğunu söylüyor.

McCormack, “İnsanların belirli bir zaman diliminde gerçekten olanlara dair yargılarının, hatırladıkları yeni şeylerin ölçüsüyle kısmen bağlantılı olabileceğini” söylüyor:

“Örneğin, ileri yaşta bir yetişkinseniz, son 10 yılda hayatında çok fazla büyük değişim olmamış olabilir.”

Ancak olduğunda, bunlar yaz kampı kadar hafızanızda kalacaktır.

Bunun ışığında, yetişkinlerin çocukluk günlerindeki gibi vakti yavaşlatması mümkün mü? Bazı araştırmalar, fizikî antrenmanın zaman algımızı yavaşlatmaya yardımcı olabileceğini öne sürüyor, yani sadece daha aktif olmak işe yarayabilir (Ancak fizikî yorgunluk zaman algımızı kısaltabileceğinden kendimizi fazla zorlamak ters etki yaratabilir).

Bejan’ın daha az efor gerektiren başka fikirleri var.

“Biraz daha yavaşlayın, rutinden uzaklaşmak için kendinizi yeni şeyler yapmaya zorlayın” diyor:

“Kendinize sürprizler ayarlayın. Sıradışı şeyler yapın. İyi bir şaka mı duydunuz? Bana anlatın! Yeni bir fikriniz mi var? Bir şey yapın. Bir şey söyleyin.”

 

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Dünya’nın Geçici Müddetliğine “Bir Tane Daha Ay’ı Olacak”

HIZLI YORUM YAP