Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Aynı Siyasetçiler, İsrail Bir Soykırım Yaparken Hiç de Boykot Havasında Değillerdi, Böyle Sorumsuz Bir Siyaset Anlayışı Olmaz

Yılmaz, HaberTürk TV canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Cari açığın tarihi düşük düzeylerde olduğunu ifade eden Yılmaz, bütçe açığının deprem harcamalarına rağmen yüzde 5’ler civarında ve kontrol altında olduğunu söyledi.

Yılmaz, Merkez Bankasının rezervlerinin de epey yeterli düzeylerde olduğunu vurgulayarak, önemli anlamda bir rezerv birikimi sağlandığını belirtti.

Dünyadaki ve bölgedeki kaidelere rağmen geçen yıl yüzde 3,2 büyüme kaydedildiğini ve bu büyümenin devam ettiğini dile getiren Yılmaz, “İstihdamımız artıyor, işsizliğimiz tek haneli sayılarda. Enflasyon oranımız da yüzde 75’lerden yüzde 39’lara kadar, geçen yılın ortalarından bugüne bir düşüş eğilimi var. Bankacılık sistemimiz sağlam. Bankalarımızın sermaye yeterlilik oranları sağlam. Dolayısıyla temellerimiz güçlü ve sağlam.” diye konuştu.

Yılmaz, İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik soruşturmanın ekonomiye yansımalarına ilişkin soru üzerine, “Tabii ki etkilendik. Borsa düştü. Kurda Merkez Bankamızın ve diğer kurumlarımızın eforlarıyla nispeten ilk gün biraz bir hareketlilik oldu ama dün, bugün baktığımızda hayli istikrarlı yine belli bir seyre gelmiş durumda.” değerlendirmesini yaptı.

Faiz oranlarında ve risk algılarında bir ölçü etkilenmelerin de olduğunu belirten Yılmaz, “Bunun üzerinden tahminen bütçeye bir ölçü, yani bu dönem borçlandıysanız onun faiz yükü bir ölçü bütçe tesirinden bahsedebilirsiniz. Bunları abartmayalım bence. Bunlar üç günlük, beş günlük, bir aylık neyse etkiler sonuç itibarıyla.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ekonomik programa çok açık ve net bir desteği bulunduğunu vurgulayan Yılmaz, programın ardında siyasi iradenin ve toplumsal bir sahiplenmenin olduğunu, dolayısıyla bu tesirlerin dönemsel, kısa vadeli ve sınırlı etkiler olarak kalacağını değerlendirdi.

Yılmaz, 25 milyar dolarlık bir rezerv kaybından bahsedildiği iddialarına ilişkin, şunları söyledi:

“Rezervlerde belli bir kayıp oldu. Merkez Bankamız da gerekli bazı proaktif olarak birtakım aksiyonlar aldı. Sermaye Piyasası Heyetimiz ve diğer ilgili kuruluşlarımız da. Çok da doğru yaptılar. Burada piyasadaki geçici dalgalanmaları engellemeye dönük, istikrarı muhafazaya dönük belli kurumlarımız belli adımlar attılar. Bunlarda bir tanesi de faiz aralığının genişletilmesiydi. Bunlar geçici. 3 gün-5 gün diyelim. Sıcak hadiseyi, etkilerini kontrol altına almak için yapılan, atılan adımlardı. Böyle uzun vadeli sürdürülen ve etki doğuran hadiseler değil. Bu devrin natürel ki belli oranda etkisi olacaktır ama bunu 3 gün yaşanan bir şeyin maliyetini bir yıllık olarak hesaplamak doğru bir şey değil. Çok abartılı bir etki beklemiyorum.”

“Ekonomi hepimizin ekonomisi”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bazı firmalara yönelik boykot çağrısı yaptığının hatırlatılması üzerine Yılmaz, şunları kaydetti:

“Aynı siyasetçiler, İsrail bir soykırım yaparken hiç de boykot havasında değillerdi. Üstelik yabancı birtakım şirketlere karşı. Ama kendi şirketlerimize, milli yerli şirketlerimize bir boykot çağrısı yapılmasını da ben çok tehlikeli ve zararlı bir telaffuz olarak görüyorum. Bir devrin yeşil sermaye tartışmalarını da anımsatan bir yaklaşım. Yani sermayeyi ideolojik olarak kendince bölerek, bir grup sermayeyi düşmanlaştırma. Bu Türkiye’ye bir iyilik değil. Türkiye’nin gelişmesine, kalkınmasına destek verecek bir yaklaşım değil.

Bu sorumsuz bir siyaset gerçekten. O şirketlere verdiğiniz zarar, orada çalışan insanlara da zarar veriyorsunuz. Türkiye’nin üretimine zarar veriyorsunuz. Türkiye’nin milli kaynaklarına zarar veriyorsunuz. ‘Hükümete zarar vereyim de ekonomi batsın. Hükümete zarar vereyim de bu ülke yansın ne olursa olsun’ gibi bir siyasi anlayışı herhalde hiçbirimiz kabul edemeyiz. Böyle bir sorumsuz siyaset anlayışı olmaz hakikaten. Ekonomi hepimizin iktisadı. Bu ülke yansın ne olursa olsun gibi bir siyasi anlayışı herhalde hiçbirimiz kabul edemeyiz. Böyle sorumsuz bir siyaset anlayışı olmaz.”

Terör örgütü PKK’ya yönelik silah bırakma çağrısı ile ilgili sürecin olumlu ilerlediğini söyleyen Yılmaz, “Birileri bu işlere müdahale etmeden kendi ortamızda, kendi içimizde bu süreçleri başarılı bir şekilde yürütmemiz hepimiz için en doğrusu.” dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın “Öcalan’ın kongreye katılabileceği bir sistem oluşturulmalı” ifadeleri ile ilgili değerlendirmesi sorulan Yılmaz, şunları kaydetti:

“Devletin yetkili kurumları var. Bir mesaj iletilmesi gerekiyorsa devletin yetkili kurumları bu mevzularda esasen gereğini yaparlar. Bu süreci zati belli kurumsal bir yapı içinde, devlet kendi titizliği içinde sürdürüyor ama DEM Parti’nin siyasi bir parti olarak yapması gereken, işte nasıl Sayın Bahçeli bakın ‘Bir an önce yapın’ diyor bu kongreyi, ‘Bir an önce toplayın ve karar alın’ diyor. Bu, bu çok değerli bir şey ama aynı şeyi DEM Parti’den duymuyoruz mesela. Niye DEM Parti bunu söylemiyor? Bir kere bence diğerlerine görev ve sorumluluk yüklemek yerine önce dönüp kendilerine bir bakmaları lazım. ‘Biz ne yapıyoruz’ demeleri lazım. Bu süreçte olumlu bir katkıda bulunmak istiyorlarsa yapmaları gereken, terör örgütüne çağrı yapıp bir an önce kongrenizi toplayın ve bu kararı alın demeleridir. Önce üzerlerine düşeni yapsınlar.”

Cevdet Yılmaz, DEM Parti heyetinin tekrar bir talepleri olduğu ve İmralı ziyaretine izin verilmediği iddialarına dair, “Benim bilgimde olan bir ziyaret yok. DEM Parti zati ziyaretini yaptı biliyorsunuz. Görüşmeler yaptılar, gerekli mesajları istişare ettiler, tekrar götürdüler ve en son bir mesaj geldi oradan. Şimdi artık aynı şeyi defalarca konuşmanın bir anlamı yok takdir edersiniz ki. Terör örgütünü kuran kişi terör örgütüne, ‘Kongrenizi toplayın ve feshedin’ dedi. Önce bunu görmemiz lazım.” diye konuştu.