37,9692$% -0.05
41,0382€% -0.31
3.805,33%1,00
6.269,00%2,66
25.001,00%2,66
3.119,38%1,12
9.659,48%0,49
DOLAR 37,9692
EURO 41,0382
ALTIN 3.805,33
BİST 100 9.659,48
İmsak 02:00
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Türkiye halkları bu ülkeyi yöneten insanları dengeli davranmaya, önemli davranmaya davet ediyor. Bu sorunun tahliline ciddiyetle yaklaşmaya davet ediyor. Türkiye halkları tüm tarafları ezberlerini bozmaya davet ediyor. Türkiye halkları yıllardır kanayan bu yaranın artık ertelenmeden ötelenmeden çözülmesini istiyor ve buna hazır. Demokratik bir değişim ve dönüşüme hazır, halklar. Öte yandan buna karşı sırf antidemokratik uygulamalarla cevap veren bir iktidar gerçeği çıkıyor ortaya” dedi.
DEM Parti Merkez Yürütme Kurulu, kayyım atamaları başta olmak üzere son devirdeki gelişmeleri pahalandırmak üzere Eş Genel Liderler Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan başkanlığında toplandı.
Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan DEM Parti Genel Merkez binasında toplantıya ilişkin basın açıklaması yaptı.
Van Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanmasına tepki gösteren Doğan, “Bu iradeye sahip çıkmak için, demokratik şekilde direnen ama buna rağmen saldırı ile karşı karşıya kalan herkesi özel olarak selamlıyoruz çünkü olağan olmayan şartlarda yapılan bir seçim sonucunda 14’te 14 yaptılar. Sonra Van’ı ele geçirmeye çalıştılar. Van ise kazanılmış olan bir yeri tekrar kazandı. Van halkının bütün kazanımlarını, oyunu, tercihini yok saydılar ve belli rant odaklarına peşkeş çektiler” dedi.
Ayşegül Doğan şunları kaydetti:
“2016’dan bu yana kazanamadıklarını farklı bir şekilde ele geçirmeye çalışıyorlar. Güya bu şehirler Türkiye’nin bir parçası değilmiş gibi birtakım görüntüler çıkıyor. Rahatsızlığı defalarca dile getirdiğimiz gibi yaptığımız diplomatik tahliller de cevapsız kalıyor. Bugün darbecilikle anılmak bu iktidarın yapmaması gereken bir şeydir. kayyım uygulamasına sadece Kürt coğrafyasına mahsus bir problem gibi yaklaşmamalı tüm demokrasi güçleri.
Bu çağrıyı yıllar önce de yaptık, bugün yine bu çağrıyı yapıyoruz. kayyım rejimine karşı mücadelede yan yana geliş, uzun soluklu bir mücadele olmalı. Bu seçimler ya da atanan kayyımlar apaçık darbedir, sıradanlaştırılamaz. Bu darbeler neredeyse kanıksanır hale geldi. Bununla mücadele etmeliyiz. Halkın seçtiğinin yerine devletin bir temsilcisinin getirilmesi kabul edilemez. Bu bir varlık sıkıntısıdır ayrıca.
“15 Şubat tarihinde kayyım atayarak nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz?”
Buradan açıkça ilan ediyoruz, hiçbir zaman da gizlemedik. Savcılık güya gizli bir örgütlenme yapısı varmış gibi güya bunu keşfetmiş gibi utançla değil hukuk adına ibretlik bir metinle soruşturma yapıyor. Bir de illiyet bağı kurmaya çalışıyor. Nedir suç sayılmak istenen? Verilen mesaj da çok açık. Neymiş efendim ‘Kürtler siyasi denge ya da siyasi öge olabilirlermiş. Kent uzlaşısı formülasyonu da bunun için bulunmuş.
Ayrıca örgüt de bu konuda açıklama yapmış’mış. Kurulan illiyete bakar mısınız? Hukukla bir ilgisi var mı? Ortada bir delil var mı? Yok. Ama ne var? Siyasi bir kanaat var, siyasi bir yorum var. Peki bu siyasi kanaat ve yorumla iş yapan kim? Güya hukukçu. Bu ırkçılık değil de nedir? Başka bir tezahürü olabilir mi bu kadar apaçık yapılan ırkçılık ve ırkçılık teşebbüsünün. ‘Kürtler kazanmasın, seçilmesin, konuşmasın hiçbir masada olmasın, ne demek Kürt’ün idarede karar ve söz sahibi olabilmesi?’ Bu bunun mesajı, bu kadar açık.
Demokratik siyaset yapmak isteyen insanlara böyle bir alan yok denilmek isteniyor. ‘Peki biz napalım?’ diye soruyorlar. Bu ülkenin Kürtleri, farklı düşünen insanları, devrimcileri, demokratları niçin siyaset yapamasın? Niçin seçemesin, niçin eşit yurttaşlık hakkı yok sayılsın. Ve siz kim olarak hangi yetkiyle neye dayanarak böyle bir şey yapıyorsunuz? Bir de Van’a kayyım operasyonunun yapıldığı günün sembolik anlamı tartışılıyor. 15 Şubat tarihinde kayyım atayarak nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz? Bunu açıklaması gerekenler bu ülkeyi yönetenlerdir.
“Eğer bir demokratik siyaset hazırlığı varsa, demokratik siyaset alanı neden bu kadar çok kuşatılıyor?”
44 merkezde DEM Partlilerle, barolarla, derneklerle, siyasi partilerle, STK’larla görüştük. Ülkenin dört bir yanında öğrenciler, işçiler, işsizler giderek artan bu ekonomik yoksulluk ortamında en başa koydukları şey ekmek çabasıysa eşit şekilde ifade edilen de adaletten, demokrasiden, barıştan mahrumluk.
Bu yoksunlukları yaşamak zorunda değil bu ülke. İnsanlar bunu değiştirmek istiyorlar ve bunun için de mücadele ediyorlar. Bakın ‘devlet, iktidar son gelişmelerle ilgili bunu bir sürece evriltecek bir kararlılığa sahip midir’ diye soruluyor. Bu soru Tekirdağ’dan Şırnak’a kadar sorulan soru. Aynı lakin farklı kısımlar tarafından soruluyor. Farklı lisanlarda soruluyor. Ama insanlar aynı tasaları taşıyorlar. Kararlılık görmek istiyorlar.
Niyetin ne olduğunu, sahicilik görmek istiyorlar. Yaşadıkları güvensizliğin telafi edilmesini istiyorlar. Yine ‘süreci hukuki ve siyasi tabana çekecek bir hazırlık var mı?’ diye soruyorlar. Sayın Öcalan’ın aylar önce gönderdiği bir bildiriydi. Daha sonra bunun çeşitli hallerde genişletilmiş hâline ilişkin mesajlar da geldi. Eğer bir demokratik siyaset hazırlığı varsa, demokratik siyaset alanı neden bu kadar çok kuşatılıyor? ‘Operasyonlarla, yargı kumpaslarıyla ve kendinden olmayan herkese yargı eliyle bir tehdit, bir şantaj yaparak nasıl olacak’ diye bize soruluyor.
“Türkiye halkları tüm tarafları ezberlerini bozmaya davet ediyor”
Yine tecrit soruluyor. Evet DEM Parti İmralı Heyeti’nin yaptığı görüşmeler var ama sonuçta bir iletişimsizlik süreci sürüyor. Çeşitli farklı kısımlar Sayın Öcalan ile görüşmek istiyor ama bu sağlanmıyor.
Bunun ne zaman sağlanacağı da en başta sorulan sorulardan biri. ‘Özgür çalışma şartları oluşturulmadan Sayın Öcalan bu tartışmalara nasıl bir katkı yapabilir’ diye soranlara ilgili bakanlıkların, yetkililerin cevap vermesi gerekiyor. Bu tartışma ülkede değilmiş gibi, güya bu ülkenin bakanlarını, yetkililerini ya da yöneticilerini ilgilendirmeyen bir tartışmaymış gibi davranmak ve bunu sürdürmek imkânsız.
Türkiye halkları bu ülkeyi yöneten insanları dengeli davranmaya, önemli davranmaya davet ediyor. Bu sıkıntının tahliline ciddiyetle yaklaşmaya davet ediyor. Türkiye halkları tüm tarafları ezberlerini bozmaya davet ediyor. Türkiye halkları yıllardır kanayan bu yaranın artık ertelenmeden ötelenmeden çözülmesini istiyor ve buna hazır. Demokratik bir değişim ve dönüşüme hazır halklar. Öte yandan buna karşı sırf anti demokratik uygulamalarla cevap veren bir iktidar gerçeği çıkıyor ortaya. Bu manzaraya dair, tatminkar bir şekilde cevaba ihtiyacı var insanların.
“Bu fırsatı birlikte değerlendirebiliriz”
Hangi akılla kimler tarafından neden, nasıl kurguladığını biliyor olsak da kelamın tartısını da hesaba katarak konuştuğumuz bilinmeli. Çok ağır sözler söylenebilir, apayrı tespitler de yapılabilir ama bu, soruna ciddiyetle yaklaşmamaktır. Bu probleme bu şekilde yaklaşmayan bir iktidar gerçekliği ile karşı karşıyayız. DEM Parti olarakk epeyce sancılı, yıllara yayılmış sonuçta insan hayatından bahsettiğimiz bir problemin tahlili söz konusu olan. Türkiye’nin demokratikleşmesi söz konusu olan. Türkiye’de birlikte eşitlikçi bir kardeşlik hukuku içinde hayattan bahsediyoruz. Herhangi bir şeyden bahsetmiyoruz. O yüzden sorumlu, dengeli, önemli bir yaklaşıma davet etmek istiyoruz.
Çağrımız her zaman olduğu gibi antidemokratik uygulamalara hız vererek toplumun farklı bölümlerinde oluşan dertleri kaşımak yerine, kutuplaşmayı artırmayı hedeflemek yerine bilinmelidir ki zaman kazarma, çıkarcı yaklaşım ya da oyalama taktikleri gibi düşünülen planlar varsa, eğer böyle hesaplamalar yapılıyorsa bunlar hakikaten beyhude eforlar. Bunlardan vazgeçmek gerekir. Bilakis şunun farkında olmak gerekir, çok değerli bir zaman dilimindeyiz. Türkiye’nin önünde tarihi bir fırsat var. Bu fırsatı birlikte kıymetlendirebiliriz ve bu tarihi fırsatı bu tür hesaplarla heba etmek yerine güç vermek ve başarılı olabilmesi için sorumlu davranmak gerekir. Kent uzlaşısından hiçbir şekilde de vazgeçmeyeceğiz.”
“Öcalan’ın mektubu Kandil, Avrupa ve Kuzeydoğu Suriye’ye ilgili yetkililere ulaştırılmış”
Kuzey Kürdistan bölgesindeki görüşmelere ilişkin de konuşan Doğan, görüşmeler sonrasında Türkiye’ye dönecek heyetin yapılacak tartışmalar sonrasında bir bilgilendirme yapılacağını bildirdi. Doğan, Öcalan’ın mektubunun Kandil’e gidip gitmediği tartışmaları konusunda şunları söyledi:
“Sayın Öcalan’ın mektubu Kandil, Avrupa ve Kuzeydoğu Suriye’ye ilgili yetkililere ulaştırılmış. Bunu esasen açıkladılar kendileri de. Biz de basın üzerinden takip ediyoruz. Bunu biz de teyit etmiş olalım. Buna ilişkin çokça soru aldığımız için teyide ihtiyaç duyduk. Kandil’de KCK’li yetkililere, Kuzey ve Doğu Suriye’de SDG’li yetkililere ve Avrupa’da da işte KCDK-E ve KNK’ye ulaştırılmış bir mektup var. Ayrıca DEM Parti İmralı heyeti dışında, İmralı’da Öcalan’la başka bir temasımızın olmadığını da bilinmesini isteriz. Dolayısıyla heyetimizin transferlerini sizlere epeyce açık ve şeffaf bir şekilde yapıyoruz.”
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
AKP Sözcüsü Çelik: CHP’de Farklı Hiziplerin Yarışını Görüyoruz
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.