DOLAR

34,5784$% 0.28

EURO

36,3028% 0.18

GRAM ALTIN

2.993,26%1,07

ÇEYREK ALTIN

5.086,00%0,37

TAM ALTIN

20.285,00%0,54

ONS

2.695,01%0,88

BİST100

9.367,82%0,00

Öğle Vakti a 12:54
Bursa HAFİF YAĞMUR
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,5784

EURO 36,3028

ALTIN 2.993,26

BİST 100 9.367,82

Öğle 12:54

Dem Partili Akın: Bahçeli’nin Hamlesi İktidarın Atacağı Adımların İşareti

ad826x90

İZMİR – Yasama yılı başında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıralarıyla yaptığı tokalaşma, gündemdeki yerini koruyor. Tokalaşma hareketiyle başlayan tartışmalar “yeni bir çözüm süreci mi başlıyor?” şeklinde merak uyandırırken, siyasette de gündemin ilk sırasını işgal ediyor. Öyle görünüyor ki uzun bir süre daha işgal etmeye de devam edecek.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi (DEM) Partisi İzmir Milletvekili İbrahim Akın, Gazete Duvar’a Bahçeli’nin DEM Partililerle tokalaşmasıyla başlayan süreci değerlendirdi. Bahçeli’nin atılımının yeni bir periyodun işareti olduğunu niteleyen Akın, “Ancak şimdi belirsiz ve tereddüt uyandıran çok şey var. Bizler de bu belirsizliğin aşılması için çaba harcıyoruz. Bir tahlilin gerektiği tarafındaki olgunun kabulü kıymetlidir. Tüm ülke kamuoyu olarak bütün tarafların, tüm siyasal aktörlerin dahil olduğu şeffaf bir sürecin işletilmesini istiyoruz” dedi.

‘AKP-MHP İKTİDARININ ORTAK FİKRİ OLARAK OKUNABİLİR’

İktidar kanadı, Bahçeli üzerinden Kürt sorunu ile ilgili gerisi gerisine atılımlar yapıyor. Tokalaşmayla başlayan ve ‘Çözüm süreci mi başlıyor?’ noktasına kadar varan tartışmalar yapılıyor. Sizce bunlar sadece Bahçeli’nin atakları mi? Bahçeli’nin telaffuzlarını iktidar kanadının adımları olarak yorumlayabilir miyiz?

Uzun müddetten beri AKP ile MHP arasında bir iktidar paylaşımı olduğu herkes tarafından kabul edilen bir gerçek. Dikkat ederseniz iktidar belli bahislerde atacağı adımları önce Bahçeli’nin ağzından kamuoyuna duyuruyor. Bu nedenle Bahçeli’nin bu tür bahislerde söyledikleri aslında AKP-MHP iktidarının ortak fikri olarak okunabilir. Buna karşın iktidar kanadı içindeki kimi kümelerin bazı farklı eğilimleri veya muhalif görüşleri olması da elbette mümkün. Lakin iktidarın atacağı adımları belirleyen şeyin AKP-MHP arasında oluşan konsensüs olduğunu düşünüyoruz. Yani elhasıl Bahçeli’nin atılımları iktidarın atacağı adımların bir işareti.

‘ÇÖZÜM SÜRECİ’ DEMEK İÇİN ELİMİZDE YETERLİ VERİ YOK’

Peki, sahnesinde Bahçeli’nin olduğu bu adımlar bir çözüm sürecinin varlığı için yeterli ve ikna edici işaretler mi?

Aslında ortada adı konmuş, çerçevesi belirlenmiş ve bizim bildiğimiz bir ‘süreç’ şimdilik yok. Bahçeli’nin atakları elbette yeni bir durumun varlığının işareti. Ancak bu yeni durumun çerçevesi, ana çizgileri, nasıl ilerleyeceği konusunda ne somut bilgiler var ne de iktidar kanadından kamuoyuna yönelik ikna edici bir açıklama yapıldı. Mevcut durum eskiye göre farklı olmakla birlikte şimdi ‘çözüm süreci’ demek için elimizde yeterli veri yok. Şunun altını çizmek isterim ki, bu ve benzeri olumlu diyebileceğimiz adımlar elbette sorun üzerinde müzakerelerin yapılmasını, bir diyalog tabanının oluşmasını kolaylaştıracaktır. Ancak atılacak adımların samimi, altı dolu ve çerçevesinin ikna edici olması koşuluyla…

‘AKP-MHP İKTİDARININ ATILIMLARINA KARŞI TEMKİNLİYİZ’

İktidar Kürt sıkıntısında milliyetçi siyasetlerin bayraktarlığını yapan Bahçeli eliyle yıllardır sürdürdüğü bu güvenlikçi siyasetlerinden neden vazgeçme eğilimine girdi? Ulusal ve uluslararası istikrarlar ışığında bu değişimi sizce neye yormalıyız?

Aslında Kürt sorunu, Türkiye’nin sorunu olduğu kadar bu sorunun tahlili Orta Doğu için de kilit değerde. Orta Doğu’da devam eden bir büyük savaş var. Bölgede yıllar boyunca devam eden vekalet savaşları tarafların doğrudan çatışmasına dönüştü. Böyle bir ortamda bölgedeki Kürt varlığı mevcut denklemde önemli bir yere sahip. Eğer Türkiye, bugüne kadar savaşarak yok etmek istediği Kürtleri stratejik bir ortak olarak görmek istiyorsa ve bunun için Kürtlerle olan sorunlarını müzakere ve karşılıklı diyalog yerinde çözmek istiyorsa bunun mevcut istikrarlara etkisi kuşkusuz önemli olacak.

Fakat mevcut iktidarın güven vermeyen onca pratiğini unutmak da mümkün değil. AKP-MHP iktidarının ataklarına karşı temkinle yaklaşıyoruz. Kürt halkı içinde temkinli bir iyimserlik olmakla birlikte, 2015 sürecinin yarattığı travma şimdi çok canlı. Kürt halkı böylesi bir travmaya bir daha asla izin vermeyecektir.

Güvenlikçi yaklaşımla hareket eden devlet, yıllardır sürdürdüğü savaşın sonunda sorunun bu şekilde çözülemeyeceğini artık görmelidir. Çatışmaların ve sürdürülen savaşın Kürtlere de Türklere de yararı yok. Sürecin bu haliyle sürdürülebilmesi artık olanaksız. Aslında bir bakıma süreç kendini dayattı. Siyasete düşen görev kendini dayatan bu süreci ferasetle, soğukkanlılıkla ve içtenlikle ilerletmek.

‘İMRALI’DA YAPILAN GÖRÜŞME YENİ VE ÖNEMLİ BİR GELİŞME’

Tüm bu tartışmaların arasında DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan’ın, İmralı’da Abdullah Öcalan’la görüşmesine de izin verildi. Bu da yeni bir durum…

Evet, 25 yıldır cezaevinde olan Sayın Öcalan üzerinde 4 yıla yaklaşan bir süredir mutlak bir tecrit söz konusuydu. Öte yandan Öcalan’ın Kürt sıkıntısının tahliline ilişkin kilit rolü de inkar edilemez. Ayrıca bu sorunun diyalog tabanında çözülmesi için bu konuyla ilgili herkesin fikrini açıklaması da epey önemli. Tüm bunları yan yana getirdiğimizde Sayın Öcalan’la İmralı’da yapılmış olan görüşme hem yeni bir durum hem de önemli bir gelişme. Ama daha değerlisi bu diyalog kanalının açık tutulmasıdır. Eğer Kürt sıkıntısının tahlilinde müzakere yolunda ilerlenecekse Sayın Öcalan’la kurulacak bir diyalog yerinin sorunun tahliline katkısı önemli olacaktır. Sürecin bu şekilde ilerleyeceğini söylemek için şimdi çok erken. Ancak ihtiyaç olan sistemin bu diyalog tabanı olduğunu söyleyebiliriz.

‘DEMİRTAŞ’LA ÖCALAN BİRBİRİNE RAKİPMİŞ GİBİ GÖSTERİLİYOR’

Peki, Kürt sorunun tahlili için yıllardır ceza evinde olan Abdullah Öcalan’ın tek adres olarak gösterilmesi yeterli mi? Buna paralel Kürt ve Türkiye siyasetinde önemli bir özne olan Demirtaş’ın konunun dışında tutulması epey manidar görünüyor. Siz bu konuda neler söylersiniz?

Yaşanan tartışmanın en temel nedeni Orta Doğu’daki gelişmeler. Kürt sorunu bölgesel bir sorun. Kürt probleminin bölge seviyesinde tahlilinde Öcalan’ın önemli rol oynayabileceğini devlet de uluslararası güçler de, Kürtler de kabul ediyor. Dolayısıyla Öcalan 25 yıldır cezaevinde olmasına rağmen böyle bir gerçeklik var. Ancak tek başına onun üzerine kurulan bir çözüm yolu tartışması da söz konusu değil.

Biz Meclis başta olmak üzere bütün demokrasi güçlerinin inisiyatif alması için davette bulunuyoruz. Elbette eski Eş Liderimiz Demirtaş ve cezaevinde bulunan bütün arkadaşların katkısı da olacaktır. Onlarla da çeşitli görüşmeler esasen yapılıyor. Demirtaş’la Öcalan’ı birbirlerinin karşısına koyma, birbirine rakipmiş gibi gösterme eğiliminde olan çevreler olduğunun farkındayız. Böyle bir kıyaslamanın ve bu tabanda yürütülen bir tartışmanın yanlış olduğunu, Demirtaş’ın şahsen kendisi de ifade ediyor. Demirtaş’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada “Öcalan bir inisiyatif alır ve siyasetin önünü açmak isterse tüm gücümüzle gerisinde olacağız “demesinin anlamı da budur aslında.

‘SORUNUN HER ETABINDA FARKLI ÖZNELERLE MÜZAKERE’

Kürt probleminin diyalog tabanında ve müzakereler yoluyla çözülmek istenmesi durumunda sizce muhatap kim olmalı?

Aslında Kürt sorunu sadece Kürtlerin sorunu değil. Bu sorun tüm Türkiye’nin sıkıntısıdır. Sorun, Kürtler kadar Türklerin ve ülkede yaşayan tüm halkların problemidir. Herkes için ortak olan bu sorunun tahlilinde muhatap tüm Türkiye halkları olacaktır. Bunu sadece AKP-MHP ve DEM Parti arasındaki bir mevzuymuş gibi düşünmek ve olguya dışarıdan bakmak doğru değil. Tüm muhalefet bu sorunun tahlili için kesinlikle inisiyatif almalı ve herkes elini taşın altına koymalıdır. Sorunun tahlili amacıyla atılan her adım kesinlikle samimiyet içermeli ve bir garantiye bağlanmalıdır.

Kürt sıkıntısının muhatabı elbette Türkiye halklarının tamamıdır fakat sorunun her evresinde farklı öznelerle müzakere gerekebilir. Sorunun Meclis’teki muhatabı başta DEM Parti ve diğer siyasi partilerdir.

Ancak silah bırakma, çatışmaların durdurulması gibi konular konuşulduğunda müzakerelerin muhatabının, elinde silahı tutanlar veya onların temsilcisi durumunda olanların olması son derece doğal. Bu anlamda Sayın Öcalan’ın rolü kilit kıymettedir. Bahçeli, Öcalan’ı açıklama yapmaya davet ettiğine göre bu muhataplık bağını kabul etmiş görünüyor. Bu durumun iktidar tarafından da kabul edilmesi elbette önemli. Öte yandan sorunun toplumsal, kültürel ve ekonomik boyutlarının tartışılmasında ise muhatap sivil toplum kurumları ve toplumun kendisidir. Diğer önemli bir nokta ise çözüm iradesini kişisel tasarruflardan kurtarıp kurumsal işleyişe sahip hale getirmektir.

‘BU ÜSLUP VE LİSANLA MÜZAKERE YÜRÜTÜLMESİ MÜMKÜN DEĞİL’

Bahçeli, grup toplantısında, Öcalan’ın gelip Meclis’te bir açıklama yapması çağrısı yaptı. Bahçeli’nin böyle bir çağrı yapması elbette önemli bulunuyor ama bununla birlikte konuşmanın içeriği ve üsluba ilişkin nedense pek bir şey söylenmedi. Siz bu konuda neler söylersiniz?

Daha önce de belirttiğim gibi Bahçeli’nin hamlesi yeni bir devrin işareti. Ancak şimdi belirsiz ve tereddüt uyandıran çok şey var. Bizler de bu belirsizliğin aşılması için çaba harcıyoruz. Bir tahlilin gerektiği istikametindeki olgunun kabulü değerlidir. Tüm ülke kamuoyu olarak bütün tarafların, tüm siyasal aktörlerin dahil olduğu şeffaf bir sürecin işletilmesini istiyoruz.

25 yıldır cezaevinde tutulan Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması anlamına gelen bir açıklamanın iktidar kanadı tarafından lisanlandırılması, mevcut bir sorunun kabulü açısından önemli. Biz de Kürt sorunu konusunda fikri olan, çözüm konusunda önerisi olan herkesin serbestçe konuşmasından ve niyetini Türkiye kamuoyu ile paylaşmasından yanayız. Bizim başından beri söylediğimiz şey, bu sorun hakkında demokratik bir tartışmanın herkesçe yapılabilmesi. Bu anlamda Bahçeli’nin açıklaması, ardında yatan plan her neyse, ondan bağımsız bir şekilde dikkate kıymet bir adım.

Bahçeli’nin konuşmasının içeriği ve üslubuna ilişkin ise şunu ifade edeyim; bu üslup ile bu lisanla müzakere yürütülmesi mümkün değil. Bahçeli’nin kabul edilemeyecek bu üslubu karşısında “peki o zaman niçin el uzattın” sorusu akla geliyor. Dertleri akıldan çıkarmadan, olgunun varlığını konuşuyor olmak bile başlı başına önemli. Ancak bir diyalog sürecinin en önemli gereksinimlerinden biri de ihtimamlı bir dil ve ikna edici, müzakereci, inandırıcı bir üsluptur.

Aslında tüm bu tartışma sürecine aktif şekilde katılmamızın nedenlerinden biri de bu tartışmayı Bahçeli’nin ortaya koyduğu bu üsluptan kurtarıp, olması gereken yere çekmek. Bu talep ne kadar toplumsallaşırsa o zaman çözüm gerçekleşebilir. Bunun için de samimiyet içeren bir üsluba ihtiyacımız var. Olgunun toplumsallaşması için siyasetin itidalli, samimi ve güven veren bir üslup ortaya koyması gerekir. Bir yandan tahlilin konuşulması istenirken aynı zamanda topluma hamaset pompalanması sürecin doğru şekilde ilerlemesini tehlikeye sokar.

‘KÜRTLERİN SEVİLMESİNİN SALIK VERİLDİĞİ ORTAMDA KÜRT KENTLERİ BOMBALANIYOR’

‘Vefatının Yüzüncü Yılında Ziya Gökalp Sempozyumu’nda konuşan MHP lideri Bahçeli, Gökalp’in ‘Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır’ sözlerini hatırlatarak milli dayanışma çağrısı yaptı. Siz Bahçeli’nin bu yeni ve manidar el yükseltmesini Ziya Gökalp’in etnik ve siyasi kimliğini de dikkate alarak nasıl yorumlarsınız?

Bu tür mevzuların tartışılmasında siyasi aktörlerin ısrarla kaçınması gereken iki temel şey, sorunu hamasete veya polemiğe materyal haline getirmemek olmalı. Geçmişte ırkçı bir telaffuzla topluma Kürt düşmanlığı pompalayan hamaset de yeni konjonktürde mevzuyu içi ve altı boş bir cümleye sıkıştıran polemik de sorunun derinliğini görmeyi engelliyor.

Kürtlerin sevilmesinin salık verildiği ortamda Kürt kentlerinin bombalanması tam da mevzuyu hamasetle polemiğe boğmak ve tartışılması gereken asıl şeylerin gözden kaçırılmasını sağlamaktır. ‘Halkların kardeşliği’ vurgusu bizim öteden beri önemli saydığımız ve unsur haline getirdiğimiz bir konu. Aslolan şey bizce budur.

‘KAYBEDİLEN CANLARIN ACISI BİZİM DE ACIMIZ’

Tüm bunlar yaşanıyorken TUSAŞ’a yapılan saldırıyı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu saldırının amacı ya da mesajı ne olabilir?

Şiddet ve bu tür saldırılar nereden gelirse gelsin; saldırıyı planlayıp gerçekleştirenlerin emelleri ne olursa olsun bu tür hareketler çözüm konuşmayı kolaylaştırmıyor. Böylesi vakitlerde diyalog sürecinin ve olası müzakere ortamlarının bu tür ataklardan olumsuz etkileneceği katidir. Bu nedenle her şeyden önce ülkede bir diyalog ve müzakere iklimine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Sorunların adil şekilde barışçıl formüllerle tahlili yönünde çaba harcanması gerektiği niyetindeyiz.

Öte yandan TUSAŞ saldırısı münasebet yapılarak Rojava’ya ve sınır ötesindeki diğer Kürt bölgelerine yapılan bombardıman da kabul edilemez. Ne TUSAŞ saldırısı ne de Rojava’ya yapılan bombardımanlar çözüme katkı sağlamayacaktır. Siyasete, müzakereye ve diyaloga baht tanımaktan başka dermanımız yok.

DEM Parti son saldırı ile ilgili bütün kurumlarıyla açıklamalar yaptı. Biz demokratik siyasetten yana olan tavrımızı, şiddete karşı olduğumuzu her keresinde ifade ediyoruz. Kaybedilen canların acısı bizim de acımızdır. Hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Savaş, çatışma, acı, gözyaşı, kan demektir. Biz halkların barış istediğini ve ‘artık yeter’ dediğini biliyoruz. Onun için mücadele ediyoruz. Demokratik ortamın yaratılması, siyasetin önünün açılması, farklı fikirler arasında müzakerenin başlaması; açık, şeffaf bir sürecin işletilmesi bizim en önemli talebimiz.

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Bakırhan’dan Bahçeli’ye Sağduyu Daveti: “Yeni Bir Süreç İstenmiyor” Diye Okur, Bize Yumruğu Gösterenlere Karşı Kendimizi Koruruz

HIZLI YORUM YAP