34,3572$% 0.36
37,1024€% 0.06
2.986,53%0,36
5.016,00%0,36
20.003,00%0,38
2.705,28%0,03
8.946,13%0,95
Genellikle beğendiğim şeyleri yazmayı severim. Bir kitabı, bir sineması, bir restoranı beğenmediysem, bana göre değil der geçerim. Beğenmediğim bir şeyi uzun uzun anlatmak saçma gelir bana, ama bu kez beğenmediğim hatta nefret ettiğim bir film hakkında yazacağım. Neden? Çünkü bu sinemaya neden bu kadar öfkelendiğimi derinlemesine düşünmek istiyorum. Ben yazarak düşünenlerdenim.
“The Substance”, Türkçe’ye “Cevher” olarak çevrilmiş. İtirazım daha burada başlıyor.
“Substance” sözü İngilizce’de “madde,” “öz” ya da “içerik” anlamına gelir. Farklı bağlamlarda, bir şeyin temel bileşeni veya nitelikleri manasında da kullanılabilir. Örneğin, bilimsel bir bağlamda “substance” fizikî bir maddeyi ifade ederken, felsefi veya edebi bir bağlamda bir konseptin veya varlığın derinliğini tanımlayabilir. Film veya sanatla ilgili olduğunda ise genellikle içerik veya anlam derinliği hakkında bir yorum yapar.
“Cevher” de elbette bir şeyin özüdür ama çok daha olumlu çağrışımları vardır. Değerli veya faydalı bir maddeyi ifade eder. Özellikle madenlerde bulunan ve işlenerek değerli metal veya taşlar elde edilen doğal maddeleri tanımlar. Bunun yanı sıra, mecazi anlamda “cevher,” bir şeyin gerçek pahasını ifade edebilir. Örneğin, bir kişinin karakterindeki iyi özellikler veya bir yapıtındaki derin manalar “cevher” olarak isimlendirilebilir.
İNSANIN İÇİNDEKİ ÖZE CEVHER DENİLEBİLİR Mİ?
“Substance” ve “cevher” sözleri bazı bağlamlarda örtüşüyor gibi dursa da tam olarak aynı anlama gelmiyor. Bence film çok beceremese de “öz” ün içindeki değerleri ve manaları sorguluyor ve bunu epey karanlık bir yere bakarak yapıyor. Bir sorgulama varsa eğer sorgulanan bu şeye “Cevher,” demek daha en başta bu şeyin değerli olduğu ön kabulü olmaz mı? Bir kedinin içindeki öze evet ama insanın içindeki öze cevher denilebilir mi?
“The Substance”ın ilk sahneleri geniş bir perspektif ve dozunda bir sarkazmla açılıyor. Fargeat’ın eğlence sektörünün yaşlanan kadın yıldızlarını tükettikten sonra buruşturup atma formu hakkında açıkça söyleyecek bir şeyleri olduğunu hemen hissediyoruz. Üstelik bunu epeyce eğlenceli bir şekilde yapacağa benziyor. Girişteki bu vaatler seyir iştahımı kabartıyor, sanırım iyi bir fikir yakalamış diye düşünüyorum ama film ilerledikçe body horror’u neden sevmediğimi bir kez daha hatırlıyorum. Bu tür genel olarak gerilim ve görsel şaşırtma üzerine kurulu olduğundan, psikolojik derinlik, karakterlerin iç dünyası gibi kurmacanın en önemli bileşenleri zayıf ve yüzeysel kalıyor. Ayrıca metaforların ve görsel efektlerin aşırı kullanımı derinleşmeyi daha da olanaksız hale getiriyor. Oysa bu tıbbın ilk örneklerinden sayılabilecek Shelly’nin ‘Frankenstein’ı ve Kafka’nin Dönüşüm’ü bu ögeleri ustalıkla işler ve ‘Cevher’de olduğu gibi kör gözüme parmak yapmadan bizi derinden etkilemeyi başarır.
Muhtemelen Fargeat’in karakterlerin iç dünyasını göstermemeyi seçmesi şuurlu bir tercih ve muhtemelen gösteri dünyasının insanları nasıl sömürdüğünü ifade etmek için böyle yapıyor. Ancak bu yaklaşım, kıssanın tekrara düşmesine ve tek boyutlu hale gelmesine yol açıyor. Yani, karakterlerin derinliğinin olmaması, izleyicilerin onların kıssalarına bağlanmasını zorlaştırıyor. En azından benim için böyle.
ÖZLE İLGİLİ SORGULAMA
Filmi izlemeye devam etmemdeki en önemli motivasyon, Elisabeth’in dengeyi kurma zorluğuyla karşı karşıya kaldığında bunun nereye varacağıyla ilgi meraktı. Bununla nasıl baş edecekti? Genç ve yaşlı “özlerin” arasındaki çatışma (bedenler savaşı) potansiyelle doluydu, ancak bu noktada “Öz” ile ilgili sorgulama tek bir kanaldan, zenginleştirilemeden, derinleştirilmeden verilmeye devam edildi ve hikaye olduğu yerde saymaya başladı.
Bu sinemayla bir arada David Cronenberg’in yönettiği body horror sinemalarının neden 85-90 dakikayı geçmediğini daha iyi anlıyoruz. Fargeat deforme olmuş et ve şiddetle bozulmuş uzuvların korkunç imgelerinin, sınırlı dozlarda ve stratejik anlarda sunulmasının daha etkili olduğunu vurgulayan Cronenberg’i tersine çoka kaçmayı seçiyor. Sinemasının ilk yarısında Hollywood’a eleştirel bir bakış açısı ile korku ögelerini istikrarlı bir şekilde kullandıktan sonra tıpkı Sue gibi dengeyi kaybetmeye başlıyor. Bu aşırılık, kuralların ihlal edilmesi durumunda ne olacağını gösterme konusunda ısrarcı bir tavır sergilemesiyle birlikte, sinemanın geri kalanını gürültülü, şişkin bir provokasyona dönüştürüyor. Yani, başlangıçta yaratıcı olan yaklaşımı, ilerleyen kısımlarda aşırılığa ve tekrar eden çirkin bir tecrübeye evriliyor.
Bir noktada Fargeat’ın her şeyi bitirmeye hazırlandığı hissediyoruz ya da bunu umuyoruz ama hayır, o ne yapıyor? Tüyler ürpertici darbesi için ısınıyor, mide bulandırıcı bir final için daha fazla aşırılığı sunmaya devam ediyor. Karakterler sabırsız kararlar alıyor, ağzımızı açık bırakacak kadar aptalca davranışlar sergiliyor. Baştaki dozunda sarkazm yerini anlamsız mizah atılımlarına bırakıyor ve “The Substance” yarattığı önemli iyi niyeti yok edecek şekilde raydan çıkıyor. Sinemanın kör edici öfkesi, daima havaya kaldırdığı yumruk, Moore ve Qualley’nin sağlam performanslarını bastırıyor ve izleyici güvenli kelimeyi defalarca haykırdıktan çok sonra bile acı vermeye devam ediyor, feminizimle hiçbir alakası olmayan bir formda kendini zorbaca diretiyor.
Bitiş çizgisine ulaştığında, “The Substance” bir sapkınlığa dönüşüyor. Standart bir body horror sinemasının neredeyse iki katına çıkıyor. Karşı çıktığı kadın düşmanlığı kadar çirkin bir hale geliyor. “The Substance” daima saldırırken içimizdeki öfkenin dayanılmaz bir hal aldığını fark ediyoruz. İçten içe bir türlü gelmek bilmeyen merhamet için yalvarırken denge diye bağırmak istiyoruz, kahrolası istikrara keşke sen de biraz hürmet gösterseydin.
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
AB Desteği ile Yapılan 4. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nde Kimler Ödül Aldı?