32,7045$% 0.12
35,4681€% 0.03
2.474,76%-1,45
4.023,00%0,34
16.116,00%0,35
2.355,70%-1,47
10.864,08%0,11
CHP MYK saat 14.45’te toplandı.
MYK toplantısı sürerken gündemdeki konular hakkında değerlendirmelerde bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Deniz Yücel, şöyle konuştu:
“Öncelikle sevgi, dostluk ve dayanışma hislerinin öne çıktığı Muharrem Ayının, milletimize ve tüm insanlığa huzur getirmesini diliyorum. Yas-ı Matem Orucu tutan tüm canların oruçlarının Hak katında kabul olmasını temenni ediyorum. Ayrıca ülkemizi Avrupa Futbol Şampiyonası’nda çeyrek finale kadar taşıyan A Milli Futbol grubumuzu, gösterdikleri büyük uğraş, sergiledikleri başarı nedeniyle tebrik ediyorum. Tüm uğursuzluklara rağmen, uzun müddettir gülmeyen yüzümüzü güldürdükleri, milletimizi yeniden birbirine kenetledikleri için ‘Bizim Çocuklara’ bir kez daha teşekkür ediyoruz. Kaçan sadece yarı finaldi, çocuklar ise bizim çocuklar. Her birini teker teker bağrımıza basıyoruz. Geçtiğimiz hafta TÜİK’in sayısız mucizelerinden biri daha yaşandı ve enflasyonun düştüğü açıklandı. Elbette ki, memur ve emekli maaşlarına yapılacak zammı netleştirecek olan enflasyon oranı yüksek çıkmayacaktı. Elbette ki AKP, yanlış ekonomi siyasetlerinin faturasını birilerine kesecekti. Bu nedenle, TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı kimseyi şaşırtmadı. Açıklanan enflasyona, kendi bakan ve bürokratlarının bile inandığını düşünmüyoruz. Çünkü gerçekte, 2021 yılında dünyada enflasyonun en yüksek olduğu 9’uncu ülke olan Türkiye, 2024 yılı Mayıs ayı itibariyle yüksek enflasyon sıralamasında dünya 3’üncülüğüne çıktı. Bizden daha kötü durumda olan iki ülke var, biri Suriye oburu Arjantin. Her şey bütün açıklığıyla ortadayken, çıkacaksın, hiç utanmadan ‘enflasyon düştü’ diyeceksin, buna da herkesin inanmasını bekleyeceksin. Altı ayda memurun, emeklinin aldığı maaş, enflasyon karşısında eridi gitti. Üstelik temmuz ayına girilmesi ile zam yağmuru daha da arttı. Hiç mi akıl, hiç mi izan, hiç mi vicdan yok sizde?
“ASGARİ ÜCRETLİNİN SOFRASINDAN 94 LİTRE SÜT EKSİLDİ”
Bir emekli ile röportaj yapmışlar, ev sahibi evden çıkarmış, 10 bin lira alıyor. ’15 bin liradan aşağı ev bulmam imkansız, ben ne yapayım, sokakta mı yatayım?’ diyor. Daha bu işin mutfak alışverişi, elektrik, su faturası var, doğalgazı var, ısınması var. Yıllarca bu ülkeye hizmet edip, katma bedel üretmiş bir vatandaşımızın barınacak yer bulamamasından bahsediyoruz. Ve bu ülkede bu durumda olan milyonlarca vatandaşımız var. Şimdi bunun sorumlusu kim? Muhalefet mi? Dış güçler mi? Yoksa üç harfliler mi? Pekala ya asgari ücretliler? Altı ayda asgari ücret de eridi gitti. Ocak ayından bu yana, asgari ücretlinin sofrasından 21 kilo peynir, 94 litre süt, 145 kilo şeker eksildi. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse; 17 bin 2 liralık asgari ücret ilk açıklandığındaki alım gücüne kıyasla, bugün 21 kilo peynir, 94 litre süt, 145 kilo şekeri eksik alabiliyor. İğneden ipliğe her şey zamlanacak ama asgari ücret bir kuruş bile artmayacak o denli mi? Bu da ‘asgari ücret düşük değil’ diye açıklanacak? Siz kimi kandırıyorsunuz?
“BU KADAR İSRAF, ŞATAFAT…”
Türkiye, Avrupa’da asgari ücretin en düşük olduğu ülkeler arasında. Türkiye’de çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 50’si asgari ücret ve civarında fiyatlarla yaşam savaşı veriyor. 22 yıllık AKP iktidarında, asgari ücret olağan ücret halinde gelmiş durumda. Buradan Sayın Erdoğan’a ve Mehmet Şimşek’e sesleniyorum. Asgari ücret konusunda bilgiçlik taslamayı bırakın ve asgari ücreti en az 25 bin lira yapın. Milyonluk makam araçlarına bütçe var, çift maaşlara bütçe var, temsil, tören, ağırlama ve toplantı sarfiyatlarına bütçe var ama asgari ücretliye, emekliye, işçiye bütçe yok o denli mi? Bir sefer daha söylüyoruz; asgari ücret derhal en az 25 bin liraya yükseltilmelidir. En düşük emekli maaşı, asgari ücret düzeyine çıkarılmalıdır. Kesinlikle ama kesinlikle emeklilere refah payı verilmelidir. Halkı inim inim inleterek, prestijden tasarruf etmeyen AKP, ülke kaynaklarını har vurup harman savurmaya devam ediyor. Mehmet Şimşek’in adı sadece iktisattaki mucizeleri ile değil, kendi bakanlığına yapılacak müştemilat ve tuvalet tadilatı için ayrılan 24 milyon liralık kaynak ile de anılıyor. Üstelik bu habere verilen karşılıkta, bunların ‘tasarruf genelgesi’ dışında olduğu söyleniyor. Emekliler, işçi, memur, dar gelirli tasarruf genelgesinin içinde. Mehmet Şimşek’in tuvaleti, müştemilatı tasarruf genelgesinin dışında o denli mi? Asgari fiyatlı tasarruf genelgesinin içinde, Erdoğan’ın Berlin caddelerindeki yüzlerce metrelik araç konvoyu tasarruf genelgesinin dışında o denli mi? Bu kadar israf, bu kadar şatafat, AKP’nin 22 yıldır, kendini zenginleştiren, halkı fakirleştiren yönetim anlayışını ortaya koyuyor.
“‘EMEKLİ HALK KART’ SİSTEMİNİ HAYATA GEÇİRİYORUZ”
Biz CHP olarak, AKP’nin yok saydığı, açlığa yokluğa mahkûm ettiği milyonların sesi, soluğu olmaya devam edeceğiz. 31 Mart’ta üstlendiğimiz sorumlulukla, CHP’li belediyelerde vatandaşımıza en kaliteli hizmeti götürmekle kalmayacağız, AKP’nin fakirleştirdiği kesitlerin yanında, her zamankinden daha fazla olmak için, bütün imkanlarımızı zorlayacağız. Bakın geçen hafta Genel Liderimiz Sayın Özgür Özel, emeklilerimize ‘Emekli Halk Kart’ müjdesi verdi. Pek çok belediyemiz emeklilerimize destek olmak için bütün imkanlarını seferber etmiş durumda. Emeklilerimize, temel ihtiyaçlarını sağlamaları için pek çok destek veriyoruz. Şimdi bütün bunları tek bir kartta birleştiriyor ve kartınızda var olan hizmetleri bütün CHP’li belediyelerden almanızı sağlayacak sistemi hayata geçiriyoruz. Bu ülkeye yıllarca hizmet edip, katma kıymet üreten emeklilerimizi başımızın üstünde taşıyacağız. Hak ettikleri, insan onuruna yaraşır hayatı iktidara geldiğimizde onlara sağlayacağız.
“SONUNA KADAR KARŞI DURACAĞIZ”
Bir kaygımız var ki, bütün kederlerin temelini oluşturuyor. İşte o kaygımız; eğitim sistemimizin sözün tam manasıyla yerle bir edilmesidir. Türkiye’deki eğitim sistemi yara aldıkça önü alınamaz sorunlar her geçen gün daha da büyüyor. AKP iktidarı verdiği yanlış kararların sorgulanmadığı bir ülkeye, lakin ve lakin eğitim düzeyini düşürerek ulaşabileceğini bunu da eğitim sistemini tahrip ederek yapabileceğini çok iyi biliyor. Ama bilmediği bir şey var ki; CHP olarak bizler AKP iktidarının bu sinsi planlarına bir nesli heba ettirmeyiz. Genel Başkan Yardımcımız, Gölge Milli Eğitim Bakanımız Suat Özçağdaş, eğitimde yaşanan problemlere ve kasvetlere dikkat çekmek için 24 saat sürecek olan bir basın toplantısına hazırlanıyor. Eğitim alanında yaşanan sorunlar, sebepleri ve tahlillerine ilişkin 22 ayrı konu başlığı 24 saat boyunca anlatılacak. Parti görüşümüz kamuoyuyla paylaşılacak. Çok farklı kesitlerden, alanında uzman isimler, eğitimciler, akademisyenler, sendikacılar, eğitimle ilgili görüşlerini kamuya açık bir alanda 24 saat boyunca paylaşacaklar. Ayrıca tarikat sevdalısı Yusuf Tekin’in karanlık fikirlerinin mahsulü olan ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ isimli saçmalığı da yargıya taşıyacağız. Pedagojik değil ideolojik tasalarla hazırlanan ve tüm eğitim topluluğuna dayatılan bu ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ saçmalığına sonuna kadar karşı duracağız.
“AFFINI İSTEMEK İÇİN SIRAYA GİREN BAKANLAR FURYASINA KATILMAN DİLEĞİYLE”
Öğretmenlik Meslek Yasası’nın Meclis’ten geçmesi halinde onu da yargıya taşıyacağız. Sarayda hazırlanan 42 unsurla öğretmenlik meslek onurunu ayaklar altına alan bu yasanın çıkmaması için mücadelemiz sürüyor. Eğitim Fakültesi mezunlarının, öğretmen unvanını gasp eden, yerine öğretmen adayı unvanını veren bu yasa düzenlemesiyle AKP, bir de Eğitim Fakültesi mezunlarına, iki yıl eğitim verecekmiş. Fakülteyi bitirmiş, mezun olmuş, dolayısıyla da, öğretmenlik unvanı almış eğitimcilerimize eğitim vermek kimsenin haddi değil.
Eğitim Fakültelerinin verdiği eğitime mi güvenmiyorsunuz, yoksa hukuk mu bilmiyorsunuz? Anlaşılıyor ki ikisi birden. Bu düpedüz kazanılmış hakkın ihlalidir.
Buradaki amaç öğretmenlere AKP zihniyetini aşılamaktır. Eğitim alan öğretmenler, kurulacak kurulun değerlendirmesine alışılmış tutulacak ve komite uygun bulursa göreve başlayabilecek. Bu madde, ‘istediğimiz kıvama gelmeyen öğretmene takım yok’ hususudur. Türkiye ne bakanlar gördü, ama öğretmene düşman böyle bir Milli Eğitim bakanı görmedi. Türkiye ne bakanlar gördü, ama bunun gibi öğrenci düşmanı bir milli eğitim bakanı görmedi. 22 yıllık AKP iktidarının en büyük yanlışlarından biridir bu adam. Sana, geçen haftaki temennimizi yineliyoruz Yusuf Tekin; affını istemek için sıraya giren bakanlar furyasına tez zamanda senin de katılman ve Tayyip Erdoğan tarafından affedilme gururuna nail olman dileğiyle.
“AKP, ŞİMDİ 9’UNCU YARGI PAKETİNİ MECLİSE SUNDU”
Bu ülkede her periyotta yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili çeşitli sorunlar yaşanmıştır. Fakat emin olun hiçbir iktidar, hukuku bu kadar tahrip edip, hukukun üstünlüğü unsurunu bu kadar ayaklar altına almamıştı. Sadece isminde ıslahat olan 8 yargı paketini meclise getiren AKP, şimdi 9’uncu yargı paketini meclise sundu. AKP’nin ıslahattan anladığı, Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımamak, yüksek mahkemenin iptal ettiği yasa hususlarını tekrar tekrar meclise getirmek. 9. Yargı Paketinde de yine bunu yapıyorlar. Kadının soyadına ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin eşitlik unsuru ihlal edildiği gerekçesi ile iptal ettiği düzenlemeyi aynı şekilde meclise sunmak bunun en çarpıcı örneklerinden biri. Bu düzenlemeyi iptal edildiği hali ile meclise getirmek, kadın erkek eşitsizliğini daha da derinleştirmek, Anayasayı tanımamak, yüksek yargıya meydan okumak demek.
Yargıdaki krizi her uygulamasıyla daha da içinden çıkılmaz hale getiren AKP’nin çağdışı anlayışıyla, kadın-erkek daima birlikte mücadele edecek, eşitlik, hukuk ve adalet için itirazlarımızı daima birlikte ifade edeceğiz.
“SİNAN ATEŞ CİNAYETİNİN ÜSTÜ ÖRTÜLMEK İSTENMEKTEDİR”
Bu ülkede yargıda ıslahat yapılacağını söyleyenlerin öncelikle Ankara’da görülen bir davaya daha dikkatli bakmaları gerektiğini düşünüyoruz. Bildiğiniz gibi Sinan Ateş davasını CHP olarak titizlikle takip ediyoruz. Zira Sinan Ateş cinayeti, sanıkların anlattığı gibi alacak verecek nedeniyle ya da başka bir sebeple işlenmiş bir cinayet değil. Hepinizin bildiği gibi başkent Ankara’nın göbeğinde, tasarlanarak işlenmiş, çeşitli halkalarda ve büyüklükte azmettiricileri olan, ‘Cinayetin gerçek sebebi ve azmettiricileri ortaya çıkacak, aydınlatılacak’ diye şu anda önemli vazifeleri olan bir kısım politikleri korkutan, tir tir titreten siyasi bir cinayet. Siyasi niyeti ne olursa olsun, toplumun önemli bir kısmı bu cinayetin aydınlatılmasını istiyor. Çünkü bu olayın aydınlatılması yönünde gösterilecek irade aynı zamanda, bağımsız ve tarafsız yargıya inancı arttıracak, hukuk önünde herkesin eşit olduğunu gösterecek, en değerlisi de bu ülkede hukukun üstün olduğunu gösterecek. Başından itibaren bu olayla ilgili olarak gösterdiğimiz hassasiyet de tam da bu nedenledir. Lakin maalesef bu cinayetin işlenmesi ile başlayan kovuşturma, soruşturma ve yargılama süreci, toplumun adalete olan inancını daha da zedeleyecek şekilde işletilmiştir. Geçtiğimiz hafta başlayan ve 5 gün devam eden duruşmalar sonucunda verilen ara karar hukuk ve adalet kavramlarının yanına bile yaklaşılmadığını göstermiştir. 18 ay boyunca iddianame hazırlamayan savcı 18 günde esas hakkındaki mütalaasını açıklayacağını söylemiştir. Jet bir yargılama ile mahkeme salonunda başlatılan tiyatro, çok da fazla uzatılmadan sonlandırılmak istenmektedir. Adaletin tecelli etmesi için mesleğini onuru ile yapan binlerce savcı ve hakimin, bu ülkede kısa bir süre bile olsa avukatlık yapmış olanların, hukuk fakültelerinde ders veren hocaların, topluma mal olmuş bu ve gibisi davaları takip eden gerçek gazetecilerin ve hukukun üstünlüğüne inanan herkesin öngöreceği gibi; böyle bir davanın yargılamasının yangından mal kaçırırcasına, bir an önce bitirilmeye çalışılması, olayın diğerlerine, kendilerini ‘ağır abi’ zanneden bazı siyasilere sıçramasının önünü kesmek içindir. Sinan Ateş cinayetinin üstü örtülmek istenmektedir. Bu dava, hukukun siyaset kurumu tarafından esir alındığı bir dava haline gelmiştir. Geldiğimiz nokta hukuk açısından korku vericidir. Yargının önüne örülen duvarı yıkacak iradeyi gösteremeyen siyasi iktidarın, bu ülkede hukukun üstünlüğü ve adalet konusunda yapacağı açıklamalar hiçbir anlam ifade etmemektedir. Biz bu mahzurun kaldırılması için, bağımsız ve tarafsız yargı için, hukukun üstünlüğü için gayretten asla vazgeçmeyeceğiz.
“ERDOĞAN, ‘KATİL’ DEDİĞİ ESAD İLE GÖRÜŞTÜĞÜ GÜNLERE DÖNMEK İSTİYORMUŞ”
Gelişmiş ülkeler teknoloji savaşları verirken, bilim alanında çığır açan buluşlarla büyük bir rekabet ortamı yaratırken, Türkiye’de açlık savaşları yaşanıyor. AKP hükümetleri ülkemizi o kadar geriye götürdü ki, 2024 yılında ekmeğin, elektriğin, asgari ücretin, emeklinin durumunu konuşmadığımız tek bir günümüz dahi geçmiyor. Büyük bir ekonomik buhran içinde olan ülkemizde, biz kendimize yetemezken bir de Avrupa’nın mülteci deposu vazifesini görüyor, büyük bir istila ile karşı karşıya kalıyoruz. Geçen hafta ulu Türk Bayrağımıza yapılan saygısızlıkları, saldırıları unutmadık. Sonrasında atılan adımlar ise etkisiz, cılız, adeta halkı kandırmaya yönelik adımlardan öte geçemedi. Hepinizin bildiği gibi Türkiye, Suriye’nin kuzeybatısına açılan sınır kapılarını kapattı.
Erdoğan, ‘Suriye ile yeniden ilişki kurulmaması için hiçbir sebep yok’ dedi. ‘Katil, kasap, diktatör’ dediği Esad ile ailece görüştüğü günlere dönmek istiyormuş. En şaşkınlık verici kısmı ise, ‘Suriye’nin iç işlerine karışmak gibi bir kederimiz asla yok’ demesi. Sayın Erdoğan; bugüne kadar izlediğin dış politika ortada. Suriye’nin iç işlerine o denli karıştın ki, Suriye’nin her iç meselesi Türkiye’nin dış meselesi haline geldi. Suriye’nin iç sorunlarına karışmayı bırak, taraf oldun. Bu işin önü alınamaz hale gelmesinin başkahramanı, mimarı sensin. Ülkede kaç tane kayıtlı göçmen, kaç tane kaçak göçmen var o bile belli değil. TÜİK sayılarına müdahale ederek enflasyonu düşük göstermeye çalışan AKP iktidarı, düzensiz göçmen sayılarına da müdahale ederek asıl korkunç tabloyu halktan saklıyor. AKP hükümetlerinin açıkları, sayılara müdahale sistemiyle kapanmayacak noktada. CHP olarak biz Türkiye’yi bu halde bırakmayacağız.
“GENEL LİDERİMİZ ŞAM’A BİR ZİYARET GERÇEKLEŞTİRMEYİ PLANLIYOR”
CHP, Türkiye’nin Avrupa’nın sığınmacı deposu olmasını reddediyor. 2016’da Türkiye ve Avrupa Birliği arasında gerçekleşen mülteci anlaşması, Merkel’e 2022 Mülteci ödülünü getirirken, AKP hükümeti bu mutabakatın Türkiye’den neler götüreceğini düşünmedi. AKP iktidarı, mültecilerin masraflarının karşılanması şartıyla, AB’ye mülteci geçişini durdurma ve mültecilere bakma sözü verdi. Kimse kusura bakmasın; Bu düpedüz, ülkesini, toplumsal huzuru, pırıl pırıl gençlerimizin geleceğini, ülke kaynaklarını para karşılığı satmaktır. Erdoğan’ın grup toplantısında ‘Suriyeliler için 40 milyar dolar masraf yaptık, bir 40 daha harcarız evelalllah’ diye naralar attığını unutmadık. Erdoğan’ın dün aldığı tutumun bugüne etkisi, Türkiye’nin kurucusu olduğu Avrupa Konseyi’nden çıkarılmasının dahi gündeme gelmesi olarak karşımıza çıkıyor. Bile isteye izlenen yanlış siyasetlerle ülkemiz, Ulu Başkanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı muasır medeniyet rotasından kopma noktasına getirildi. Bir kez daha altını çizelim; CHP, elini taşın altına koymaya hazırdır. Gereken bütün desteği de sunacağız. Genel Liderimiz Sayın Özgür Özel, Temmuz ayı içerisinde Şam’a bir ziyaret gerçekleştirmeyi planlıyor. Zira bu sorunu Türkiye ile Suriyenin masaya oturarak birlikte çözebileceğine inanıyoruz. Türkiye’nin artık bir sığınmacı sorunu olmasın diye, her kesitin irade ortaya koyması gerekiyor. Avrupa’dan kaynak bulunması noktasında CHP olarak gereken çabayı göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.”
CHP Sözcüsü Yücel: Sinan Ateş Davasında Siyasi İktidar ile Küçük Ortağı, ‘Adaletin’ Önündeki En Büyük Engel
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.