38,2616$% 0.12
43,7933€% -0.66
4.175,12%-0,80
6.907,00%-0,06
27.540,00%-0,06
3.406,40%-0,56
9.312,13%-0,10
DOLAR 38,2616
EURO 43,7933
ALTIN 4.175,12
BİST 100 9.312,13
İmsak 02:00
İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, PKK önderi Abdullah Öcalan’
İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, NOW TV ekranlarında İlker Karagöz’ün gündeme dair sorularını yanıtladı.
PKK lideri Abdullah Öcalan için “Fiziki özgürlük” tartışmaları sorulan Dervişoğlu, “Geçmiş dönemlerde de gerekli ikazları yaptım. Abdullah Öcalan denilen cani başı için ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelsin ve DEM kürsüsünden hitap etsin’ dendiğinde, Abdullah Öcalan’ın Çankaya ilçesine bağlı Aşağı Ayrancı semtinde oturmadığını, dolayısıyla Meclis’e gelebilmesi için öncelikle serbest bırakılması gerektiğini, konuya buradan başlamanın onun affına yönelik bir adımın atılması anlamına geleceğini ifade etmiştim. Süreç bugün o noktaya taşındı. Keşke haklı çıkmasaydım.” dedi.
“Öcalan’ın serbest bırakılması DEM’in parlamento sayısıyla temin edilemez”
Öcalan için İtalya’da düzenlenen bir etkinlikteki DEM Partili Pervin Buldan’ın açıklamalarına değinen Dervişoğlu, “İtalya’da yapılan bir etkinlikte İmralı ulaklarından birinin, yol yöntem ve zamanlama göstererek Öcalan’ın serbest bırakılmasına yönelik adımların atılacağını ifade etmesi, benim tarafımdan bakıldığında muteber değil. Çünkü Abdullah Öcalan’ı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde alınacak bir kararla serbest bıraka bilmenin mümkün olabilmesi DEM’in parlamentodaki kümesiyle temin edilecek bir iş değil. Bu konuyla alakalı Öcalan’ın ulakları ya da ona bağlı örgüt mensuplarından çok Cumhurbaşkanının ve onun ortaklarının konuşması lazım” şeklinde konuştu.
“Millet mi büyük hükümet mi görelim”
Gündem gelen beklentileri gittiği her yerde vatandaşa sorduğunu anlatan Dervişoğlu, “Bu memleketin evlatları 50 bin insanımızın katilinin İmralı’daki mapushanesinden alınıp, milletin içine salınmasını rıza göstermiyor. Dolayısıyla millet bir taraftadır, hükümet ve ortakları bir başka taraftadır. Milletin bir tarafta hükümetin başka bir tarafta olduğu yerde alınacak olan kararların geçerli olup olmayacağına yine millet karar verecektir. O sebeple hodri meydan demek suretiyle, bu hain adımın atılabilmesine katkı sağlama noktasında bir kararlılık sergilenecekse, milletin buna karşı duracağını ifade ettim. Milletin kararı her şeyin üstündedir. Bizim açımızdan bakıldığında tartışmanın muhatabı Öcalan ulakları değil, doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı, hükümet ve o hükümetin değirmenine su taşıyan ortaklarıdır. Onun için bir sefer daha söylüyorum. Hodri meydan! Millet mi hükümet mi büyük görelim” ifadesini kullandı.
“Aydınlatıcı bilgi vermesi gerekenler bu devleti yönetenler”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla gündeme gelen süreçte yaşanan gelişmelere dair yeni gelişmelerin Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan ve hükümet tarafından kamuoyuna duyurulmadığına işaret eden Dervişoğlu, “DEM’den ve İmralı’dan gelen mesajlar “Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ciddiye alacağı şeyle değil. Bu yeni ses de dikkat ederseniz İtalya’dan geldi. Peki İtalyan neresi? İtalya, Abdullah Öcalan denen caninin Suriye’den çıktıktan sonra ilk ikametgahlarından biri. Dolayısıyla İtalya bu işlerin planlandığı, kurgulandığı, konuşulduğu, konuşulan niyetlerin harekete dönüştürüldüğü bir alan. Türk milleti doğrudan doğruya böyle bir şeyin muhatabı ise aydınlatıcı bilgileri vermesi gereken bu devleti yönetenlerdir. Ben esasen bu sebeple İmralı ulaklarını kabul etmedim. Onlardan öğrenecek bir şeyimizin olmadığını o sebeple söyledim ve süreci bir kalkışma olarak tanımladım” değerlendirmesini yaptı.
“Milli güvenlik tehdidi yaşıyoruz”
“Terör ve terörizm emellerinden ve maksatlarından vazgeçmez”
Dervişoğlu, “Bu arkadaşlar milletin vicdanında şekillenmiş doğrularla birlikte hareket etmek yerine, Batılı emperyalistlerin ya da Trump’ın sofrasına oturarak birtakım kararlar verme tercihinde bulunuyorlar. Türkiye karanlık bir yere doğru sürükleniyor. Terörle mücadele, teröristle müzakere edilerek çözülemez. Terör ve terörizm birbirinde farklı şeylerdir. Terör münferiden de yapılabilir ama terörizm bir emele matuftur. Türkiye’nin başına yarım asırdan beri bela olmuş ve geçmişi olan bir terör kalkışmasının neye mal olacağının hesabının doğru yapılması lazım. Ne istendiğine bakılması lazım. Yaşadığımız coğrafyada Türkiye’nin bölünmesi isteniyor. Türk milletinin milli birliğinin ve beraberliğinin dağıtılması hedefleniyor. Ve teröristler ve onların yardakçıları bu zamana kadar terör yoluyla elde ettikleri başarılarla övünüyorlar. ‘Abdullah Öcalan’a sayın denmesini silahlı mücadeleyle sağladık’ diyen bir terör örgütü var karşımızda. Terör ve terörizm emellerinden ve gayelerinden vazgeçmez. Yaşadığımız coğrafyada elde edilmiş olan haklarını silahlı çabayla elde ettiklerine inanan bir yapıyla karşı karşıyayız. Bunların gerisinden vatandaşlık tanımı gelecektir. Çok dillilik gelecektir. Federal yapılar gelecektir. Bu talepler bitmeyecektir. Bu taleplerin bu hükümet eliyle yasallaştırılarak konuşulması esas itibariyle mahsurlu bir durum. Siz muhataplarınıza bu taleplerle karşınıza gelebilecek bir zemin hazırlarsanız, olup bitenleri dolaylı olmaktan da çıkarak direkt bir biçimde bir tehdide dönüşmesinin, pazarlık konusu yapılmasının önünü açarsınız” şeklinde konuştu.
“Erdoğan ömür boyunca Cumhurbaşkanı olabilmek için önüne konan her projenin kabulü yönünde yönlendiriliyor”
AKP ve MHP’nin de sürecin getireceği tehlikeleri gördüğünü savunan Dervişoğlu, “Bu kadar şey görmezden gelinerek yapılmaz. O zaman bunun gerisinde bir niyet bozukluğunun araması lazım. ‘Bunu ne amaçla yapıyorlar’ın karşılığını bulmamız lazım. Bu ülkeyi 23 yıldan yöneten, devletinde her türlü istihbaratına hakim olan çevrelerin, vatandaşın bildiği şeyleri bilmemesi mümkün değil. Bunu neden yapıyorlar? Kimin oyununun kuklası ve piyonular, onun tespit edilmesi lazım. Bu hükümet kendi varlığını sürdürebilmek için Batı emperyalizminin önüne koyduğu projelerin ifade ediyorum ki ayakçısı durumuna düşürülmüştür. Bu aslında bir proje. Suriye’de olup bitenlerle, Irak’ta olup bitenlerle, bundan daha önceki dönemlerde yaşadığımız açılım süreçleriyle bunlar artık tartışma götürmeyecek mevzulardır. Türkiye bunu ilk kere da deneyim etmiyor. Ama kime ne taahhüt verildiyse, kime hangi garanti verildiyse, kimin projesine apart olunduysa karşılığı aranması gereken asıl soru budur. Bu hükümet kendi varlığını sürdürebilmek, Sayın Cumhurbaşkanı da bir defa daha seçilip ömür boyunca Cumhurbaşkanı olabilmek için önüne koyulan her projenin kabulü için yönlendiriliyor.” ifadesini kullandı.
“Başkalarına teslim olacaklarına, kendilerini bu büyük milletin vicdanına teslim etsinler”
DEM Partili Buldan’ın İtalya’daki bildirilerine dair Dervişoğlu, “Ben bu bilgileri Buldan’dan edinmemeliyim. Ne demek fiziki özgürlük, serbest bırakılması. Genel geçer bir kuraldır ya kurbağayı ısıtıyorlar. Hani bir pazarlık yapılmayacaktı? Soruyorum; devlet uyuyor mu? Bakın, millet uyumuyor. Millet bu hareketleri kabullenmiyor. Milletin uyanık olduğu bir yerde devletin uyuyor gibi görünmesi ve ölü numarası yapması bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil. Açıkça söylesinler. Birilerine verilmiş taahhütleri varsa onu ifade etsinler. Diğerlerine teslim olacaklarına, kendilerini bu büyük milletin vicdanına teslim etsinler. Öcalan denen cani başına geleceğimizi teslim ediyoruz. Buna müsaade edebilmemiz mümkün değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden de bu kararın çıkarılabilmesi, iktidarın desteği olmaksızın mümkün değil. İktidar ve bu ülkeyi yönetenler, İmralı’daki cani başıyla ve onun aracılarıyla hangi pazarlıkları yaptılarsa bunu kamuoyuna açıklamak mecburiyetindedirler” dedi.
“Bu süreç bir kalkışmadır”
DEM Parti heyetinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve PKK lideri Öcalan ile çektirdiği fotoğrafın benzerliğine işaret eden Dervişoğlu, “Bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yöneltilmiş bir kalkışmadır. Bunun devamında Türkiye’yi çok daha büyük felaketler bekliyor olacaktır. Türkiye bu konuda taviz veremez. Türkiye terörle, terörizmle, teröristle müzakere masasına oturamaz. Bu ülkeyi yönetenler terörle – terörizm arasındaki farkı idrak edemiyorlarsa oraya buraya kurye göndereceklerine bilgi almak için bize adam göndersinler anlatalım. Terörizm, bir hedefe matuftur. Münferit terörist hadiseler gibi görülemez, bedellendirilemez. Bunun bir hedefi vardır. Bu hedef, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısına zarar vermek maksadıdır. Bu, Türk vatanının bütünlüğüne karşı bir kalkışmadır. Bu vatanın bölünmesini temin etmeye yönelik adımların atılması, bunlar tarafından hazırlanan bir projeyle yaşama geçirilmek istenmektedir” değerlendirmesini yaptı.
“Şah olması icap eden Türkiye’yi piyon durumuna düşürdüler”
Türkiye’nin bölgede yalnızlaştırılmaya çalışıldığını vurgulayan Dervişoğlu, “Türkiye’yi yönetenlerin uyanık davranmak gibi bir mecburiyetleri var. Böyle bir mecburiyetle karşı karşıyalar. Bu ülkeyi yönetenleri, bu mecburiyetin icaplarını yerine getirebilecek bir duruş sergilemeye davet ediyorum. Aksi takdirde bölgemizde yalnızlaştırılıyoruz. Ege’de yapılan tatbikatlara ve toplantılara bakın. Olmamız icap eden masalarda Türkiye yok. Kıbrıs’ta atılan adımlara bakın. Olması icap eden masalarda, karar alması icap eden mercilerde Türkiye’ye yok. Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi Suriye’nin kuzeydoğusunda ve bütününde Türkmen varlığı yok sayılmaktadır. Akdeniz’e kıyısı olan bir ülke olarak elde ettiğimiz ve mavi vatan stratejileriyle bu zamana kadar anlattığımız projelerden ve amaçlardan Türkiye uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır. Doğu Akdeniz’deki haklarımız gasp edilmiştir. Yaşadığı coğrafyada şah olması icap eden Türkiye’nin, hükümetin yanlış uygulamaları yüzünden piyon durumuna düşürüldüğüne şahit oluyoruz” ifadesini kullandı.
“Yeni bir kurtuluş çabası gerekiyorsa geri durmayız”
“Hodri meydan” çıkışı kapsamında nasıl bir direnç göstereceği sorulan Dervişoğlu, “Millet mi hükümet mi diye söyledim. Benim bir strateji belirleme gerek yok. Milletin kabullenemeyeceği bir şeyi millete dayatırsanız onun bedelini ödersiniz. Hiçbir hukuki karar sonsuz değildir. Alınan her karar değiştirilebilir. İmralı’daki cani başı görülüyor ve anlaşılıyor hatta bu ülkeyi yönetenler tarafından itiraf ediliyor ki, hâlâ önder vasfını koruma ediyor. Demek ki örgütünü de yönetmeye devam ediyor. Almış olduğu ağırlaştırılmış müebbet mahpustan sonra işlemiş olduğu bütün suçlar da kendisini bundan sonra bağlayacaktır. Dolayısıyla hiç kimse çıkıp, umut hakkı yaratacağız, fiziki özgürlük sağlayacağız hayaline kapılmasın. Bu işler o kadar kolay değil. Bu millet onların zannettiği kadar boş bir millet değildir. Tarih aslında bunu kaydetmiştir. Açıkça söylüyorum, bir cihan harbinden çıkılmıştır. O cihan harbinin sonuçlarını bütün dünya kabul etmiştir. Ama büyük Türk milleti kabul etmeyerek bir kurtuluş gayreti vermiştir. Yeni bir kurtuluş gayreti gerekiyorsa onu yapmaktan geri durmayacağımızın bilinmesini istiyorum” şeklinde konuştu.
“Buna çoğunluğun diktatörlüğü denir”
Dervişoğlu, “Parlamentoda çoğunluğunuz var ama demokrasi sıradan bir çoğunluk sistemi değildir. ‘Bizim elimizde bütün yetkiler var. Yasama yetkisi, sistemden kaynaklı olarak denetlenmesi mümkün olmayacak yürütme yetkisi bizde. Yargıyı da istediğimiz gibi yapılandırıyoruz. Medyayı da aslında ele geçirdik. Yasama, yürütme, yargı ve dördüncü ögeyle bize bağlı’ diyerek düşünmesindeler. Açık ve net olarak söylüyorum. Temsili demokrasi halkın kendi kendini yönetebilmek adına temsilciler seçmesiyle şekillenir. Ama demokrasi ülkeyi yönetenleri, iktidarları sonlar. Sonlandırılmış bir yönetim anlayışıyla hareket etmek mecburiyetinde. Dolayısıyla yasama, yürütme, yargı erklerinin birbirinden ayrılması lazımdır. Yasama kanun çıkarıyor. O kanunlara ve anayasaya bağlı olarak yürütme o kanunların uygulanmasını temin ediyor. Yapılan işlerin ve icraatların maddelere uygun olup olmadığını da yargı denetliyor. Ama Türkiye’de bu düzenek çalışmıyor. Bugün iş başında bulunanlar ‘Ben ne istersem onu yaparım’ diyor. Bunu yaptığınız zaman Türkiye’nin rejiminin adı demokrasi olmaz. Buna çoğunluğun diktatörlüğü denir. Halktan almış olduğu yüzde 1 buçuk oranındaki fark ile iktidar olanların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çoğunluk elde edenlerin, çoğunluk diktatöryası gibi hareket edebilmeleri demokrasiye uygun değildir. O sebeple hakkın, hukukun, adaletin, Türkiye’nin milli menfaatlerinin savunulması, Türkiye’nin üniter devlet yapısının, vatan bütünlüğünün korunması adına millet vaziyet almak durumunda kalırsa, bunun adı gerekirse bir Kurtuluş Savaşı olur. Bu büyük gayretin her yerinde bulunacağımıza millet şahit olsun. Ben kimseyi bir aksiliğe teşvik etmiyorum ama Türkiye’ye bir uçuruma doğru sürüklerlerse emin olsunlar kim bu memleket sahipsiz değildir. Milletin gururuyla, onuruyla, haysiyetiyle böyle oynanamaz. 50 bin insanın katilinden bahsediyoruz. Ona methiyeler dizilemez. ‘Sayın dedirtmeye muvaffak olduk. Bundan sonra da her şeyi yaparız’ denilemez. Bu millet bu kalkışmaya direnç gösterebilecek kudretin sahibidir. Söylediğime, halkı kin ve düşmanlığa tahrik diyebilirler. Bu memleketin düşmanına, düşman olduğunu söylemenin neresi kin ve düşmanlığa tahriktir? Bunlar Türk milletinin düşmanıdır. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin düşmanıdır. Bunlar Türk vatanının bölünmesini istiyorlar, vatanın düşmanıdır. Bu millet kendi düşmanına, düşman demeyecek mi? Türkiye sahipsiz değildir. Bu aynı manzara da mecbur ve mahkum değildir. Herkes haddini bilmek mecburiyetindedir” diye ekledi.
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
AKP’li Külünk: Akademik Kadroları Bölüm Başkanı, Rektörün İstediği Kişiler Belirliyor, Buradan Harward Çıkmaz