32,8826$% -0.25
35,1821€% -0.54
2.449,68%-0,30
4.001,00%-0,17
16.005,00%-0,18
2.326,34%-0,04
10.647,91%-0,31
Doğurganlık tartışması sürüyor ! Türkiye’de nüfusun yaşlanması, doğurganlık suratının azalması nedeniyle kadınların doğurganlığa teşvik edilmesi için harekete geçildi. Kadının daha çok çocuk doğurması için siyaset üretimine yönelindi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı konuyla ilgili teşvik paketleri oluşturulacağını, doğum izni müddetinin artırılacağını açıkladı. Konuyla ilgili olarak Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) ve Türk Tabipleri Birliği Toplumsal Cinsiyet, Kadın ve Üreme Sağlığı Çalışma Grubu (TTB UDEK Yürütme Kurulu) açıklamada bulundu.
TÜİK Açıkladı : Türkiye’de Doğurganlık Hızı
Açıklamada, “TÜİK’in 2023 yılı için açıkladığı “Toplam Doğurganlık Hızı” verisi ve kadınların en temel hakkı olan “doğurganlıklarına karar verme hakkı” ile ilgili telaffuzlar üzerine aşağıdaki açıklamayı kamuoyunun dikkatine sunarız: Ülkemizde nüfusun yarısını oluşturan kadınların sağlığı, kadının toplum içindeki statüsünü belirleyen eğitim, istihdam, siyasete ve karar sistemlerine iştirak ile sağlık hizmetlerine erişim durumları gibi faktörlerle yakından bağlıdır. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2022 yılı bilgilerine göre, Türkiye kadın-erkek eşitsizliği sıralamasında 146 ülke arasında 124. sırada yer alırken, 2023 yılında 129. sıraya gerilemiştir. Bu durum, bayanlar ve erkekler arasındaki eşitsizlik uçurumunun derinleştiğini ve sadece bir yıl içinde sıralamada beş basamak geriye gidildiğini göstermektedir. TÜİK 2023 bilgilerine göre, okur müellif olmayan kadınların sayısı erkeklerin beş katıdır. Kadınların istihdama iştirak oranı %30,4 iken, erkeklerde bu oran %65’tir. Nüfusun yarısını kadınların oluşturduğu ülkemizde, beş milletvekilinden sadece biri bayandır, bu da kadınların karar sistemlerine iştirakinin ne kadar düşük olduğunu göstermektedir. Sağlık hizmetlerine erişim konusunda da telaş verici veriler mevcuttur. Türkiye’de anneler hala önlenebilir nedenlerle ölmektedir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre yüz bin canlı doğumda 12.6 olarak belirtilen anne ölüm oranı, Covid-19 pandemisi sırasında yüz bin canlı doğumda 19’a yükselmiştir. Bu durum, “önlenebilir” olan anne ölümlerinin ortadan kaldırılması için kâfi uğraş gösterilmediğini ortaya koymaktadır” denildi. Türkiye Doğum HızıKARATAY, DOĞURGANLIĞIN NEDEN AZALDIĞINI AÇKILADI !
“Doğurganlık düzenlemesinin temelinde eşitlik bulunduğu unutulmamalıdır”
“1965 yılında çıkarılan ilk Nüfus Planlaması maddesinden bu yana, doğurganlığın düzenlenmesi hizmetlerinin anne ve çocuk sıhhatinin aşısı olduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır” biçiminde devam edilen açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Ancak, doğurganlığın düzenlenmesi hizmetlerinin kamu kurumlarında gereğince sunulmadığı ve kadınların bu hizmetlere erişimde zorluk yaşadığı görülmektedir. 2018 TNSA sonuçlarına göre, yüz bayandan 12’si istemediği halde gebeliği önleyici teknikle korunamamaktadır ve bu oran evvelki beş yıla göre iki katına çıkmıştır. Doğurganlık düzenlemesine yönelik hizmetlerin, güvenli annelik programının bir kesimi olduğu ve temelinde kadın-erkek eşitliği bulunduğu unutulmamalıdır. Ülkede doğum kontrol sistemlerine erişimde bölgesel, gelir, eğitim ve göçmenlik statülerine bağlı eşitsizlikler mevcuttur. Bu da, eşitsizliklerden olumsuz etkilenen kadınların doğurganlıklarını kontrol edememesine ve istenmeyen gebeliklerin artmasına yol açmaktadır.
Doğurganlık düzenlemesi hizmetlerine erişimde yaşanan zahmetler ve bu hizmetlerin özel kesimde sunulması, yoksul bayanlar için önemli bir eşitsizlik yaratmaktadır. İkinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında, özellikle son yıllarda toplumda çekince ile bakılan ve yasal olduğu konusunda kafa karışıklığı yaşanan isteyerek düşük (kürtaj) hizmetleri temel bir sağlık hizmeti olarak sunulmalı ve bu bahiste toplum bilgilendirilmelidir.”
“Türkiye’nin Nüfusu 2050 Yılına Kadar Azalmayacaktır”
Türkiye’nin nüfusunun 2050 yılına kadar azalmayacağını belirten HASUDER ve TTB UDEK, “Bu süreçte, genç nüfusun ve özellikle kadın istihdamının desteklenmesi ve artırılması gerekmektedir. Kadın-erkek eşitsizliğini ortadan kaldıracak esaslı dönüşümler yapılmalı ve somut adımlar atılmalıdır. Özetle, ülkemizde kadınların haklarını kullanabilmeleri için önlerindeki mahzurlar kaldırılmalı ve fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Bu, bir tercih değil, bir gerekliliktir ve devletin anayasal vazifesidir.
Kadınların doğurganlıkları hakkında kendi kararlarını verebilmeleri ve doğurganlık düzenlenmesi hizmetlerine erişebilmeleri için gerekli tedbirler alınmalıdır. Kadınların Cumhuriyetle kazandıkları haklardan geri adım atılmasına asla izin verilmemeli ve engellenmelidir” formunda açıklamaya son verdi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)
Hekimsen’den Tabip İntiharlarını Önlemek İçin Önemli Adım!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.