32,6353$% -0.04
35,1424€% 0.07
2.444,62%-0,11
3.971,00%-0,61
15.906,00%-0,63
2.327,33%-0,18
10.343,31%-2,86
Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr – 1986 yılının nisan ayında Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Santrali’nde meydana gelen kazadan tam 8 ay sonra, hasarlı 4 numaralı reaktörün altındaki koridora giren işçiler şaşırtan bir şey keşfettiler: Reaktör çekirdeğinden akan adeta siyah lavı andıran akışkan bir madde. Gördükleri bir nevi insan imali yanardağa benziyordu. Sertleşmiş kütlelerden biri özellikle şaşırtıcıydı ve mürettebat, devasa memelinin ayağına benzediği için ona ‘Fil Ayağı’ ismini verdi.
300 SANİYE GEÇİRMEK YETERLİ
Korkunç derecede tehlikeli olan fil ayağının yanında 300 saniye geçirmek 2 gün ömrünüz kalmasına sebep olabilir. Çernobil kazasının üzerinden yaklaşık 40 yıl geçmesine rağmen fil ayağıyla aynı odada bulunmak hâlâ ölümcül olabilir. Lav oluşumu çok yüksek derecede radyoaktif ve bir kişinin ölümcül ölçüde radyasyona maruz kalması beş dakika sürüyor.
Kazadan 10 yıl sonra, Çernobil’in yüzlerce fotoğrafını toplayan ABD Enerji Bakanlığı’nın Uluslararası Nükleer Güvenlik Projesi, 2,2 ton (2 metrik ton ) yükünde olduğu tahmin edilen ‘fil ayağı’nın birkaç imajını elde etti. O vakitten bu yana, lav gibisi yakıt içeren gereç (LFCM) olarak bilinen fil ayağı, ürkütücü bir hayranlık objesi olarak kaldı. Pekala fil ayağı neyden oluşuyordu?
Fil ayağı çok radyoaktif olduğundan, o zamanki bilim insanları onu fotoğraflamak için bir kamera kullandılar. Birkaç araştırmacı analiz için numune alacak kadar yaklaştı. Lakin fil ayağının nükleer yakıtın kalıntıları olmadığını buldular. Bunun yerine nükleer uzmanlar, fil ayağının, nükleer yakıt ve reaktör çekirdek yapılarının bazı kısımlarının aşırı ısınıp erimesi ve bir karışım oluşturması sonucu nükleer bir kazada üretilen, ‘koryum’ adı verilen nadir bir unsurdan oluştuğunu açıkladı. Koryum tarihte sırf beş kez doğal olarak oluştu: Bir kez 1979’da Pensilvanya’daki Three Mile Island kazasında, bir kez Çernobil’de ve üç kez 2011’de Japonya’daki Fukushima Daiichi fabrikası felaketinde.
100 TON CAM GİBİSİ LAV OLUŞTURDU
Aşırı ısınmanın çekirdek materyallerinin erimesine neden olduğu ve çekirdeğin kısmen veya tamamen çökmesine neden olduğu bir nükleer erimeydi. Erime, radyoaktif nükleer yakıt gereçlerinin kaplama ve diğer inşaat materyalleriyle karışmasına yol açarak, bunların çıkarılmasını neredeyse imkansız hale getiriyor ve bu radyoaktif materyaller, işlenmediği takdirde reaktörün dışına ve etrafa doğru yolunu bulabiliyordu. Çernobil felaketinde, erimiş yakıt, kaplama, çelik, beton ve kum karışımı, binanın içinden akan ve büyük kütleler halinde katılaşan yaklaşık 100 ton cam gibisi lav oluşturdu.
Koryum hususuyla ilgili “Corium bir terim. Nükleer reaktörde nükleer yansımanın olduğu ve ısı transferinin gerçekleştiği kısım İLEbu kısımda yer alan destek yapılarına core deniyor” ifadelerini kullanan Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Kısmı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şule Ergün, Çernobil gibi ağır bir kaza sonunda core eridiğinde, core’da bulunan tüm yapıların eriyik bir karışım haline geldiğini ve buna da ‘corium’ adı verildiğini söyledi. Koryumun bir madde değil, temelinde erimiş core olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ergün, “İçeriği her reaktörde ayrı olur, zira her reaktörde kor tasarımı farklı olabileceği gibi core’daki elementler de farklı olabilir. Core eridiğinde corium, nükleer yakıtın bütün radyoaktivitesi içinde olarak, yer çekimiyle aşağı akar. Bunu lav gibi hayal edebilirsiniz, soğuk bir yere ulaşınca da farklı biçimlerde katılaşır, Çernobil’de fil ayağına benzeyecek şekilde katılaşmış. Başka bir ortamda başka şekilde katılaşır” diye konuştu.
‘SIZINTI ETRAFA DE YAYILABİLİR’
“Radyoaktif bir sızıntı olması için yakıt bütünlüğünün kaybolması gerekli. Radyoaktif unsurların bir kısmı uçucu veya soygaz oldukları için reaktörden koruma kabı ve etrafa karışabilir. Ağır olanları da koryum bileşeni içinde kalacaktır. Bu sebeple koryum tam oluşmadan da radyoaktif sızıntı görülebilir” diyen Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Kısmı Öğretim Üyesi Dr. Ahmet Kağan Mercan da eriyen nükleer modüllerin tehlikesiyle ilgili şu sözleri kullandı:
“Bu sızıntının yolu nükleer santralde gerçekleşen kazaya göre değişkenlik gösterecektir. Uçucu ve soygazlar için ise bunların yoğuşmasını sağlayacak soğutma sistemleri ve sızıntılardaki radyoaktif madde envanterini azaltacak filtreleme sistemleri için koruma kabı (containment) bulunuyor. Bunlar gayet büyük yapılar olduğu için (60-75 m yükseklik ve 20-30 m çap) bunların bütünlüğü ekseriyetle korunabilir. Filtreleme ve yoğuşma sistemleri faal çalışan reaktörlerde kaza nedeniyle sızıntı çevre ve tabiata yoğun ziyanı olmaz. Lakin yine de her ihtimale karşı önemli kaza tahlillerinin mümkün sonuçları analiz ediliyor. Muhtemel bir kaza sonrası rüzgar hızı, rüzgar istikameti, yağış miktarı gibi faktörlere bağlı olarak uzun aralara radyoaktif serpinti taşınabilir. Bu radyoaktif hususlar toprağa ve suya karışarak yaşam döngüsüne oluşur. Bu noktada nefes alma, radyoaktif serpinti içeren bitki ve besinlerin tüketimi ya da topraktan ışıma gibi nedenlerle içsel ve dışsal radyasyona maruz kalınabiliyor. Bu duruma karşılık her ülke kendi acil durum planlamalarını geliştiriyor ve belirlenmiş doz limitlerine bağlı olarak kalıcı veya geçici tahliye, stabil iyot hapı dağıtımı vb. uygulamaları yapılıyor.”
Borç Batağında Patates Yetiştiriyordu! Bulduğu Dahice Fikirle Paraya Para Demedi
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.