DOLAR

34,1642$% 0.01

EURO

37,2247% 0.18

GRAM ALTIN

2.941,89%0,18

ÇEYREK ALTIN

4.987,00%-0,12

TAM ALTIN

19.885,00%-0,12

ONS

2.679,41%0,21

BİST100

9.005,96%0,56

İkindi Vakti a 15:57
Bursa HAFİF YAĞMUR 12°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,1642

EURO 37,2247

ALTIN 2.941,89

BİST 100 9.005,96

İkindi 15:57

12°

Ekim Devrimi’nin, Kollarında Yükseldiği Personellerden Biri: Kanatçikov

ad826x90

Vladimir İlyiç Lenin, Ekim Devrimi’ne aylar kala, hakkında yakalama kararı çıkarıldığı devirde, partili bir işçi olan Yemelyanov’un Raziliv Gölü kenarındaki kulübesinde, Devlet ve Devrim isimli broşürünün sonuna gelmiş olmanın heyecanını yaşamaktadır.

Karşıdevrim cephesi tarafından, hakkında Avrupa’da lüks bir hayatın içinde olduğu şayiasının yayıldığı günlerde Lenin, kitabının taslağını, o günleri birlikte geçirdiği yoldaşı Zinovyev’e anlatırken, “İktidarı aldıktan sonraki ilk dönem için bütünlüklü bir eylem programı, evet, hatta tahminen sadece ilk dönem için de değil. Proleter bir devletin: Komün tipi bir devletin karakterini, hatta yaşam biçimini ele alıyor” der ve devam eder: “Evet, Engels haklıydı. Devlet, zaferi kazandıktan sonra proletaryaya miras kalan bir canavar. Muzaffer proletarya, bu canavarın en berbat taraflarını kesip atacak, ama özgür sosyal şartlarda yetişmiş yeni bir nesil, ondan kalan tüm artıkları yok etmiş duruma gelene kadar onu muhafazası gerekecek… Broşürüm, ayrıca, bu işi Fransızların başlatacağına ve Almanların pekiştireceğine dair eski inanca sıkı sıkı sarılmanın da bir gereği olmadığını ispat edecek… Startı veren Rusya olacak. Bu Messianizm değil, tarihî bir gerçeklik. Broşürümün adı ‘Devlet ve Devrim’ olacak.

Zinovyev ise, ülkedeki güçler istikrarının bir devrim için uygun olmadığını savunarak ekler: “Ben uygun olmayan şartlarda patlak verecek silahlı bir isyandan, yenilmeye mahkûm bir ihtilalden korkuyorum. Her şeyi kaybedebiliriz.

Zinovyev, tasalarını, Lenin’i kızdırma kıymetine daha sert sözlerle dile getirmeyi göze alarak devam eder: “İnsan bönleşecek kadar ileri gitmemeli. Geçen nisanda, döndükten hemen sonra, Taurida Sarayı’nda yaptığın konuşmayı hatırlıyorum. Şimdi tek bir çalışanla konuşabildiğin için olayları bütünlüklü göremediğini söylemiştin. Bu ifaden Menşeviklerin kahkahalarına, bizim yoldaşların da başlarının karışmasına yol açmıştı…

Lenin de şu yanıtı verir: “Mükemmel. Tam da böyle söylemiştim. Böyle söylemiştim, çünkü gerçek buydu. Ve sonraki sefer Putilov’dan, Trubochni’den ve diğer fabrikalardan pek çok emekçiyi gördüğümü ve durumlarını çok iyi bildiğimi söylediğimde de herkes bana inanmıştı.

Zinovyev, “Ama şimdi, şu anda, bugünkü Rusya’da iktidarı almanın ne anlama geldiğini anlıyor musun?” diyerek itirazını sürdürür.

Anlıyor muyum, ha?” diyen Lenin’in yanıtı şöyledir: “Çok iyi anlıyorum. Gece gündüz bunu düşünüyorum, beynim patlayana kadar. ‘Bugünkü Rusya’ diyorsun. Geleceğin Rusya’sını yaratabilmek için bugünkü Rusya’da devrim yapmak zorundayız, başka yolu yok. Evet, cehalet var. Evet, gericilik var. Evet, medeniyetsiz bir ülkeyiz.

Önemli değil, iktidarı aldığımızda Rus yaşantısının bu acınacak istikametlerini iki katı, on katı, yüz katı hızla kökünden söker atarız. Evet, personellerimiz, Batılılarla karşılaştırıldığında kültürsüz ve eğitimsizler… Bu da zorluklarımızı ikiye katlıyor.(1)

Devlet ve Devrim, günümüzde, işçi sınıfı partileri için temel bir eğitim gereci olma özelliğini korurken, devlet kuramına dair akademik çalışmalarda da göz gerisi edilemeyecek bir yerde durmaya devam ediyor.

RUSYA’DA KİMLER İYİ YAŞAR?(2)

Peki Lenin’in Zinovyev ile tartışmasının esas hususlarından Rus emekçilerinin durumu neydi ve ihtilale giden son çeyrek yüzyılı nasıl yaşamışlardı?

Kor Kitap tarafından basılarak okurla buluşturulan Çarlık Rusyası’nda Devrimci Bir İşçinin Anıları – Kanatçikov, bu soruya doğrudan muhatabının kaleminden bir cevap veriyor.

Yayınevi ‘anı’ başlığı altında sunsa da, otobiyografik roman tadında bir kurguyla okuru sürükleyen kitap, Rusya’da işçi hareketinin şimdi ekonomik taleplerle kendisini ifade ettiği 1890’ların başından politikleşerek ihtilale doğru yol aldığı sürece kadar uzanan öyküsünü, bir belgesel havasında yansıtıyor.

1879 yılında, Moskova’nın Volokolamsk bölgesindeki Gusevo köyünde doğan Semyon Kanatçikov, o zamanlar köylü bir çocuğun hayatta kalmasının bile nadir bir durum olduğunu belirterek, “Mesela, annem bazı kaynaklara göre on sekiz, bazısına göre de on iki çocuk dünyaya getirmesine rağmen sadece dört kardeş erişkinliğe ulaşabilmiştik” diyor.

Hem babasının baskısından özgürleşmek hem de köylülüğün sınırları içinde kendisine gelecek göremediği için çok genç yaşta kente gelen Kanatçikov, önce boyama işinde sonra da bir kalıp atölyesinde çalışır. Sık sık işten atıldığı için çok sayıda işyeri değiştirmek zorunda kalan Kanatçikoy’un, bazen yasa dışı yollardan ulaştığı kitaplar dahil birçok yayını okumaya çalışarak nasıl dönüştüğünün izlerini, onun yalın anlatımıyla birlikte takip ederiz.

Kilisenin köylü ve emekçileri, Çarlığa, otokrasiye bağlı tutma fonksiyonu gören yapısını, mücadele içinde aydınlanmaya başladıkça daha net fark eden Kanatçikov’un, sonraki yıllarda babasıyla sürdürdüğü sohbetlerde dini bahislerdeki farklılaşmasının ortalarındaki ilgiyi koparmaması için ihtimam gösterir.
Birçok kez tutuklanıp değişen müddetlerde hapis yatan, sürgünler yaşayan Kanatçikov, Iskra’yı düzenli olarak takip ederek artık partili bir personele dönüştüğü süreçte, fabrikalarda komiteler kuran ve ‘İşçi Gazetesi’ ismiyle, doğrudan emekçilerin yazılarından oluşan bir gazete de çıkaran bir öncü işçi haline gelmiştir. Kendisini düzgün cümlelerle ifade etmekte zorlanan Kanatçikov, bir süre sonra yazılarıyla işçi basınını var eden öncü bir çalışana dönüşmüştür.

1889’te kurulan İkinci Enternasyonal’in talepleri arasında yer alan, işgününün 8 saate indirilmesi talebi için o da Rusya’da bildiriler dağıtan personellerden biridir. Dolasıyla şimdi genç bir emekçiyken uluslararası işçi hareketinin taleplerini kendi ülkesinde örgütlemektedir.

Çarlık Rusyası’ndaki baskı şartlarında örgütlenen emekçilerin tutuklanarak fabrikalardan tasfiye edilmesine rağmen, yeni örgütlenmeler kurulmaktadır. Kanatçikov, bir süre önce birlikte mücadele ettiği devrimci çalışanlardan kimileriyle uzun süre görüşemezken, kimilerinin da Çarlık güçleri tarafından öldürüldüğü haberini alır.

Kanatçikov, ilk tutuklanmasının ardından artık dehşetlerini aşmış ve mahpusta geçirdiği devirleri, okuyarak bilinçlenme molası olarak görmeye başlamıştır:

Kısa bir süre içinde, istediklerimin ötesinde bazı yapıtları de içeren bir yığın kitap elime geçti. Aralarında Marx’ın Kapital’inin birinci cildi de vardı. Okumayı gözüm kesmediğinden, ekonomi politik üzerine diğer kitapları okuyana kadar saygılı bir şekilde erteledim. Önce Zheleznov’la başladım, sonra Çuprov, daha sonra Tugan-Baranovsky’nin Rus Fabrikası ve daha sonra da İlin’in Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi…(3)

ÇARLIK RUSYASI’NDAN BUGÜNÜN TÜRKİYESİ’NE

Kanatçikov’un yaşadıklarından hareketle anlattıkları, ortadan geçen zaman farkına rağmen, Türkiye işçi hareketinin meseleleriyle da epey benzerlikler gösteriyor.

Örneğin Türkiye’de, bulunduğu sanayi havzasını etkileme potansiyeline sahip binlerce işçinin çalıştığı bir fabrikayı örgütlemeyi hedeflerken, nasıl, çevresindeki personelleri etkileme özelliği olan personelleri örgütlemeye özel bir önem veriliyorsa, aynı tasaları, 135 yıl önce Kanatçikov ve Bolşevik emekçilerin, büyük fabrikaları örgütlemeye hazırlanırken yaptıkları tartışmalarda görüyoruz. Hatta örgütlenmek istenen bir fabrikaya işçi olarak girmek mümkün olamıyorsa, o fabrikadaki işçilere, evlerinin olduğu semtlerde ulaşmaya çalışmak, evlerine girmeyi başarmak, Kanatçikov ve arkadaşlarının en önemli yollarından biridir.
Bugün Türkiye’nin farklı kentlerine dağılmış olan işçi havzalarına yönelik çalışma yapan işçi sınıfı devrimcileri, kitabın bu kısımlarını okurken, tahminen de kendilerini Kanatçikov ile sohbet ederek dertleşiyormuş gibi hissedebilirler. Çalışanlarla, devrim ve sosyalizm gayretine katılmış üniversiteli gençler arasındaki yabancılık duygusu ve bu hissin uğraşın ileriki etaplarında birbirini daha fazla anlamaya doğru yaklaşması da kitabın farklı kısımlarında rastladığımız özellikler arasında.

Yine, çalışanların kilisenin etkisi altında olmalarının örgütlenme çalışmasında çıkardığı mahzurların benzerilerini, Türkiye’de işçi örgütlenmesi yapanlar da kendi özgüllüklerinde yaşamaktadır. Örneğin, Kanatçikov’dan yaklaşık 100 yıl sonra Ankara’nın önemli metal fabrikalarında uzun yıllar işçi olarak çalışmış, komiteler kurmuş ve direnişler örgütlemiş çalışanlardan Rıza Ercan, kendisiyle sohbetimizde tecrübelerini şöyle anlatmıştı: “Bir defa hiçbir emekçiyi ötekileştirmeyeceksin. Bu personellerle yapacaksın ne yapacaksan. İşçi seni arkadaş olarak kabul edecek. İlk iş olarak din problemini tartışırsan, gittin yani, kaybettin. Milliyetçilik de öyledir. İşçinin evine gideceksin. Personelle ailece ilişki kuracaksın. Eğer beş vakit namazını kılan işçi benimle görüşüyorsa, evine gittiğim, yemeğini yediğim için görüşüyor.(4)

Kanatçikov’un anıları, idealize edilerek üretilmiş kahraman tiplemelerinden epey farklı olduğunu da belirtmeliyiz. Tahminen şunu da ekleyerek: Kanatçikov, kendisini anlatırken son derece mütevazı, ama hayranlık duyduğu bir işçi yoldaşını anlatırken çok daha coşkulu.
Kanatçikov, zaaflarını da, önemli mücadele süreçlerinin ardından, entelektüel bir topluluğa seslenirken, heyecanla yaşadığı bocalama hissini da gocunmadan anlatıyor. Hatta kitabın birkaç yerinde denk geldiğimiz bu kısımlarda kahramanımızın utancından yüzünün kızardığını bile hissedebiliyoruz.

Türkiye’nin herhangi bir işçi havzasında örgütlenme çalışması yapan işçiler, bu kitabı okuduklarında çeşitli çeşitten zorluk ve bocalama halleri karşısında “Aynı ben” diye düşüneceklerdir muhtemelen.

Daha çocuk diyebileceğimiz bir yaşta köyünden ayrılarak personellik hayatına adım atan Kanatçikov’un başardıkları karşısında, “Ben de başarabilirim” hissini da yaşayacaklardır. Çünkü Kanatçikov, onlara dokunma arasında konuşuyor.

Lenin’in sürgün dönemlerinde, parti basınına yansıyan işçi mektuplarından, Rusya’da işçi sınıfının durumunu anlamaya, analiz etmeye çalıştığını biliyoruz. Kanatçikov o çalışanlardan biri olarak Ekim Devrimi’nin öğretici, heyecan verici ve derslerle dolu tarihinden, bize bir öznenin en çıplak ve yalın haliyle sesleniyor.

Bağlarken, şunu da söylemesek eksik kalabilir. Bazı kitapları, muharrirlerinden da dolayı güçlü bir edebiyat metni beklentisiyle okur, bitirip, kapağını kapattığımızda bu açılardan bizde bıraktıklarını tartarız. Kanatçikov, bir telaffuz ya da imgelem değil, eylem ustası. Eksik gördüğü yanlarını yüksek sesle söylemekten çekinmeyen ve öğrenmeye daima açık duran bir işçi. Siz, onun geçirdiği dönüşümü hayranlıkla okurken kendinizi ‘vay’ derken yakalayabilirsiniz tahminen; ama o hiçbir zaman ‘ben oldum’ demiyor.


1) Emmanuil Kazakeviç, Mavi Defter- Ekim öngününde Lenin, Çev: Özlem Koşar, İstanbul, Kor Kitap, 1. Basım Kasım 2023, Sayfa 100-112
2) Rus Şair Nekrasov’un başyapıtının ismi. Keskin toplumsal çelişkilere şiiriyle işaret ederken, adalet ve özgürlük mücadelesinde de özellikle bu yapıtıyla önemli bir yer edinmiştir.
3) Semyon İvanoviç Kanatçikov, Çarlık Rusyası’nda Devrimci Bir İşçinin Anıları, Çev: Ilgın Akkaya, Doğukan Dere, İstanbul, Kor Kitap, Birinci Basım Ağustos 2024, s. 341
4) Hazırlayan Fatih Polat, Her İnsan Bir Hikâye, “İşçiyi örgütlemek için önce itimadını kazanacaksın”, Üniversal, 25 Mayıs 2024 https://www.evrensel.net/haber/519251/isciyi-orgutlemek-icin-once-guvenini-kazanacaksin

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

“Oppenheimer” Filminin Oscar’lı Yönetmeni Christopher Nolan Paylaşılamıyor

HIZLI YORUM YAP