DOLAR

35,3875$% 0.14

EURO

36,4879% -0.09

GRAM ALTIN

3.040,68%0,29

ÇEYREK ALTIN

4.976,00%0,36

TAM ALTIN

19.841,00%0,36

ONS

2.673,13%0,15

BİST100

10.000,72%1,11

İmsak Vakti a 02:00
Bursa PARÇALI BULUTLU 12°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 35,3875

EURO 36,4879

ALTIN 3.040,68

BİST 100 10.000,72

İmsak 02:00

12°
  • Bursa Gündem Haber
  • Siyaset
  • Ekrem İmamoğlu: Gelir Dağılımı Adaletsizliği Tarihte Görülmemiş Ölçüde Canımızı Acıtıyor, Halkın Yoksulluğu Artıyor

Ekrem İmamoğlu: Gelir Dağılımı Adaletsizliği Tarihte Görülmemiş Ölçüde Canımızı Acıtıyor, Halkın Yoksulluğu Artıyor

ad826x90

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Gelir dağılımı adaletsizliği, tarihte görülmemiş ölçüde ülkemizde bizlerin canını acıtacak durumda. Halkın yoksulluğu artıyor” dedi.

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beşiktaş’ta bir otelde düzenlenen “8. İstanbul Ekonomi Zirvesi”nde konuştu. “İstanbul”, “ekonomi” ve “zirve” sözlerinin birbirine çok yakışan üç tanım olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, “İstanbul’a, güzel olan her duygu çok yakışıyor. Dünya ölçeğinde lider kentlerden birisi. Ve bu liderliğini en üst düzeyde ortaya koyan faaliyetleri yapmalı ve dünyaya iyi mesajlar verebilmeli, öncü mesajlar verebilmeli, uyarılar yapabilmeli. İstanbul’a yakışan budur” dedi. Bu kapsamda, yaklaşık 3,5 yıl önce Balkan Kentleri Ağı B40’ı kurduklarını kaydeden İmamoğlu, aynı anlayışla Orta Doğu’nun ve Kuzey Afrika’nın önemli kentlerini de bu ay içinde İstanbul’da bir araya getireceklerinin bilgisini paylaştı. Nisan ayında ise Almanya’nın Türkiye’yle olan kardeş kentleri buluşmasının zirvesini yine İstanbul’da yapacaklarını aktaran İmamoğlu, “Daha önce de Mega Şehirler Zirvesi’ni yine İstanbul’da yapmıştık. Bütün bunları şunun için söylüyorum: İstanbul, dünya adına sorumlu bir şehirdir” diye konuştu.

“Gelir dağılımı adaletsizliği, tarihte görülmemiş ölçüde”

Dünyanın büyük bir iktisadi değişim ve dönüşüm sürecinde olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, özetle şunları söyledi:

“Burada olumlu bir tablo çizmek isterdim, ama maalesef daha önce yaşamadığımız ölçekte bir ekonomik dar boğazında içerisindeyiz. Türkiye’yi her geçen gün daha da sıkıntıya sokan ekonomi siyasetleri, 2023 yılı genel seçimleri sonrasında yeniden şekillendi. Etki tahlili yapılmadan, istişare edilmeden alınan bir kısım sürpriz kararlar, iktisadın ne yazık ki dengesini bozdu, pek çok şirket ve sektörü de bu basamakta paralize etti. Uygulamada sorunların kaynağını ele almak ve kökünden çözmek yerine, biraz geçmişten kalan 1980’li, 90’lı yıllarda uygulanan tipik kemer sıkma siyasetleri ne yazık ki benimsendi. Bunlar basit olarak, faiz ve vergi artışı ile kur ve fiyatları baskılamaya dayalı siyasetler. Türkiye ekonomisindeki yapısal sorunlar ile geçmişten gelen sürdürülebilirlik kaygıları devam ettiği için, uygulanan kemer sıkma siyasetlerinin, yüksek kur riskini azaltma dışında, maalesef istenilen seviyede etkinliğini şimdi göremedik ve yaşayamadık. Üstelik gelir dağılımı adaletsizliği, tarihte görülmemiş ölçüde ülkemizde bizlerin canını acıtacak durumda. Halkın yoksulluğu artıyor. Toplumun büyük bir kesiti eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi mecburî hizmet alanlarına dahi erişimde önemli sorunlar yaşıyor. Özetle; gerçekleşen veriler, reel dalda sert daralmanın başladığını, istihdam piyasasında kırılganlığın arttığını, ancak yürütülen siyasetlerin tüketim, beklenti ve varlık fiyatları üzerinde istenilen etkiyi de şimdi yaratmadığını gösteriyor.

“2024-25 yılı herkes için daha zorlu geçecek”

Bu gelişmeler, enflasyonu düşürmek için tek başına para siyasetlerinin yeterli olmadığını da bizlere yaşatıyor. Tüm bölümler için geçerli bir durum tespiti yapmak gerekirse; 2024-25 yılının herkes için daha zorlu geçeceğini görmemiz gerekir. Eğer durum böyleyse, ‘ne yapmalı’, daha da kıymetlisi, ‘nasıl yapmalı’ sorusunu hepimiz kendimize sormak zorundayız. Her şeyden önce, Türkiye’mizin önemli bir zihinsel değişikliğe ihtiyacı var. Ülkemizin daha fazla büyümesi ve ekonomik şoklara karşı daha güçlü olması adına rekabetçiliği, verimliliği ve potansiyel büyümeyi arttırmaya yardımcı olacak, kapsamlı bir yeni bir ekonomik ıslahata ihtiyacımız vardır. Hatta bundan da öte, tam bir ekonomik paradigma değişimi gerekmektedir. Çünkü, eğer toplumsal durgunluk ve ekonomik dar boğazdan kurtulmak istiyorsak, ülkemizi kalkındıracak yeni siyasetleri kapsayan yeni bir kıssaya ve yeni bir ekonomik modele ihtiyacımız olduğu çok açık ve net.

“Türkiye’nin kaynak sorunu olmadığını da biliyoruz”

Öte yandan, Türkiye’nin kaynak sorunu olmadığını da biliyoruz. Özellikle insan kaynağı, deneyimli yatırımcı ve girişimci gücü. Bu çok değerli bir kaynaktır Türkiye’mizde. Tahmin edilenin çok daha üzerindedir. Yer altı ve yer üstü kaynakları, bizlerin en büyük gücüdür. Keza Türkiye’nin lokasyonu, iktidarlardan bağımsız olarak stratejik konumuyla, bizim ülkemizi çok güçlü kılan bir özellik. Cumhuriyetimizin başından bu yana atılan adımların sonucu olarak, bir bölgesel üretim merkezine dönüşmüş önemli bir coğrafik özelliğe sahip ülkemiz var. Doğal şunu söylemek lazım; İtalya ve Çin arasında en büyük üretim alanı Türkiye’dir. Tam da bu nedenle yeni bir hikaye ve yeni bir ekonomik model ortaya koyabildiğimiz ortamda, hızla küresel arenadaki yerimiz, çok farklı ve çok daha güçlü bir düzeye yükselecektir.

“Dünyanın sürdürülebilir ve kolektif bir gayrete ihtiyacı var”

Bir konuya daha dikkatinizi çekmek isterim. 2 hafta önce katıldığım Bakü’deki toplantılarında… Ki katıldığım en güçlü ve en başarılı COP toplantılarından birisi olmuştur. Bu anlamda Azerbaycan’a da teşekkürlerimi iletiyorum. Gerçekten bizleri gururlandıran, keyifli bir buluşmayı bizlere yaşattılar. Buradaki en önemli müşahedem; dünyanın sürdürülebilir ve kolektif bir gayrete ihtiyaç duyduğu gerçeği. Kolektif ve sürdürülebilir bir birliktelikten bahsediyoruz aslında. Yani dünyanın bu ölçekte bir paydaş olmaya dönük bakış açısı. Yani dünya, sadece büyüme ve karlılık odaklı bir yaklaşımdan, paydaş odaklı ve kıymet üretimine yönelen bir anlayışa kayıyor. Ülkemizde, ekonomi ve endüstrinin içinde olduğu kritik eşiği aşmak için de doğrudan ve dolaylı, bütün aktörlerin iş birliği ve dayanışmayla, daima birlikte… Ki gücümüz çok büyüktür bu anlamda. Tek dezavantajımız, kurumsal anlamda tahminen bir araya gelememe konusundaki problemlerimiz. Bütün aktörlerle iş birliği ve dayanışmayı bir araya koyduğumuzda, ortak geleceği inşa edecek bir modeli ortaya çıkaracak bir oluşuma ihtiyacımız var.

“Paydaş ekonomisi’ bize çok uzak bir kavram değil”

Biz, bu modele ‘paydaş ekonomisi’ diyoruz. Yani devletin, sadece şirketler için kısa vadeli karları optimize etmekle kalmayan, tüm paydaşların ve genel olarak toplumun ihtiyaçlarını dikkate alan, uzun vadeli bedel yaratma arayışında olduğu güçlü bir ekonomi yönetim modeli. Döngüsel ekonomi anlayışına dayanan bu model, ülkemizin ortak sorunlarına yaklaşım ve bunların çözüm noktasında ortak akla ve iş birliğine dayanan bir anlayışı özetler. Gelişmiş ekonomilerde ve ülkelerde, ekonomik modelin temel desteğini, ekonomik ve sosyal kurullar oluşturmaktadır. Bu kurullar, ekonomide ortak akıl ve toplumsal uzlaşma sistemleridir. Aslında bize çok uzak bir kavram değildir bu. Ülkemizde, 1995 yılında idari teşkilata giren ekonomik ve sosyal kurul vardır. Ama maalesef etkili olamamıştır. Kağıt üstünde kalmıştır. Türkiye, bütün aktörlerin, paydaş ekonomi modeli çerçevesinde ve Ekonomik Sosyal Kurul Platformu aracılığıyla, ekonomi ve sosyal siyasetlerin oluşturulmasında aktif rol oynayacağı yeni bir sistemi hızla hayata geçirmek zorundadır. Çünkü gerçekten ülkemizin bu alana ve bu ekosistemle birlikte katkı sunacağı olağanüstü yetenekli kurum, kuruluş ve özel sektör temsilcileri, farklı paydaşları mevcutta vardır.

“Avrupa Birliği de ekonomik modelini sorguluyor”

İkinci önemsediğimiz konu ise, Türkiye Milli Sanayi Siyaseti ve Endüstriyel Stratejidir. Ülkemizin iyi planlanmış bir yeni nesil sanayi politika maddesine ihtiyacı vardır. Bakınız; Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve Birleşik Krallık gibi ülkelerden sonra, şimdi Avrupa Birliği de ekonomik modelini sorguluyor ve kendi ‘milli endüstrilerini geliştirme stratejilerini’ belirliyor. ABD başkanlık koltuğuna oturacak olan Donald Trump’ın, yüksek gümrük tarifeleri ve kota kısıtlamaları ile geleceği artık bir sır değil. Geçmiş uygulamalarından da ilk periyodundan de attığı adımlardan belli. Açıkçası dünyanın da tahmini, daha fazlasını atacağı ve buna hazırlandığı. Sertleşecek bu küresel ticaret savaşının muhtemel etkilerini de kestirmek çok fazla zor olmasa gerek. Küresel ticaret hacmi daralacak, küresel büyüme olumsuz etkilenecek, tedarik zincirlerinde aksamalar yaşanacak, jeopolitik tansiyonlar yükselecek, küresel piyasalarda istikrarsızlık, finansal piyasalarda olumsuzluklar yaygınlaşacak. Türkiye iktisadı de bu gelişmelerden ne yazık ki etkilenecek.

“Milli büyüme ve iktisadi kalkınma stratejisine hemen ihtiyacımız vardır”

İşte tam da bu nedenlerden dolayı; temel malların üretiminde dışa bağımlılığı azaltan, ülkemiz için stratejik ehemmiyeti yüksek yazılım, dijitalleşme, otomasyon gibi dalları destekleyen bir milli büyüme ve iktisadi kalkınma stratejisine hemen ihtiyacımız vardır. İlave olarak; yüksek teknolojili üretim ve katma değerli ihracat yapan stratejik dallara, uzun vadeli ve uygun şartlarda destek sağlamamız ve bu takviyenin kaynaklarını oluşturmamız kuraldır. Elbet ki, bu stratejinin sürdürülebilirliğini sağlamak için, eğitim ve enerji siyasetleriyle entegre edebilmemiz de şart. Çünkü, ekonomimizin verimliliği hem seviye hem artış hızı olarak potansiyelinin önemli oranda gerisindedir. Verimliliğin güçlendirilebilmesi için, çalışan gelirlerinin arttırılması, toplumsal refahın yükseltilmesi, çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması gibi önlemlerin yanı sıra, dijitalleşme ve yapay zeka teknolojilerine geçiş amaçlarına bir an önce ulaşmak, ülkemiz için hayati önem taşıyor. Çünkü, çağın bu seyahatini ıskalamak, dünyanın tam da göbeğinde, merkezinde duran ülkemize, 90 milyona yakın genç nüfusuna asla yakışmaz ve milletimiz bu treni asla kaçırmamalıdır.

“İş dünyamızı baştan aşağıya yeniden yapılandırmak zorundayız”

Bu tepenin ana teması olan yapay zeka, artık bildiğimiz dünyayı değiştiren bir teknoloji haline geldi. Açıkçası bir ihtilalin içindeyiz. Yapay zeka teknolojisi, şu anda bildiğimiz biçimiyle; işlerin, ekonomilerimizin ve toplumun çehresini değiştiren bir süreci tarifliyor. İnternet çağının tahminen de en önemli etabı olan yapay zeka, sadece teknolojik bir ilerleme değil. Ekonomileri şekillendiren, inovasyonu yönlendiren ve jeopolitik görüntüyü dahi etkileyen, dönüştürücü bir güç. Verimlilik artışı sayesinde büyüme suratlarına ateşleyecek, kapsamlı bir ilerleme. Verimliliğin ve uluslararası rekabetin tanımı, yapay zeka ile değişirken, iş dünyamızı baştan aşağıya yeniden yapılandırmak zorundayız. Üretim ve inovasyon sıçramasına araç olacak hukuki, finansal ve çevresel faktörleri de güncellememiz gerekiyor. Öte yandan, gelir adaletsizliğinin bugün vardığı eşiğin, yapay zeka ihtilalinin bu ilk etaplarında, hemen her ülkenin tahminen de en zorlayıcı problemleri arasında en ön sırada olacağını öngörüyoruz. Sonsuz bir esneklik vadeden yapay zekanın, aynı zamanda sorumluluk şuuruyla düzenlenmesi ve de yalnızca gelir dağılımı adaletsizliği nedeniyle bile yaşam mevzularından birisi olduğu gerçek.

“Yapay zekayı çok etkin şekilde kullanmayı ve üretmeyi becermemiz şart”

Yapay zeka, derin öğrenme araçlarından yeni ürün yaratma ve görev otomasyonuna kadar, teknolojide benzeri görülmemiş ilerlemeler sunarak, hayatımızın çeşitli istikametlerini bugün bile hızla dönüştürdü. Türkiye olarak, yapay zekayı hemen bugün çok etkin şekilde kullanmayı ve üretmeyi becermemiz şart. Peki bunu nasıl yapacağız? Öncelikli adım, bu tarafa doğru çoklu alanda kaynak yaratmaktan geçecek. Buna şüphe yok. Dünyada, şu anda görüyoruz ve izliyoruz ki, muazzam bir kaynak transferi söz konusu. Yapay zekanın pazar büyüklüğünün, 2024 sonunda 310 milyar dolara varacağı öngörüldü. Pazar büyüklüğünün 2024’ten 30’a kadar, yüzde 30’a yakın yıllık bir bileşik büyüme oranıyla artacağı da hesaplanıyor. Bu, küresel ekonomi büyüme hızının her yıl on katı kadar artış demek. Önümüzdeki beş yılda yaratacağı yeni işlerle birlikte, küresel ekonomiye 20 trilyon dolara kadar katkı sağlayacak, bir o kadar da paha ekleyecek bir alandan bahsediyoruz. Dallar arası oran değişmekle birlikte, şimdiden şirketlerin yüzde 25’i, iş gücü eksikliklerini gidermek için yapay zekayı uygulamaya koydu bile. Bireylerin yüzde 75’i de doğal bir dertle, yapay zeka nedeniyle iş kaybından önemli anlamda endişeli. Yapay zekaya en çok yatırım yapan ülkeler listesinde, ülkemiz 20. sırada.

“Yapay zekaya yönelen yatırımlar desteklenmeli”

İnsan sermayesi kalitesini arttırmak, genç işsizliğine çare bulmak, özel bölümün özellikle rekabet gücünü verimlilik odağına çevirmenin tek yolu, yapay zekaya yönelen yatırımların daha geniş alanlarında yer bulması ve desteklenmesinden geçiyor. Bu istikametiyle yapay zekayı, insanlık için daha iyi bir gelecek inşa edebilecek, güçlü bir araç olarak görerek, uygun düzenleyici çerçevelerin geliştirilmesi de elzem olacak. Yapay zeka odaklı ekonomik dönüşüm, eğitim sisteminde de hepimizi öylesi bir sürece hazırlama konusunda önemli değişiklikler yapmaya davet etmekte. Yapay zeka teknolojileri konusunda eğitim almış bireylerin sayısının artması, Türkiye’nin de rekabet gücünü doğal olarak arttıracak. Eğitim sisteminin adil fırsatlar yaratması, parasız, kaliteli eğitimin sağlanması, eğitime erişimin herkes için artması, müfredatların özellikle güncel muhtaçlıkları ve güncel kesimlerle eşleşen bir ortamı yaratması ile yapay zeka ve veri bilimi gibi hususlarda güncellenmesi gibi gayeleri ortaya koymak zorundayız.

“Teknolojiye eşit erişim, hala çok önemli bir sorun”

8. İstanbul Ekonomi Zirvesi’nin selamlama konuşmalarını, Azerbaycan Ekonomi Bakan Yardımcısı Elnur Aliyev ve Arnavutluk Ekonomi, Kültür ve İnovasyon Bakan Yardımcısı Blerta Rama gerçekleştirdi.

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

AKP’li Metiner: 1934’te Seçme ve Seçilme Hakkı Tüm Kadınları Kapsamıyordu; Ayrımsız Tüm Kadınlara Seçilme Hakkını Erdoğan Verdi

HIZLI YORUM YAP