34,5369$% 0.12
36,1779€% -0.17
2.969,59%0,27
5.058,00%0,29
20.171,00%0,31
2.676,74%0,20
9.367,77%3,72
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında hapis cezası verilen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun avukatları, istinaf aşamasındaki evraka bir mütalaa sundu. Söz konusu mütalaada, TCK’nın 125 3-a hususunun anayasaya alışılmamış olduğu ileri sürülerek, bu kararın iptali istemiyle belgenin Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) götürülmesi gerektiği savunuldu. Mütalaada, TCK’nın 125’inci hususunun ”alelade bir ceza normu olmadığı” belirtildi ve ”Anayasadaki ifade özgürlüğü hakkı üzerinde etki doğurmaktadır. Bu bakımdan yasama organının suç ve ceza siyasetine ilişkin marjının daraldığı bir alan söz mevzusudur. Bu alanda anayasaya karşıtlık iddiası ‘ciddi’ niteliktedir” tespitine yer verildi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, 4 Kasım 2019 tarihinde yaptığı basın açıklamasında, YSK üyelerine hakaret ettiği iddiası ile açılan davada, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi, 14 Aralık 2022’de İmamoğlu hakkında 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve siyasi yasak kararı vermişti.
İmamoğlu’nun avukatları tarafından istinaf aşamasındaki dava dosyasına “Türk Ceza Kanunu’nun 125. Hususunda Kamu Görevlilerine Hakaret Suçu için Öngörülen Ceza ve Güvenlik Önlemlerinin Anayasadaki İfade ve Siyasal Özgürlüklerle Normlara Karşıt Olduğu Hakkında” başlıklı bir mütalaa sunuldu.
İmamoğlu’nun avukatları bu mütalaaya istinaden istinaf mahkemesinden İmamoğlu’nun mahkum olduğu TCK’nın 125 3-a hususunun anayasaya karşıtlığını ileri sürererek, bu kararın iptali istemiyle AYM’ye götürülmesini istedi.
İstinaf mahkemesi söz konusu anayasaya terslik iddiasını ‘‘ciddi” bulursa, söz konusu maddeyi itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne iptal istemiyle götürebilecek. Bu durumda dava belgesi, AYM’den gelecek karara kadar bekletilmek zorunda.
“Mahkemenin görevi, kararın anayasaya karşıt olup olmadığına dönük kanaat oluşturmak değil”
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Adem Sözüer ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Tolga Şirin tarafından hazırlanan bilimsel mütalaada, Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesi’nin, “yetkili bir mahkeme” olarak gördüğü davada, TCK md. 125/3-a ve fıkra 5 kararı ”davada uygulanacak norm” niteliğine haiz olduğu ve bu normun anayasaya tersliği taraflarca ileri sürüldüğünde mahkemenin misyonunun, kararın anayasaya muhalif olup olmadığına dönük kanaat oluşturmak değil; bu tezin ”ciddi” olup olmadığını kıymetlendirmek olduğuna dikkat çekildi.
Söz konusu davanın Anayasa Mahkemesi’nce incelenmesi gerektiği kaydedilen mütalaada, buna münasebet olarak Türkiye’nin üyesi olduğu Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi kaynaklarının, TCK md. 125/3-1 kararının değiştirilmesi ve/veya tamamen kaldırılması yönünde görüşü olduğu ve uluslararası hukuka uymamanın da anayasaya da muhalif olacağı vurgulandı.
TCK md. 125/3-1 kararının benzerlerinin bulunduğu ülke sayısının azınlıkta kaldığı belirtilen mütalaada, Türkiye ile ortak kültürel ve tarihî bağları olan Avrupa devletlerinin içinde böyle bir karara neredeyse hiç rastlanmadığı ifade edildi. Rastlananlarda ise konunun anayasa mahkemelerine taşınarak iptal edildiği kaydedildi.
“İfade özgürlüğü hakkı üzerinde etki”
TCK md. 125/3-a ve f. 5 kararının anayasadaki ifade özgürlüğü hakkı üzerinde etki doğurduğu ve bu yüzden de yasama organının suç ve ceza siyasetine ilişkin marjının daraldığı bir alanın olduğu ifade edildi.
Mütalaada, şöyle denildi:
”AYM, bir ceza normunun konması ve yaptırım yükünü belirleme konusunda yasama organına geniş bir takdir alanı bıraksa da bu cezanın bir temel hakka etki ettiği bağlamlarda daha sıkı bir ölçülülük değerlendirmesi yapmakta ve daha az müdahaleci teknikler mevcut olduğunda iptal kararı vermektedir. Somut olayda TCK md. 125/3-a ve f. 5 kararı alelade bir ceza normu değildir, anayasadaki ifade özgürlüğü hakkı üzerinde etki doğurmaktadır. Bu bakımdan yasama organının suç
ve ceza siyasetine ilişkin marjının daraldığı bir alan söz hususudur. Bu alanda anayasaya terslik iddiası ‘ciddi’ niteliktedir.
AYM’nin kamu görevlilerine dönük içtihadı ‘kamu vazifelilerinin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla
eleştiriye katlanmak durumunda oldukları ve bu bireylere yönelik tenkit hudutlarının çok daha geniş olduğu’ tarafındadır. Bu içtihat karşısında kamu görevlilerine dönük sert tenkidin (politik ve kamusal davalarda hakaretin sınırları birden fazla kez gridir) daha ağır ceza tehdidi altında bırakılmasında tutarsızlık vardır. Bu tutarsızlık ve mantıki sonuç, savın ciddiliği için dikkate bedeldir.”
“Yapılması gereken şey belgeyi AYM’ye göndermek”
Mütalaada, sonuç olarak şu tespit yapıldı:
“Sonuç itibarıyla ciddilik iddiası dengeli bir mantıki argümantasyonun yanı sıra atıf yapılan kaynakların ciddiliğine dayanılarak sınanabilir. İşbu raporda uluslararası kaynaklar, mukayeseli hukuk verileri, AYM içtihatları ve bunlardan hareketle akademik bir kaynak olarak kişisel kanaatimiz TCK md. 125/3-a ve fıkra 5 kararlarının anayasaya karşıt olduğuna ilişkin tezin ‘ciddi’ olduğu tarafındadır. Böylesi bir durumda yapılması gereken şey, belgeyi AYM’ye göndermek ve AYM’nin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakmaktır.”
“Şeref ve haysiyetler tarafından insanlar arasında bir hiyerarşi yok”
Mütalaada, hukukçular ayrıca dokuz unsurluk kişisel görüşlerine de yer verdiler. Özetle, gurur ve haysiyetler istikametinden insanlar arasında bir hiyerarşi olmadığı ve genel hakaret suçu varken, daha baştan kişi kategorileri arasında ayrım yapılmasında sorun olduğu; kamu vazifelilerinin eleştiriye açık olmaları gerektiği kaydedildi. Mütalaada, hakaret ile ifade özgürlüğü arasındaki alakada hudutların nereden çizildiğinin birçok kez belirsiz olduğu vurgulanırken, “Bu belirsizlik bağlamında daha baştan devlet otoritesini daha çok koruyan tavır, kişilerin üzerinde oto-sansüre, endişeye veya caydırıcı tesire neden olabilir” denildi.
“Hakkaniyetsizlik ve eşitsizlik”
Hakaret suçu için gereken davranışın “söz”den ibaret olduğu ve hiçbir kelamın kişinin özgürlüğünden yoksun kalmasına yol açacak hapis cezasını gerektiremeyeceği ifade edilen mütalaada, bunun kategorik olarak ölçüsüzlük yarattığı belirtildi. Anayasadaki ”eşitlik” prensibine de değinilen mütalaada, “Güçlünün, kendisine dönük tenkitlerden dolayı daha ağır ceza kararlarıyla korunmasında hakkaniyetsizlik ve eşitsizlik sorunu olduğu açıktır” kıymetlendirilmesi yapıldı.
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Nuray Babacan: ‘Ak Parti’de Başlar Karışık’