34,2303$% 0.1
37,0021€% 0.66
2.930,09%0,18
4.931,00%-0,22
19.664,00%-0,24
2.657,98%-0,09
8.873,84%0,13
(ANKARA) – İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, sokak hayvanlarına ilişkin kanun teklifiyle ilgili Teklifin gerek prosedür gerek uygulama gerek bilimsellik açısından önemli sorunlar içerdiğini düşünüyoruz. İlgili kanun teklifi çözüm odaklı olmak yerine toplumsal sorunun daha da büyümesine neden olacak niteliktedir. Biz TBB olarak canlıların hayatına son vermeden ‘kısırlaştır aşıla yaşat’ siyasetinin en üst düzeyde bir seferberlikle yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ikinci encümen toplantısına katıldı. İmamoğlu, birliğe ait Tevfik Göksu Konağı’nda saat 14: 00’te başlayan toplantının ardından gündeme dair açıklamalarda bulundu. Toplantının ayrıntılarıyla ilgili bilgi veren İmamoğlu, şöyle konuştu:
Deprem bölgesinde araştırma yapacak olan komitemiz çalışmaları başladı, sürüyor. Buna yön vermek adına metodolojiyi paylaştık. Deprem bölgesinde yapılan hizmetler, hem merkezi yönetim hem yerel yönetim boyutunda sürecin nasıl yönetildiği ve yürütüldüğü konusundaki tespitler Belediyeler Birliği üzerine düşen sorumluluklar, görevler ve elbette kamuoyuna dönük birtakım sonuçları içerecek bir biçimde bir aylık süre içerisinde tamamlanmasını öngörüyoruz. ve bu tamamlandığı an itibarıyla da yerinde yaptığımız bu tespitler çerçevesinde hem Belediyeler Birliği’nin eylem planı ortaya çıkmış olacak ve katkılarımızla o bölgede olmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda o sonuçları açıklayacağımız encümen toplantımızı da deprem bölgesindeki bir kentimizde yapmayı arkadaşlarımızla karar verdik. Yine özellikle takviyeler yapılmasıyla ilgili son beş yıla dönük bir bakış ortaya koyduk. 2018 ve 2023 yılları dahil olmak üzere. Bu çerçevede ne yazık ki adil olmayan destek sürecinin adil bir tabana kavuşması, hak eden belediyelerle belediyeler birliği bütçesinde oluşan başta araç dayanağının sunulmasıyla ilgili planlamanın yapılması ve ona göre bir algoritmanın önümüze koyulması ki bazı hassas mevzuların daha öncelikli ele alınması konusunda da karar birliğine vardık. Bu bahislerin elbette başında şu anda deprem bölgemize yapılacak hizmetler ve bütçe transferleri gelmekte.
Yine bu tasarruf önlemleri çerçevesinde bazı metot zorlukları ve tanımların belediyeleri zor duruma bıraktığına dair başlıklarımız söz konusu. Bu başlıklar tespit edildi. Bunların içerik nasıl bir düzenlemeye muhtaç olduğu konusunda da arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyor ve bu çalışmanın sonucunu da hem ilgili bakanlıklarla paylaşıyor olacağız hem de kamuoyuyla bir sonraki encümenimizle paylaşacağız.
Avrupa Hareketlilik Haftası’na dair aktif bir çalışmayı da arkadaşlarım bugün bizlere sundular
Özellikle şunu ifade edeyim; Avrupa Hareketlilik Haftası’na dair faal bir çalışmayı da arkadaşlarım bugün bizlere sundular. ve inşallah Avrupa Hareketlilik Haftası dahilinde kentlerimizde hem karbon salınımını azaltan hem sıfır karbona doğru hedef koyan kentlerimizde insan hareketliliğini, bisiklet kullanım alışkanlığını coğrafik özelliklerine göre toplu taşımaya yönlenmeyi, fosil yakıt araçların azaltılmasına dönük etkinlik ve faaliyetlerin arttırılması başlıklarıyla teklifleri yine yerel idarelerle paylaşıyor olacağız.
Mültecilerin yüzde 60’ı kentsel alanlara yerleşmiş iken Türkiye’de bu oran yüzde 98’in üzerinde
Değerli vatandaşlarımızla göçmen ve sığınmacılar konusunu da ele aldığımızı ve bu kapsamda özellikle yerel idarelerin nasıl zor durumda bırakıldığına da dikkat çektik. Biliyoruz ki özellikle kayıt dışı göçmenler yerel idarelerin nüfusuna kayıt değiller. Yani bizler hazineden bir pay alamıyoruz. Bir merkezi bütçeden bir pay alamadığımız ortamda biz yerel yönetimler olarak şehirde yaşayan bu nüfusa kendi vatandaşımıza verdiğimiz bütün hizmetleri de veriyor durumdayız. Olağan şöyle enteresan bir yüzdeyi de paylaşmak isterim. Dünya genelinde özellikle mültecilerin yüzde 60’ı kentsel alanlara yerleşmiş iken Türkiye’de bu oran yüzde 98’in üzerinde ve yüzde 98 oranında insanlar kentlerde. Bu durum birlikte yaşamanın gerçekten zorlukları özellikle yerelde tecrübeleniyor.
Kayyum uygulamasının tümden bu ülkenin gündeminden kalkması şarttır
Bir başka konu yine gündeme aldığımız ne yazık ki ülkemizde artık bir alışkanlık gibi ya da bir rutin uygulama gibi gündemde olan ve yapılan hatta gündemde tutulmaya uğraş edilen kayyum uygulamasıdır. Kayyum uygulamasının tümden bu ülkenin gündeminden kalkması kaidedir. Kayyum uygulamasıyla ilgili gördüğümüz hukuki sakıncaları elbette sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle Anayasa’da İçişleri Bakanı’na misyonla ilgili cürümler için uzaklaştırma yetkisi verilmişken terör örgütü hususunda görev bağlantısı asla kurulmadığı bir hukuki zafiyettir. Terör kabahatinin vazifeyle kontaklı işlenmesi halinde ise destek madde karışıklığı bulunmaktadır. Hizmetlerin terör sebebiyle aksadığının tespitinin valiliğin yapması yargı teminatını bertaraf etmektedir. Meclis’in seçim yapması kuralından uzaklaşılmış olması gerçekten halkımızı o kentlerde yaşayan vatandaşlarımızı derinden yaralamaktadır. Aynı zamanda personelinin görevden uzaklaştırılması iadesi kararı seçilmiş liderden alınmıştır. ve vesayet makamları hiyerarşik amir pozisyonuna girmiştir. Bu kapsamda vatandaşın iradesinin tümden yok sayılması tabanını oluşturduğu gibi aynı zamanda kurumu da neredeyse ortadan yok eden bir basamaklı süreci devreye sokmaktadır. Yine görevlendirme süresi belirsizleşen belediyenin karar yürütme temsil gibi farklı organlara sahip olmasından beklenen fayda da sağlanamamaktadır. Kabahatin kişiselliği prensibinden en üst düzeyde uzaklaşılmıştır. Düzenleme harikulâde koşullar altında çıkarılmış denilse de artık olağan hale gelmiştir. Neredeyse bu böyle yerleşik bir uygulamaya dönüşmüştür ki yerleşik uygulamamıza asla uygun değildir. ve bunun gibi birçok aslında uygulamanın hem şahısları hem kurumları ve hem de o beldedeki vatandaşları derinden yaraladığını, üzdüğünü, yerel demokrasiyi hırpaladığını ve açıkçası ıstırabımız bazı noktalarda tamiri mümkün olmayan tahribatlar yarattığını belirtmek isterim. Bunun ülkemize, ülkemiz yerel demokrasisine milletimizin demokrasiye olan inancına yaralar açmaktadır ve 86 milyon yurtsever vatandaşımızın bu memleketin eşit hissedarı olan yurttaşlarımızın yaşadığı bu cennet vatanda hiçbir beldemizin bu tıp uygulamaları hak etmediğini düşünmekteyiz.
Yine meclisin feshi ve belediye liderinin sona ermesine, misyonlarla ilgili suç işlenmesi halinde görevden almaya ve takip edilecek yönteme ilişkin kurallar anayasamızda ve temel mevzuat 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda yer aldığından ayrıca kayyum düzenlemesine ihtiyaç bulunmadığını arkadaşlarımız öneriyor. Bütün bunlar hem yasanın nasıl uygulandığı mevzuatına dair hem de aynı şekilde bu kanunların birbiriyle olan çelişkisini tespit etme noktasında Türkiye Belediyeler Birliği bünyesindeki hukuk ünitemizin ve uzman arkadaşlarımızın çalışmaları ışığında sizinle paylaşıyorum. Hatayla çabanın ceza sorumluluğunun kişiselliği üzerinden sürdürülmesi gerektiği, tüm kuruma hatta çalışana kamu görevlilerine kayyum atanmasının devlet geleneğimize hizmetlerin devamlı prensibine büyük karşıtlıklar içerdiği, fevkalâde şartlarda getirilmiş kayyum düzenlemesinin az önce dediğim gibi olağan dönem kapsamında genişletilmemesi gerektiği, yerel yönetim geleneğimizi ve demokratik teamüllere uygun olmayan, halkın iradesini yok sayan idari nitelikli bir kararla alınan kayyum atama uygulamasına son verilmesi, değerlendirmesinde bulunuyor ve bunu da kamuoyuyla ve ilgililerle de paylaşmış olmak istiyorum.
Teklifin gerek prosedür gerek uygulama gerek bilimsellik açısından önemli sorunlar içerdiğini düşünüyoruz
Yine bir başka konu ve gereğince hazırlık yapılmadığı ve bu konuda özellikle bizi derinden üzdüğünü ifade ettiğim, böylesi önemli bir konuda yeni bir kanun çıkardık diyerek neredeyse tamamında belediyeleri sorumlu kılan bir anlayışla sıkıntıyı Meclis’e taşıyan çalışmayı doğru bulmuyoruz. Bahsettiğim konu elbette Hayvanları Koruma Kanunu. TBMM’ye sunulan Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapacağım tespitlerin önemli olduğunu ifade etmek isterim. Teklifin gerek formül gerek uygulama gerek bilimsellik açısından önemli sorunlar içerdiğini düşünüyoruz. İlgili kanun teklifi çözüm odaklı olmak yerine toplumsal sorunun daha da büyümesine neden olacak niteliktedir. TBB olarak sokak hayvanları konusundaki problemleri şöyle sıralayabiliriz. Kent ömrü içindeki sahipsiz sokak hayvanları elbette ki tedirginlik yaratmakta ne yazık ki çeşitli saldırı hadiseleri olmakta, yaralanmalara hatta ölümlere sebep olmaktadır. Sahipsiz hayvanlar alışılmış ki maruz kaldıkları bir takım sıkıntılı hallerin olduğunu da tespit etmek gerekir. Açlık, susuzluk, hastalık, kötü muamele gibi hayatlarını tehdit eden risklerle de bu canlılar karşı karşıyadır. İlgili bakanlıklar tarafından mevcut yasaya göre yapılması elzem kontrollerde yapılmadığını belirtmemiz gerekir. Mali imkansızlıklar başta olmak üzere çeşitli nedenlerle yeterli hayvan bakım evi hizmeti veremeyen yerel yönetimlerle iş birliği yoluna ivedilikle gidilmelidir ve bu konuda çok eksik bir zaman dilimi işletilmiştir. Bu işbirliği yapılmamaktadır.
Ve çok önemli konu yasa TBMM’ye sunulmadan önce yasa taslağında tüm sorumluluğun yüklendiği yerel idarelerle ve konunun uzmanlarıyla istişare edilmemiş olması ve konunun kamuoyuna açık bir şekilde tartıştırılmamış olması ne yazık ki bildiğimiz bir formülle güya birileri tarafından basına sızdırılıp kamuoyu kendi kendine tartışsın sisteminin tercih edilmiş olması, uygar olmayan, demokratik olmayan bir tabanda bu taslağın TBMM’ye gelme periyodunu, sürecini bize yaşatmıştır.
TBB olarak canlıların ömrüne son vermeden kısırlaştır aşıla yaşat siyasetinin yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz
Biz TBB olarak canlıların ömrüne son vermeden ‘kısırlaştır aşıla yaşat’ siyasetinin en üst düzeyde bir seferberlikle yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle belediyelerimiz arasında uyum, gerek ilçeler gerekse birbirine sınır illerde çözüm çok büyük kıymet taşımaktadır. Kısırlaştırma işlemlerini süpürme şeklinde yapılması sayesinde bölgesel olarak kısırlaştırılmamış hayvan kalmaması hedef olmalıdır. Türkiye’nin dünyada en az kuduz hadisesi gören ülkelerden biri olması önemli bir tespittir. Dünya Sağlık Örgütü köpeklerin toplu şekilde yok edilmeye çalışılmasının işe yaramadığını, hatta ters etki yaptığını da raporlamış olması bu yasanın çalışılırken bu çeşit datalara dikkat edilmediğini tarafımızca tespit edilmiştir.
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
İmamoğlu: Üniversite Öğrencilerine Burs Ölçüsünü Artıracağız