DOLAR

32,8826$% -0.25

EURO

35,1821% -0.54

GRAM ALTIN

2.449,68%-0,30

ÇEYREK ALTIN

4.001,00%-0,17

TAM ALTIN

16.005,00%-0,18

ONS

2.326,34%-0,04

BİST100

10.647,91%-0,31

Akşam Vakti a 20:44
Bursa AÇIK 26°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

‘Enflasyon Bir Nevi Üstü Kapalı ‘Vergileme’ Olarak Gündelik Hayatımıza Girdi’

ad826x90

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Kısmı öğretim üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı, Bakan Mehmet Şimşek liderliğinde uygulanan programın “prematüre” bir enflasyonla mücadele programı olduğunu vurgulayarak, enflasyon oranının düşmesi fiyatların düşmesi anlamına gelmeyecek. Sadece fiyatların artış suratı düşecek. Sadece enflasyonun düşmesi yurttaşın refahına direkt bir etki yaratmasını beklemek doğru olmayacak” dedi. Prof. Dr. Öner Günçavdı ile yükselen enflasyonu ve ekonomiyi konuştuk.

ÜSTÜ KAPALI VERGİ

Mayıs ayında enflasyon yüzde 75’i aştı, hiçbir adım da işe yaramıyor, yanlış nerede yapıldı?

Ülkemizdeki enflasyon tarihî olarak “kötü iktisadi yönetimin” sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Zaman zaman tetikleyicileri dışsal şoklar olsa da, sonrasında ortaya çıkan iktisadi yönetim pratikleri ekonomiyi ve iktisattaki harcama önceliklerini bu şokların ortaya çıkardığı yeni şartlarla uyumlu hale getirmekte başarısız olunca enflasyonun “akut” hale gelmesi kaçınılmaz olmuştur.

Son yıllarda ülkemizde yaşadığımızı enflasyonist sürecinde başlangıcı dünya finans bölümünde 2013 yılından itibaren değişen finansal şartlara uyum göstermekte zorlanan AKP siyasetlerinin sorumluluğu vardır. Çünkü AKP yönetimi 2002’den itibaren uyguladığı “gelirin yeniden” dağıtımı siyasetlerini dünya iktisadında mevcut mali kaynaklar tükenmeye başladığında da sürdürmeye çalışmıştır. Enflasyon ise sürdürülebilirliği kalmamış bu siyasetleri sürdürme inadının bir sonucudur. Maalesef AKP’nin siyasi iktidarın devamı bu siyasetlerin devam ettirilebilmesine bağlıdır. Bu siyasetleri geniş kitlelerin satın alma güçlerinde bir azalma yapmadan sürdürülebilmesi dışarıdan kaynak akımına ve iktisadın borçlanabilmesine bağlıdır. Bu dış kaynakların olmadığı durumlarda ise siyasetlerin devamını sağlayacak kaynakları içeriden, tercih edilen bölümlerin satınalma güçleri azaltılarak temin etmek zorunlu hale gelir. Bugün yaşadığımız durum tam manasıyla budur. Yani AKP’nin güçlü etmek ve siyasi ikbali için kaynak aktarması gereken kaynakları geniş bölümlerin satın alma güçlerinde yapılacak azalmayla sağlanması tercih edilmiştir. Bu niteliği ile “enflasyon” bir nevi üstü kapalı “vergileme” olarak gündelik hayatımıza girmiştir.

KAMU HARCAMALARI MUAF TUTULUYOR

Bu üstü kapalı vergi uzun süre hayatımızda öyleyse?

Enflasyon üzerinden vergilemenin uzun periyotta sürdürülebilirliği pek mümkün olmaz. Sosyal istikrarlarla birlikte, siyasi ikbal için gerekli toplumsal dayanağın de azalması bir noktadan sonra kaçınılmaz olur. Bu yüzden de bu türlü bir enflasyonist devrin sonunda enflasyonla mücadele ve mümkünse kontrol edilmesi “siyasi” bir zaruret halini alır. Daha önce enflasyon yoluyla, üstü kapalı gerçekleştirilen “vergilemenin” daha şeffaf, iktisadın mevcut kurumsal yapısı içinde “açık vergileme” ile ikame edilmesini gerekli görülür. Bugün Bakan Mehmet Şimşek’in yapmaya çalıştığı tek bir farkla bu. O fark ise iktisattaki kaynak kullanım ölçüsünün (yani harcamaları) da bu türlü bir mücadelede azaltılması gerektiği halde, büyük ölçüde kamu harcamalarını bundan muaf tutmasıdır.

KAPSAMLI VE BÜTÜNCÜL SİYASETLER ŞART

Enflasyonla yani bilinmeyen vergiyle nasıl mücadele edilecek?

Enflasyonla mücadelede tek öge harcamaları azaltmak ve vergileme yoluyla iktisada kaynak yaratmak değil. Bu türlü bir uğraşın daha kapsamlı ve bütüncül siyasetler bütünü olarak uygulanmasında fayda var. Bu türlü bir yaklaşımın bir ayağını enflasyonla mücadele amacıyla uygulanan bir para siyaseti ve bu para siyasetiyle uyumlu bir mali disiplinin sağlanmasıdır. Ama daha da değerlisi düşük enflasyonun sürekliliğini sağlayacak bir gelirler siyaseti yani üretime yönelik siyasetlerin da kamuoyunun önüne konulmasıdır.

Şimşek’in uygulamaya çalıştığı mücadele programında eksik olan ögeler da bunlar. Şu an için ne mali disiplin ve kamu tasarrufunu sağlayacak bir mali disiplinden bahsedebiliriz. Ülke ekonomisine orta ve uzun devirde sonuç alınacak bir üretim ve gelirler siyaseti eksik. Bu ayakların olmadığı bir mücadele programında sadece konjonktürel olarak başarılar elde edilebilse de bu elde edilen olumlu sonuçların sürekliliğini temin etmek zor.

ENFLASYONDA BAZ TESİRİYLE DÜŞÜŞ DE HAYAL

Yani düşüş zor?

İddia edildiği gibi, temmuz ve ağustos aylarından sonra enflasyonda yapısal nitelikte ve uygulanan siyasetlerle alakalı bir düşüş yaşanacağı tezini kabul etmek mümkün değil.

Temmuz ve Ağustos aylarındaki enflasyonun istisnai bir özelliğe sahip olduğu anlaşılır. Maalesef en son açıklanan aylık enflasyondan geriye doğru 12 aylık toplam olarak “yıllık” enflasyonu hesapladığınızda bu iki istisnai enflasyon sayısı hesaplamalarımızın içinde yer alacaktık. Bu sayıların yıllık enflasyon hesaplamalarına dahil edilmemesi Ağustos ayından sonra mümkün olacaktır. Bu sayılar 12 aylık enflasyon hesabından çıktıktan sonra yıllık enflasyon sayısının düşmesini bekleyebiliriz. Tartışmalarda buna enflasyonun baz tesiriyle düşmesi diyoruz. Bu düşüşün uygulanan siyasetlerle bir ilgisi yoktur. Şayet siyasetlerin sonucunda yaşanacak bir düşüş isteniyorsa, yıllık enflasyonun bu istisnai iki aydaki enflasyon dışarıda tutulduktan sonra, o aylara yönelik enflasyon oranlarında kayda paha bir düşüşün görülmesi lazım. Bunun olup olmayacağı görülecek.

İŞ İNSANLARINDAN FEDAKÂRLIK İSTENMELİ

Yurttaş için fiyatlar düşmeyecek yani?

Enflasyon oranının düşmesi fiyatların düşmesi anlamına gelmeyecek. Sadece fiyatların artış suratı düşecek. Yani fiyatlar artacak ama eskisinden daha yavaş süratte artacak.

Bu yüksek fiyatlardan vatandaşın düşük olan gelirlerinin yol açtığı satınalma gücündeki düşüş, enflasyon oranının düşmesinden sonra artmayacak. Enflasyondaki düşüşle birlikte satın alma gücünün de tekrar artmasının yolu gelirlerin bu yeni fiyatlarla uyumlu hale getirilmesine bağlı. Sadece enflasyonun düşmesi vatandaşın refahına direkt bir etki yaratmasını beklemek doğru olmayacak. Bugün için bu türlü gelir artışını sağlayacak siyasetler Bakan Şimşek’in gündeminde yok.

Bugün yürütülen enflasyonla mücadele siyasetlerinin maliye ayağı yetersizdir. Kamunun harcamalarını azaltacak önemli bir önlem alınmıyor. Halbuki yapılması gereken bütçeye esneklik kazandırabilmek için yapılacak olan garanti ödemeler için ilgili iş insanlarıyla tekrar masaya oturmaktır. Tıpkı dar gelirlilerden talep edildiği gibi, onlardan da “sabır ve fedakârlık” istenmeli. Kamuoyunun enflasyonla mücadelede iktidarın samimiyetine inanması için “hepimiz aynı gemide olduğumuza inanmamız” şart.

ŞİMŞEK İNANILIRLIK SORUNU YAŞIYOR

Halk uygulanan siyasetlere inanmıyor yani?

Mehmet Şimşek’in göreve gelmesinin üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, içerikte samimi olmasa da, en azından hali olarak daha hiçbir sendikayı ziyaret edip, istediği desteği onlardan istememiş olması dikkat caziptir. Fedakârlık isteği ortaya söylenirken, bu fedakârlıkların gerçek muhatapları önemsenip ziyaret bile edilmemiştir. Şimşek kamuoyuna yönelik bildirilerini ya yurtdışında ya da ülkemizdeki iş insanlarını temsil eden kurumların toplantı salonlarında vermekte. Dahası birçok önemli mesajını ise sosyal medya üzerinden “İngilizce” olarak yaparak, bağlantıda olmayı önemsediği gerçek muhataplarının kimler olduğu konusunda da bizlere mesaj vermekte. Bunlar son derecede üzücü gelişmeler. İşte tüm bunlardan ötürü Mehmet Şimşek ülke kamuoyunda inanırlık sorunu çekmektedir. Her ne kadar yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 38 olarak açıklanmış olsa da, kamuoyunun beklentisi bunun çok üzerindedir. Koç Üniversitesi ve KONDA’nın ortak olarak yürüttükleri hanehalklarının yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 90’lar düzeyinde. Dahası IMF ve OECD gibi uluslararası kurumların bile yılsonu enflasyon beklentisi TCMB’nin kestirimlerinin epey üzerinde.

PREMATÜRE BİR MÜCADELE VAR

Ortada uygulanan bir iktisat programı var mı sizce, Türkiye’nin asıl odaklanması gereken alanlar hangileri?

Şimşek liderliğinde uygulanan bu programın “prematüre” bir enflasyonla mücadele programı olduğu söylenebilir. Çünkü birçok açıdan eksiklikleri olan ve bu yüzden de inanırlığının olmayan bir program. Ama daha da berbatı Bakan Şimşek’in bu programının kapsamını genişletip, eksiklerini giderebilecek siyasi takviyeye sahip olmamasıdır. Özellikle bir yandan mali istikrarları vergileri arttırarak kamuya gelir sağlamayı amaçlanması, diğer yandan sıkı para siyaseti ile özel kesite kaynak transferinin azaltılması iktisat üzerinde olumsuz tesirlere neden olacaktır.

SORUNLAR SAHİPSİZ KALDI

Yılın geri kalanında şirketler açısından iflaslar konkordatolar bekliyor musunuz?

Uygulanan siyaset özel kısma (hanehalkları ve şirketlerle birlikte) siz harcamayan, sizin yerinize kamu haraçsın formunda yorumlanacak de facto bir durumun oluşmasına yol açmaktadır. Şayet arzulanan bu ise, bu siyasetleri sonucunda iktisatta harcayan kamu olacaksa, her şeyi üretenin de kamu olması adil olacaktır. Çünkü oluşan bu sonuçlarda özel bölümün üretici olma işlevini yürütmek son derecede zor.

Bunun nedeni ülke iktisadının mevcut yapısı ile ilgilidir. Çünkü ekonomimizin yüzde 60’ı küçük ve orta ölçekli şirketler ve esnaflardan oluşmaktadır. Bu işletmeler çalışma sermayesi sıkıntısı içinde olan ve bu badireyi banka kredileri ile aşabilen işletmelerdir. Son vakitlerde bir yandan enflasyon diğer yandan da ağır vergilemeler nedeniyle çalışma sermayeleri daha da azalmış, kendi üretim faaliyetlerini yürütebilecek seviyelerin altına düşmüştür. Kanımca bu Türkiye iktisadının geleceği bakımından en büyük tehlikedir. Maalesef kamunun buradan doğacak üretim açıklarını ikame edecek bir üretim kabiliyeti yoktur. Sayın Şimşek’in programında bu aksilikleri giderecek ek önlemler ile ilgili bir bilgi yoktur. Sanırım kendisi şu anda ülke hazinesinin yönettiğini daha fazla önemsediği için, iktisatta karşı karşıya kaldığımız sorunlar “sahipsiz” kalmıştır.

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Microsoft’u Geride Bıraktı! Çip Üreticisi Nvidia Dünyanın En Değerli Şirketi Oldu

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.