34,2888$% 0.15
37,1868€% 0.05
3.003,52%-0,26
5.084,00%-0,62
20.270,00%-0,63
2.726,16%-0,35
8.833,93%-0,44
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “Biz Yeniden Refah Partisi olarak aslında idam cezasına mahkum olmuş eli kanlı bebek katili bir teröristin Gazi Meclis’imize adım dahi atmasını asla kabul etmiyoruz. PKK, PYD ve YPG’nin gerisinde ABD’nin, İsrail’in, MOSSAD’ın, CIA’in hatta Avrupa ülkelerinin olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu bölgede terör ve bölücülük faaliyetlerinin yapılması 50 yıllık tahminen 100 yıllık bir plandır, Abdullah Öcalan dedi diye silah bırakmazlar” dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yeni çözüm süreci ve TUSAŞ’a yönelik terör saldırısını değerlendiren Erbakan, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhur İttifakına destek vererek, Millet İttifakı’na yönelik, “Neye karşılık PKK böyle dört elle sarılmış 7’li masaya destek veriyor” açıklamasının hatırlatılmasına ise, “Cumhur İttifakı’nın konumu açısından beklemediğimiz bir istikamete evrildi. Biz de milletimiz gibi bu açıklamadan dolayı büyük bir şaşkınlık yaşadık” ifadelerini kullandı.
“Terör tehdidinin de söyledikleri gibi tam olarak bitmiş olmadığı çok açık”
Fatih Erbakan’ın konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
“TUSAŞ’a düzenlenen hain terör saldırısında şehit düşen vatandaşlarımıza rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre, hain saldırıyı düzenleyen her iki terörist de PKK terör örgütü üyesidir. En stratejik savunma sanayii kuruluşlarımızdan bir adedine, hem de başkent Ankara’da yer alan bir kuruluşa, güpegündüz ve teröristler adeta ellerini kollarını sallayarak bir terör saldırısı gerçekleştiriyor. Bu kalaşnikofları oraya kadar nasıl hangi yolla getirdiler? Uzun namlulu silahlar taksinin içindeyken girişteki jandarma noktasından nasıl geçtiler? Ülkenin başşehrinde, bakanlıkların, böyle stratejik kuruluşların bu kadar kolay hedef olmaması gerekir. Hele hele de yetkililerimiz; “terörün kökünü kazıdık, şehirlerde bir tane terörist kalmadı, dağda da birkaç yüz tane kaldı, onların da ayakkabı numarasına kadar her şeylerini biliyoruz” şeklinde konuşmalar yaparken bu gibi saldırıların hiç olmaması gerekir. Ancak maalesef bir güvenlik ve istihbarat zaafımız olduğu, terör tehdidinin de söyledikleri gibi tam olarak bitmiş olmadığı çok açık. Bu zaafların giderilmesi, önlemlerin artırılması ve bu olayın çok yönlü bir şekilde soruşturulması gereklidir.”
“Çözüm için eğer bir muhatap aranıyorsa Kürt halkıdır”
“40 sene boyunca Türküyle Kürdüyle bu kadar insanımız, askerimiz şehit düştü, minicik yavrular öksüz yetim kaldı, askerlerimiz kolunu, bacağını, gözünü kaybetti, bunun için mi bütün bu mücadele yapıldı? Bu terör yüzünden en çok Kürt kardeşlerimiz zarar gördü. Örgüt tarafından haraca bağlandılar, köyleri basıldı, evleri yakıldı, katledildiler, bölge terör yüzünden ekonomik olarak geri kaldı, fakirlik ve işsizlik aldı başını gitti. Kürt vatandaşlarımızın temsilcisi ne terörist Öcalan ne PKK, ne YPG/PYD, ne de tek başına HDP’dir. Çözüm için eğer bir muhatap aranıyorsa, Kürt halkının temsilcisi; siyasi partiler, STK’lar, kanaat liderleri, aşiretler ve bölgedeki vatandaşlarımızdır. Yeniden Refah Partisi olarak; doğrudan Kürt vatandaşlarımızın muhatap alındığı bir çözüm sürecine ‘evet’ diyor ve destekliyoruz.
“Abdullah Öcalan dedi diye silah bırakmazlar”
Kürt kardeşlerimizin haklarının teslim edilmesini herkesten çok biz istiyoruz. Bu ülkede Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Çerkeziyle, Lazıyla birlik beraberlik ve kardeşlik içinde yaşamak istiyoruz ancak güvenlik güçlerimizden kundaktaki bebeklere kadar 50 bin kişinin katili olan terörist başının TBMM’de konuşması, umut hakkı gibi uygulamalarla özgürlüğüne kavuşturulması gibi devleti ve milleti aciz bir görünüme sürükleyecek davetler, Türkiye’nin hayrına ve faydasına değildir. Bu bir acziyettir. Teslimiyettir. 40 yıllık uğraşa ve şehitlerimizin aziz anılarına saygısızlıktır. Kadınlar, çocuklar ve bebekler de dahil olmak üzere On binlerce şehidimizin kanı elinde olan terörist elebaşından yardım istemek, TBMM’de konuşma yapmaya davet etmek; Türkiye Cumhuriyeti Devletini aciz gösterir, ordumuzu güvenlik güçlerimizi aciz gösterir. ‘Biz yıllarca askerimizle, polisimizle bütün kurumlarımızla sizinle mücadele ettik ancak başarılı olamadık, gel bize yardım et bu işi sen çöz’ manasını taşır. Terörle masaya oturulmaz, pazarlık yapılmaz, söz alınmaz söz verilmez. PKK, PYD ve YPG’nin ardında ABD’nin, İsrail’in, MOSSAD’ın, CIA’in hatta Avrupa ülkelerinin olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu bölgede terör ve bölücülük faaliyetlerinin yapılması 50 yıllık tahminen 100 yıllık bir plandır, Abdullah Öcalan dedi diye silah bırakmazlar.
“PYD-YPG terör ordusu varken PKK’nın tasfiyesi bir şey ifade etmez”
ABD orada PYD ve YPG’den oluşan 140 bin kişilik ordu donattı, bir tek tankları ve savaş uçakları yok, oradaki teröristleri devlet kuracak noktaya getirdi ABD. Binlerce TIR dolusu silahı dünyanın gözü önünde onlara verdi, oradaki teröristleri yıllarca eğitip donattı, milyarlarca dolar harcadı.Ve ABD bütün bunları da binlerce yıllık plan olan Büyük İsrail’in kurulabilmesi için yaptı. Abdullah Öcalan bir konuşma yapacak ve bütün bu hazırlık, bütün bu proje birden teğe ortadan kalkacak mı? Bir diğer önemli konu şudur; PKK’nın lağvedilmesi, ülkemiz için asıl tehdit haline gelen YPG ve PYD gibi örgütlerin de lağvedileceği anlamına gelmemektedir. PKK gibi tahminen de kendileri için bile kıymeti kalmamış bir örgütün, lağvedilmesinin ve birkaç yüz örgüt mensubunun göstermelik olarak silah bırakmasının hiçbir manasının olmayacağını da ifade ediyoruz. Yanı başımızda ABD tarafından eğitilip donatılmış 140 bin kişilik PYD-YPG terör ordusu varken sadece PKK’nın tasfiyesi bir şey ifade etmez.
“Bir dönem daha seçim kazanmak uğruna terör örgütleriyle görüşmeye değmez”
PKK elebaşlarından Cemil Bayık’ın iki gün önce yaptığı açıklama da esasen ortada. Bayık, verdiği bir röportajda ”Silahlı güçlerin çekilip çekilmeyeceğine biz karar veririz. Apo karar veremez” ifadelerini kullanıyor. TUSAŞ’a düzenlenen saldırı da örgütün açık bir şekilde “silah bırakmaya niyetimiz yok” bildirisidir, örgüt kanlı bir biçimde ve çok açık şekilde silah bırakmayız mesajı vermektedir. İktidar kanadının attığı bu adımın yapmak istedikleri Anayasa değişikliği için DEM’in dayanağının alınmasına yönelik bir adım olma ihtimali yüksek. Hatırlayacağınız üzere 2019 yerel seçiminde de İstanbul’u kazanmak için Öcalan’ın kardeşini TRT’ye çıkarmışlardı, mektubunu televizyonda yayınlamışlardı. İktidarın istekleri doğrultusunda olası bir Anayasa değişikliğinin ve sonrasında oluşacak AKP-MHP-DEM ittifakının Sayın Cumhurbaşkanı’nın yeniden seçilmesi konusunda elini güçlendireceği de açıktır. Siyasi Partiler arasında yeni ittifaklar yapılmasının siyasetin tabiatında olduğunu da ifade ediyor ve yadırgamıyoruz. Ancak Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’yi bir dönem daha seçim kazanmak uğruna terör örgütleriyle görüşmeye, terörist başıyla pazarlık etmeye değmez diye uyarıyoruz. Senelerce devletin bekası diyenler, milliyetçilik üzerine siyaset yapanlar, 1999’da Apo’yu idam edeceğiz diyerek iktidar ortağı olanlar, siyasi ömürlerinin sonunda terörist başının umut hakkı ile serbest kalması için harekete geçmiştir.
”Çare Milli Görüş’tedir”
Bu büyük bir çelişkidir ve bu yol yol değildir. Bu adımın atılmasının bir diğer sebebi ise Amerika ve Avrupa’nın bu taraftaki talebi olabilir. Ekonomik olarak büyük sıkışmışlık içinde bulunan, F-35’leri ABD’den alamayan, Avrupa’dan Eurofighter savaş uçaklarının alınmasında pürüzlerle karşılaşan, ABD başkanından yıllardır randevu alamayan, uluslararası alanda yalnızlaşan iktidar böyle bir talebi kabul etmek durumunda kalmış olabilir. Son olarak bir kez daha altını çizerek ifade ediyoruz, biz Yeniden Refah Partisi olarak aslında idam cezasına mahkum olmuş eli kanlı bebek katili bir teröristin Gazi Meclisimize adım dahi atmasını asla kabul etmiyoruz. Çare Milli Görüş’tedir. ABD ve İsrail’in planlarını bozacak, tahlili Türk-Kürt kardeşliği daha da kıymetlisi İslam kardeşliği ekseninde ve ortaya koyacağı maddi ve manevi kalkınma atılımlarıyla sağlayacak olan da Milli Görüş’tür.”
“Biz yapsaydık herhalde şu anda İmralı’da olurduk”
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erbakan, “Sürece ilişkin yarı şaka yarı önemli şöyle bir şey söyledik; ‘biz yapsaydık herhalde şu anda İmralı’da olurduk’ dedik. ‘Madem Abdullah Öcalan’dan bir şey duymak istiyorsunuz gidin İmralı’ya duyun’ diyebilirlerdi bize de. Benzer açıklamalar AKP’nin içerisinden de geldi. ‘Muhalefet partileri bunları söyleseydi biz şu anda neler yazıyor olurduk’ dediler. Bu büyük bir çelişki. Bu çağrıyı yapanların siyasi hayatına ve çok yakın bir vakitteki telaffuzlarına baktığımız zaman bugün geldikleri noktayla büyük bir çelişki oluşturuyor. Maalesef böyle çifte standartlar da yaşanıyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sürece dair sessiz kalmasına ilişkin ise Fatih Erbakan, “Türkiye’de ekonomi kayıt dışı bununla bir arada dış ilişkiler kayıt dışı, bu gibi müzakereler kayıt dışı. Şeffaflık yok, yeterli bilgilendirme yok. Ben tabi Sayın Cumhurbaşkanının bu konudan habersiz olduğuna inanmıyorum. Daha basit bahislerde dahi Sayın Bahçeli ile sık sık istişare ediyorlar. Böyle kritik ve tarihi bir konuşmada habersiz bir adım atılacağını sanmıyorum. Cumhurbaşkanı da bir ölçü daha bekleyip görme stratejisi uyguluyor diye düşünüyorum. Onun gerisinden kendisi de durumunu ifade edecek” diye konuştu.
“Cumhur İttifakı’nın dışında olmamızın çok daha güzel olduğunu görmüş olduk”
Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Millet İttifakına yönelik, “Neye karşılık PKK böyle dört elle sarılmış 7’li masaya destek veriyor bunu açıklamaları lazım. Milletten gizli, kapalı kapılar gerisinde bir söz mü verildi Öcalan’ın çıkartılması için” sözleri hatırlatılarak, gelinen süreçte pişmanlığı olup olmadığı, sürecin beklemediği bir istikamete mi evrildiği sorusuna ise Erbakan, şu yanıtı verdi:
“Cumhur İttifakı’nın durumu açısından beklemediğimiz bir tarafa evrildi. Biz de milletimiz gibi bu açıklamadan dolayı büyük bir şaşkınlık yaşadık. MHP’nin yıllardır yürüttüğü siyasetle de çok büyük bir çelişki var. Bizim Cumhur İttifakı’nda olma sürecimizde olmazsa olmaz kırmızı çizgilerimiz vardı. Bu kırmızı çizgilerimiz hem dış politika hem ekonomi ile ilgili. Bu çizgiler de şahsımızın hayrına değil ülkenin hayrına, kederlere derman olsun diye konulan kırmızı çizgiler. Bunu da bir mutabakat metni olarak ortaya koyduk. Bu sözümüzün gerisinde durduğumuz için Cumhurbaşkanı adaylığımızı ilan ederek müracaatımızı yaptık. Ancak cuma günü birden teğe ‘biz mutabakatta varız’ noktasına geldiler. Gerisinden da maalesef geçen sürede bırakınız bu metne uygunluğu bunun tam tersi yönde adımlar atıldığı için Cumhur İttifakından yerel seçim itibariyle de fiilen ayrılmış olduk. Bu gelişmeleri gördüğümüz zaman da Cumhur İttifakı’nın dışında olmamızın çok daha güzel olduğunu bir kez daha görmüş olduk.”
|
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Brıcs Dönüşü Duyurdu: Çin Devlet Başkanı Cinping, Türkiye’ye Geliyor