32,7266$% 0.51
35,4581€% 0.43
2.487,08%0,81
4.020,00%0,10
16.110,00%0,11
2.364,24%0,32
10.853,38%-0,18
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen ‘Şanghay İşbirliği Örgütü 24’üncü Devlet Liderleri Zirvesi’ dönüşünde uçakta basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Zirveyle ilgili değerlendirmeler de yapan Erdoğan, ekonomi, enerji, bağlantısallık ve güvenlik mevzularında ikili ve çoklu iş birliği fırsatlarını gözden geçirdiklerini anlattı. Erdoğan burada diğer başkanlarla yaptığı görüşmeleri hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la geçmişte olduğu gibi ‘ailece’ görüşmeleri için bir engel olmadığını söylemesini hatırlatarak, “Bizim Sayın Putin ile Beşar Esed’e bir davetimiz olabilir. Sayın Putin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirebilirse, bu yeni bir sürecin başlangıcı olabilir. Suriye alanında ortadan geçen onca yıl herkese kalıcı çözüm sisteminin kurulması gerektiğini net bir şekilde göstermiştir” ifadelerini kullandı.
Erdoğan’a sorulan sorular ve Erdoğan’ın verdiği karşılıklar şöyle oldu:
NATO İttifakı içinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile açık ve olumlu ilişki yürüten tek başkansınız. Bu ilişki sayesinde başta tahıl krizi olmak üzere birçok meselede önemli adımlar atılabildi. Dolayısıyla dünyanın gözü Astana’da Putin ile yaptığınız görüşmedeydi. Görüşme sonrası Ukrayna, konusunda “adil bir barış mümkün” dediniz. Sizce barış konusunda umut verici adımlar gelecek mi? Rusya ile iş birliğine dair güçlü iletiler verdiniz. Nasıl bir süreç bekliyorsunuz? Rusya’nın Türkiye’den beklentileri neler? Ukrayna konusunda Putin, tansiyonu yükseltmeyi mi yoksa düşürmeyi mi planlıyor? Nasıl bir izlenim edindiniz?
Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Volodimir Zelensky ile çatışmaların başladığı ilk günden itibaren görüşüyoruz. Bu görüşmelerde “arabuluculuğumuz nereye varabilir, nereye kadar etkisi olabilir?” bunları mevzuları ele alma imkanımız oldu. Hakikaten, bugün de yine Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin ile yaptığım görüşmede arabuluculuk konusunu ele aldık. Özellikle Karadeniz Tahıl Koridoru konusunda çok iyi bir başlangıç yaptık. Biliyorsunuz koridordan 30 milyon ton tahıl nakli gerçekleştirdik. Burada yeni bir süreci başlatmayı, kendilerinin ısrarla üzerinde durduğu gibi Batı’ya tahıl sevkiyatını bir kenara bırakarak, Afrika ve diğer gıda güvenliği bakımından hassas bölgelere Türkiye üzerinden bir koridor oluşturma fikrine nasıl yaklaştıklarını sordum. Sayın Putin, “Ben, bu konuda İstanbul Tahıl Girişimi amacını motamot koruyorum” cevabını verdi. Bunu geliştirmemizde yarar var. Zira Putin’in Avrupa’ya, karşı bir bakışı var. Bu süreçte Avrupa Rusya’yı maksada koyduğu için, Rusya da Avrupa’ya ve Batı’ya olumsuz bakıyor. “Benim imkanlarımdan orası istifade etmeyecek” diyor. Afrika ile ilgili ise “onlar yoksul oldukları için tüm imkanlarımla ben seferber olurum” yaklaşımı içindeler. Türkiye’yi zati bu konuda farklı bir yere koyuyorlar. Onun için biz bu çerçevede görüşmelerimizi devam ettireceğiz. Şimdilik koridorun Rusya ayağında “nasıl bir uzaklık alabiliriz, onların bize ne gibi desteği olur?” bunu çalışacağız. Bu konuda da alacağımız sonuçla inşallah Karadeniz Tahıl Koridoru’nu yeniden işler hale getireceğimize inanıyorum. Bu savaş ne Rusya’ya ne Ukrayna’ya kazandırıyor. Savaşın tek kazananı kan ve ölüm tüccarlarıdır. Ben artık tansiyonun düşürüleceğine ve barış yerinin inşa edilebileceğine inanmak istiyorum. Biz o tabanı oluşturmak ve korumak noktasında, bugüne kadar olduğu gibi, üzerimize düşeni yapmaya hazırız.
Türkiye-Rusya-Suriye ve İran 4’lü görüşmelerinin yeniden başlatılması sürecini sormak istiyorum. Bu bağlamda “Suriye ile yeniden diplomatik bağları kurmamak için bir sebebimiz yok” demiştiniz. Görünürde Beşar Esad ile bir araya gelmeniz için hangi koşulların yerine getirilmesi ya da ne tıp gelişmelerin yaşanması gerekiyor?”
Suriye ile yeni bir süreci başlatabileceğimizi Cuma günü, Cuma namazı çıkışında zati söylemiştim. Bizim Sayın Putin ile Beşar Esed’e bir davetimiz olabilir. Sayın Putin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirebilirse, bu yeni bir sürecin başlangıcı olabilir. Suriye alanında ortadan geçen onca yıl herkese kalıcı çözüm düzeneğinin kurulması gerektiğini net bir şekilde göstermiştir. Altyapısı yok olmuş, halkı darmadağın hale gelmiş Suriye’nin yeniden ayağa kalkması ve istikrarsızlığın son bulması elzemdir. Sahada son vakitlerde sağlanan sükunet, akla yatkın siyasetler ve önyargılardan uzak ve çözüm odaklı yaklaşımlarla barış kapısını aralayabilir. Bölgedeki istikrarsızlığın başta PKK/PYD/YPG olmak üzere terör örgütlerine hareket alanı sağlaması, bir sorundur.
El birliği ile ayrımsız bir biçimde bu terör yapılarının kökünün kazınması, Suriye’nin geleceğinin inşası için mühimdir. Suriye’nin demokratik altyapısının inşası, kapsayıcı ve onurlu bir barışın sağlanması ve tüm bunlara Suriye’nin toprak bütünlüğü temelinde yaklaşılması değerlidir. Suriye’de esecek barış rüzgarları ve bütün Suriye’de hayat bulacak barış iklimi, çeşitli ülkelere dağılmış milyonlarca insanın ülkelerine geri dönmeleri açısından da gereklidir. Biz komşumuz Suriye’ye dostluk elimizi daima uzattık ve uzatırız. Adil, onurlu ve kapsayıcı yeni bir toplum mukavelesi temelinde kucaklaşan, müreffeh, bir ve bütün Suriye’nin her zaman yanında oluruz. Kâfi ki Suriye, bu büyük kucaklaşmayı başlatsın ve her alanda toparlansın.
Kayseri’de ve Suriye’nin kuzeyinde eş zamanlı başlayan provokasyonlara şahit olduk. Şu an Suriye’nin kuzeyinde durum tamamen kontrol altında mı? Ankara ve Şam arasında bir görüşme olabilir mi? Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme bazı ülkeleri rahatsız mı ediyor? Türkiye’deki Suriyelilerin ülkelerine istekli ve istekli geri dönüşü konusunda nasıl bir aralık alınabilir? Bunu da mı istemeyen ülkeler var?
Ülkelerin değil PKK/PYD/YPG, DEAŞ gibi örgütlerin rahatsızlığı söz konusu. Onların böyle bir buluşmayı, Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasını istemedikleri ortaya çıkıyor. Ancak Suriye’nin kuzeyinde biliyorsunuz birçok yapılanma mevcut. Bunların içerisinde Türkiye ile münasebetlerini hızla güzelleştirmek isteyenler de bulunuyor. Hakikaten bu Suriye’nin kuzeyindeki olaylar başladıktan sonra Suriye Geçici Hükümeti Başbakanı Abdurrahman Mustafa Bey, devreye girdi ve hızla bu olumsuz gelişmeleri çabucak olumluya çevirdiler. Türkiye içinde de Kayseri’deki hadisede güvenlik güçlerimizin hızlı müdahalesiyle hava sakinleşti ve bir an önce olumlu neticeyi her tarafta aldık. Ülkemizde kısa periyodik bu çeşit durumlar ortaya çıksa bile bunların uzamasına esasen müsaade etmeyiz. Suriye tarafında da terör örgütlerinin karşısında olan yapılar böyle bir duruma izin vermez. Türkiye’de de ırkçı, akımlar oluşturup kardeşlik iklimini bozmayı amaçlayanlar, karanlık odaklardan aldıkları talimatları yerine getirme gayretindeler. Ancak biz bu oyunları da, nasıl bozacağımızı da çok iyi biliriz. Alçakça bir hadise üzerinden kaos planlayanlara da, istismarlara da müsaade etmeyiz. Kayseri’deki hadisede devletimiz üzerine düşeni yapmıştır, yapmaktadır. Bu ülkede kimsenin kendini devletin kolluk kuvvetlerinin, yargısının, hükümetinin yerine koymasına izin vermeyiz. Onlar kendi sinsi planlarının güçlü olduğunu zannedebilir, fakat bizim kardeşliğimiz, birliğimiz ve beraberliğimiz tüm oyunları bozmaya muktedirdir.
Terörle mücadele kapsamında yaz aylarında bir operasyon yapılacağına dair açıklamalarınız olmuştu. Halihazırda TSK ve MİT çok başarılı nokta operasyonlar yapıyorlar. Bu kapsamda askeri harekat hala gündemde mi? Irak’ta yeni başlayan süreç kapsamında operasyona Irak’ın da destek verebileceği, ortak bir harekat olabileceği söylenmişti. Böyle bir ihtimal var mı?
Şu an itibariyle bunu bölgedeki olayların akışı belirleyecek. Gelişmeler olgunlaşmadan, belli bir noktaya gelmeden şu anda böyle bir adımı atacağız demek yanlış olur. Ama gelişmeler ışığında şayet böylesi bir adım atmak gerekiyorsa bu yapılır. Gerçekten şu anda Suriye’nin kuzeyinde olduğu gibi Irak’ın kuzeyinde de zaman zaman PKK’ya karşı darbeler vuruluyor. Daha yeni 12-13 PKK’lı etkisiz hale getirildi. Diğer tarafta 15 PKK’lı etkisiz hale getirildi. Yani teröre aman vermeyiz. Zira oralarda da münasebetlerimiz iyi. Münasebetlerimiz iyi olduğu için gerek Irak’ta gerek Suriye’de bu adımları her an atarız. Güvenlik güçlerimizin eli tetiktedir. Tehdidin boyutuna göre de anlık kararları alıp uyguluyoruz. Terörün bölgedeki barışı, huzuru, istikrarı ve kalkınmayı engelleyen bir çıban başı olduğunu da muhataplarımıza anlatmaya devam ediyoruz. En son Irak seyahatimizde de bu yönde temaslarımız gerçekleşti. Arkadaşlarımız da muhatapları ile daima görüşme halindeler. Biz açık ve net bir şey söylüyoruz ve bundan da geri adım atmayacağız. Biz bölgemizde bir teröristan kurdurmadık, kurdurmuyoruz ve asla kurdurmayacağız.
Rusya kendi içindeki Türk halkları nedeniyle, Türk Devletleri Teşkilatı’na çok önemli ilgi duyduğunu sıkça dillendiriyor. Türk Devletleri Teşkilatı’nın geleceğinde Rusya ile paydaşlık söz konusu olabilir mi? Putin bu mevzuyu sizle görüşmelerinde dile getiriyor mu?
Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın yapısına bakıldığında Rusya’nın Türk Devletleri ile bağlarının olduğu çok açık net ortada. Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nda yüklü olarak zati Türk devletleri bulunuyor. Bu Türk devletlerinin buradaki gücü daha da artacak. Biz de Şanghay İşbirliği Örgütü’nde Rusya ve Çin ile olan münasebetlerimizi daha da geliştirelim diyoruz. Bizi de buraya diyalog ortaklığı şeklinde değil de öbürleri gibi Teşkilat’a ortak olarak alsınlar diyoruz. İran en sonunda Şanghay İşbirliği Örgütü’ne girdi. Bunun yanında yine Pakistan orada üye. Şu anda 9 daimi üye bulunuyor. Türkiye’yi bu ülkeler arasında yer alamaz diye bir şey yok, bu tahminen biraz zaman alır.
NATO Genel Sekreteri değişti, Mark Rutte oldu. İkili bağlarınızın iyi olduğu biliniyor. Bu ilişki Türkiye’nin NATO içerisindeki meselelerinin aşılması noktasında katkı sağlayacak mı? NATO’nun ikinci adamının bir Türk olacağı konuşuluyordu, bu konuda bir gelişme var mı? Böyle bir isim göreve gelecek mi, gelecekse de Türkiye’nin tercihi kimden yana olur?
Bunları Sayın Rutte ile görüştük. Rutte beni ziyarete geldiğinde kendisine bu beklentimi söyledim. O da doğrusu olumsuz bir yaklaşım içerisine girmedi. Türkiye’ye böyle bir şeyin yakışabileceği mealinde bir yaklaşımı oldu. Görevi tam manasıyla devralmadan önce de Türkiye’ye bir ziyaret yapacağını bana söyledi. Ben de kendisine “memnun olurum” dedim. Hatta Eski Genel Sekreter Jens Stoltenberg ile bir Boğaz seyahati yaptık. Bir Boğaz seyahati için de kendisini davet ettik. Türkiye’nin NATO’dan beklentilerini her fırsatta dile getiriyoruz. İttifakın birliğinin, insicamının güçlendirilmesi, dayanışma ruhunun korunması ve zenginleştirilmesi kıymetlidir. Özellikle terör başta olmak üzere karşı karşıya kaldığımız küresel mevzularda NATO ülkelerinin güvenlik ve çıkarlarına hizmet eden bir anlayışla hareket edilmesi gerekir. Türkiye, yıllardır terörle ayrımsız mücadele etmektedir. Bu mücadelede müttefiklerimizin bizi, NATO’nun birliktelik ruhuna muhalif olarak, yalnız bırakmaları, hatta terörist yapılanmalara yürek veren tavır sergilemeleri üzücüdür. Sayın Rutte ile bu bahislerdeki görüşlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz. Sadece Sayın Genel Sekreter ile değil, NATO Zirvesi başta olmak üzere tüm platformlarda müttefiklerimizle karşı karşıya olduğumuz tüm sınamalarda ne düşündüğümüzü, neler önerdiğimizi ve yaptığımızı bir bir anlatacağız.
NATO ve Rusya cephesinden gelen 3. Dünya Savaşı ile ilgili açıklamalardan sonra, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli Savunma Bakanlığı’ndan da açıklamalar oldu 3. Dünya Savaşı tehlikesiyle ilgili. Sizin böyle bir tehlike hakkındaki yorumunuz nedir? Konu bu zirvede de gündeme geldi mi? Sayın Putin ile yaptığınız görüşmede Rusya-Ukrayna savaşının büyüme tehlikesi gündeme geldi mi? Dünyanın gündemindeki nükleer silahlar hem Putin ile yaptığınız görüşmede hem zirvede konuşuldu mu?
Ne yazık ki Batıda bu işi kaşıyan ülke ve kesitler var. 3. Dünya Savaşı’na çanak tutan bir yaklaşım içindeler. Malum silah tüccarlarına pazar lazım. Silah tüccarlarının da pazarı Batı. Bu mevzuyla ilgili olarak da Sayın Putin, barıştan yana olduğunu son açıklamalarında söyledi. Zira taraflarda bir yorgunluk olduğu da açıkça ortada. Biz de kendilerine “barışa ne zaman ereceğiz?” dedik. Onlar “bu işin bir vakti yok, bütün sıkıntı burada sizler gibi arabulucuların yükünü koymasında” noktasındalar. Biz şimdi yükümüzü koymaya uğraş ediyoruz. Temennimiz odur ki Rusya-Ukrayna arasında bu savaş artık bir nihayete ersin. Devam ediyoruz, takip ediyoruz. Dışişleri Bakanım Hakan Fidan Bey, Milli Savunma Bakanım Yaşar Güler Bey bu işin takipçisi durumundalar. Bir an önce temennim odur ki sonuca varalım. Yıllardır dillendirdiğimiz “Dünya beşten büyüktür” ve “Daha adil bir dünya mümkün” tezlerimiz bu olumsuz havayı dağıtmak, büyük savaş riskini ortadan kaldırmak için ortaya koyduğumuz somut tahlillerdir. Hala bunları uygulamak mümkündür. Yapmamız gereken küresel sistemi revize etmek, herkesin ayrımsız uluslararası hukuka uymasını sağlamak, terörizmi topyekün bir anlayışla yok etmek, adaleti ve hakkaniyeti temel alan bir küresel paylaşım sistemini hayata geçirmektir.
İsrail ve destekçisi ülkelerin, Kıbrıs Rum Bölümünü askeri ve lojistik üs olarak kullanması KKTC ve -başta Akdeniz’deki haklarımız olmak üzere- Türkiye için bir tehdide dönüşmüş müdür? Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yıldönümünde buna yönelik bir bildiriniz olacak mıdır?
İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları ile başlayan süreçte yeni gelişmeler yaşanıyor. Hamas, ateşkes için ortaya konulan taslağı birkaç değişiklik talebiyle kabul etti. MOSSAD Başkanı Doha’ya gidecek. ABD Başkanı Biden da konu ile ilgili Netanyahu’yu arayacak. Bu etapta İsrail’e Batı ülkelerinin daima birlikte baskısı şart. Bu baskılar sonucunda de inanıyorum ki artık bir kesin ateşkese inşallah ulaşılacaktır. Katar Buyruğu ile yaptığımız görüşmelerde de bu mevzuları ele aldık. Onlar da değişik kanallardan gerekli baskıyı yapıyorlar. Temennimiz odur ki inşallah şu birkaç gün içerisinde ABD Başkanı Biden’ın da İsrail’i araması sonucunda kesin ateşkese ulaşılır ve böylelikle son periyotta İsrail tarafından yapılan katliamlar da son bulur. Diğer hususa gelirsek, İsrail kendi bünyesinde, kendi topraklarında yaptığı yığınaklarla sonuç alabiliyor mu ki? Kıbrıs Rum Kesimi’ne yaptığı yığınakla mı sonuç alacak? Ne zaman başladı bu saldırılar, o günden bugüne İsrail hedeflediği sonuca varabildi mi? Varamadı. ‘Bir hafta içerisinde, 15 gün içerisinde işi bitireceklerini’ söylüyorlardı. Alamadılar neticeyi. Kıbrıs Rum Kesimi’ni uzun müddettir askeri/istihbari amaçlı lojistik üs olarak kullandıklarını biliyoruz. Bu yönde atılacak adımlar savaşın yayılma riskini daha da arttırır.
Siyasette yumuşama dediğiniz süreçte siz, CHP Genel Liderini KKTC’ye birlikte girmeye davet etmiştiniz? Resmi bir cevap geldi mi? Onu da Cumhurbaşkanlığı uçağına davet eder misiniz? Böyle bir diyalog var mı?
Biz samimi olarak siyasette bir yumuşama sağlayalım, milletimizin bu mevzudaki beklentilerini karşılayalım istedik. Samimi bir yaklaşım ortaya koyduk. Kendilerine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne birlikte gitme teklifimizi bir sefer yaptık. Bizim bu teklifimiz sonrası kendi uçaklarıyla gideceklerini açıkladılar. Biz bu noktada KKTC’ye MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Bey ile gideriz. Kıbrıs’a tahminen bir gün önceden gitme durumumuz olabilir. Malum 20 Temmuz’da Kuzey Kıbrıs’ta kavurucu bir sıcak oluyor. Kavurucu sıcakta Kıbrıs’taki kardeşlerimiz de bir yere kadar tahammül edebiliyorlar. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Bey bir gün önceden gelinse de geceyi burada geçirseler ve sabah saat 9 gibi törenleri yapsak diye bir teklifle geldi. Biz de “uygundur” dedik. Şimdi kendimizi ona göre hazırlıyoruz.
CHP’li belediyelerde eş, dost, akraba ve usulsüzlük iddiaları var. CHP Genel Başkanı Özgür Özel bir televizyon kanalında böyle bir şey olmadığını söyledi. CHP’li belediyelerde işçi kıyımı var ve personellerin maaşlarını almalarında sıkıntı var? Bununla ilgili fikirleriniz nedir?
Hırsız, ben hırsızım der mi? Veya ben çaldım der mi? Şimdi Özgür Özel Bey kalkıp da bu ahbap atamaları için “ne demek canım biz alışılmış ki ahbaplarımızı atayacağız” mı diyecek? Onun geçmişteki ağabeyleri “biz CHP’den atamayacağız da MHP’den mi atayacağız?” demişlerdi. Şu anda da aynı noktaya geldik. Değişen bir şey yok. İşte daha geçenlerde Manisa’da bir belediyede biliyorsunuz önemli bir yolsuzluk oldu. Kula, orada bir yolsuzluk oldu ve belediye başkanı bu yolsuzluk neticesinde alındı. Bunu daha farklı belediyelerin takip etmesi mümkün. Zira bunlarda alışkanlık ırsidir. Ahbap, yaran bunlar. İstanbul Büyükşehir’den tutun, Ankara’sına İzmir’ine varıncaya kadar bu böyledir. Birçok vatandaş işlerinden atıldı. Kaç ağlayanları biz belediyenin kapısında gördük. Kimse milletimizden gerçekleri gizleyemez. Kimse PR çalışmalarıyla, reklamlarla, sanal alem oyunlarıyla milletin gözü önüne toz pembe perdeler çekemez. Gerçeğin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Pırıltılı kelamların yaldızı çabuk dökülür ve ortada sadece yalın gerçek kalır. Şu anda olan da budur. CHP’nin bu konuda geçtiğimiz yıllar boyunca, olumsuz manada yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.
Haziran ayı enflasyon sayıları açıklandı. Enflasyon, piyasa beklentilerinin altında gelirken bir yılın en düşük aylık enflasyonu gerçekleşti. Yıllık enflasyon da 8 ayın ardından ilk kez geriledi. Bu tablo, Mayıs 2023 seçimleri sonrasında başlayan ekonomi programının öngördüğü dezenflasyon süreci, öngörülen tarihte başladığına işaret ediyor. Hem ekonomi programının devamı hem enflasyonun bundan sonraki süreçte nasıl ilerleyeceği konusunda neler söylersiniz? Temmuz ve Ağustos ayı enflasyon sayılarına göre para siyasetinde yeni adım atılabilir mi?
Biz geçen sene dezenflasyona geçiş için bir süre öngörmüştük. Zira geçen sene gerçekten deprem etkisiyle harikulâde şartlarla karşı karşıyaydık. Para siyasetinin etkili olması zaman alıyor. Maliye siyasetinde ilave çaba gerekiyordu. Biz o nedenle dezenflasyon Mayıs 2024’ten sonra başlayacak dedik. Hakikaten Haziran ayında yıllık bazda enflasyonda düşüş başladı ama Temmuz’da yani 60’lı sayılar diyorum ama öngörmek mümkün değil. Muhtemelen düşük 60’lı rakam olacak. Ağustos’ta yine düşük 50’li bir rakam olacak. Ve muhtemelen büyük ihtimalle Eylül enflasyonu açıklandığında 50’nin bir tık altı olabilir. Bizim öngördüğümüz politika bu çerçevede. Geçen sene çok önemli bir cari açık sorunumuz vardı. Bu sene artık cari açık sorun olmaktan çıktı. Milli gelire oran olarak yüzde 6’lardan neredeyse bu sene muhtemelen yüzde 2 civarına düşecek. Rezerv konusunda çok önemli aralık kat ettik. Brüt rezervimiz yaklaşık 145 milyar dolar. Ve swap hariç rezervlerimiz 10 milyarın üzerine çıktı. Mart seçiminden bu yana swap hariç net rezervlerdeki iyileşme neredeyse 80 milyar dolar civarı. Gerçekten eşi gibisi kolay görülmeyen bir iyileşme, bir güven var. Dolayısıyla dış denge bir endişe kaynağı olmaktan çıktı. Ülkemizin risk primi kendisine benzer ülkelere oranla 10 kat daha hızlı düşüyor. Bugün itibariyle 263 baz puan civarında. Türkiye’nin son 3 aydır , yerel seçimlerden sonra bizim 2 yıllık tahvil faiz oranlarımız 1000 baz puan düştü. Özellikle bu son enflasyon sayılarından sonra faizler düşmeye başladı. Dün hem 2 yıllık hem 5 yıllık hem 10 yıllık bütün faizlerimiz düştü. Yine bizim yurtdışına ihraç ettiğimiz tahvil faizleri 50 baz puan düştü son yerel seçimden sonra. Yani risk primi düşüyor, faizler düşüyor ve gerçekten notumuz artıyor, cari açık daralıyor, bütçede de dengeyi güzelleştiriyoruz. Dolayısıyla biraz sabra gereksinimimiz var. Enflasyonda düşüş daha yeni başladı. Hızlanarak devam edecek. Biz inanıyoruz. Bu amaçlar başlangıçta argümanlı görüntü ama gayeleri başaracağımıza gerçekten samimi bir şekilde inanıyoruz. Programımız çalışıyor. Başlangıçta program yok dediler, sonra bu program çalışmaz dediler, sonra para geliyor ama bu sıcak para dediler. Daima bir kulp, bir hata üzerinde yoğunlaşıyorlar. Natürel ki problemlerimiz var ama bu sıkıntıları çözecek güçlü bir siyasi irade var. En büyük sıkıntımız hayat pahalılığı. En adaletsiz vergi enflasyon. O nedenle dar gelirlilerimize, asgari ücretlimize, emeklilerimize yapacağımız en büyük iyilik popülizm yapmadan enflasyonu kalıcı bir şekilde tekrar tek haneye düşürmek. Vatandaşımızın kalıcı olarak refah düzeyini yükseltmek.
İnşallah son çeyreğe girerken bu işi çözüme kavuşturmuş olarak Allah’ın müsaadesiyle gireceğiz.
A Milli Takım futbolcumuz Merih Demiral’ın çeyrek final maçında yaptığı bozkurt işareti çok konuşuldu. Bu konuda ne demek istersiniz?
Kimse Almanların formalarında kartal var diyor mu? Kimse kalkıp da Fransızların formasında horoz var, niçin horozlanıyorsun diyor mu? Orada Merih heyecanını bu görüntüyle verdi. Bunun üzerine de malum Dışişleri Bakanlığımız bunların yetkililerini çağırdılar, gerekli adımlar da buna göre atılıyor. İnşallah bütün problem Cumartesi günü. Biz, alandan galibiyetle ayrılarak bir üst tura çıkalım. Olağanüstü bir durum olmazsa, maça gitme kararımızı verdik.
(HABER MERKEZİ)
Gemlik İlçe Emniyet Müdürlüğü’nden Başarılı Asayiş Operasyonu
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.