32,6645$% 0.32
35,5639€% 0.42
2.509,16%1,72
4.049,00%1,37
16.220,00%1,37
2.390,92%1,48
10.851,78%-0,19
Türkiye-Hollanda maçını izleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uçakta gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan UEFA’nın skandal kararı ve Türkiye’nin EURO 2024’teki performansını değerlendirdi.
“ŞAMPİYONAYA GÖLGE DÜŞÜRDÜ” UEFA’nın Merih Demiral’e verdiği 2 maç cezaya tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biliyorsunuz bu maç UEFA’nın Merih Demiral hakkında çarçabuk aldığı haksız kararın da gölgesinde oynandı. UEFA’nın Merih’e verdiği 2 maç men cezası, açık söylemek gerekirse şampiyonaya önemli manada gölge düşürdü. Bunun izahı mümkün değil, tamamen siyasi bir karar. Bu karar vicdanları karartmıştır, ama millilerimizin moral ve motivasyonunu hamdolsun etkilememiştir.” değerlendirmesinde bulundu.
“MİLLİ TAKIM HOLLANDA’YA KÖK SÖKTÜRDÜ” Türkiye-Hollanda müsabakasıyla ilgli değerlendirmede bulunan Erdoğan, “Tüm bu aksiliklere rağmen A Milli Futbol Takımımız Hollanda gibi bir futbol ekolüne bu akşam adeta kök söktürdü. Heyecan verici, kıran kırana geçen bir karşılaşma izledik. İlk golü çok erken attık, uzun süre maçın denetimini elimizde tuttuk. Maçın özellikle son on dakikasında birkaç önemli gol fırsatından da istifade edemedik. Hatta ben bir hakem değilim ama adeta futbol topunu kucaklayıcı bir hal içerisinde olan Hollandalı futbolcu karşısında, hakem durumun yakınında olmasına rağmen, biz penaltı beklerken o penaltıyı da vermedi. Millilerimizin bütün çabalarına rağmen yarı finale yükselen ilk dört takım arasına maalesef giremedik. Ne diyelim, kısmet buraya kadarmış. Son saniyeye kadar ellerinden gelenin en uygununu yapan, bizlere büyük bir heyecan ve gurur yaşatan millilerimizi gönülden tebrik ediyorum. Bütün bunların yanında da gerek gurbetçilerimiz gerek ülkemizden bu maçı izlemek için gelen vatandaşlarımız, her şeyiyle buraya gönüllerini koydular ve bu üstün mücadelede onlar da katkılarını verdiler. Doğrusu Avusturya maçından sonra bizleri yine çok duygulandıran tüm tribünlerdeki gurbetçi vatandaşlarım olmuştur. O galibiyet, onların hayata bakışını adeta değiştirmiştir. Yaklaşık seksen bin kişilik Berlin Olimpiyat Stadı’nı bu derece dolduran gurbetçilerimiz heyecana heyecan kattı. Onlar “Türkiye” dedikçe biz de gururlandık, onurlandık. Bunu bir de galibiyetle süsleyebilseydik durum çok başka olurdu. Ama en az galip gelmiş kadar stattan başımız dik ayrıldık.” dedi. “HEDEF BÜYÜTEREK YÜRÜYECEĞİZ” Milli Grubun hedef büyüterek yoluna devam edeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Maçın sonunda da soyunma odasında gerek Teknik Yöneticimiz Vincenzo Montella, gerek ekibi, gerekse bütün futbolcularımızla, Federasyon Liderimizle birlikte görüşme fırsatımız oldu. Tek tek kendileriyle kucaklaştık. ‘Artık dünya şampiyonası ve bundan sonraki UEFA şampiyonasına hedef büyüterek yürüyeceğiz.’ dedik. Genç bir milli kadroya sahibiz. Herhalde o zaman da yaş ortalaması 26, 27’yi bulur. Çok daha yetişmiş, çok daha organize bir milli kadroyla bu periyoda hazırlanırız. Bizim çocuklarla birlikte, aslanlarımızı turnuvaya en iyi şekilde hazırlayan teknik yöneticimiz Sayın Montella’yı ve ekibini, milli kadronun tüm işçilerini de kutluyorum. Burada taraftarlarımızı tekrar unutamayız. Vatandaşlarımızı unutamayız. Onlara özel bir parantez açmamız gerekiyor. Sizler de hem stadın içindeki süper havayı hem de sokaklardaki muazzam coşkuyu gördünüz. Berlin caddeleri hamdolsun Türk bayraklarıyla donatıldı, onların coşkulu tezahüratlarıyla yankılandı. Bu caddeleri dolduran vatandaşlarımızla da ayrıca gururlandık. Göğsümüzü kabartan, gözlerimizi yaşatan bir kardeşlik iklimine şahit olduk. Türkiye’nin, Almanya’nın ve Avrupa’nın birçok farklı yerinden gelip, önce Berlin’i sonra maçın oynandığı Olimpiyat Stadı’nı bayram yerine çeviren, burada olmasa da dualarıyla ekranları başında grubumuza destek olan tüm kardeşlerime, Cumhurbaşkanı olarak çok çok teşekkür ediyorum. Milli Takımımız kendilerine yapılan haksızlığa yanıtlarını sahada oynadıkları harika futbolla verdiler. Sadece takımımız değil millilerimizi destekleyen taraftarımız da taşkınlığa prim vermeden Türkiye’nin ne kadar vakur bir ülke olduğunu, Türk milletinin de ne derece erdemli bir millet olduğunu tüm dünyaya bir kez daha gösterdiler. Rabbim hepsinden razı olsun. Bu vesileyle Hollanda milli kadrosunu da muvaffakiyetleri için ayrıca tebrik ediyorum. Güzel ve heyecan düzeyi yüksek bir atmosferde oynanan maç öncesinde ve sırasında Hollandalı taraftarlar da centilmence davrandılar. Kendilerini burada özellikle kutluyorum, teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Merih Demiral hakkındaki karar, tam olarak neyi cezalandırmaya yönelikti? Pak bir mücadele verilmişken, pak bir taraftar desteği varken, başarılı devam ettirilirken, gerçekten içtenlikle futbola siyaset sokulmaması yönünde bir uğraşın karşılığı mı bu? Yoksa aykırısı bir durum mu söz konusu? Çifte standart dediğimiz şey tekrar niçin karşımıza çıkıyor burada? Bir yandan bu haksız cezayı konuşuyoruz ama geçen hafta boyunca oyuncularımızla ilgili Batı medyasının yayın organlarında onların hem kapasitelerini, yeteneklerini hem sosyal zekalarını, üretkenliklerini öven yazılarla da karşılaştık. Sanki bu başarı inançla birlikte ortaya konulunca mı rahatsız eden bir resme dönüşüyor? Yine akla gelen sorulardan bir tanesi de bu, bu mu huzursuz ediyor?
Batı’nın bugüne kadar zihniyet itibarıyla bize yaklaşımı hiçbir zaman değişmemiştir. Batı aynı zihniyetiyle devam etmiştir ve aynı şekilde de devam etmektedir. Merih Demiral’a verdikleri ceza, adeta ilk andan itibaren kararı verilmiş olan bir ceza.
Ben Kazakistan’dan dönüşte uçak söyleşimizde de ifade etmiştim. Şayet olay bozkurt işaretini cezalandırmaksa Almanlar’da kartal var, kartalı cezalandırıyor musunuz? Yok. Fransızlarda horoz var, ‘Niye horozlanıyorsun’ diyerek kalkıp da Fransızları cezalandırıyor musunuz? Yok. Ama Türkiye’de o golün ve arka geriye atılan gollerin heyecanı içerisinde bizim efsanelerimizde yer alan bozkurt işaretini yapan Merih’e verilen bu ceza, Merih’in şahsına değildir. Aslında Türkiye’nin millet olarak yapısına dönük verilmiş olan bir cezadır. Bunun en güzel karşılığı da aslında bu maçtan bizim galip olarak çıkmamız olacaktı. Ben esasen inanıyorum ki bütün futbolcu arkadaşlarımız, kardeşlerimiz de bu aşkla, bu heyecanla alana çıktılar. Onlara sahada güzel bir ders vereceklerdi ama ne yazık ki bu son 3-5 dakika içerisinde yakalanan durumlar gole döndürülmüş olsaydı, oradan ağlayarak dönen onlar olacaktı. Maalesef olmadı. Sorunuzda yatan o ruh maalesef bizim de beklentimizdi olmadı. Artık şimdi 2026’da Dünya Kupası, 2028’de Avrupa Şampiyonası var. Şimdi bizim bunlara en güzel şekilde hazırlanarak, Montella’nın da dediği gibi inşallah bunların rövanşını orada alma şansımız var. Böyle de bir ekip inşallah hazırlandı.
Sayın Cumhurbaşkanım bu jenerasyonu nasıl görüyorsunuz? 2008’de yaşadık benzer bir şekilde ama devamını getiremedik. 2010-2012’de de ıskaladık şampiyonaları. Önümüzdeki süreçte az önce söylediğiniz turnuvalarda daha iyi olabilmek adına, bu sürekliliği yakalamak adına nelere dikkat edilmesi gerekiyor? Buradaki kritik nokta ne sizce? Önemli olan iki konu var. Bir tepeden tırnağa federasyonun yapısı, iki teknik takımların kalıcılığı… Dikkat edin Batı’ya veya dünyadaki işleyişe, çorap söküğü gibi bir taraftan ör bir taraftan sökülsün, böyle bir şey yok. Yani oturtacaksan bir yapıyı, kalıcılığı çok önemli. Şimdi bu kalıcılığı yakalayabilmek için de şu anda güzel bir tırmanış, genç bir ekip var. Dolayısıyla bu genç grupla bir arada, bir diğer taraftan da yönetim takımlarını kalıcı kılmak suretiyle atılacak adımlardan ben sonuç alınabileceğine inanıyorum. Yoksa durmadan değiştir, tekrar getir. Bugüne kadar o denli olmadı mı? Daima değişti. Teknik takımlar o denli değişti. Federasyon da aynı şeyleri yaşadı. O denli olmaz. Yani Batı’da veya dünyada başarıyı yakalayanlar daima o kalıcı takımlarla yakaladılar. Onunla sonuca ulaştılar. Şimdi mesela Mesut Özil, bizimle beraberdi.
Mesut Alman milli kadrosunda oynarken kaç yaşındaydı? Bizi 3-1 yedikleri maçı ben Merkel’le birlikte seyretmiştim. O zaman 22 yaşındaydı. Bir tane de bize gol atmıştı. Türkiye’de şimdi futbol okulu, akademisi kuruyor. Almanya’daki ve Real Madrid’deki yapıyı bizde oluşturmak istiyor. Böyle bir adım hakikaten atılırsa o yapı motamot bize geçerse, o zaman bırak sen 22 yaşı, 10-12 yaşlarındaki yavruların futbol alanında yetiştiğini görürüz. Bunlar topa vurmaktan önce saygıyı sevgiyi bu akademide görecekler. Sayın Cumhurbaşkanım izninizle iki sorum olacak, birincisi Arda Güler’le ilgili niyetlerinizi gerçekten çok merak ediyorum. Siz de futbolu çok yakından takip eden biri olarak gelmiş geçmiş en yetenekli Türk futbolcular içerisinde Arda’yı nereye konumlandırırsınız? Bir de Mert Günok’un Avusturya maçının bitime bir saniye kala yaptığı bir kurtarış vardı, o an ne hissettiniz, çok merak ettim?
ARDA GÜLER SÖZLERİ
Mert Günok’un şu anda yaşı 30’u geçti. Yani bu yaşı yakalamış olan Mert’in o refleksi ortaya koyması süper bir şey. 35 yaşında bir kalecinin böyle bir refleks ortaya koyması anlatılır bir şey değil. Yani adeta yaylandı ve topu oradan çıkardı. Bir evvelki maçta maalesef hakemlerin vurdumduymazlığı ortaya çıktı. Kalktılar sayılmaması gereken golü saydılar. Bir kalecinin biliyorsunuz altıpas, onsekiz içerisinde yanılgılı hareketi olmaz. Ona faulü yapan ortada aslında. Arda Güler’e gelince, Arda natürel şu anda 19 yaşında ama Arda 10 yaşın altında top oynamaya başladı. Allah gerçekten kendisine çok farklı kabiliyetler de verdi. Biraz sabretmek ve Arda’ya fırsat vermek gerekiyor. Mesela bugün şimdi 90 dakika oynadı. Top dağıtımları filan yeterliydi.
Hele hele duran toplarda, geriye attığı kornerlerde Arda fevkaladeydi. Kendisine telefon konuşmamda onu söyledim, dedim “al da at diyorsun ve top adrese gidiyor.” Bugün de birebiri oldu. Herkes bu kadar kabiliyetli değil. Şu anda eksiği hava topları… Uzun toplarda Arda ayrı bir kabiliyet. Şımarmadan, kararlı ve istikrarlı bir şekilde yola devam ederse Arda’dan Türkiye çok istifade eder. Şu anda bulunduğu Real Madrid ekibi da çok istifade eder.
Turnuva öncesinde beklentiniz neydi? Kadronun gösterdiği performans sizi ne kadar tatmin etti? Çeyrek final performansı ne kadar tatmin etti? Ayrıca size göre öne çıkan, turnuvada en beğendiğiniz oyuncularımız kimlerdi? Bir de şunu eklemek istiyorum. Bir yandan da EURO 2032’ye sahipliği yapacağız. Bu turnuvadan hangi tecrübeleri oraya taşıyacağız? Hem futbol manasında hem de organizasyon manasında. Şunu çok açık net söylemem lazım. Ben bu maçlarda görev alan futbolcularımızın hiçbirini birbirinden ayırt edemem. Hepsi de gerçekten ortaya kabiliyetlerini döktüler. Kalecimizden tut, sağ bek de sol bek de, orta saha da… Yani şimdi mesela bakıyorsun bir Ferdi Kadıoğlu’na, çok hırslı. Biz futbol oynadığımız zaman da hocamız bize sıkıntısı ki, “oğlum topu yiyeceksiniz.” Top yenir mi? “Yiyeceksiniz.” Yani bu ne demek? Hırsını ortaya tam manasıyla koyacaksın. Şimdi mesela Ferdi’de bu var. O uzunluğuyla Ferdi çok hırslı. Topu aldığı zaman, söktüğü zaman geriden forvete katılması çok çok sağlam. Şimdi onunla ilgili bazı sayılar konuşuluyor. Fenerbahçe Teknik Yöneticisi Jose Morinho, ‘gidemez’ dedi.
Ferdi’nin de istikbaliyle oynamamak lazım. Maşallah Barış Alper de gayet iyi. Arda’yı esasen konuştuk. Ondan sonra geride Abdülkerim stoper olarak oynadığı zaman düzgündü. Libero olarak oynadığı zaman yine yeterliydi.
Ama bir şey söyleyeceğim. Şimdi mesela Portekiz’de özellikle libero olarak Beşiktaşlı Pepe. Şu anda 41 yaşında. Yani 41 yaşında bir adam geri dörtlüden orayı nasıl koordine ediyorsun? 50 metre, 60 metre, 70 metre, topları dağıtması olayı rastgele olay değil. Ronaldo 38 oldu o da aynı. Mesela Ronaldo’nun en çok dikkatimi çeken özelliği, hava toplarındaki hakimiyeti. Gol olarak esasen penaltıdan iki golü var. Bir uzatmada attı, bir de bir evvelki penaltıdan attı, bir de kaçırdı. Özetle bizim milli grubumuzda “şu daha güzeldir, bu değildir” diyeceğim hiçbir futbolcumuz yok. Hepsi de sahada işin hakkını verdi. Hepsinin de gözlerinden öpüyorum. İşte bu tecrübeleri 2032’ye yansıtacağız. Orada da İtalyanlarla dayanışmamız çok çok önemli.
Zati İtalyanlarla bir arada bu işi üstlenmek biraz altyapı sebebiyle, tesisler sebebiyle oldu. O zaman Montella İtalyan olarak yine vazifesinin başında olursa işimiz herhalde daha kolay olur.
Sayın Cumhurbaşkanım ben de tam Montella’yla ilgili bir soru soracaktım. Milli ekibe gelen yabancı teknik adamlar genelde daima yerli isim olsun diye eleştirilir. Lakin Montella’nın sıcak bir tarafı var. Hem verdiği bildirilerle hem de Türkiye’ye olan sevgisiyle ve sizin galibiyetlerden sonra aradığınızda da sizinle olan diyaloglarda da hayli sıcak ve samimiydi. Hatta yabancı basında “acaba ataları Türk mü?” diye yorumlar da çıktı. Siz Montella için ne düşünüyorsunuz? Teknik yöneticiliğini beğeniyor musunuz? Her teknik yöneticinin savunulan yanı olur. Yanılgısız insan olmayacağı gibi alışılmış ki yanlışsız teknik direktör de olmaz. Basketbolda, voleybolda da koçlar var onlarda da durum aynı. Montella bir kere kendini zati ispatlamış bir insan. Şimdi bugün çabucak saldırmaya başlamışlar. Neymiş? Değişiklikleri vaktinde yapmamış. Yok artık bırak da yani onu da o yapsın. Yok 60’ıncı dakikada olması lazım işte, niçin 60’ıncı dakikada olmamış? Ya bunlar söylüyorlar. Yani ben işin bu yanında değilim. O kendini aslında ispatlamış bir isim. Dolayısıyla da elinden geleni ortaya koymaya çalışıyor, yapıyor.
Galip geldiği zaman takım Montella iyi, yenilgi olduğu zaman kötü. Bunlar şık şeyler değil. Hele hele bir Cumhurbaşkanı olarak bana hiç yakışmaz. Biz sadece “elinden geleni yaptı” dedik. Şimdi bundan sonra ne konuşuluyor? Türkiye ilk beşte deniliyorsa demek ki bir yere varmış.
YABANCI KONTENJANI AÇIKLAMASI
Sayın Cumhurbaşkanım benim sorum futbol kulüplerinin yabancı kontenjanı ile ilgili. Önümüzdeki dönem yabancı kontenjanı kalkıyor ve ilk 11’de 11 yabancı oynayacak. 11 yabancı oynayacak. 8’de 11’e çıktı. Bizim futbolcularımız dünyaca ünlü kulüplerle oynayabiliyor. Şimdi de şampiyonada elde edilen muvaffakiyetten sonra yine futbolcularımız dünyaca ünlü kulüplerin radarına gitti. Yani yerli futbolculara kulüplerimizin daha çok yer vermeleri konuşuluyor. Siz bu konuda nasıl bir tavsiyede bulunursunuz?
Bence yerli futbolcularımızın önünü açmak lazım. Ben çok fazla yabancının olmasını milli futbolumuz için doğru bulmuyorum. Yoksa futbolcu nasıl yetişecek? Yoksa kulüplerimizin altyapılarından, Başakşehir Akademi gibi, Mesut Özil’in kuracağı akademi gibi yerlerden yetişecek olan 10 yaşın üstü çocuklarımız için bu kapı açık olmaz. Buna fırsat vermemek lazım. Yani belli bir sayı özellikle piyasa oluşturma bakımından isabetli olabilir. Çok sayı da piyasayı öldürür. Buna fırsat vermeden kapıyı açmakta yarar var.
Adıyaman’da Akaryakıt Yüklü Tanker Yandı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.