DOLAR

34,7313$% -0.03

EURO

36,5935% 0.12

GRAM ALTIN

2.959,59%0,31

ÇEYREK ALTIN

4.909,00%0,42

TAM ALTIN

19.634,00%0,41

ONS

2.651,49%0,37

BİST100

9.886,05%0,60

İmsak Vakti a 06:32
Bursa AZ BULUTLU 10°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,7313

EURO 36,5935

ALTIN 2.959,59

BİST 100 9.886,05

İmsak 06:32

10°

Ertuğrul Özkök: Yılın En Güzel Sinemasının En Güzel Sahnesini Anlatıyorum

ad826x90

Hiç endişe etmeyin.

Filmi anlatıp, seyretme keyfinizi bozmayacağım.

Çünkü bu sineması seyretmenizi istiyorum.

Herkes seyretsin istiyorum.

Ama bir konuda kendimi tutamayacağım.

Filmin en güzel sahnesini anlatacağım.

Bir de o sahneden küçük bir diyaloğu yazacağım.

İsmi “Mukadderat” olan bir sineması seyretmek içinizden gelir mi

Aslında bu sineması seyretmemem için çok mazeretim vardı.

Bir kez adı…

“Mukadderat…”

“Yine muhafazakar mahallenin, mahalleye beğenilen görünmek için çekilmiş bir türlü çekici olamayan zorlama filmlerinden biri daha” deyip geçebilirdim.

İkincisi “ödüllü şenlik filmi” damgası…

Hakkında övücü birkaç yazı okudum. Güya “ödüllük şenlik filmlerinden” biri olarak yazıyorlardı.

Ödüllük ve festivallik denince de aklıma otomatik olarak şenliklerde gösterilip, üç beş sinema tutkununu ilgilendiren bir film geliyor.

Anlayacağınız caydırıcı bütün sebepler mevcuttu.


Kızım “Git seyret, Güle Güle gibi bir film” deyince direncim kırıldı

Kızım Gülümsün, “Baba bu sineması kesinlikle seyretmelisin ” dedi.

Beni etkilemek için de şunu söyledi:

“Hani Zeki Alasya’nın oynadığı Güle Güle sineması vardı ya, işte onun gibi çok güzel bir film…”

“Güle Güle…”

Benim için anahtar kelime…

Rahmetli babam bütün hayatı boyunca bana bir kez bir sinemadan söz etti.

Annemin zoruyla “Güle Güle” sinemasını seyretmişti.

Çok sevmişti o sineması, “Çok ağladım” demişti.

İşte bunlar bir araya gelince önyargılarım kırıldı, gittim izlemeye.

Sinemadan çıkarken ise hissiyatım şuydu

Bu yıl “Poor Things’ten” sonra seyrettiğim en iyi film…

Sinema yazarı arkadaşlar;

Evet, bu çok sınırlı ve küçük bütçeyle yapılmış bir film.

Ama lütfen festivallik, ödüllük diye yazıp, insanların gözünü korkutmayın.

Kitlesel seyirciye yönelik bir film bu ve dünyada yaşayan herkesi ilgilendirecek, herkesin keyifle seyredeceği ve sonunda herkesin büyük bir umutla salondan ayrılacağı bir film…

Umarım küçücük bütçeyle büyük iş yapan

Easy Rider gibi bu film de çok iş yapar.

İlk 10 dakika sonuna kadar dayanın, sonra değişik bir film oluyor

Bu sineması anlatmaya nereden başlayabilirim?

Önce bir uyarı;

İnsanı daha üçüncü dakikada kaçıracak iç karartıcı bir sahneyle başlıyor.

Bir sabah yaşlı bir adamın uyanamadığını, uykuda öldüğünü görüyoruz.

Onuncu dakikaya geldiğimizde Gülümsün’e “Beni bu sinemaya mi getirdin yani?” diyecekken,

İnanılmaz bir film başladı.

Anlayacaksınız ki o iç karartıcı giriş gerekliymiş.


Filmin devamını anlatmayacağım, size sadece şunu soracağım

Babanız ölmüş, siz daha yasını tutarken, anneniz gelip “Ben evlenmek istiyorum” diyor.

Bir ölüm… Gerisinden 65 yaşında bir kadının evlenme arzusu…

Film böyle başlıyor.

Bu sorudan itibaren karşınıza öyle bir hikaye çıkıyor ki…

Ağlamak kavramının aslında hüzünle mutluluk arasındaki hünsa bölgede nasıl güzel bir insanlık hali olduğunu anlıyorsunuz.

Burası İlber Ortaylı’nın bize anlattığı kasaba mı?

İlber Ortaylı sık sık şunu söyler:

“Türkiye’nin ileri gitmesine engel olan şey kasaba kültürüdür…”

Film, Karadeniz’in Cide kasabasında geçiyor.

Gördüğüm en güzel, en iç açıcı kasabalardan biri.

Nasıl olup da bugüne kadar bu kasabayı hiç keşfedememişim hayret ettim ve kızdım kendime.

Özellikle de o sahnenin geçtiği Gideros Koyu’nu…

Film işte bu kasabada 65 yaşında bir kadının bütün kasaba eşrafına karşı direnişini anlatıyor.

Kasabada kötü insan yok, onların örf ve adetleri var

Aslında hiç de kötü insanlar değil kasaba ahalisi… Hatta hepsi iyi insanlar.

Ama yerleşik kültür, çocukluktan gelen davranış şekilleri, düşünce kalıpları…

İşte sadece bunlar var.

Ama işte bunlar bir araya gelince, karşımıza son 25 yılda bize en fazla empoze edilen o ucube kavram çıkıyor:

“Hassasiyet…”

Hani şu Anadolu’nun çeşitli kasaba ve kentlerinde konser yasaklatan o uğursuz kelime…

Milli hassasiyet… Örfümüz… Adetimiz…

Ne güzel ambalajlar değil mi farklı olma dileğini, kanıyı bastırmak, yok etmek için…


Antalya Altın Portakal Film Şenliği’nde Mukadderat sinemasıyla Altın Portakal En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü alan Nur Sürer (sağda)

Nur Sürer: Bir Upper Cihangir kadının olağanüstü performansı

İşte güzel kasabanın ucube “hassasiyet” tiranlığına direnen bir kadın görüyoruz sinemada.

Nur Sürer canlandırıyor onu.

Yani bir “Upper Cihangir kadını…”

Seyrederken size, “Bu rolü ondan başka kimse oynayamazmış” dedirten bir oyunculuk…

Aksi, arıza bir yaşlı kadının içinden kasabaya meydan okuyan, çağdaş, muzip, gerektiğinde “Sizin de, hassasiyetinizin de…” diyebilen, alabildiğine olumlu bir karakter var artık karşımızda.

Kafka’nın böceği bir sabah insan olarak uyanırsa

Müthiş bir metamorfoz… Ama Kafka’nın sabah uyandığında kendini böceğe dönüşmüş bulan Gregor Samsa’nın tam tersi…

Tersine tersine…

Kasaba “hassasiyetinin” böcekleştirdiği bir kadın, bir sabah insan olarak uyanırsa…

İşte öyle bir durum…

Filmde bir de harikulade bir erkek karakter var.

Almanya’dan gelip Cide’ye yerleşmiş bir emekli…

Başta anlatmaya söz verdiğim sahne işte tam burada onunla yan yana sohbet ederken geçiyor.

Gideros Koyu’nda yan yana oturan bir kadın bir erkek

Cide’nin neresinde olduğunu bilemediğim olağanüstü bir koy.

Galiba adı Gideros Koyu’ymuş.

Göl gibi duru ve dümdüz bir deniz.

Bir kadın bir erkek yan yan oturmuş, konuşuyorlar.

Onları arkadan görüyoruz.

Bir dostluğun arkadan görünüşünün bazen önden görünüşünden çok daha etkili bir anlatım gücü olabileceğini ispat eden bir kare.

Kasabanın zalimi: Bay “elalem ne der”

İşte tam orada Almanya metropolünden gelen emekli bir adam; bilge, kasabalı, yaşlı kadına şunu itiraf ediyor:

“Meğer yıllar boyunca elalem ne der diye daima kendi kendimi durdurmuşum. Şimdi yıllar önce yapmam gereken şeyi yapıyorum…”

Yaşlı kadın dinliyor.

Ve dediğini yapmaya başlıyor.

Filmde işte o andan itibaren, böyle bir kadının bütün kasabaya rağmen neler yapacağını izliyorsunuz.

Anlatılan gerçek bir hayat hikayesi….

Şu yangın yerine dönmüş 21’inci yüzyıl enkazı üzerinde dolaşanlara umut veren bir insanın gerçek hikayesi…

Bugünlerde yeniden gösterime giren “Her Şey Çok Güzel Olacak” sineması kadar sıcak.

“Babam ve Oğlum” kadar sımsıcak.

Çok başarılı bir happy end sineması mi

Bir “happy end” sineması mi bu…

Mutlu sonla biten…

Fakir oğlan, zengin kıza kavuşmuyor.

Ama 65 yaşında dirençli, gözü pek ve kararlı bir kadının başarı hikayesi…

Evet, mutlu bir bir son bu.

En hoşu de sinemanın sonunda her biri kasabalarına ve toplumun, “hassasiyetine” meydan okuyan onlarca gerçek kadını da tanıtıyor bize.

Kaçırmayın bu mükemmel sineması.

Çünkü bugünlerde en çok ihtiyacımız olan şeyi anlatıyor.

Umudu ve cesareti…

Mükemmel bir kasaba insanları kadrosu

Yönetmen Nadim Güç bu işi başarmış.

Senarist Erdi Işık’ın kasaba diyalogları olağanüstü…

Dediğim gibi Nur Sürer çok çok çok iyi…

Aslıhan Gürbüz, fevkalade bir kız…

Osman Sonant film ilerledikçe kendini hepimize sevdiren bir kasaba ağabeyi…

Şerif Erol, Almanya’ya giden her erkeğin vilayetle de Almancı olarak dönmeyeceğini, gerçek kişiliğini bir Karadeniz kasabasında bulabileceğini öyle güzel anlatıyor ki…

Hepsine hepsine alkışlar…

Tekrar ediyorum.

Benim için bu yıl Poor Things’ten sonraki en güzel film…

Sakın onu ödüllü bir şenlik sineması sanmayın.

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Cizre’de Engelsiz Mescitler Programı Düzenlendi

HIZLI YORUM YAP