DOLAR

34,3869$% 0.47

EURO

36,8522% -0.6

GRAM ALTIN

2.968,04%-0,25

ÇEYREK ALTIN

4.977,00%-0,14

TAM ALTIN

19.904,00%-0,14

ONS

2.684,98%-0,72

BİST100

9.184,82%2,67

Öğle Vakti a 12:53
Bursa PARÇALI BULUTLU
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,3869

EURO 36,8522

ALTIN 2.968,04

BİST 100 9.184,82

Öğle 12:53

Füsun Ertuğ: Haklarımızın Bize Cumhuriyet’le Birlikte ‘Sunulduğunu’ Düşünüyorduk

ad826x90

Ataerkil sisteme karşı Türkiye’de kadınların kazanımları ne zaman başladı? 1990 yılında kurulan Kadın Yapıtları Kütüphanesi’nde ne tür eserler yer alıyor? Antidemokratik otoriter bir siyaset anlayışıyla birlikte Türkiye toplumunda kadınları nasıl bir gelecek bekliyor?

1980 sonrası ortaya çıkan bağımsız feminist hareketin içinde yer alan ve temel çalışma alanları arkeoloji, halkbilim ve etnobotanik olan arkeolog Füsun Ertuğ sorularımızı cevapladı.

‘OSMANLI KADINLARININ GAYRETİ HAKKINDA BİLGİMİZ YOKTU’

Son yıllarda Türkiye’de kadınlar hayatlarını her tarafı ile sorgulayıp tepkilerini değişik yollarla ifade ediyor. Ataerkil sisteme karşı kadınların kazanımları ne zaman başladı? Osmanlıdan günümüze Türkiye’de kadın hareketi konusunda neler söylersiniz?

Bugün Türkiye’de kadın gayretinin en az 150 yıllık bir geçmişi olduğunu biliyoruz. Osmanlı kadınları eğitim, seçme ve seçilme, çalışma gibi hakları için, eşit vatandaşlar olmak için yoğun bir mücadele verdi. Bu mücadele, özellikle mecmualar ve çeşitli kadın dernekleri aracılığıyla yaygınlaştı. 1 Mayıs 1845’te İstanbul’da, Valide Sultan’a ithaf edilerek basılan Rumca kadın dergisi Kypseli (Petek), 1862’de Ermenice yayımlanan Gitar Dergisi, 1869’da Terakki gazetesinin kadın eki olarak yayımlanan Terakki-i Muhadderat, 1886’da tüm yönetim ve yazı takımı bayanlardan oluşan Şükûfezar ve 1895’ten 1906’ya kesintisiz çıkan ‘Hanımlara Mahsus Gazete’ gibi yayınlarla Osmanlı kadınları seslerini yükseltmeye, taleplerini iletmeye başladılar. İkinci Meşrutiyet sonrasında, 1908’de kadın mecmuaları arttı: Demet, Kadın Selanik, Mahasin, Kadın İstanbul, Musavver Kadın bunlardan birkaçı. İlk sayısı 1918 yılında yayımlanan ve 20 sayı sonra kapanan Türk Kadını dergisi, isminde ilk kez Türk ifadesi kullanılan ve feminizmden bahsedilen bir kadın dergisi olarak göze çarpar. Yine 1919’da Hayganuş Mark tarafından yayımlanan Hay Gin kadın dergisi 1933’e dek yayınını sürdürür.

Kurtuluş Savaşı’nda ve işgal dönemi boyunca çeşitli derneklerde örgütlenen kadınlar uğraşa katkı sundu, bazı yeraltı örgütlerinde rol aldı ve mitingler düzenledi. Mitinglerde halkın önünde coşkulu konuşmalar yapan Halide Edip, Münevver Saime, Şukufe Nihal gibi kadınlar rol modeli oldu.

Kadınların Belleği yayınlarından seçki

Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte kadınlar, oy hakları için çabayı bir kadın partisinde gerçekleştirmek üzere Nezihe Muhiddin öncülüğünde 1923 Haziran’ında Kadınlar Halk Fırkası başvurusunu yaptılar. Ancak yeni kurulan hükümet sınıfsız halk siyasetini münasebet göstererek kadınlar partisini reddedince 1924’te Türk Kadın Birliği kuruldu. Birliğin yayın organı olarak Türk Kadın Yolu dergisi, 1925-1927’de kadınlara yeni bir mücadele alanı sundu. 1930 yılında belediyelerde seçme seçilme kanununun değişmesini, 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkının kabulü izledi. Bu hakların verilmesi bir anlamda en az 80 yıllık bir talebin karşılık bulmasıdır. 1935’te 12’nci Uluslararası Kadın Kongresi’nin İstanbul’da toplanması da bu hakkın edinilmesini kutlama amacı taşıyor.

Ancak tek parti dönemi hükümet siyasetleri kadınların ve çeşitli siyasi derneklerin güçlenerek partileşmesine izin vermedi ve kongreden kısa bir süre sonra Türk Kadın Birliği ve birçok dernek kapatıldı ya da kendilerini feshetti. Bu dernek 1949’da tekrar açıldı ve bugüne dek laiklik mücadelesini sürdürdü. Bu yıl da ilk kuruluşunun 100’üncü yılını kutladı.

Kadınlar sadece gazetelerde, mecmualarda yazmakla kalmadı, edebiyat ve sanat alanında çok güçlü eserler ortaya koydu. Kadının ataerkil sisteme karşı çabası, kültür- sanatta, bilimde, eğitim, hukuk ve siyasette önemli kazanımlarla sürüyor.1980’lerin başında kadın hareketi, dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türkiye’de de yükselmeye başladığında, şimdi Osmanlı kadınlarının çabası konusunda yeterli bilgiye sahip değildik. Geçmişte bizimle aynı coğrafyada yaşayan kadınlara ait bilgilere, kadın hareketinin evraklarına, yayınlarına erişim olanağı olmadığından Cumhuriyet dönemi kadınları olarak bize haklarımızın Cumhuriyet’le birlikte ‘sunulduğunu’ düşünüyorduk. Jenerasyonlar arası kopukluğun bir nedeni eski yazının değişerek yeni bir alfabeye geçmemizdi, ancak asıl neden kadınların tarih yazımından dışlanması, yok sayılmasıydı. Giderek yükselen kadın gayreti, 1980’lerin sonunda kadın merkezli bir kütüphane ve arşivi gerekli kıldı.

‘VAKIF, BİR KÜTÜPHANE VE ARŞİV OLMANIN ÇOK ÖTESİNDE BİR BİLGİ MERKEZİ’

Siz de kadın hareketinin gelişmesinde kritik rolü olan bu kütüphanenin kurucuları arasında yer alıyorsunuz. Kütüphanede ne tür kadın yapıtları yer alıyor? Diğer kütüphanelere göre özgün yanları neler? Kuruluş süreciyle birlikte anlatır mısınız?

1989 yılında kadın hareketinin evraklarını, kadın tarihinin yazımını sağlayacak yayınları, arşivleri bir araya toplamak ve gelecek nesillere bırakmak amacıyla bir grup kadın bir araya geldik. 8 Mart 1990’da Jale Baysal, Füsun Akatlı, Sevecen İnhisarı ve Aslı Davaz ile birlikte Kadın Yapıtları Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nı kurduk. Elbette gerimizde güçlü bir kadın hareketinin maddi, manevi desteği, istekli katkısı vardı, yoksa bu teşebbüs ne kurulabilir ne de çok yıl yaşamını sürdürebilirdi.

Haliç kıyısında Fener’de, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait tarihi bir binada 14 Nisan 1990’da açılan Kütüphane, bugün 16 farklı koleksiyona sahip. Kitap, Süreli Yayın, Görsel Arşiv gibi hemen her kütüphanede var olan koleksiyonlar dışında ‘Özel Arşiv Koleksiyonu’ en özgün yanlarımızdan biri.

Kadın Yazısı Şenliği, 2019, Kadın Yapıtları Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi (KEKBMV Görsel Arşivi)

Vakfa özel arşivini bağışlamış olan 100’ü aşkın kadına ve Amargi, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği gibi kadın kurumlarına ait arşivler, kadın tarihinin yazımı için birincil kaynaklar olarak çok önemli. Bunlar dışında Efemera, Nadir Eserler, Tez, Makale, Afiş, İşitsel, Sözlü Tarih, Kadın Sanatkarlar, Kadın Müellifler ve Sanat Yapıtları Koleksiyonları da var (http://kadineserleri.org/). Koleksiyonlardan bir bölümü büyük ölçüde dijitalleştirilerek erişime açıldı. Görsel koleksiyonu buna örnek gösterebiliriz. Diğer koleksiyonların da dijitalleştirilme, kataloglama çalışmaları sürdürülüyor.

Osmanlı kadın hareketinin özgün belgeleri arasında üstte saydığımız eski harfli kadın mecmualarının büyük bir bölümü kütüphane arşivlerinde bir araya getirildi. Bunlardan 16 kadın mecmuasının tüm sayıları, çeviri yazımı yapılarak, vakıf tarafından yayımlandı, böylece eski yazıyı bilmeyen nesillerin da bu kadınların uğraşına erişimi sağlandı. Kadınların Belleği projesi çerçevesinde istekli çeviri yazım ekiplerince hala sürdürülen bu projede hedef tüm Osmanlı kadın mecmualarının bugünkü nesillerce okunabilirliğini sağlamak. Yeni harfli, kadın konulu, ticari dağıtımda olan hemen tüm kadın mecmualarının yanı sıra; kadın ve LGTBİ+ hareketine ait dergi, bülten ve fanzinlerin derlenmesine de itina gösteriliyor. Süreli Yayınlar koleksiyonunda bugün 450 kadar mecmuanın 25 binden fazla sayısı bulunuyor. Vakıf, bir kütüphane ve arşiv olmanın çok ötesinde bir bilgi merkezi, kadınların bellek merkezi, etkinlik alanı hizmeti de veriyor. Açıldığı tarihten bugüne dek geçen 34 yılda derlenen materyallerden 50’ye yakın yayın üreten vakıf; stant, panel, sempozyum, konser, şenlik gibi 500’ü aşkın aktifliğe ev sahipliği yaptı. Kadınların yaratıcılığını, bilimsel ve sanatsal üretimlerini, fikirlerini toplumla paylaşmalarına, seslerini duyurmalarına, işlerini sergilemelerine olanak sağladı. Bu kurum, kadın merkezli arşivcilik çalışmaları ile Türkiye’deki klasik arşivcilik anlayışına da toplumsal cinsiyet odaklı bakışı sağladı. Feminist aktivizmin arşivcilikte uygulanması, bize farklı kurum arşivlerinde gizli kalan kadınların görünürlüğünü arttırdı.

‘7 BİN 600’Ü AŞKIN GÖRSEL GEREÇ AÇIK ERİŞİME SUNULDU’

Peki, siz bir arkeolog olarak bu oluşumda nasıl bir rol aldınız?

Arkeoloji, bir anlamda geçmiş kültürleri araştırma ve bulduklarımızı titizlikle belgeleme işi. Ben de 1972’den itibaren öğrenci olarak katıldığım hafriyatlarda kazı fotoğrafçısı olarak görev aldım, belgeleme, envanterleme yaptım; hafriyat arşivlerini oluşturdum. Mezun olduktan sonra da İstanbul Üniversitesi Film Merkezi’nde kameraman, belgesel imalcisi ve araştırmacı olarak çalıştım. Kadın hareketine katıldığım 1980’lerin başından itibaren de panellerde, yürüyüşlerde, toplantılarda fotoğraf ve video çektim. Kadın Yapıtları Kütüphanesi’nin oluşma basamağında etkin rol alan Sevecen İnhisarı, kadın hareketinden arkadaşımdı, bu belgeleme gayretlerimi bildiği için vakıf kurucuları arasında benim de olmamı istedi. Böylece vakfın kuruluşunda görev almayı ve görsel koleksiyonu oluşturma işini üstlendim ve bu çalışmayı hala devam ettirmekteyim. Bugüne kadar 7 bin 600’ü aşkın görsel materyalin taranması ve kataloglanması tamamlanarak vakfın web sitesinde açık erişime sunuldu. Kadınlara ait dokümanların en değerlilerinden biri olan görsel gereçler kadın tarihine ilişkin çeşitli okuma imkanları veriyor.

‘KADINLARIN TOPLAYICILIK GELENEĞİNDEN GELEN GÖZLEMCİLİK YETİLERİ ÇOK FAZLA’

Kırsaldaki kadınların tabiattan edindikleri bilgileri yaşama aktarma şekil ve usulleri üzerine çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. Biyoçeşitliliğin yönetimi konusunda kadınların rolüne dair neler söylersiniz? Üstlendikleri bu rol klâsik toplumlarda yaşayan kadınların yaşamını nasıl etkiliyor?

Geçmiş topluluklara ait bulguları, günümüzde yaşayan kırsal kesim insanlarından edindiğimiz bilgilerle yorumlama olanağı sağlayan etnoarkeoji konusunda çalışırken, kırsalda yaşayan kadınların doğa ve çevre konusunda nesiller boyu devraldıkları bir birikime sahip olduklarını fark ettim. Doktora çalışmamı bu alana yönelttim ve kadınların sözlü birikimini, bilgi dağarcığını kaydetmeye başladım. Bu konu arkeolog olarak çalıştığım Aşıklı Höyük, Çatalhöyük gibi Neolitik dönem hafriyatları için de karşılaştırma imkanları sağladı. Örneğin, Aşıklı çevresinde bugün hala 100’ü aşkın bitkinin tabiattan toplanarak tüketilmesi, toplayıcılığın sürekliliğini belgeleme açısından değerliydi. Beslenmede ve toplum sıhhatinde kültüre alınan bitkiler dışında doğal etrafın katkısını da bu mirasın kaydı sırasında görebildik.

Yenen ve tıbbi olarak kullanılan bitkilerin yanı sıra boya bitkileri, el sanatlarından sepet ve hasırcılıkta kullanılan bitkiler, yakacak bitkileri gibi pek çok bitkinin sürece halleri üzerine sahip oldukları bilgilerin kadınlar arasında transferine şahit oldum. Küçük ölçekli tarım, tabiattan ot toplayıcılığı, ilaç yapımı ve uygulaması, tohumların seçilip saklanması mevzularındaki bilgilerin tümünün kadınların mirası olarak kayıt dışı olduğu ve aslında bu bilgilerin biyokültürel mirasın önemli ögeleri olduğunu gördüm. Bu bilgiler kadınlara toplum içinde ayrıcalık sağlamasa da geçmişte olduğu gibi bugün de topluluğun yaşamını sürdürmesinde çok önemli bir yeri var. Bugün yıkıcı etkilerini yaşamaya başladığımız iklim krizi ve ileride yaşanması olası krizlerde bu bilgilerin değeri daha da artacak. Kadınlar etrafa daha hassaslar ve toplayıcılık geleneğinden gelen gözlemcilik yetileri çok fazla. Bu yüzden bugün de çevre hareketinde kadınların öncü roller aldıklarını, dozerlerin önüne kalkan olup etraflarını, ormanlarını, zeytinliklerini koruduklarını görüyoruz.

Füsun Ertuğ, 2006 yılında Mihriban Özbaşaran ile birlikte Çatalhöyük Kazısı’nda çalışırken.

‘EN BÜYÜK YARARIM KIRSAL OMURDAKİ KADINLARIN GÜCÜNÜN FARKINA VARMAM OLDU’

Etnobotanik çalışmalarınızı yürütürken bir kadın araştırmacı olmanın avantajları ve dezavantajları var mıydı? O süreçteki tecrübenizi nasıl değerlendirirsiniz?

Etnobotanik denilen halkın bitkilere ilişkin bilgisini araştırmada kadın araştırmacılar avantajlı durumda. Çünkü bitkilere ilişkin bilgilerin esas sahibi kadınlar. Hayvancılık yapan erkeklerin de hayvanların yediği ya da yemediği bitkiler ve mantarlar konusunda bilgi sahibi olduklarını biliyoruz. Ancak geçmişte erkek araştırmacıların, özellikle köy kahvelerinde yaptıkları soruşturmalarla erkeklerden derledikleri kimi bilgilerin doğrulukları konusunda kuşkularımız var. Kadın araştırmacıların avantajı, bilgiyi birinci el kaynaklar olan kadınların evlerinde kaydetmeleri ve birlikte ot toplamaya giderek arazide toplamayı ve mutfakta hazırlamayı da gözleyerek, kimi zaman uygulayarak derlemeleri.

Ben iki yıla yakın Orta Anadolu’da bir köyde kalarak araştırmamı sürdürdüm ve çok sayıda kaynak bireyle görüşerek, adı anılan her bitkiden örnek alarak topladığım dataların ve örneklerin teşhisini doğrulama olanağı elde ettim. Bu süreçte çeşitli üniversitelerden botanikçilerle çalıştım ve örneklerimi herbaryumlarda açık erişime bıraktım. Daha sonra başka bölgelerde de uzun süreli çalışmalar yaparak bu verileri genişlettim. Yayınlar yaparak, kurslar, dersler vererek etnobotanik alanında genç araştırmacıların yetişmesi için çalıştım. En büyük yararım olarak, tabiata yakın yaşama keyfini ve kırsal ömürde kadınların başat güçlerinin, rollerinin, yarattıkları dayanışma/ imece ağlarının farkına varmayı sayabilirim.

‘TÜRKİYE’DEKİ KADIN HAREKETİ BASKILARI PÜSKÜRTECEK’

Sizce antidemokratik otoriter bir siyaset anlayışıyla birlikte Türkiye toplumunda kadınları nasıl bir gelecek bekliyor?

Kadınlar tarihte, bilimde, sanatta, özellikle devlet idaresinde uzun süre yok sayılmışlarsa da aile kurumunun ve her topluluğun ömrünün sürdürülmesinde, bakım emeğinde, günümüzün sosyoekonomik yapısında vazgeçilemez bir yerleri olduğu tartışılamaz bir gerçek. Erkek hâkim güçler, dini ve milli değerleri öne sürerek kadınları eve hapsetmeye, eğitimden ve siyasetten uzak tutmaya, aile kurumuna tabi kılmaya yönelik baskıları arttırdıkça kadınların direnişi daha da artıyor. Otoriter idareleri ve antidemokratik uygulamaları sadece Türkiye’de değil dünyanın farklı ülkelerinde de görüyoruz, ataerkil sistemin yükselişe geçtiği bir ara devirdeyiz. Ben Türkiye kadın hareketinin bu baskıları püskürteceğine ve uzun çabalardan sonra kazandıkları hakları kaybetmemek için direneceklerine, İstanbul Mukavelesi gibi bir gecede silinen kazanımlarını geri alacaklarına inanıyorum. EŞİK Kadın Platformu’nun örgütlü çabasının ve ülkenin her yerinde yerel siyasette, sanatta, bilimde, eğitimde çalışan kadınların aydınlık geleceğimizin, laik yaşamın garantisi olduğu umudumu koruyorum.

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Anastasiapolis Antik Kenti’nde Yapılacak Çalışmalar İçin Acele Kamulaştırma Kararı

HIZLI YORUM YAP