DOLAR

34,0279$% -0.12

EURO

38,0492% 0.32

GRAM ALTIN

2.826,64%0,86

ÇEYREK ALTIN

4.687,00%1,07

TAM ALTIN

18.693,00%1,08

ONS

2.583,42%0,96

BİST100

9.975,61%2,06

Akşam Vakti a 19:17
Bursa PARÇALI AZ BULUTLU 20°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,0279

EURO 38,0492

ALTIN 2.826,64

BİST 100 9.975,61

Akşam 19:17

20°
  • Bursa Gündem Haber
  • Kültür & Sanat
  • Gerçekten Çok Yediğimiz İçin Mi Kilo Alıyoruz? Patates, İnek Sütü, Yağlı Besinler Zararlı Mı? | Uzmanların ‘Yeter Artık’ Dediği 10 Beslenme Efsanesi

Gerçekten Çok Yediğimiz İçin Mi Kilo Alıyoruz? Patates, İnek Sütü, Yağlı Besinler Zararlı Mı? | Uzmanların ‘Yeter Artık’ Dediği 10 Beslenme Efsanesi

ad826x90

Soya sütü göğüs kanseri riskini artırabilir.

Yağsız besinler yağ oranı yüksek olanlara kıyasla daha sağlıklıdır.

Veganlar ve vejetaryenlerde protein yetmezliği vardır.

Beslenmeyle ilgili bazı yanlışlar, yapılan tüm araştırmalara karşın doğru biliniyor; araştırmacılar ne derse desin akıllardan silinmiyor. Bu noktadan hareket eden The New York Times gazetesi, geçtiğimiz günlerde ABD’nin en saygın 10 beslenme uzmanına bir soru sordu: Hangi beslenme efsanesini ortadan kaldırmak isterdiniz? İşte verdikleri karşılıklar…

1) TAZE MEYVELER VE SEBZELER; KONSERVE, DONDURULMUŞ YA DA KURUTULMUŞ ÇEŞİTLERİNE KIYASLA HER ZAMAN DAHA SAĞLIKLIDIR.

Taze zerzevat ve meyve tüketmenin en uygunu olduğuna dair yaygın ve güçlü bir inanç olsa da araştırmalar, dondurulmuş, konserve yapılmış ya da kurutulmuş meyve ve sebzelerin de en az taze ürünler kadar sağlıklı olabileceğine işaret ediyor.

ABD Tarım Bakanlığı Beslenme Güvenliği ve Sağlık Adaleti Yöneticisi olmanın yanı sıra Harvard Üniversitesi T.H. Chan Kamu Sağlığı Okulu’nda kamu sağlığı siyasetleri alanında dersler veren Sara Bleich, Dondurulmuş, kurutulmuş ve konserve yapılmış ürünler hem daha ekonomik olabilir hem de evde her zaman zerzevat ve meyve bulunmasını sağlamanın kolay bir yoludur dedi.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Bazı konserveler ile dondurulmuş veya kurutulmuş ürünler, ilave şeker, doymuş yağlar ve sodyum gibi sinsi materyaller içerebiliyor. Bu nedenle Dr. Bleich, işlenmiş sebze ve meyveleri alırken gıda etiketlerini kesinlikle okumayı ve bu materyalleri minimumda tutan ürünleri seçmeyi tavsiye etti.

2) TÜM YAĞLAR BERBATTIR.

1940’ların sonlarında yapılan araştırmalarda, yüksek miktarda yağ içeren besleme modelleriyle, yüksek kolesterol seviyeleri arasında bir korelasyon olduğu görüldü. Bunun üzerine uzmanlar beslenmedeki toplam yağ ölçüsünü azaltmanın, kalp hastalığı riskini de azaltacağı sonucuna vardı.

1980’li yıllara gelindiğinde, doktorlar, resmi sağlık kurumlarının temsilcileri, gıda sanayisi ve basın, az yağlı besinlerle beslenmenin herkes için faydalı olacağını söylüyordu. Halbuki bu şekilde beslenmenin kalp hastalıklarını veya aşırı kiloları ya da obeziteyi önleyebileceğine dair somut kanıtlar bulunmuyordu.

California Üniversitesi İnsan Beslenme Merkezi’nde dersler veren Dr. Vijaya Surampudi, yağların isminin bu şekilde yeterliden güzele lekelenmesiyle hem tüketicilerin hem de gıda üreticilerinin yağdan alınan kalorileri eksiltip yerine beyaz un ve ilave şekerden alınan kalorileri koyduğunu belirtti. Dr. Surampudi, Bu durum insanların zayıf kalmasını sağlayacağına aşırı kilo ve obezite oranlarının kayda kıymet oranda artmasına neden oldu diye konuştu.

Gerçekte tüm yağların kötü olmadığının altını çizen Dr. Surampudi şu noktaların altını çizdi:

— Doymuş ve trans yağlar gibi yağ tipleri kalp hastalığı ve inme gibi hastalıkların riskini artırabilir.

— Öte yandan zeytinyağında ve diğer bitkisel yağlarda, avokadoda, belli kuru yemişlerde ve tohumlarda bulunan tekli doymamış yağlar ile ayçiçeği ve diğer bitkisel yağlarda, cevizde, balıklarda ve keten tohumunda bulunan çoklu doymamış yağlar, hastalık riskini azaltmaya yardımcı olur.

— İyi yağlar aynı zamanda bedenin enerjik olması, önemli hormonların üretilmesi, hücre işlevinin desteklenmesi ile bazı besin unsurlarının emilmesinin sağlanması gibi önemli roller oynar.

Bir eserin ambalajında ‘yağsız’ ibaresini gördüğünüzde otomatikman sağlıklı olduğunu varsaymayın uyarısında da bulunan Dr. Surampudi, bunun yerine basit materyaller içeren ve ilave şeker bulundurmayan eserlere öncelik vermeyi tavsiye etti.

3) KİLO VERMEK İÇİN EN ÖNEMLİ FAKTÖR ALINAN KALORİ-HARCANAN KALORİ İSTİKRARIDIR.

Tüketilen kaloriden fazlasını almanın, uzun vadede kilo almaya yol açabileceği doğru. Öte yandan tükettiğinizden az kalori almak da en azından kısa vadede kilo vermenize yardımcı olabilir.

Ancak araştırmalara göre, daha fazla yemenin aşırı kilolarla ya da obeziteyle sonuçlanan daima kilo alımına neden olacağı doğru değil. Tufts Üniversitesi bünyesinde bulunan Friedman Beslenme Bilimi ve Siyaseti Okulu’ndan Prof. Dr. Dariush Mozaffarian, Uzun vadede bu durumlara sebep olan asıl şey yediklerimizin miktarı değil çeşitleri olabilir dedi.

Rafine nişastalı atıştırmalıklar, kahvaltılık gevrekler, krakerler, enerji bar’ları, hamur işleri, gazlı içecekler ve şekerlemeler gibi aşırı işlenmiş besinler, kilo alımı konusunda özellikle zararlı olabilir. Çünkü bu yiyecekler hızla sindiriliyor ve kanımızı bir anda glikoz, früktoz ve aminoasitlerle dolduruyor. Bu besin maddeleri de karaciğerde yağa dönüşüyor.

Dolayısıyla sağlıklı bir kiloda kalmak için ihtiyacımız olan asıl şey, kalori saymak yerine genel anlamda sağlıklı beslenmeye öncelik vermek; bir başka deyişle yediklerimizin niceliği değil niteliği.

4) TİP 2 DİYABETLİ KİŞİLER MEYVE YEMEMELİDİR.

Bu efsanenin kökeninde aslında meyveler değil meyve suları yatıyor. Çünkü meyve suları içerdikleri yüksek miktarda şeker ve düşük lif nedeniyle, kan şekeri seviyelerinin artmasına neden olabiliyor.

Ancak araştırmalar meyve yemek söz konusu olduğunda farklı bir tablo ortaya koyuyor. Örneğin bazı çalışmalara göre, günde bir öğün taze meyve (özellikle de yaban mersini, üzüm ve elma) yiyenlerin Tip 2 diyabet geliştirme riski daha düşük. Öte yandan Tip 2 diyabetli kişiler üzerinde yapılan bazı başka araştırmalar da, taze meyve tüketiminin kan şekerini kontrol etmeye yardımcı olabileceğine işaret ediyor.

San Francisco’da bulunan Kaiser Permanente kliniğinde beslenme ve yaşam şekli tıbbı yöneticisi olarak görev yapan iç hastalıkları uzmanı Dr. Linda Shiue, Bu efsaneye bir son vermenin vakti geldi derken meyvelerde bulunan lifler, vitaminler, mineraller ve antioksidanların Tip 2 diyabetliler dahil herkesin sağlığına faydalı olacağını vurguladı.

5) BİTKİSEL SÜTLER HAYVANSAL SÜTLERDEN DAHA SAĞLIKLIDIR.

Yulaf, badem, pirinç gibi bitkilerden elde edilen sütlerin inek sütünden daha besleyici olduğuna dair kanı gitgide yaygınlaşıyor. Arizona Üniversitesi’nde sürdürülebilir gıda sistemleri alanında dersler veren eski ABD Tarım Bakan Yardımcısı Kathleen Merrigan, Bu muhakkak doğru değil dedi.

Öncelikle protein kıymetlerine bakalım: İnek sütünün bir bardağında ortalama 8 gram protein bulunuyor. Bu paha, aynı miktarda badem sütünde 1-2 gram, yulaf sütünde ise 2-3 gram civarında diyen Dr. Merrigan sözlerini şöyle sürdürdü: Bitkisel sütlerin besin değerleri değişebiliyor. Dahası içeriklerinde sodyum ve ilave şekerler gibi çok sayıda ek materyal bulunuyor. Bu da sağlık için zararlı olabilir.

6) PATATES SAĞLIĞA ZİYANLIDIR.

Patates yüksek glisemik indekse sahip bir zerzevat, yani içeriğindeki karbonhidratlar hızla sindiriliyor ve kan şekerini yükseltebiliyor. Bu nedenle adı berbata çıkmış durumda.

Ne var ki Johns Hopkins Üniversitesi Yaşanabilir Gelecek Merkezi’nde gıda toplulukları ve kamu sağlığı programını yürüten Daphene Altema-Johnson, Patates aslında sağlığa faydalı olabilir dedi. Zira özellikle kabuğuyla tüketildiğinde patates çok zengin bir C vitamini, potasyum ve lif kaynağı. Dahası birçok başka besin maddesini de içeren patates, bütün yıl pazarlarda ve marketlerde bulunabilen, ekonomik bir ürün.

Öte yandan patatesi fırınlama, közleme, haşlama ya da airfryer’da kızartma gibi daha sağlıklı metotlarla hazırlamak gerektiği de akılda tutulmalı.

7) ÇOCUKLARA BELLİ BİR YAŞA GELENE KADAR ASLA YERFISTIĞI VE TÜREVLERİ VERİLMEMELİDİR.

Uzun yıllar boyunca uzmanlar, ebeveynlere, çocuklarda gıda alerjisi gelişmesini önlemek için yerfıstığı ve yumurta gibi yaygın alerjen besinlerin belli bir yaşa kadar verilmemesini tavsiye etti. Ancak şimdilerde alerji uzmanları, yerfıstığı ve türevlerinin çocuklara erkenden verilmesinin daha doğru olduğunu söylüyor.

Uzmanlara göre, sulandırılmış fıstık ezmesi, fıstık patlağı veya fıstık tozları gibi yerfıstığı ürünleri 4-6 ay civarında bebek katı besinlere hazır olduğunda verilebilir. Ancak bütün fıstık vermek tehlikeli. Dahası ağır egzaması ya da bilinen bir gıda alerjisi olan çocukları da bu tavsiyenin dışında tutmak gerekiyor.

Northwestern Üniversitesi Feinberg Tıp Okulu’nda Gıda Alerjileri ve Astım Araştırmaları Merkezi’nin yöneticisi olan pediatri uzmanı Dr. Ruchi Gupta, 2 çay kaşığı pürüzsüz fıstık ezmesini suyla, anne sütüyle ya da devam sütüyle açıp haftada 2-3 kez bebeğinize vermekle başlayabilirsiniz dedi.

Ağır egzaması olan bebeklerde fıstık eserlerine başlamadan önce bir çocuk tabibine ya da alerji uzmanına danışmak gerektiğini de vurgulayan Dr. Gupta, Gıda alerjilerini önlemek için bebeğinizi ilk bir yıl çeşitli besinlerle beslemek de önemli diye konuştu.

8) BİTKİLERDEN ALINAN PROTEİN YETERLİ DEĞİLDİR.

Stanford Üniversitesi’nde beslenme bilimi alanında çalışmalar yapan Prof. Dr. Christopher Gardner, Vejetaryenlere sorulan 1 numaralı soru ‘Proteini nereden alıyorsun?’ oluyor. İnsanlar bitkilerin proteinlerin yapıtaşları olan bazı aminoasitlerden tamamen mahrum olduğuna inanıyor. Ancak aslında tüm bitkisel besinler 9 esansiyel aminoasit dahil 20 aminoasidin tamamını içeriyor dedi.

Dr. Gardner ortadaki farkı da şöyle özetledi: Bitkisel besinlerdeki aminoasitlerin oranı, hayvansal besinlerdeki aminoasit oranı kadar ülkü değil. Bir başka deyişle baklagiller, tahıllar ve kuru yemişler gibi protein zengini bitkisel besinleri yeterli ölçülerde ve doğru kombinasyonlarla tüketmek, toplamda gereğince protein alınabileceği anlamına geliyor. Dr. Gardner, bu durumu, Protein almak düşündüğünüzden çok daha kolay kelamlarıyla özetledi.

9) SOYA BAZLI BESİNLERİN TÜKETİMİ GÖĞÜS KANSERİ RİSKİNİ ARTIRABİLİR.

Hayvanlar üzerinde gerçekleştirilmiş ve soyada bulunan ve izoflavon adı verilen bitkisel östrojen cinsinin yüksek dozlarda alımının, göğüs dokularında tümör hücrelerinin büyümesini tetikleyebileceğine işaret eden bazı çalışmalar mevcut. Bununla birlikte Harvard Üniversitesi T.H. Chan Kamu Sağlığı Okulu’nda beslenme bölüm başkanı olarak görev yapan Dr. Frank B. Hu, Ama bu ilişki insanlar üzerinde yapılan araştırmalarla doğrulanmış değil dedi.

Şu ana kadar yapılan araştırmalar, soya tüketimiyle insanlarda göğüs kanseri riski arasında bir kontağa işaret etmiyor. Bilakis soya bazlı yiyecek ve içeceklerin, göğüs kanserine karşı gözetici olduğu ve hastalarda hayatta kalma talihini artırabileceği düşünülüyor.

Dr. Hu, Soya bazlı yiyecekler aynı zamanda kalp hastalığı riskini azaltan yüksek kaliteli protein, lif, vitaminler ve mineraller açısından da çok zengin dedi. Kelamın kısası araştırma sonuçları net: Beslenmenize soya bazlı besinleri gönül rahatlığıyla dahil edebilirsiniz.

10) BESLENMEYLE İLGİLİ TEMEL TAVSİYELER DAİMA DEĞİŞİYOR.

New York Üniversitesi’nde beslenme, gıda çalışmaları ve kamu sağlığı alanında dersler veren Dr. Marion Nestle, Bu doğru değil dedi ve ekledi: Obezite, Tip 2 diyabet ve kalp hastalığı gibi sıkıntıları önlemeye ilişkin beslenme tavsiyeleri 1950’lerde ilk ortaya çıktığında, kalori istikrarı kurulması, doymuş yağlardan, tuzdan ve şekerden zengin besinlerin tüketiminin azaltılması öneriliyordu. Şu anki beslenme yönergeleri de aynı şeyi söylüyor.

Elbette zaman içinde bilim ilerledikçe bazı değişiklikler yaşanıyor ama sağlıklı beslenmenin temelleri aynı. Yazar Michael Pollan bunu çok basit bir biçimde, Besin tüketin. Çok aşırı olmasın. Çoğunlukla bitkisel olsun kelamlarıyla ifade ediyor.

Dr. Nestle, bu tavsiyenin 70 yıl önce de geçerli olduğu gibi bugün de geçerli olduğunu belirterek, Üstelik sevdiğiniz şeyleri yemek için de çok fırsatınız var dedi.

The New York Times’ın 10 Nutrition Myths Experts Wish Would Die başlıklı haberinden derlenmiştir.

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Çilek Reçelinin Şekerlenmesini ve Küflenmesini Engellemenin Püf Noktaları

HIZLI YORUM YAP