34,2441$% 0.14
37,0553€% 0.81
2.941,99%0,58
4.947,00%0,02
19.725,00%0,01
2.677,03%0,63
8.850,58%-0,13
Güney Afrika’da apartheid rejimi sırasında onlarca siyahi vurarak öldüren eski mahkum Louis van Schoor, BBC’ye verdiği röportajlarda polisin bu korkunç kabahatlere göz yumduğunu ve destek verdiğini öne sürdü.
BBC Africa Eye’ın dört yıldır üzerinde çalıştığı yeni belgeseline konu olan Van Schoor, güvenlik görevlisi olarak çalıştığı yıllarda işlediği cinayetlerde payı olan başkalarının de suçu paylaşmaları gerektiğini savundu.
Van Schoor’un işlediği cinayetlere dair BBC ile paylaştığı ayrıntılar, kaideli tahliye ile salıverilmesi konusunda da soru işaretleri yaratıyor.
Bir katilin yatak odasında dururken insanın gözü ister istemez ayrıntılara kayıyor. Van Schoor’un yatağı kusursuz bir şekilde toplanmış, yorganı güya ütülenmiş gibi dümdüz. Havada ağır bir sigara kokusu var, küllük izmaritlerle dolmuş.
Apartheid katili olarak bilinen Van Schoor’un dişleri dökülmüş. Sağlığı giderek zayıflıyor. Geçirdiği kalp krizinin ardından iki bacağı da kesilmiş ve tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş. Bacağı kesildiği sırada ameliyatı izlemek istediği için, cerrahtan genel anestezi değil epidural ile lokal anestezi istemiş.
Kıkırdayarak Merak etmiştim. Kesilirken gördüm, testere ile kemikten girdiler diyor.
BBC Dünya Servisi’ne konuşan Van Schoor, oburlarının iddia ettiği gibi bir canavar olmadığı konusunda bizi ikna etmeye çalışsa da, ampütasyon ameliyatıyla ilgili verdiği ayrıntılar imajını yumuşatmaya yaramıyor.
Van Schoor, 1980’li yıllarda ülkede Güney Afrikalı beyazların üstünlüğünü savunan sert bir hiyerarşiye dayalı ırkçı apartheid rejimi sürerken üç yılı aşkın bir süre boyunca 39’dan fazla kişiyi vurarak öldürdü.
Kurbanların hepsi siyahtı. En küçüğü 12 yaşındaydı. Cinayetler, rüzgarlı Eastern Cape eyaletindeki East London kentinde yaşandı.
O periyotta güvenlik görevlisi olarak çalışan Van Schoor, restoranlar, dükkanlar, fabrikalar ve okullar dahil, yüzde 70’e yakını beyazlara ait olan işletmeleri korumakla yükümlüydü. Uzun süredir öldürdüğü herkesin bu işletmelerin binalarına zorla girerken suç üstü yakalanan suçlular olduğunu savunuyor.
20 yıldır Van Schoor davasını araştıran Güney Afrikalı gazeteci ve film imalcisi Isa Jacobson ise, Yasa dışı infazcı tipinden bir katildi. Bir Kirli Adam (yasa dışı prosedürlerle bir seri katili yakalamaya çalışan Dirty Harry lakaplı polis müfettişini konu alan film) karakteri üzereydi benzetmesini yapıyor.
Jacobson, Öldürülenler çoğunlukla çaresiz halde birinin mülküne giren, tahminen de yemek çalan, çöpleri karıştıran (…) basit suç işleyen insanlardı diyor.
Van Schoor’un bazen bir gecede birkaç cinayet işlediği hataları, East London’daki siyah toplulukları dehşete düşürmüştü. Bir gecede insanların kaybolmasına neden olan sakallı bir adamla ilgili öyküler tüm kente yayılıyordu. Xhosa lisanında sakal lakabıyla biliniyordu.
Ancak Van Schoor bu cinayetleri gizli bir şekilde işlemiyordu.
1986 ve 1989 yılları arasında işlediği cinayetlerin hepsini polise kendi bildirmişti.
Ancak apartheid karşıtı lider Nelson Mandela’nın 1990 yılında mahpustan çıkarılması ile Van Schoor üzerindeki dokunulmazlık da kalktı.
Ülkede bir değişim dalgası sürerken, aktivist ve gazetecilerin baskısı üzerine Van Schoor 1991’de tutuklandı.
Hakkında açılan ve onlarca şahit ile yüzlerce delil bulunan dava Güney Afrika tarihinde görülen en büyük cinayet davalarından biriydi.
Buna rağmen dava büyük oranda başarısız oldu ve 39 kişiyi öldürmüş olmasına karşın, bu cinayetlerin sadece yedisi için mahkumiyet aldı. Sadece 12 yıl hapis yattı.
Polis diğer 32 cinayeti nefsi müdafaa – haklı adam öldürme diye tanımladı.
Apartheid kanunları yeterince insanlar, başkasının mülküne izinsiz girerken yakalandıktan sonra gözaltına alınmayı reddeden ya da kaçan bireylere karşı ölümcül güç kullanma hakkına sahipti.
Van Schoor da masumiyetini ispatlamak için çabalarken, bu kurbanları kaçarken öldürdüğünü savunuyordu.
BBC, yıllar önce unutulan polis kayıtları, otopsi raporları ve şahit beyanları ile yaptığı uzun soluklu araştırma ile, haklı sebeplerle olduğu iddia edilen bu cinayetlerin ardındaki ispatları derinlemesine inceledi.
Isa Jacobson’un liderlik ettiği araştırma için, Eastern Cape’deki birçok şehirde arşivler tarandı. Araştırma için en önemli evraklar, depolarda saklanmış yüzlerce kutu içinde dağınık hale bulundu.
Herhangi bir mahkemenin bunların yaşanmasına izin vermesi hayret verici diyen Jacobson’ın ulaştığı en korkunç deliller, Van Schoor’un yaraladığı, ama hayatta kalmayı başaran insanların şahit beyanlarında ortaya çıktı.
Tanık tabirleri, kurbanların kaçarken vurulduğuna dair güvenlik görevlisinin ortaya attığı savunmalar ile de çelişiyor.
Birden fazla şahit, Van Schoor’un onları ellerini havaya kaldırarak teslim olduğu sırada vurduğunu söyledi.
Bazıları Van Schoor’un kendileriyle oyun oynayıp dalga geçtiğini, gözaltına alınmak mı yoksa vurulmak mı istersin diye sorduğunu, ardından onları göğsünden vurduğunu anlattı.
Kurbanlarda, biri de Van Schoor tarafından karnından vurulduktan sonra su için yalvardığını ve güvenlik görevlisinin yaralarına tekme attığını anlattı.
14 yaşındaki erkek çocuğuna defalarca ateş etti
Güvenlik görevlisi, çoğunlukla oyuk uçlu mermi çekirdeği doldurduğu 9 mm’lik yarı otomatik tüfek taşıyordu. Bu mermiler bedene girdiğinde organlarda önemli hasara neden oluyor.
Bu hadiselerden birinde katil, silahsız bir adama sekiz kez ateş etti.
11 Temmuz 1988’deki bir başka yırtıcı cinayet olayında ise, bozuk para çalmak için bir restorana giren 14 yaşındaki bir çocuğu vurdu.
Güvenliği için ismi gizli tutulan çocuk, Van Schoor’u elinde silahla gördüğünde tuvalete saklandığını, ancak adamın onu çağırıp, duvarın yanında durmasını istediğini, ardından da kendisini defalarca vurduğunu polise anlattı.
Tanık tabirinde ise, Benden ayakta durmamı istedi ama yapamadım. Yerde öylece yatarken ağzıma vurdu. Beni kaldırıp, bir masaya dayadı ve yeniden ateş etti dedi.
Sağ kurtulmayı başaran çocuğa inanan olmadı. Binaya zorla girdiği için ceza aldı. Van Schoor’un saldırısına uğrayıp vurulduğunu ilk ağızdan anlatan pek çok erkek çocuk ve erkeğin kaderi de aynı oldu.
Van Schoor’un yargılandığı davanın duruşmalarında, şahitlerin buna benzer tabirleri de dinlendi, ancak yargıç sözleri basit ve güvenilmez bularak defalarca geçersiz saydı.
Güney Afrika’da heyetli yargılama yapılmıyor ve hakimin kanaati esas alınıyor.
Van Schoor’un davası sürdüğü sırada, East London’da yaşayan beyaz toplulukların birden fazla üyesi ona destek verdi.
Hatta bir iş insanı, araçların tamponuna yapıştırılması için katilin fotoğraflarını bastırdı. Kurşun delikleriyle dolu bir kalp fotoğrafının yanında Louis’yi seviyorum mesajı yazılıydı.
‘Sırf cümbüşüne çıkıp, adam öldürüyordu’
Schoor davasına ilişkin araştırmaya 1980’li yıllar boyunca liderlik eden ve dava duruşmalarında da bulunan Güney Afrikalı gazeteci Patrick Goodenough Yasal sistemdeki ırkçı taraflılık açıkça görülüyordu diyor.
Ona olan destek çok büyüktü diyen Goodenough’a göre Van Schoor bu desteği almasaydı, bu kadar büyük cürümler yanına kâr kalmayacaktı.
Ülkede cinayet ve cinayet teşebbüsü davalarında zaman aşımı uygulanmıyor. Teoride polisin Van Schoor evrakını yeniden açıp, gerekçeli olduğu iddia edilen silahlı saldırıları yeniden incelemesinin önüne geçebilecek bir sebep yok.
1980’li yıllarda bu cinayetlerle ilgili toplumda farkındalık yaratan bir başka gazeteci olan Domonic Jones’a göre, Louis Van Schoor temelinde sadece eğlence olsun diye çıkıp, bu insanları öldürüyordu.
BBC’nin araştırması sırasında ulaştığı en korkunç bulgular, Van Schoor’un bu aksiyonlarından ne kadar heyecan duyduğunu gösteren röportajlarındaki sözlerdi.
BBC’ye konuşan Van Schoor, cinayetlerden bahsederken Her akşam yeni bir maceraydı ifadelerini kullanıyor.
‘Adrenalinin yaydığı kokuyu duyabiliyordum’
O devirde birçok işletme sessiz alarm sistemiyle korunuyordu. Biri bir binaya izinsiz girdiğinde Van Schoor’a uyarı gidiyordu ve bu şekilde kurbanları şaşırtabiliyor, onları binanın içinde tespit edebiliyordu. Her zaman olay yerine yalnız gidiyordu.
Çıplak ayak geziyordum. Etraf sessizdi. Böylelikle ayakkabılarım ses yapmıyordu diyen Schoor, ışığı açmadığını ve kurbanını kokusunu duyarak bulduğunu söylüyor:
Eğer biri haneye tecavüz ederse, salgıladığı adrenalin etrafa bir koku yayıyor ve bunu duyabiliyorsunuz.
Van Schoor, asla siyah insanları öldürmek maksatıyla dışarı çıkmadığını, ırkçı olmadığını iddia ediyor. Ancak karanlıkta onları takip etmeyi heyecanlı bulduğunu da kabul ediyor.
Van Schoor güvenlik görevlisi olmadan önce East London polis teşkilatında 12 yıl çalıştı.
Polis olduğu periyotta saldırı köpekleri diye tanımladığı, birçok siyah zanlıları ve protestocuları yakalamak için kullanılan polis köpekleriyle ilgileniyordu.
Cinayetleri, Bir avdı ama başka bir cinsin avı diye tanımlıyor.
O dönem East London’da apartheid karşıtı hareketler yapan Tetinene “Joe” Jordan, İnsanları gerçek anlamda avlıyordu diye açıklıyor.
Buna karşın Van Schoor seri katil suçlamalarını tamamen reddediyor ve aksiyonlarının yasaya uygun olduğunu öne sürüyor. Mağdurlara da kendisini, değil Güney Afrika polisini suçlamalarını söylüyor.
Polisin asla kendisini eleştirmediği ya da uyarmadığını, bilakis aktif bir şekilde onu desteklediklerini ve cesaretlendirdiklerini söyleyen Van Schoor, East London’daki her polis memuru olanlardan haberdardı. Hepsi biliyordu diyor.
Van Schoor, Bir kişi bile çıkıp bana ‘Hey Louis, sınırları zorluyorsun, biraz sakinleş’ gibi bir şey söylemedi diyor.
‘Cesetler yerde yatarken polis sigara içip sohbet etti’
Kamuya arşivlerindeki polis kayıtlarını inceleyen Jacobson, kurbanların silahla vurulduğu olaylar sırasında bazı polislerin de orada olduğunu ortaya koydu.
Polis hiçbir zaman Van Schoor’u şüpheli olarak sorgulamadı.
Hatta bazı memurlar olay yerinde ölenlerin fotoğraflarını çekmediği gibi, mermi kovanı gibi kritik adli kanıtları de toplamadılar.
Çoğu zaman kurbanları vurduğu olaylarda tek şahit Van Schoor’un kendisiydi ve bu cins kanıtların toplanması, gerçekte neler yaşandığını ortaya çıkarmak için çok kıymetliydi.
Goodenough, Olanlar örtbas ediliyordu. Polis teşkilatında en deneyimsizinden en yetkilisine tüm polis vazifelilerinin takviyesini almıştı. Asla soruşturma yürütmediler. Cesetler yerde yatarken sadece onunla oturup, sohbet edip sigara içtiler diyor.
Bu olayların hepsinde tetiği çeken Van Schoor’un ta kendisiydi. Ancak polis, Van Schoor’u çalıştıran işletmeler ve genel olarak bütün bir topluluk East London’da işlenen cinayetlerde rol oynadı.
Jacobson’a göre, Van Schoor’un seri katil olabilmesine izin veren, içinde yaşadığı toplumdu.
Van Schoor’un kurbanlarının yakınları için, serbest bırakılması ve cinayetlerin iyi soruşturulmaması bugün bile acı kaynağı.
Bazıları sevdiklerinin cesetlerinin hâlâ bulunamadığını söylüyor.
Erkek kardeşi Edward 1987’de Van Schoor tarafından öldürülen Marlene Mvumbi, ailesinin izni olmadan yetkililerin cesedi isimsiz bir mezara attığını söylüyor.
Mvumbi, Bir çok insan hâlâ kayıp ve mezara bile konmadılar. Problem kapanmıyor diyor.
Van Schoor davası görüldüğünde şimdi Güney Afrika’da apartheid hatalarının mağdurlarına tazminat ödeyen 1995 Hakikat ve Uzlaşma Komitesi kurulmamıştı.
Güney Afrikalı yetkililere Van Schoor’un yargılanması konusunda baskı yapan eski aktivist Sharlene Crage, salıverilmiş olmasına hâlâ öfkeli:
Bu korkunç bir adli hata. Bu davanın yeniden açılmaması için hiç bir sebep yok.
1992’de dava sona erdiğine Van Schoor’a 90 yıldan fazla hapis cezası verildi ama 2004 yılında kurallı tahliyeyle serbest bırakıldı.
Ülkede apartheid döneminde suç işleyen mahkumların erken tahliyesi, tartışmalı bir soruna dönüştü.
2022’de apartheid karşıtı siyasetçi Chris Hami’yi öldüren Janusz Walus’un koşullu tahliyeyle serbest bırakılması sonrası başkent Johannesburg’da protestolar düzenlendi.
Bundan birkaç yıl önce de, onlarca siyah eylemciyi kaçırarak işkence ettiği ve öldürdüğü suçlamasıyla yargılanan bir ölüm mangasının lideri Eugene de Kock da aynı şekilde serbest bırakıldı.
Van Schoor, bugünlerde vaktinin büyük bölümünü rugby izleyip, sigara içerek ve rottweiler cinsi köpeği Brutus ile oynayarak geçiriyor.
Cinayetlerinin önemli bir bölümünü hatırlamadığını söylüyor.
Teyit edilmemiş bazı haberlerde, 100’den fazla kişiyi öldürdüğü iddia edilen Van Schoor, bu suçlamayı reddediyor ama silahla vurduğu kişilerin sayısının kayda geçen sayı olan 39’u aşmış olabileceğini de kabul ediyor.
Dürüst olmak gerekirse kaç kişiyi vurdum bilmiyorum. Bazıları 100’den fazla diyor, bazıları da 40. Tartışmamak uğruna 50 kişiyi vurdum diyelim şeklinde konuşan Van Schoor, aksiyonlarıyla gurur duyduğunu söylüyor:
Hiçbir suç hissetmiyorum. İçimde hiçbir pişmanlık yok.
BBC savlarla ilgili görüş almak için Güney Afrika polisiyle temas geçti, ancak cevap alamadı.
Yetkililer Van Schoor’un cinayetlerinin apartheid sonrası periyotta neden yeniden yargılanmadığına dair bir açıklama yapmadı.
Kardeşini bu cinayetlerde kaybeden Marlene Mvumbi ise, Çok fazla acı var ve şimdilik iyileşmemiz için gereğince şey yapıldığını düşünmüyorum diyor.
Araştırma: Isa Jacobson ve Charlie Northcott
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
CHP’liler Erdoğan’ın Çıkarına Yarayan Sandık Davetine Karşı Olacaklarını Belirtti: ‘Halk İçin Seçim’