Haftanın Sanat Rotası: Bu Hafta, Üç Büyük Şehirde Hangi Sanat Aktiflikleri Var?

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Türkiye’nin sanatla dolup taşan kentlerinden İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan tiyatro, stant, atölye gibi aktiflikleri derleyen Haftanın Sanat Rotası, bu hafta yirmi beşinci sayısıyla sizlerle. Bu haftanın derlemesinde birbirinden farklı stantlar ve tiyatro oyunları yer alıyor.

Her hafta cuma günü yayımlanan Haftanın Sanat Rotası’nda bu hafta 15-21 Mart tarihlerindeki aktifliklerine yer veriliyor.

İşte İstanbul, Ankara ve İzmir’de sizler için derlediğimiz kültür sanat aktiflikleri:

İstanbul’da bu hafta

-No Rain, No Flowers / Summer Wheat

Sanatçı, fotoğraf ve heykellerden oluşan serisiyle COVID-19’un başlangıcındaki küresel kapanmanın yarattığı kişisel ve kültürel değişimleri ele alıyor. Bahçeyi anımsatan bir kürasyonla kurgulanan stant, doğada bir gezintiye çıkma hissi yaratırken içsel ve kolektif bir diyalog alanı sunuyor. Sanatkarın alüminyum tel örgü üzerine akrilik boyayla oluşturduğu yüzeyleri izleyiciyle buluşturan stant, onun de Kooning ve Seurat’yı bölüp çoğaltarak aynı fotoğrafta bir araya getirme isteğini yansıtıyor.

Tarihsel ve güncel kaynaklardan esinlenen sanatçı yapıtlarında Rönesans gravürleri, modernist soyutlamalar, antik sanat ve ortaçağ dokumaları, Avrupa empresyonist kafe sahneleri, antik Mısır hiyeroglifleri ve sosyal medya fenomenlerine referanslarda bulunuyor. No Rain, No Flowers standı 13 Nisan’a kadar sanatseverlerin ziyaretine açık olacak.

-Yanardağ Sevdalısı

Kuzey ve Güney Amerika, Afrika, Avrupa’nın farklı ülkelerinden ve Türkiye’den 40’a yakın sanatkarın eserleriyle yanardağların yaratıcı ve yıkıcı gücünün üniversal sembolizmini keşfe çıkan sergide 18. yüzyıldan günümüze uzanan bir seçki sunuluyor. 

Susan Sontag’ın “Yanardağ Sevdalısı” isimli romanından ilham alan stant, alegorik bir volkan inşa ederek bu eşsiz sembolün farklı boyutlarını ele alıyor. Standın küratörlüğünü Anlam de Coster üstleniyor. yanardağ Sevdalısı standı 26 Nisan’a kadar ziyaret edilebilecek.

-Aksıcaklık / Ebru Uygun

Geleneksel fotoğrafın sınırlarını aşarak seramik, cam ve çok katmanlı boya kullanımıyla yeni bir mekânsal deneyim sunan stant, formun dönüşümünü ve sürecin kendisini bir varlık olarak ele alıyor.

İzleyiciyi yapıtın dinamik yapısıyla etkileşime davet eden stant, sanatın bir oluş ve değişim süreci olarak nasıl var olabileceğini keşfetmeye olanak tanıyor. Aksıcaklık standı 5 Nisan tarihine kadar ziyarete açık olacak.

-Güne Bakan Cam Kırıkları

İki yalnız insanın bir parkta beklenmedik şekilde müsabakasıyla başlayan oyun, geçmişin ve bugünün, palavrayla gerçeğin, kahkahalarla gözyaşlarının birbirine girdiği, seyredenlerin unutamayacağı bir kıssaya dönüşür. Adam ve kadın birbirini, oyun seyirciyi değiştirecektir. Oyunu izlemeye ama onun da ötesinde bizimle diz dize oturup, Memet Baydur’u dinlemeye davet ediyoruz herkesi. Bu hüzünlü ve hınzır, zeki ve alaycı yazar, ruhuna daima iyi geliyor insanın.

”Hepimiz oradaydık. Nazım, Rosa Luxemburg, Allende ve karısı… Tencha. Mehmet Ali Aybar. Dubçek. Mayakovski. İsmail. Mahmut. Sevinç. Herkes oradaydı. Lotte Lenya, Kurt Weill, Ludwig van Beethoven. Kulakları biraz ağır işitiyordu ama oradaydı” Güne Bakan Cam Kırıkları tiyatro oyunu 15 Mart Cumartesi günü Dormen Sahnesi2nde olacak.

-Ağrı Dağı Efsanesi

Kapısına kadar gelen bir atı geri vermeyerek geleneğine sahip çıkma sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalan Ahmet ile atın sahibi ve bölgenin idaresinde söz sahibi olan Mahmut Han’ın kızı Gülbahar’ın öyküsü, Yaşar Kemal’in usta kaleminde hem kültürün rengi, hem tarihin izi, hem halkın yükünü taşıyan Ağrı Dağı Efsanesi’ne dönüşmüştür.

Büyük ustanın anlatısına sahne üzerinde soluk vermek için çıktığımız seyahatte, seyircilerimizi Ağrı Dağı Efsanesi’ni birlikte hayal etmeye davet ediyoruz. Ağrı Dağı Efsanesi oyunu 15 Mart Cumartesi günü Ümraniye Sahnesi’nde olacak.-

Ankara’da bu hafta

-Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim

Edebiyatın mavi gözlü devi Nazım Hikmet’ in vefatından bir yıl önce yazdığı (1962) otobiyografik
romanı “Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim”; edebiyatımızda devrimci romantizm’ in ilk ve en başarılı
örneği… Nazım Hikmet’ in hayatından anları, devrin önemli olaylarını ve en kıymetlisi kendi iç
dünyasını aktardığı kıssadan oyunlaştıran; Metin Coşkun. Yönetmen Ahmet Kazanbal. Oyuncular:
Metin Coşkun, Orhan Aydın, İlayda Çevik.

Nazım’ ın olgun yaşında geçmişe dönük yaşanmışlıklarının anlatıldığı oyun; 1925 İzmir’ inde başlar.
Sovyet Birliği periyodundan ve tarihimizden de izler taşır. Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim! oyunu seyirciyi bilinmeyen ve gizli kalmış bir süreç ile Nazım’ ın anıları üzerinden tanıştırırken, Nazım Hikmet’ in yaşam serüvenini hisleri, dehşetleri, zaafları, hasreti, vatan sevdası, bilinmeyen tarafları ile anılara dönüş ve sanrılarla iç içe geçerek anlatır. Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim isimli oyun 15 Mart Cumartesi günü Ankara Sanat Tiyatrosu’nda olacak.

-Yetimler

Etimesgut Kent Tiyatrosu, dönemin ikinci, 2025 yılının ilk oyunuyla seyircisine merhaba diyor!

Lyle Kessler’in yazdığı, Barkın Kenan’ın lisanımıza çevirdiği, Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölüm başkanı Jason Hale’in yönettiği “Yetimler- The Orphans”; seyircisiyle buluşuyor!

Yetimler , Kuzey Philadelphia’da bir kenar mahallede kendi başlarına yaşayan iki kardeşin öyküsüdür.  Treat para kazanmak için hırsızlık yaparken, Phillip evden hiç çıkmadan konserve ton balıklı sandviçlerle hayatta kalmaya çalışmaktadır. Treat, bir gece yarısı sarhoş ve yaşlı bir adam olan Harold’ı soyma niyetiyle eve getirir ancak Harold, Treat’in oyununa gelmeyecek kadar zekalıdır.  Harold, Treat ve Philip’i evlerini basit hırsızlıklar için bir karargâh olarak kullanmaya ikna eder. Harold bir yandan da sıcak ve babacan tutumuyla yetim kardeşlere sahip çıkmaya başlayacaktır. Herkes çocuk sahibi olabilir ama gerçek bir baba olmak için özel biri olmak gerekir. Yetimler isimli oyun 15 Mart Cumartesi günü 100. Yıl Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde olacak.

-Ceza Sömürgesi

Franz Kafka’nın I. Dünya Savaşı sonrasında yazdığı kısa hikayesi “Ceza Sömürgesi”, şimdi tiyatro sahnesinde!

Güneşin kavurduğu bir sömürgenin merkezinde, totaliter rejimin kararlarını uygulayan tuhaf bir yargısız infaz makinesi vardır. Bu makine tarafından öğütülmek üzere olan bir mahkûmun ve hayatını bu makineye adayarak benliğini çoktan yitirmiş, otorite bağımlısı bir subayın, batı medeniyetinin temsilcisi-itibarlı bir gözlemci gezginle yüzleşmesi farklı açılardan ele alınırken; bir tür iç-dış hesaplaşmaya benzeyen çatışmalar yumağı, kazananı olmayan bir düelloya dönüşür. Ceza Sömürgesi isimli oyun 15 Mart Cumartesi günü Aralık Sahne’de olacak.

-Çarpışma

Hassasiyet, uyum, derinlik, ruh… İşte bir orkestradan beklenenler… Ahengi ve hassasiyeti ne bozabilir? Sıranın en gerisinde oturan, konser boyu tahminen de tek bir vuruşu bekleyen bir orkestra üyesinin aklından neler geçer? Beklerken derinliğini kaybeder mi veya ruhunu hangi sorular ele geçirir?: Neden kompozitörler bazı enstrümanlara bu kadar çok “sus” müellifler? Orkestra içinde bir besin zinciri varsa, en üstteki kimdir? Ya da kim en altta? 15 Mart Cumartesi günü iki farklı gösterim ile CSO Ankara Ada Tarihi Salon’da olacak.

-Benden Bir Tane Daha Var

Yapmak istediklerini yapamamış, çevresindeki insanların normal koşuşturmasında yaşananları anlamlandırmaya çalışırken “kaybolmuş” birinin iç çatışmaları sizlerle buluşuyor. Varoluşsal krizlerini her gün doyasıya yaşayan orta yaşlarındaki bu adam tahminen bizim de sormamız gereken sorular soracak sizlere.

Kendisinin bir adı yok. Kendisi hiçbirimiz değil, hiçbirimize benzemiyor. “Ben böyle yapmam ki” diyebilirsiniz izlerken. Ama hepimize çok benziyor aynı zamanda. “Aa! Ben de böyle düşünüyorum aslında” dediğinizi de duyar üzereyim. “Hiç katılmıyorum amma da saçmaladı” derken, bir anda “aslında bu dediği doğru ya” gibi tepkiler verebilirsiniz.

“Benden Bir Tane Daha Var” iç dünyasına şahit olacağınız sıradan bir adamın hayatından bir kesiti resmediyor. Karakterin yer yer komik, yer yer hüzünlü hallerini izleyeceğiniz bu kısa dönemi, onun hayatının bir dönüm noktası mı olacak, yoksa hiçbir şey değişmeyecek mi?

-Nihayet Bitti

Nietzsche, “Beni öldürmeyen şey güçlendirir” demeden önce, bu sözleri düşünen bir adam… Kendini öldürmeye karar veren bir iş adamı, bir koca, bir çocuk, bir hasta, bir yazar ve hayal ettiği her şey olan ama hiçbirinden tatmin olamayan bir şizofren. Kendi çıkmazında debelenen, hayatına anlam arayan bir hikaye anlatıcısı. Bu oyunda, onun kendi öyküsünü dinleyeceksiniz.

Peter Turrini’nin Nihayet Bitti isimli yapıtı, bireyin içsel gayretlerini, ömrü sorgulamasını ve kaçınılmaz sona doğru gidişini çarpıcı bir şekilde sahneye taşıyor. Karakter, hayatın derinliklerinde sayarken, bin’e kadar ulaşacak ve her şey bir anda değişecek. Hayat, ölüm, yalnızlık ve ümitsizlik arasında gidip gelen bu hikaye, izleyenleri kendi iç dünyalarına dönmeye davet ediyor. Nihayet Bitti isimli oyun 15 ve 18 Mart traihlerinde Çukuarambar Kültür Sanat Merkezi AKM Sahnesi’nde olacak. 

İzmir’de bu hafta

-Bit Yeniği

Sinan Sezginer, çok zengin ve saygın bir iş adamıdır. Bir gün eve gelen bir yelek ile ortalık karışır. Yelek, Sinan’a aittir ve Mimoza Pansiyon denen düşkün bir pansiyondan gelmektedir. Sinan’ın karısı Aylin, Sinan’ın onu aldattığını düşünür ve en yakın arkadaşı Nilgün ile Sinan’ı yakalamak için ona bir mektup muharrirler. Mektup Sinan’ın eline geçtiğinde ise işler tamamen karışır.

İşlerin bir anda arapsaçına döndüğü bu güldürüde yaşanan kaçma kovalamaca oyunu izleyenlerin başlarını döndürecek. Haldun Dormen’in uyarlayıp yönettiği bu olağanüstü güldürüyü kaçırmayın. Oyun 15 ve 16 Mart tarihlerinde Sahne Tozu Tiyatrosu Haldun Dormen Sahnesi’nde olacak.

-Sizi Tanıyorum

Kendisiyle sıkıntıları olan bir yazar uzun vakittir psikoloğa gitmektedir ve nihayet teşhisi belli olur: Delirmeketedir! Tıpkı sizin gibi; kendisinden kaçan ama yine kendisine çarpan herkes kadar… Haklısınız, delirmek çok genel bir kavram; ama delirmeden nasıl akıllı kalabilir ki insan? Bir sabah kendinizle karşılaşsaydınız ne yapardınız? Kendinizle dertleşir miydiniz? Kendinize söver miydiniz, ‘keşke’ mi derdiniz?.. Haydi ama doğru söyleyin, kendiniz bir oburu olsaydı, anlaşabilir miydiniz? Sizin kadar komik, sizin kadar trajik ve hiç olmadığı kadar tuhaf bir oyun! Hanımlar beyefendiler, eziklerin kabilesine güzel geldiniz… Sizi Tanıyorum isimli oyun 15 ve 18 Mart tarihlerinde Kemeraltı nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde olacak.

-Cambazın Cenazesi

Küçük bir taşra kasabasında yaşayan insanların kurduğu iyimser hayaller çok daha kötü bir durumun habercisidir. Rasim İsmet nam-ı diğer Cambaz Rasim bir gece apansız ölür. Arkasında onu seven koca bir aile ve verimli, koca bir arazi bırakır. Cambaz Rasim’in tek bir isteği vardır ölümünün ardından. O da kendi evinin bahçesine gömülmek. Ancak kendi evi artık onun değildir. Dozerler yıkım için yaklaştığında iki küçük torunu duyar Cambaz Rasim’in yürek sızısını.

Bir kentsel dönüşüm öyküsünü komik biçimde işler Cambazın Cenazesi. Ölüm de bir dünya işi. Cambaz’dan kaldı geriye bir abdest bezleri bir de seccadesi. Onun artık ne evi vardır ne de canı… Cambazın Cenazesi isimli oyun 15 ve 21 Mart tarihlerinde Tiyatro Kök35’te olacak.

-Yaşamak İçin Öl Jeanne

İnsan yaşama isteği uğruna nelerden vazgeçebilir? Güç sahipleri karşısında ne kadar küçülebilir?  Sorumluluğumuz; Rabbe mı yoksa onun yeryüzündeki sureti olan insana ve hayata mı? İlahının sevgili Jeanne’ı! Giderek daha iyi sürünen zavallı bi yaratık olarak yaşamayı mı, yoksa inandıkları uğruna ölümü göze alabilen korkusuz bir savaşçı olarak ölmeyi mi göze alacak?! Kahkahalarla gülerken, niyetlerin kaosunu yaşayacağınız, kendinizi sorgulayacağınız bir oyun olan ‘Yaşamak için öl Jeanne! 16 Mart Pazar günü Karşıyaka Çarşı Kültür Merkezi’nde olacak.

-Wittgenstein’ın Sineği

Bu oyun bir Wittgenstein biyografisi değildir,  dramatik yapıyla post-dramatik yapı arasında bir köprüdür. Aynı zamanda Wittgenstein ile sinek, doğa ve insan arasında… Ama insanoğlu tarafından o köprü yıkıldı. Kutsallaştıran tüketime katkıta bulunan herkes bir günde ilah kılındı. Her fırsat değerlendirildi, doğa gizlice katledilmeye devam ediliyor.

Wittgenstein, özel bir güce sahiptir, göğün renginin yaradanı olarak anılır. Ne var ki,  gizlice “göğün rengi” çalınıp öğütülüp tüketilir. Doğa kurnazca katledilir.  Wittgenstein kendi halinde yaşamak isterken o da buna ustalıkla alet edilir. Tek dostu bir geyik sineğidir. Çünkü sinek öldüğünde renkleri kaybolur. Tıpkı bir felsefeci gibi…

Wittgenstein’ın hikayesi tüm bu uygarlığın kirli yükselişinin öyküsüdür. Wittgenstein artık her şeyi fark ettiğinde, ilahtan şeytana dönüştürülür. Çünkü Fonksiyonsuz olan yok edilmelidir. Wittgenstein’ın Sineği isimli tiyatro oyunu 18 Mart Salı günü Kemeraltı Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde olacak.

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber