35,1894$% 0.27
36,5870€% 0.46
2.944,76%0,51
4.800,00%0,06
19.225,00%0,06
2.601,02%0,17
9.756,78%-0,09
Türkiye’nin sanatla dolup taşan kentlerinden İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan tiyatro, stant, atölye gibi aktiflikleri derleyen Haftanın Sanat Rotası, bu hafta on üçüncü sayısıyla sizlerle. Bu haftanın derlemesinde birbirinden farklı stantlar ve tiyatro oyunları yer alıyor.
Her hafta cuma günü yayımlanan Haftanın Sanat Rotası’nda bu hafta 21-27 Aralık tarihlerindeki aktifliklerine yer veriliyor.
İşte İstanbul, Ankara ve İzmir’de sizler için derlediğimiz kültür sanat aktiflikleri:
İstanbul’da bu hafta
-O kedi siyah mıydı
Seda Gazioğlu’nun “O Kedi Siyah Mıydı?” başlıklı kişisel standı, 11 Aralık 2024-11 Şubat 2025 tarihleri arasında Haliç Sanat-3’te sanatseverlerle buluşacak.
Seda Gazioğlu yeni standında, “Bir gölge-bir kedi geçti… Geriye sadece bir soru kaldı: O kedi siyah mıydı?” sorusundan yola çıkarak sanatseverleri derin bir keşif yolculuğuna çıkarıyor. Stant, alışılmışın dışındaki sanatsal dili ile izleyiciyi kendi endişeleri ve ritüelleriyle yüzleşmeye davet ederken, bilinmeyenin getirdiği tasayı hafifletme isteğini ön plana çıkartıyor.
Sanatçının multidisipliner tekniklerle ürettiği eserlerinden oluşan bu sergide, burun buruna gelindiğinde karşısında çaresiz kaldığımız ölüm korkusu ve buna karşılık güvenli liman olarak sığındığımız batıl inançlar özelinde insan zihninin topografisi, sosyal ritüeller ve de toplumsal örüntüler üzerine ağırlaşıyor.
Sanatçı, antik halılar üzerine yağlı boya, paslanmaz çelik, kumaş üzeri nakış, mermer ve ayna gibi daha birçok gereç ile ürettiği sanat eserleriyle, batıl inançlar üzerinden kuşaktan nesile aktarılmış ve bu coğrafyaya ait gündelik geleneklerin görünmeyen yüzlerini gözler önüne seriyor.
Seda Gazioğlu’nun “O Kedi Siyah Mıydı?” standı, 11 Aralık 2024 – 11 Şubat 2025 tarihleri arasında, İBB Miras’ın gerçekleştirdiği onarım çalışmalarının ardından yeniden açılan ve İBB Kültür’ün düzenlediği etkinliklere ev sahipliği yapan Haliç Sanat-3’te sanatseverlerle buluşacak.
-Benim Küçük Dünyamın Dışında / Tuncay Topcu
Sanatçının amorf formlarla oluşturduğu soyut fotoğraflarına yer veren stant, “ben” olgusunu, iç ve dış dünya arasındaki zıtlık ve çatışmaları keşfe çıkıyor. Sanatkarın son dönem üretimlerinden oluşan tuvallerinde amorf yapılar ve girift biçimler, aerodinamik bir yapıyla bütünleşerek hassas renk algısının etkisi ile biçimleniyor.
Amorf biçimlerin kontürü olmaktan çok, her an değişmeye ve başka bir şeye benzemeye meyilli çizgileri, birbirini yok etme çabası içinde hayâli ya da gerçek insanlar, objeler, ağaçlar gibi biçimlerin gölgeleri olarak tuval yüzeyinde gezintiye çıkıyorlar. 21 Aralık’ta Galeri/Miz’de sanatseverlerin ziyaretine açılan stant 19 Ocak tarihine kadar açık kalacak.
–
Sanat seyahatinin başındaki isimleri vurgulayan ve yeni seslere alan açan sergide, 31 sanatkarın yapıtı yer alıyor.
Çağdaş̧ sanatın gelişimine katkıda bulunmak ve sanatkarlara destek sağlamak amacıyla hayata geçirilen projede yer alacak sanatkarlar ve eserleri, açık çağrı sonucu Fevzi Karakoç, Hayri Esmer, Marcus Graf ve Nilgün Bilge’nin değerlendirmesiyle belirlendi. Decollage Arka Space’te ziyarete açılan bu eşsiz stant, 23 Ocak tarihine kadar galeride olacak.
-Fındıkkıran
Alman yazar E.T.A. Htffmann’ın değişik ülkelerdeki benzer halk hikayelerinden yola çıkarak 1816’da yazdığı “Fındıkkıran ve Fareler Kralı” isimli hikayeyi Fransız yazar Alexandre Dumas (père); kıssanın kasvetli havasını yumuşatıp bir masal havasına dönüştürerek, uyarlama ve çeviri şeklinde 1844’te yayımlanmıştır. Çaykovski ve Petipa’nın işbirliği ile ortaya çıkan Fındıkkıran balesi; küçük Alman kız Clara Stahlbaum’un yeni yıl armağanı olarak aldığı fındıkkıran oyuncağı ile ilgili hayallerin konu edildiği bu büyü – masal stili, yılbaşı klasiğidir.
Sanatseverlerin büyük beğenisini kazanmış olan Fındıkkıran, 2024 – 2025 sanat döneminde da izleyicisiyle buluşmaya devam ediyor. Fındıkkıran balesi, 23 Aralık-16 Ocak tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) izleyicileriyle buluşacak.
-Angelus
Angelus, çıkış noktasını Walter Benjamin’in “Tarih Meleği” pasajından alan; metin, müzik ve dans/eylemin birlikte kullanıldığı bir “dans tiyatrosu” yapıtıdır. Gözlerini geçmişin felaketlerine dikmiş, geleceğe doğru gerisin geri ilerleyen bir kahramanın öyküsünü anlatıyor. Unutamadıkları arasında: köyünden mahcup bir oğlan çocuğu olarak göçtüğü şehirde mahcubiyetini zorbalaşarak bastıran bir baba da var, yerinden yurdundan sürgün ettirdiklerinin gerisinden “yine olsa yine yapardım!” diyen yönetimci de…
Bu kıssada kişisel olanla kolektif belleğin arketipleri iç içe geçiyor. Kurumuş bir çayın üstüne köprü yaptırıp geçenden 30, geçmeyenden 40 akçe alan Dumrul’un zorbalığı, kendisini yaralayan babasını kurtaran Boğaç’ın sadakati ve onların Anadolu-İslam coğrafyasına bıraktığı miras da kahramanın omuzlarında…
Kahramanımız küçük bir oğlan çocuğu gibi, büyük adam kadrosunu giyinip rol keserken; geçmiş ile gelecek arasında salınıp, kendisini güzelleştirmenin ve nesiller arasında zehrinden arınmış bir transferin ihtimalini arıyor.
-Romeo’yu beklerken
Bilinmeyen bir zamanda gerçekleşen bir savaş.
Dışarıdaki kaos devam ederken kendini evine kapatmış, hayal dünyasına tutunarak yaşayan hassas, genç bir kadın: Talya
Talya’nın ihtiyaçlarını karşılamak üzere hayatını tehlikeye atarak sık sık onu ziyaret eden bir abla: Raneen ve eve gizlice giren bir düşman askeri: Edhem.
Üç karakter de farklı hallerde hayatta kalma gayreti verirken, aralarında gelişen, dönüşen ya da başa saran ilişkiler…
2024 Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri’nde “Yılın Yönetmeni” ve “Yılın Kadın Oyuncu” kollarında aday gösterilen “Romeo’yu Beklerken”, savaş ortamında güvenli alan ile inançsız alan ayrımının nasıl birbirine karışıp değişebileceğini gösterirken mim, absürt ögeler ve gerçekçi tiyatro dinamiklerinden yararlanarak savaşın acımasızlığı ve saçmalığını ele alıyor.
Ankara’da bu hafta
-Sayın Yargıç
En son ne zaman sustunuz? Ne anlatacağınızı bilemediğinizden, kime anlatacağınızı bilemediğinizden, nasıl anlatacağınızı bilemediğinizden sustunuz? Ya da “Zaten ne anlatırsam anlatayım anlamayacaklar” diyerek? Susuşunuzun karşınızdakini cesaretlendirdiğini, çok bağıranın çok haklı çıktığını, sustukça susuşlarınızın arttığını, koskoca ve haklı bir güruh olarak sustuğunuzdan azıcık ve haksız kaldığınızı bildiğiniz halde en son ne zaman sustunuz?
Hepimiz bir zaman, bir şekilde sustuk, susuyoruz, susacağız… Tahminen de tam karşıtını yapmanın vakti. Yıllardır biriktirdiği susuşlarını haykırmaya karar veren Zeynep Avukatı izlemeye davetlisiniz. Oyunu kuralına göre oynamaktan vazgeçen ve “anlatılamazlığı öldürmeye” karar veren Zeynep anlatacak. Sayın Yargıç, 23 Aralık Pazartesi günü DT Ankara Akün Sahnesi’nde olacak.
-Kral Lear
Tiyatro tarihinin kült yapıtlarından biridir Kral Lear. Bir ülkede yaşanacak en acımasız erk savaşının sonuçlarını yine acımasız bir lisanla gözlerimizin önüne serer. Bu savaş, bütün paha yargılarını, töreleri, ahlak kurallarını yerle bir eder. Shakespeare toplumları kemiren kurtların hangi kalplerin kuytularında ürediğini anlatır bize. Shakespeare’in kült oyunu Kral Lear oyunu 23 Aralık Pazartesi günü Çankaya Sahne’de olacak.
-Drakula
Bram Stoker’ın ölümsüz yapıtı Drakula romanındaki karakterlerden hareketle Okan Bayülgen’in yeniden kaleme aldığı ve yönettiği oyunda, tarihin en ünlü fantastik karakterlerinden biri olan Drakula’ya Okan Bayülgen, vampir avcısı Van Helsing rolüne ise Hayko Cepkin hayat verecek.
Okan Bayülgen Drakula’yı yeniden yazarken kıssayı romanın yetmiş yedi yıl sonrasına bugünden yarım asır öncesine taşıyor. Tarihin kritik bir eşiğine…
Sahnedeki canlı orkestrada Kurtalan Ekspres’in bas gitaristi, unutulmaz bestelerin sahibi Ahmet Güvenç de yer alacak. Drakula 23 Aralık Pazartesi günü ATO – Congressium Kongre ve Stant Merkezi’nde olacak.
-Sihirli Ayna
19. yy. öykülerinden olan “Gerçek ve Yalan” hikayesi, çocuklar için uyarlanmış bir dans tiyatrosuyla sahneye taşınmıştır.
Gerçek ve arkadaşları mutlu ve huzurlu bir şekilde kendi tertiplerinde yaşarken bir gün Yalan ortaya çıkar ve göstermeye çalıştığı sahte kimliğiyle onları kandırır. Yapayalnız kalan Gerçek, sürdürmeye başladığı gayretin sonunda, doğru yolu herkese kendi yansımasında gösterecektir ve Yalan kendini aynada görebildiği zaman o da kendi doğrusunu bulacaktır. Sihirli Ayna oyunu 21 Aralık Cumartesi günü 2 farklı seansla seyircisinin karşısına çıkacak.
-Vera veya Nihilistler
“Gün batımından bu yana çok kar yağmış, ne kadar tuhaf, hayatının en gerçek yanları, insana her zaman bir rüya gibi geliyor. Bu yüce saraydaki kabine toplantısı, halkı öldürecek o korkunç yasa, tutuklanma, avludaki haykırış, tabanca sesi, çarın kanlı elleri ve sonra taç. Ama aşk nasıl da dengeyi bozuyor. Aşkla kıyaslayınca bu parıltılı dünya ne kadar sönük kalıyor!”
Günümüz çağdaş dünyasında insan, aşkın olandan uzaklaşmıştır. İnsanlık, hayatta kalma ihtiyacının/zekânın soğukluğuna, romantize edilmiş yalancı hislere ve heyecanlara, hayvansı içgüdülerin yalancı özgürlüğüne teslim olmuş, edilgenleşmiştir. Ancak, İnsanın, dönüştüren/yaratan, heveslerin ötesinde etken bir eylem yapması hala mümkündür. Bu umut, öldüğü otel odasının duvarına “birimiz gitmeli” yazan Wilde’ ın başkası için vermiş olduğu “yaşamak” sorumluluğunda zımnidir.
-Buradan Her Şey Daha Güzel Görünüyor
Buradan Her Şey Daha Güzel Görünüyor
Felaketlerin arka geriye geldiği, çok da uzak sayılmayacak apocalyptic bir vakti işaret eden oyun, bir araya gelmesi mümkün olmayan iki insanın müsabakasının, yana yana durabilmesinin değerini anlatıyor. Dehşetin hüküm sürdüğü bir ortamda; ulaşılması gereken maksatların, aşılması gereken pürüzlerin içinde daima düşen insan için umutlu bir gedik açmak mümkün mü?
“Eğer birini düşünüyorsan o kadar da umutsuz değilsin.”
Bu farklı tiyatro oyunu 21 Aralık tarihinde Aralık Sahne’de olacak.
İzmir’de bu hafta
-Evinde Hissetmek, Yeniden ve Yeniden Sergisi
Sergi, kendisini İzmirli bir sanatçı olarak tanımlayan, 1985-93 yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitim gören Ekrem Yalçındağ’ın 40 yıl önce sanat hayatının başladığı kente duyduğu manevi bağlılığa sembolik bir hürmet ve cevap niteliğinde. Yalçındağ, sanatçı tutkusunun yeşerdiği, köklü dostluklar inşa ettiği, gençlik yıllarının coşkulu günlerini yaşadığı İzmir’e yeniden dönmenin memnunluğu ve huzurunu standının adına da taşıyor. Ekrem Yalçındağ’ın son dönem çalışmalarından bir seçki sunan sergide sanatkarın üç ana devrinin en karakteristik çalışmaları yer alıyor. Yükünü “Doğa” ismini verdiği son dönem çalışmalarına, “Monokrom” ve “Sonsuzluk” serilerinden yapıtlar eşlik ediyor. Sanatkarın “Doğa” serisi, ilk günden bugüne sanatsal kanısının merkezinde yer alan tabiat fikrinin geldiği son evreyi temsil ediyor
-Tasarımcıların Gözünden Aziz Nesin Kitapları
8. İzmir Uluslararası Mizah Şenliği’nin bu yılki stantlarından biri Nesin Vakfı Aziz Nesin Arşivi işbirliği ile düzenlenen ‘Tasarımcılarım gözünden Aziz Nesin Kitapları’. Kitapta ülkemizin seçkin tasarımcılarının Aziz Nesin kitapları için yaptığı kapak dizaynları yer alıyor.
-Han Duvarları
Faruk Nafiz Çamlıbel’in Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen “Han Duvarları” başta olmak üzere muharririn önemli çalışmalarından bir araya getirilerek hazırlanan bu şiir dinletisi, eski çağların ruhunu, tarihini ve coğrafyasını derinlemesine sahneye taşıyor. Çağımızın önemli tiyatro bestekarlarından Cem İdiz tarafından bestelenen canlı müzik kesimlerinin Faruk Nafiz’in ölümsüz dizeleriyle iç içe geçmesiyle, oyun eşsiz bir sahne tecrübesi sunuyor. Şiir ve müziğin buluştuğu bu büyülü performansta, eski çağların yankılarıyla dolu bir sanatsal şölen sizi bekliyor. han Duvarları oyunu 20 ve 21 Aralık tarihlerinde Han Tiyatrosu Ünal Gürel Sahnesi’nde olacak.
-Madame Bovary’nin Çığlığı
Gustave Flaubert’in “Madam Bovary” isimli yapıtından uyarlanarak yazılan oyun tek kişiliktir. Oyun, kadını toplumsal zorunlulukların ve baskının altında debelenirken içinde cereyan eden hayal, tutku ve heyecanlarını sahneye taşır. Yaşadığı ıstırapların içinden zaman zamanseyirciye aynalarını gösterip kıssasını anlatmaya geri dönen Emma, müziğe döktüğü tutkularını dansıyla sahneye vurur. “Öteki” kavramını sorgularken, -cezboluşun kayboluşu- üzerine dökülen yaşamını seyre sunar. Madame Bovary’nin Çığlığı oyunu 23 Aralık Pazartesi günü Ahmet Piriştina Kültür Merkezi’nde olacak.
-Cambazın Cenazesi
Küçük bir taşra kasabasında yaşayan insanların kurduğu iyimser hayaller çok daha kötü bir durumun habercisidir. Rasim İsmet nam-ı diğer Cambaz Rasim bir gece apansız ölür. Gerisinde onu seven koca bir aile ve verimli, koca bir arazi bırakır. Cambaz Rasim’in tek bir isteği vardır ölümünün ardından. O da kendi evinin bahçesine gömülmek. Fakat kendi evi artık onun değildir. Dozerler yıkım için yaklaştığında iki küçük torunu duyar Cambaz Rasim’in yürek sızısını.
Bir kentsel dönüşüm kıssasını komik biçimde işler Cambazın Cenazesi. Ölüm de bir dünya işi. Cambaz’dan kaldı geriye bir abdest bezleri bir de seccadesi. Onun artık ne evi vardır ne de canı…
Cambazın Cenazesi 25 ve 27 Aralık tarihlerinde Tiyatro Kök35’te olacak.
-Yansıma
Bilinmeyen bir zamanda ve ülkede geçen oyun, isyancıların ateşe verdiği bir şehrin ortasında, ezberleri bozan, ucube fantezilerin yaşandığı bir randevu evinde geçer. İçinde yaşadıkları dünyanın çarpık yanlarına, ayrıcalıklı sınıfların kendi çıkarları için iki yüzlü seçimlerine, kaypak bir sistemin kendini yaşatabilmek adına göze aldıklarına şahitlik ederiz.
Jean Genet’ın “Balkon” isimli oyunundan uyarlanan bu oyun, 25 Aralık Çarşamba günü Sekizde Sahne’de olacak..
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
‘Yaşamın Taşıyıcı Kolonları’