36,4705$% 0.08
38,2526€% 0.19
3.445,90%-0,30
5.748,00%-0,36
22.929,00%-0,32
2.935,96%-0,48
9.574,83%-0,28
DOLAR 36,4705
EURO 38,2526
ALTIN 3.445,90
BİST 100 9.574,83
İmsak 02:00
MÜJDE IŞIL- Homeros’un “Odisseia” destanı, Odysseus’un Truva Savaşı’ndan sonra vatanı İhtaka’ya dönüşünü anlatır. 10 yıl süren dönüş seyahatinde Odysseus, türlü zahmetlerle karşılaşır ve krallığına dönmesi gecikir. Destanın uyarlaması “The Return/Dönüş”, isminden anlaşılacağı üzere Odysseus’un seyahatiyle değil, yıllar sonra topraklarına dönmesiyle başlıyor. Destanda kurnaz ve kibirli bir karakter olarak çizilen Odysseus’u, ki kendisi Truva atı hilesinin yaratıcısı, sinemada yıkılmış bir hâlde görüyoruz. Tüm askerlerini savaşta yitirmenin vicdan azabıyla kıvranıyor.
Kraliçenin isyanı
Yönetmen koltuğunda Luchino Visconti’nin yeğeni ve “The Full Monty/Anadan Doğma”nın imalcisi Uberto Pasolini oturuyor. Pasolini, destanı uyarlarken mitolojik öğeler yerine savaşın yarattığı tahribata ve Kraliçe Penelope nezdinde kadınların savaşa isyanına odaklanıyor; tam da günümüzde yaşananları eleştirircesine… Erkeklerin gitmek için yanıp tutuştuğu, ister Truva ister başka savaşların hiçbir yere barış getirmediğinin ve getirmeyeceğinin altı çiziliyor. Odysseus’un kendini kaybedişi, sadık köpeğinin bile onu tanımaması, sözde barış içindeki İthaka’da erkeklerin kraliçe ile evlenmek için verdiği savaş, Penelope’nin zararsız palavralarla herkesi oyalayıp kocasının dönüşünü beklemesi oldukça etkileyici. Destandaki canavarların yerini sinemada Penelope’nin etrafındaki sırtlan sürüsü koca adayları alıyor. Akıllı ve sadık Penelope’nin tek başına bu denli badireyi atlattıktan sonra klasik eş pozisyonuna geri dönmesi, sinemanın en önemli handikabı. Joel Coen’in “The Tragedy of Macbeth”in de yaptığı gibi kapalı yerde estetik dokunuşlara girmiyor Pasolini. Hatta ‘50’li, 60’lı yıllarda çekilmiş duygusu yaratıyor. Çoğunlukla yakın yüz planlarıyla karakterlerinin ruhsal sıkışmışlığını göstermeyi tercih ediyor. Bu da teatrallik dozu katıyor sinemaya. Ralph Fiennes’ın karakter kataloğunda canlandıramayacağı kimse yok. Filmografisinde birbirinden farklı karakterleri hem dinginlikle hem de isyanla o kadar güzel kıvamlıyor ki. Juliette Binoche her zamanki zarafeti ve rolünü içselleştirmesiyle yine hayranlığımızı kazanıyor.
Oscar cepte
10 dalda Oscar adayı olan “The Brutalist”, holokosttan kurtulan başarılı bir Macar mimarın kendini Amerikan rüyası yerine kâbusta bulmasını anlatıyor. Zengin bir iş beşerinin himayesinde bir yaşam merkezi inşa ederken kapitalizmin ve entelektüelliğe karşı beslenen hasedin sonuçlarını izliyoruz 3.5 saatlik sinemada. Sineması yazıp yöneten, oyunculuk kökenli Brady Corbet, kahramanını Nazilerin soykırımında ölmekle Amerikan kâbusunda boğulmak arasında bırakıyor. Kadrajları ve yerleriyle mimari etkiyi görsel açıdan çok iyi veren film, tamamen kurmaca bir karakteri güya gerçekten yaşamışçasına seyirciyi inandırmayı da başarıyor. Adrien Brody, “The Pianist”ten sonra yine bir soykırım mağduru rolünü başarıyla canlandırıp ikinci Oscar’ına çok yakın duruyor. Guy Pearce yardımcı rolde mükemmeller yaratıyor. Ancak holokostla alakalı film yapıp da İsrail’in yıllardır Filistin’de uyguladığı soykırımı görmemek, yokmuş gibi davranmak, sadece Musevilerin acısını görünür kılmaya devam etmek “The Brutalist”i ve benzer üretimleri ne kadar ödül alırsa alsın ‘eksik’ kılıyor.
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Patlayıcılı Hırsızlar Yakalandı