34,5815$% -0.02
36,1363€% 0.35
2.967,56%-1,25
5.034,00%-0,76
20.077,00%-0,59
2.669,11%-1,34
9.549,89%1,94
Gazeteci yazar Hayko Bağdat’ın ‘Dün Gece Sizin Evde Ölen Oldu mu?’ isimli romanı, geçtiğimiz aylarda SRC Yayınları tarafından yayımlandı.
Roman, 1960’lı yıllarda işçi göçüyle Almanya’nın Köln kentine giden Ermeni cemaatinin yaşadığı gerçek bir öyküden esinleniyor. Ermeni halkının, yaşamak için göçtükleri topraklarda, kök salmak için yine ölmek zorunda bırakılışlarını kahkahası eksik olmayan bir acıyla işliyor.
Hayko Bağdat’la yaşamak, kök salmak ve güzelleşmek üzerine konuştuk.
Öncelikle kitabın öyküsünü sorarak başlamak isterim. Yeni bir yaşam kurmak isteyen Ermeniler; Köln’de, sıcacık bir mahallede karşılıyor bizleri. Nedir bu mahallenin ve kitabın hikayesi?
Kitabın hikayesi gerçek bir olaya dayanıyor. Almanya’ya, Köln’e işçi göçüyle gelen Türkiyeliler’in içinde olan Ermeniler’in kıssasından esinlendim. Üstelik işçi göçünü her açıdan konuştuğumuz ama gelen Ermeniler’den neredeyse hiç bahsetmediğimizi de eklemeliyim. Köln’e 1960’larda birinci dalga olarak gelen Ermeniler kalabalıklaşan, cemaatleşen bir süreç yaşıyorlar. Malum Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler gibi onlar da bir ibadethane ihtiyacı duyuyorlar. Nihayet bir Katolik kilisesini 49 yıllığına kiralıyorlar. Lakin bu kilisenin kubbesi yok. Ermeni kilisesi kubbesiz olmaz. Hummalı bir çalışma ile kubbe meselesine çözüm arıyorlar. Kilisenin ardından bir de mezarlık edinmek istiyorlar. Belediye, Ermeni cemaatine bir mezarlık alanı tahsis ediyor. Almanya bürokrasi ülkesi. Mezarlığın cemaatin olabilmesi için bazı şartları karşılamaları gerekiyor. En önemli madde: “Eğer bir yıl süre zarfında bu mezarlık kullanılmazsa Belediye alanı başka bir cemaate tahsis edecektir.”
Acilen bir Ermeni’nin ölmesi gerekiyor…
‘ERMENİ ÖYKÜLERİ İÇİNDE TRAJEDİ BARINDIRIR’
Kitabın hikayesi gerçek bir yaşam hikayesine dayanıyor. İlk öğrendiğinizde ne hissettiniz?
Ermeni kıssaları içinde trajedi barındırır. Soykırım yaşamış bir halkın kaçınılmaz mukadderatıdır bu. Ancak ben mizah seviyorum. ‘Salyangoz’ isimli tek kişilik oyunum ile yaklaşık 200 temsil gerçekleştirdim. İnsanın yaşadığı tüm olumsuzluklar ile dalga geçebilmesi ömrünü uzatır. Ben Köln Ermenilerinin kıssasını, öykünün kahramanı Minu Nikpay’dan ilk dinlediğimde beraberce kahkahalara boğulduk.
Kitabın bütün karakterleri şahsına münhasır. Serj, Minu, Azad, Anahit… Öyle tahmin ediyorum ki, kitabı eline alan her okur, ayrı ayrı sevecek onları. Bu karakterler hayal dünyanızda nasıl ete kemiğe büründü?
Film senaryosu olarak başladık bu öyküyü yazmaya. Barış Pirhasan ile gerçek bir öyküden yola çıktık. Ama sonrasında hayali bir Ermeni mahallesi ve yeni karakterler yarattık. Barış Abi gibi bir duayen ile çalışmak büyük bir talih oldu benim için. Senaryomuzun film yolculuğu devam ediyor. Arada kitabı romanlaştırmak için masaya oturduğumda, senaryoyu da aşan yeni bir çalışma imkanı yakalamış oldum. Mahallemiz iyice şenlendi böylece.
Ne yaşadığını bilen, dahası neler yaşayabileceğini öngörebilen bir Ermeni halkı görüyoruz bu anlatıda. Yazar, bu öyküyü kayda düşerek; okuru tarihî bir hesaplaşmaya sokmamış ancak bir halkın kök salma hakkından da vazgeçmemiş diyebilir miyiz?
Bu kitabın her satırında soykırım yaşamış bir halkın sonradan hayata tutunma uğraşını görebilirsiniz. Biz Ermeniler ne yaşadığımızı biliyoruz, anlatıyoruz. Hesaplaşma, yüzleşme, iyileşme ihtiyacı olan varsa bu kitap onlara iyi gelecektir. Teklif var ama ısrar yok. Sanat insan ile ilgilenir. Her bir okuyucuyla ortamızda bir sohbet başlatmış oluyoruz. Buna çok seviniyorum ben.
‘DÜNYAYI BAŞKA KILMAK İÇİN İYİ Kİ SANAT VAR’
Romanın en inatçı karakteri Azad, ressam Andreas’ın yaptığı yaralı bir manda tablosunu inceledikten sonra; Andreas’a sarılıp ağlıyor. Azad bu tabloya bakarken; mezarsız ölülerini, canını zor kurtardığı toprakları hatırlıyor kuşkusuz. Birbirini çok az tanıyan Azad ve Andreas’ın birbirine sarılıp ağlaması, güzelleşmeye dair bir umut filizlendiriyor diye düşünüyorum. Sanatla güzelleşmek; birbirini anlamakta zahmet çeken halkları barıştırmak mümkün mü sizce?
Mümkün. Hatta daha iyi bir yol bulamadı insanlık. En karanlık dönemlerde bile umudu resmetmek, başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanmak, dünyayı başka kılmak için iyi ki sanat var. Egemenlerin en korkulu rüyası olan mizah iyi ki var. Elinizdeki kitap size ulaşmasın diye, yazarı fikirlerini kendi ülkesinde yazamasın diye didinen koca devlet kurumlarına rağmen iyi ki okuyucular var.
Son olarak kitabın senoryalaştırılması gündemini sormak isterim. ‘Dün Gece Sizin Evde Ölen Oldu mu?’nun yolculuğu nasıl devam edecek?
Senaryonun ikinci draftı yazıldı ve çeviri edildi. Bu roman aynı zamanda üçüncü draft çalışması oldu diyebilirim. Kitabın Almanca çevirisi için gün sayıyoruz artık. Dolayısıyla bu yıl gereken görüşmeleri yapıp imzaları atmak için kusursuz bir zaman. Hem roman olarak Almanca yayınlanması hem Köln’de artık film setinin kurulması en büyük isteğim. Bana baht dileyin.
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Orhan Kemal 110. Doğum Gününde Anıldı