DOLAR

34,2612$% -0.05

EURO

37,0585% 0.18

GRAM ALTIN

3.012,64%0,68

ÇEYREK ALTIN

5.107,00%0,41

TAM ALTIN

20.365,00%0,39

ONS

2.735,80%0,76

BİST100

%

Öğle Vakti a 12:53
Bursa AZ BULUTLU 12°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,2612

EURO 37,0585

ALTIN 3.012,64

BİST 100

Öğle 12:53

12°

Hayri K. Yetik: Nâzım’ın Gururundansa Rejimin Zulmüne Bakmalı

ad826x90

Yazar, şair ve eleştirmen Hayri K. Yetik’in ‘Tango ile Govend / Nâzım Hikmet ile Cegerxwîn’ kitabı, Kayıp Kitaplar Yayınları tarafından yayımlandı. Yetik kitabında hem biyografik açıdan hem de çözümlemeci bir eleştirellikle şairlerin şiirlerini karşılaştırıyor.

Yetik ile ‘Türk’ aydınları meselesini ve ‘Tango ile Govend / Nâzım Hikmet ile Cegerxwîn’ kitabını konuştuk.

Yakın zamanda ihtimamlı, derinlikli ve epeyce kapsamlı bir araştırma kitabınız yayımlandı. Neredeyse beş yüze yakın evrak ve kaynaktan destek aldığınız kitabınızın bana göre en önemli yanı Nâzım Hikmet’i tanıtırken/eleştirirken durduğunuz yer. Bakış açınız hırpalayıcı değil ve ‘günahlarıyla sevaplarıyla Nazım bizimdir’ çizgisinden uzaklaşmamışsınız. Okurlar yaptığınız bu yakın ayarı fark edecektir. Sürgün, muhalif ve ayrıksıdır Nâzım Hikmet; dolayısıyla bize yabancı değil, olamaz. Eleştirme nedenimiz de trajedisinin böylece bize benzediği içindir. Değilse niçin eleştirelim ki? Kitabınızın yayımlanmasından üç ay sonra sevgili Müslüm Yücel, Türkiye entelijansiyasının tecride olan duyarsızlığını, sağıra yatma halini dile getiren bir yazı yayımladı. Bu yazının daha çok Nâzım’ Hikmet’le ilgili bölümleri tepki aldı, sosyal medyada linç edildi, ölüm tehditlerine maruz kaldı. Ne dersiniz?

Mealen şunu söylemişti Müslüm Yücel değil mi?: ‘Türk’ aydınlar Kemalist’tir ve Kürt sorunlarına daima duyarsız kalmıştır. Dilini mi kırıcı buldular? Nâzım’ın “Entelektüellerin birden fazla bir bakıma gramofon plakları üzeredirler. İçlerine neyi doldurmuşlarsa onu çalarlar” demesi ya da Attila İlhan’ın “Türk aydını Batı’nın ajanıdır” kelamlarından daha mı ağırdır, daha mı kırıcı?

Niye linç edildi Müslüm Yücel, anlamadım. Söyledikleri maluma ilam etmek değil miydi? Şuna bak ki ilk taşı yanındakiler attı. Yücel’in kelamlarının gizli tasımı kanımca Kürt aydınlarının 1965’te başlayan Türk aydınlarıyla yol arkadaşlığını gözden geçirmesi teklifidir. Daha doğrusu bir yol ayrımına gelinmiştir. Bence linç yerine bu istikametiyle ciddiye alınmalıydı. Barıştan, eşitlikten, özgürlükten ve demokrasiden yana olanlar bu yansıyı yüzleşmeye dönüştürmeli.

Ama kitabınızda Müslüm Yücel’den farklı bir yaklaşım göstermişsiniz. Aydınları sorgulamaktan ve karşılaştırmadan çok Nazım Hikmet kitabı olmuş gibi; yanılıyor muyum? Cegerxwîn, birinci önceliği dili Kürtçe yasaklı ve kurumsal imkanlardan yoksun olmasına rağmen yazınsallaştıracak, geliştirecek biçimde ısrarla inatla ana lisanıyla yazmıştır. Ama ülkeyi, vatanı, dâvayı, sosyalizmi, barışı ve özgürlüğü de ihmal etmemiştir. Nâzım’sa bu açıdan avantajlıdır. Yani hiç değilse ana dili devlet eliyle geliştirilmekte, hatta bilmeyenlere de ana dili Türkçe dayatılmakta. Öte yandan Cegerxwîn de Nâzım gibi zulüm görmüş, hapse atılmıştır. Hiç değilse Nâzım’ı sahiplenenler vardı. Bütün dünya, Kürt yazar ve aydınları da dahil Nâzım’a sahip çıkmıştı. Sizin kitabınızda da bu eşitsizliğin yansıması var, ama Nâzım daha ağırlıklı yer almış. Ne dersiniz?

Çalışmamı Nâzım bölümü Cegerxwîn bölümü diye ayırmadım. Sanırım bölüm başlıkları böyle bir izlenime yol açıyor. Tahminen bir de Memleketimden İnsan Görüntüleri, Kuvâyı Ulusala ve Bedreddin Destanı bölüm başlıkları. Dikkat edilirse buralarda tarihî bilgi ve çözümleme, üstelik eleştirel biçimde yer alıyor. Nâzım’a hak etmediği bir övgü yok. Ayrıca nerede Nâzım’la ilgili bir tespitte bulunmuşsak Cegerxwîn’deki karşılığını, Cegerxwîn’le ilgili bir tespitte bulunmuşsak Nâzım’daki karşılığını kısa veya uzun cümlelerle belirtmişiz. Öyle ki bazen yazının ritmini bozsa da böyle yapmışız. Bu yorumu çıkaranların önce buna, sonra Türkçe edebi metinlerde ve edebiyat tarihi metinlerindeki Kürt madunluğuna ve madumluğuna bakmalarını öneririm. En sonunda da Ahmed Arif’in Asi ve Temiz Şiiri, Romantik Ortadoğu, Arkaik Ortadoğu kitaplarımıza… Bakarlarsa Kürtleri yok sayan yerleşik epistemolojinin tersine bu konuda nasıl dengeleyici bir çaba içinde olduğumuzu göreceklerdir.

Daha kıymetlisi şu ki sözlerin, sayfaların sayısına değil ne dediğimize bakmalılar.

Tango ile Govend – Nâzım Hikmet ile Cegerxwîn, Hayri K. Yetik, 376 syf., Kayıp Kitaplar, 2024.

Nâzım Sosyalist kimliği ve milletlerarasında tanınan bir şair olarak İspanya iç savaşı direnişçilerine destek için Karanlıkta Kar Yağıyor ( 1933 ) İtalya sömürgecilerine karşı Habeşistan’daki direnişi anlatmak için Taranta Babu’ya Mektuplar ( 1935 ) Fas, Tunus ve Cezayir Ulusal Kurtuluşlarına destek için Kelamım Sizedir Fransızlar ( 1952 ) derken bu liste Hindistan’ın kuruluşuna, Mısır’ı bombalayan İngiliz ve Fransızları kınamaya dek uzayıp sarfiyat. Hiroşima’yı, Vietnam’ı, Kongo’yu, Latin Amerika’yı, ABD’deki siyahi direnişi de unutmaylım… Buradan yürekle şunu sormak istiyorum, bağımsızlık için mücadele veren kapı komşusu, burnunun dibindeki Kürtlere olan uzaklığı, kayıtsızlığına yönelik eleştiriniz yetersiz değil mi?

Değil, tam tersine fazladır. Kitabımızı okuyan vicdan sahibi, adalet ve hakaniyet hassaslığıyla ve anlayışla okuyanlar bunu anlayacaktır. Ben politik, ideolojik yargıların dışından, olayın hakikatini anlamaya, anlatmaya çalışan bir perspektifle eleştirimi işletirim. Sorunum de Kürt Türk meselesi veya kim için ne yazıldığı veyahut ne yazılmadığı değil. Edebiyat aksiyolojisidir. Yazınsal hakikattir.

Yukarıdaki soruya ilmek atıp Kürtler için psikolojik değeri yüksek olan başka bir soru sorayım: XIX. yüzyılın ortalarında özerk bir Kürdistan için çabalayan Cizre-Botan Miri Bedirxan’ın torunu Kamuran Bedirxan’a Nazım’ın yazdığı bir mektuptan bahsediliyor. Sonrasında Celadet Elî Bedirxanî’ye 1961-1962’de yazıldığı tahmin edilen ve Paris Kürt Enstitüsü yayın organı olan Hevî’de yayınlanmış (Eylül 1983) İki ayrı mektup mu var? Nedir bu mektupların içeriği ve ehemmiyeti?

Bildiğim kadarıyla bir mektup var. O da Paris Kürt Enstitüsü’ndeki mektuptur. İçeriğine gelince mektupta Nâzım’ın uslubunu göremedim. Yazı karakterinin Nâzım’ın diğer yazılarıyla karşılaştırılması fikrindeyim. Uslubun dışında mesaj da Nâzım’ın kitaplarındaki niyetleriyle örtüşmüyor. Sizin de belirttiğiniz gibi Kürtlerin sorunlarına kayıtsız kalmış bir Nâzım orda bir Kürt özgülükçüsüymüş gibi çıkıyor karşımıza. Bu mektup, TKP kongresinde Kürtlere ilişkin söyledikleri veya Celâl Talabanî’yle görüşmelerinde söyledikleri söz konusu nedenle kıymetlidir. Nâzım’ın kayıtsızlığına ilişkin kanıları değiştirebilir. Ama dediğim gibi benim ölçütüm edebiyattır. Şiirlerinde, romanlarında, tiyatrolarında ne diyor Nâzım ve Cegerxwîn. Ona bakarım, ona bakıyorum ben. Orda da Nâzım’ı anlamaya çalışırım. Bence önemli olan budur.

Cegerxwîn’in ABD’de özgürlük ve Sosyalizm uğraşı verenlere dayanışma içinde olduğunu belirtmek için,

Siyah derililer ile beyaz derililer kirve olalım
Beraber kanatlanalım uçalım Merih gezegenine

Kahrolsun kölecilik,
Yıkılsın zorbalık!
Yaşasın özgürlük!
Yaşasın bağımsızlık ( Ey Robson Yoldaş) derken

Nâzım da,

Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robson
İnci dişli, zenci kardeşlerim,
Kartal kanatlı kanaryam.
Türkülerimizi söyletmiyorlar bize,
Korkuyorlar Robson

….

Yani neredeyse aynı konu/olay üzerine aynı düşünmüş olmaları, birbirine koşut üretmeleri nereden baksan heyecan verici. Bunu sosyalist kimliklerine bağlasam çok mu sığ kalır, ne dersiniz?

Niye sığ kalsın? Tam tersine tamamen böyledir. İkisi de komünisttir, ikisi de dünyaya aynı perspektifle bakarlar. İkisi de dünyanın neresinde, hangi lisandan, inançtan, kültürden olursa olsun bir yara, bir yaralı varsa dizeleriyle ona merhem olmaya çalışırlar. Acının, zulmün olduğu yerde duyumsanan isyanın örgütlenmesine katkıda bulunmak isterler. Nâzım’ın Ortadoğu’ya ilgisizliğine gelince bunu ben de eleştirdim. Ancak bu, bu gerçeği değiştirmez.

Nazım, 10 yıldan beri yaşadığı Sovyetler Birliği Başkanına “Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç yardım edin, ben Sovyet vatandaşı olmak istiyorum” diye mektup yazarken aynı duygu durumuyla Atatürk’e de affıyla ilgili mektup yazdığı söyleniyor. Bir anlamda dünya vatandaşı olan, gittiği yerde değer verilip el üstünde tutulan ünlü bir şairin buna ihtiyacı var mı, nedir bunun sebebi?

Kimi politik nedenlerle Sovyet yurttaşlığına kabul edilmemiştir. Pasaport alması gerekiyor, ülkeler arası seyahatler için. Alamıyor. Sıkıntı budur. Atatürk’e yazdığı mektuba gelince defalarca cezaevine atılmıştır, hakkında yeni dâvalar açılmakta, onlarca yıllık hapis cezası istenmekte. Her vesileyle bir suç isnat edilmekte. Hukuk mukuk yok. Her şey Atatürk’ün iki dudağı arasında. Çıkışsızdır Nâzım. Yüceltilmiş Nâzım portresine yakışmayabilir, gurur kırıcı olabilir ama başka devası yoktur. Tek çıkış yolunu denemek için yazmıştır.

Burada Nâzım’ın gururundansa rejimin zulmüne bakmalı. Ve buna karşın ‘Nâzımseverler’in aynı zamanda ‘Atatürkseverliği’ne dikkat etmeli. Bu paradoksu nasıl yutturabiliyorlar? Ya da bu ikiyüzlülüğü nasıl sindirebiliyorlar? İşte aydınların burada Kürt sorununda empati geliştirmesi gerekir. Bir özeleştiriyle başlayabilir bu.

Nâzım gibi Cegerxwîn’in şiirlerinde de didaktizm ve slogan dizeler, bölümler var. Nazım’ın şiiri daha sonrasında yatağını buluyor; ne konuşsa şiir, şiiri roman, romanı şiir oluyor. Oysa Cegerxwîn kopamıyor didaktik şiirden. Hawar mecmuasıyla birlikte poiesisi değişiyor ama bir sıçramadan, bir kopuştan söz edemeyiz. Yanılıyor muyum? Şiir teknikleri, poetikaları arasında nasıl bir farktan söz edilebilir bu iki şairin?

İşte burada denge değişiyor. Senin de sorularında açığa çıkıyor bu. Nâzım gibi Cegerxwîn de şiir biçiminde ve içeriğinde değişiklikler yapıyor. Deniyor. Ne var ki Nâzım’ınki kadar radikal olamıyor. Nâzım, aristokrat bir aileden gelir. Dedeleri paşa, annesi Fransızca bilir bir ressamdır. Hocası Yahya Kemal Beyatlı’dır. Hem kişisel tarihi hem de sosyal münasebetleri bakımından dünya edebiyatı birikimini tecrübesine katmıştır.

Cegerxwîn’e gelince yoksul bir köylü çocuğudur, medrese eğitiminden geçip gelmiştir olduğu yere. Deneylerine, tecrübelerine ve komünist olmasına dışında Mehmet Akif Ersoy poetikasında kalmıştır.

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

‘Keşke Çocukken Ölseydim’

HIZLI YORUM YAP