DOLAR

34,1181$% 0.29

EURO

38,1634% 0.23

GRAM ALTIN

2.877,08%1,71

ÇEYREK ALTIN

4.772,00%1,71

TAM ALTIN

19.038,00%1,73

ONS

2.624,26%1,47

BİST100

9.900,25%-0,76

Yatsı Vakti a 20:31
Bursa HAFİF YAĞMUR 21°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,1181

EURO 38,1634

ALTIN 2.877,08

BİST 100 9.900,25

Yatsı 20:31

21°

Hayvanların Şuuru Var Mı, Yeni Araştırmalar Bu Bahiste Ne Söylüyor?

ad826x90

Charles Darwin, evrim teorisi nedeniyle bilim insanları arasında neredeyse ilah statüsüne sahip. Fakat hayvanların da insanlar gibi şuurlu olduğuna dair fikirleri uzun süre göz arkası edildi. Ta ki şimdiye kadar.

Darwin, “Zevk ve acıyı, mutluluk ve mutsuzluğu hissetme konusunda beşerlerle hayvanlar arasında temelde bir fark yok” demişti.

Ancak Darwin’in hayvanların düşündüğü ve hissettiği istikametindeki önerisi, birden fazla hayvan davranışı uzmanı arasında uzun süre kabul görmedi.

Hayvanlara verdikleri reaksiyonlara dayanarak şuur atfetmek büyük bir günah olarak görülüyordu. İnsan özelliklerini, hislerini ve davranışlarını hayvanlara yansıtmanın hiçbir bilimsel temeli olmadığı ve hayvanların zihinlerinde neler olup bittiğini test etmenin hiçbir yolu olmadığı savunuluyordu.

Peki hayvanların etraflarında olup bitenleri hissetme ve algılama yeteneklerine dair yeni tespitler ortaya çıkıyorsa, bu onların aslında şuurlu oldukları anlamına gelebilir mi? 

Bilimsel çalışmalar bize ne söylüyor?

Artık arıların sayabildiğini, insan yüzlerini tanıyabildiğini ve alet kullanmayı öğrenebildiğini biliyoruz.

Londra’daki Queen Mary Üniversitesi’nden Prof. Lars Chittka, arı zekası üzerine pek çok önemli çalışma yapıyor.

Chittka, “Eğer arılar bu kadar uyanıksa, tahminen düşünebilir ve hissedebilirler. Bu hünerler de şuurun yapı taşları” diyor.

Prof. Chittka’nın çalışmaları arıların travmatik bir olayın ardından davranışlarını değiştirdiklerini ve oyun oynama kabiliyetine sahip olduklarını tespit ediyor.

Hayvan araştırmaları alanındaki en saygın bilim insanlarından biri olan Chittka, “Tüm delillere bakıldığında arıların şuurlu olma ihtimali çok yüksek” diyor.

Sadece arılar da değil. Pek çok bilim insanı hayvanlarda şuur konusunda tüm bilinenlerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini savunuyor.

Bunlar arasında London School of Economics’ten Prof. Jonathan Birch de bulunuyor.

Prof. Birch, “Farklı alanlardan araştırmacıların hayvan şuuru hakkında sorular sormaya cüret ettiğini ve araştırmalarının bu sorularla nasıl ilgili olabileceğini açıkça düşünmeye başladığını görüyoruz” diyor.

Şimdiye kadar yapılan tespitlerin kesin bir sonuca işaret etmediğini söylese de Birch, tüm bilimsel çalışmalar birlikte ele alındığında hayvanların şuurlu olma ihtimalinin “gerçekçi” olduğunu belirtiyor.

Bu durum sadece maymunlar ve yunuslar gibi, gelişimlerinde diğer hayvanlardan daha ileri bir düzeye ulaşmış hayvanlar için geçerli değil.

Bazı uzmanlar yılanlar, ahtapotlar, yengeçler, arılar ve hatta meyve sinekleri gibi canlıların da şuurlu olabileceğine inanıyor.

hayvanlarin suuru var mi yeni arastirmalar bu bahiste ne soyluyor 0 kq6i1yXv

Bilinç nasıl tanımlanıyor?

Bilinç derken neyin kastedildiğini merak ediyorsanız yalnız değilsiniz. Bu, bilim insanlarının bile üzerinde anlaşamadığı bir konu.

Bilinci tanımlama teşebbüslerinin erken örneklerinden biri 17. yüzyılda Fransız filozof René Descartes’a ait.

“Düşünüyorum, öyleyse varım” diyen Descartes, “Dil, bir vücutta gizli fikrin tek kesin işareti” demişti.

Ancak mesleğinin büyük bir kısmı boyunca şuuru tanımlamaya çalışan Sussex Üniversitesi’nden Prof. Anil Seth’e göre Descartes’ın açıklamaları çok uzun müddettir kafa karışıklığına yol açıyor.

BBC’ye konuşan Seth’e göre uzun vakittir dil, zeka ve şuur üçlüsüne dayanan bilimsel çalışmalar, düşünce ve hislerin bilimsel formüllerle ölçülemeyeceğini ve bu nedenle davranışları analiz ederken göz arkası edilmesi gerektiğini öne sürüyor.

Prof. Seth pek çok hayvan davranışı uzmanının bu görüşte olduğunu, lakin bunun yerini daha az insan merkezli bir yaklaşımın almaya başladığını söylüyor.

“Olaylara insan gözüyle baktığımız için, şuuru dil ve zeka ile ilişkilendirme eğilimindeyiz. Fakat bunların bizde bir ortada olmaları, genel olarak bir ortada oldukları anlamına gelmiyor.”

Bilinç ifadesi neden eleştiriliyor?

Bazı uzmanlar ise şuur sözünün çeşitli kullanımlarını eleştiriyor.

Kanada’daki Quebec Üniversitesi’nden Prof. Stevan Harnad, “Bu alanda çok fazla genelgeçer tabir kullanılıyor ve ne yazık ki bunlardan biri de bilinç” diyor.

Harnad, “Bu pek çok insan tarafından inançla kullanılan bir ifade, fakat tüm bu insanlar farklı bir şey söylediği için ne manaya geldiği hiç de net değil” diye devam ediyor.

Prof. Harnad’a göre sentience (duyumsal bilinç) daha doğru bir tarif olabilir. Duyumsal şuur, hissetme kapasitesine daha yakın bir yerde.

Hayvanların şuurlu olduğu fikrine kuşkuyla yaklaşan uzmanlar ise şuur kavramını bu şekilde yeniden tanımlamanın ve daha geniş bir yoruma izin vermenin değerine dikkat çekiyor.

Oregon Eyalet Üniversitesi’nden Dr. Monique Udell, “Belirgin davranışlara bakarsak, örneğin hangi cinsler kendilerini aynada tanıyabiliyor, kaç tanesi evvelce plan yapabiliyor, yahut geçmişte olan şeyleri hatırlayabiliyor gibi sorular üzerine deneyler yapabilir ve datalara dayanarak daha doğru sonuçlara varabiliriz” diyor ve devam ediyor:

“Ve şayet şuuru ölçülebilir davranışların toplamı olarak tanımlayacaksak, o zaman bu belirlediğimiz misyonlarda başarılı olan hayvanların şuur olarak isimlendirmeyi seçtiğimiz bir şeye sahip oldukları söylenebilir.”

Bundan sonra ne olabilir?

Bazı uzmanlar şuur konusunda ilerlemek için çok daha fazla sayıda hayvanın incelenmesi gerektiğine inanıyor.

Toronto’daki York Üniversitesi’nde hayvan zihinleri konusunda uzmanlaşmış bir ideoloji profesörü olan Kristin Andrews, “Şu anda deneylerin büyük bir kısmı insanlar ve maymunlar üzerinde yapılıyor ve bu işimizi olması gerekenden çok daha zor hale getiriyor. Şuurun tarifini en temel haliyle öğrenemiyoruz” diyor.

Prof. Andrews ve diğer pek çok uzman, insanlar ve maymunlar üzerinde yapılan araştırmaların, iletişim kurma ve karmaşık hisleri hissetme marifetinde sergilenen daha yüksek düzeyli şuuru incelediğine inanıyor.

Oysa bir ahtapot ya da yılan daha basit bir şuur düzeyine sahip olabilir ve bu araştırılmadığı için görmezden geliniyor. 

Kabuklular ve baştan bacaklılar

Prof. Andrews, bu yılın başlarında imzalanan ve şu ana kadar 286 araştırmacı tarafından imzalanan New York Hayvan Şuuru Deklarasyonu’nun öncüleri arasındaydı.

Dört paragraflık kısa bildirge, hayvan şuuru mümkünlüğünü görmezden gelmenin “sorumsuzluk” olduğunu belirtiyor.

Chris Magee, İngiltere’de araştırma kuruluşları ve hayvan deneyleri yapan şirketler tarafından desteklenen Hayvan Araştırmalarını Anlamak isimli kuruluşta çalışıyor.

Hayvanlar üzerinde deney yapılıp yapılmayacağı konusunda hayvanların aslında şuurlu olduklarının varsayıldığını söyleyen Chris Magee, İngiltere’deki yasalar uyarınca, deneylerin fakat tıbbi araştırmaya sağlayacağı yararların ağır basması halinde yapılmasını gerektirdiğini söylüyor.

Ancak yengeç, ıstakoz ve karides gibi kabuklular da dahil olmak üzere şimdi anlamadığımız çok fazla canlı var.

Magee, “Onların tecrübeleri hakkında çok az şey biliyoruz, hatta hangi noktada öldükleri gibi temel şeyler bile bilinmiyor. Bu önemli zira onları hem laboratuvarda hem de tabiatta korumak için kurallar belirlememiz gerekiyor” diyor.

2021’de London School of Economics’ten Prof. Birch öncülüğünde yapılan bir çalışmada ise ahtapot, kalamar ve mürekkep balığı gibi baştan bacaklılar ailesindeki canlıların acı, zevk, susuzluk, açlık, sıcaklık, sevinç, rahatlık ve heyecan hislerini deneyimleyebildikleri için hassas olduklarına dair güçlü deliller olduğu tespit edildi.

Prof Birch, “Ahtapot ve yengeç refahıyla ilgili konular ihmal edildi. Yeni bilimsel çalışmalar toplumu bu bahisleri biraz daha ciddiye almaya teşvik etmeli” diyor.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Putin Kuzey Kore’de: Kararlı Desteği İçin Kim’e Teşekkür Etti

HIZLI YORUM YAP