DOLAR

34,7004$% 0.26

EURO

36,7726% 0.37

GRAM ALTIN

2.960,54%0,92

ÇEYREK ALTIN

4.919,00%0,14

TAM ALTIN

19.678,00%0,15

ONS

2.654,41%0,67

BİST100

9.652,00%0,12

İmsak Vakti a 06:30
Bursa KAPALI 13°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,7004

EURO 36,7726

ALTIN 2.960,54

BİST 100 9.652,00

İmsak 06:30

13°
  • Bursa Gündem Haber
  • Sağlık
  • HIV Olayları Artıyor; “Türkiye Tespit Basamağında Bile Tıkanıyor, İnsanlar HIV Olumlu Olduğunu Tesadüfen Öğreniyor”

HIV Olayları Artıyor; “Türkiye Tespit Basamağında Bile Tıkanıyor, İnsanlar HIV Olumlu Olduğunu Tesadüfen Öğreniyor”

ad826x90

Pozitif-iz Derneği’nden Önder Bora, 1 Aralık Dünya AİDS Günü vesilesiyle HIV ile yaşayan kişilerin tespiti için teşhisin önemine dikkat çekerken, “Türkiye’nin daha birinci basamakta, yani tespit basamağında tıkandığını” söyledi.

Verilere göre HIV ile yaşayan kişilerin sayısında yıllar içinde artış olduğu görülürken Bora, “2023’te tespit edilen 6000 kişinin tahminen 1000 bireyi kendi isteğiyle gidip test oldu. İnsanlar HIV olumlu olduğunu tesadüfen öğreniyor” dedi. Bora, HIV olumlu kişilerin “ayrımcılığa maruz kaldığını ve damgalandığını” söyleyerek, bu konunun en büyük meselelerden biri olduğuna dikkat çekti. Bora, HIV ve AİDS arasındaki ayrıma vurgu yaparken, “AİDS, HIV’in tedavi edilmediği noktada, yıllar içerisinde bağışıklığın çökmesi sonucu diğer oluşan enfeksiyonların görüldüğü klinik tablonun adı. Bu bir evre de değildir” dedi.

1 Aralık Dünya AİDS Günü, 1988’de Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından HIV/AİDS’e karşı farkındalığını artırmak yürütülen gayretlere olan destek, katılım ve iş birliğine küresel çapta dikkat çekmek amacıyla kabul edildi. Gün ayrıca AİDS nedeniyle hayatını kaybedenleri anmak için belirlendi.

HIV ile yaşayan kişiler ve yakınlarını fizikî, ruhsal ve sosyal yönden güçlendirmeyi amaçlayan sivil toplum kuruluşu Pozitif-İz Derneği’nden Önder Bora, HIV ile yaşayan kişilerin toplumda karşılaştığı ayrımcılığı ve Türkiye’deki durumu T24’e değerlendirdi. HIV ile yaşayan kişilerin hayatını en çok zorlaştıran bahislerden birinin ayrımcılığı besleyen normlar olduğunu söyleyen Bora, bu konuda çözüm tekliflerini sundu.

“AİDS, tek başına bir hastalık değildir”

HIV ve AİDS’in çok karıştırıldığını söyleyen Bora, “HIV, virüsün adı. Bu virüs bedene girdiği zaman bağışıklık sistemi hücrelerini hedef alıyor, onları enfekte ediyor. Eğer tedavi edilmezse bedende zaman içerisinde bağışıklık sistemi çöküyor ve vücut kendini diğer enfeksiyonlara karşı koruyamaz hale geliyor. Bu duruma gelindiğinde bedende diğer enfeksiyonlar, kanserler gibi diğer hastalıklar oluşuyor. Bu hastalıkların oluştuğu klinik tabloya AİDS adı veriliyor. AİDS, tek başına bir hastalık değil, mikrop değil, virüs değil. AİDS, HIV’in tedavi edilmediği noktada, yıllar içerisinde bağışıklığın çökmesi sonucu diğer oluşan enfeksiyonların görüldüğü klinik tablonun adı. Bu bir evre de değildir. Bazı insanlar, ‘HIV olumlu kişiler bir gün AİDS olur’ diye düşünüyor. Bu da yanlış. Tedavi alan kişiler, bütün hayatlarını meselesiz, gayet sağlıklı bir şekilde sürdürebilir. Aslında tedaviye başlanmasının ardından bir süre sonra korunmasız cinsel ilişki yoluyla bulaştırıcılık da ortadan kalkıyor” sözleriyle kavramlar arasındaki farkı anlattı.

“Test olamadan virüsün varlığı bilinemez”

Test süreçleri hakkında konuşan Bora, aralıklı olarak test yaptırmanın değerini vurguladı. Yalancı olumluluk durumlarının da olabildiğini anlatan Bora, şöyle konuştu:

“HIV’in tespit edilebilmesi için öncelikle anti-HIV testi dediğimiz bir testin yapılması gerekiyor. İnsanlar genelde internet üzerinden bilgiye ulaşmaya çalıştığı için kendilerindeki farklı komplikasyonları HIV diye düşünebiliyor. HIV de bir enfeksiyon olduğu için diğer enfeksiyonlardaki ortak belirtiler gösterilebiliyor. Dolayısıyla belirtiler üzerinden diğer enfeksiyonlarla çok karıştırılıyor. Bu nedenle belirtilere bakılarak HIV teşhisi konulamıyor. Virüsün varlığını tespit edebilmenin tek yolu ise HIV testi olmaktır. Bazı kişiler enfekte olup hiç belirti vermezken bazıları enfekte olduktan 2 hafta sonra grip gibi geçirebilir. Bu kişi ne olduğunu fark etmeyebilir. Bu nedenle test olmak çok önemli, test olmadan virüsün varlığı bilinemez. Rutin testler yaptırmak ve hiç test olmamış kişilerin gidip kesinlikle test yaptırmasında yarar var. Tespit edilebilirse tedavisi var ama tespit edilemezse sonuçları kötü olabilir.

HIV testi oldunuz diyelim, bu testler antikor ve antijen testleridir. Testler HIV’e karşı bedenin savunma sistemi geliştirip geliştirmediğine bakar. Testlerin yapıldığı günler de çok önemli. Testin riskli temastan en az 14 gün sonra yapılması gerekmektedir. Eğer bu test negatif gelirse bu testin 45. günde tekrarlanması gerekir. Son yapılan test de negatif gelirse o bireyde HIV yok demektir. İlk testin müspet gelmesi de tek başına yeterli değildir. Bu testler çok hassas testler olduğu için tekrarlanması ve doğrulama testine gönderilmesi gerekmektedir. Bu noktada doğrulamadan gelecek test sonucu değerlidir. İki test sonucunun da müspet geldiği bir senaryoda doğrulama sonucu negatif gelirse kişi negatiftir.

Çok partnerli cinsel hayatı olan, özellikle korunmasız cinsel ilişkiye giren kişilerin belirli aralıklarda HIV ve cinsel yollarla bulaşabilen hastalıklar konusunda test olması gerekir. Bu çiftler için de çok önemli bir gereklilik. Siz tek eşli olabilirsiniz ama partneriniz öncesinde çok eşli olmuş veya farklı bireylerle cinsel ilişkiye girmiş olabilir. Bu da bir risk oluşturabilir.”

“HIV sosyal ortamlarda bulaşabilen bir virüs değil”

HIV’in sosyal ortamlarda bulaşamadığını dile getiren Bora, “Yani hava yoluyla, biriyle, konuşmakla, aynı odada olmakla, aynı bardağı kullanmakla, aynı çatal bıçağı kullanmakla veya yüzeylerden, aynı tuvaleti kullanmak, aynı yatakhaneyi kullanmak, sarılmak, bu şekilde esasen bulaşan bir virüs değil, mümkün değil çünkü kanda ve vücut sıvılarında bulunuyor dedik ya virüs, bu kan ve vücut sıvıları vücut dışına çıktığı andan itibaren havayla temas edince ölçüsüne bağlı olarak saniyeler içinde yok olur. Dolayısıyla yüzeyden de bulaşma olmaz. Aslında korunma yollarını biliyorsak korkmamıza hiç gerek yok” diye konuştu. 

“Anonim test merkezlerinde herhangi bir kimlik bilgisi verilmiyor”

Anonim testlerin kişilerin damgalanma dehşetleri dikkate alındığında çok önemli olduğunu vurgulayan Bora, “Bu testleri sağlık kurumunda yaptırdığınız zaman doğal olarak e-nabızınıza işliyor. Kişi herhangi bir şeyden şüphelenmiş olabilir. Bu genç bir arkadaşınız olabilir, ailesi e-nabızına ulaşıyor olabilir, partneri olan bir kişi olabilir, eşi olan bir kişi olabilir veya herhangi başka bir sebepten dolayı. Mesela sağlık datalarımız e-nabız ve Medula sistemi üzerinden tabipler, işyeri tabipleri ve eczacılar tarafından görülmekte. Dolayısıyla kişiler ‘acaba olumlu çıkar mıyım?’ dehşetiyle sağlık kuruluşlarında test olmaktan çekiniyorlar. Ama anonim test merkezlerinde herhangi bir kimlik bilgisi verilmediği için kişi en azından test olup içini rahatlatabiliyor.

Varsa esasen bir sağlık kurumuna gidiyor. O ayrı bir şey ama yoksa rahatlıkla hayatına devam edebiliyor stres yapmadan. Karşısına çıkmayacağını biliyor. Anonim test merkezleri, maalesef Türkiye’de çok az, 7 tane; İstanbul’da ise Beşiktaş Belediyesi ve Şişli Belediyesi olmak üzere 2 tane var” dedi.

“UNAİDS’in 95-95-95 isminde bir programı var, Türkiye’de biz birinci basamakta tıkanıyoruz”

UNAİDS’in “95-95-95” programından bahseden Bora, Birleşmiş Milletler’in HIV/AİDS konusundaki maksatlarını ve Türkiye’nin durumunu şöyle anlattı:

“Bu, birinci basamakta ülkeler, kampanyalar yaparak dünyada HIV’in yayılmasını önlemeyi hedefliyorlar.

Ülkelerin kampanyalar yaparak toplumdaki kişileri teste yönlendirmeleri, böylelikle durumunu bilmeyen kişilerin yüzde 95’inin teşhis alması hedefleniyor. O yüzden 95-95-95 deniyor. Birinci basamakta teşhis çok önemli. Toplumun yüzde 95’ine teşhis koymayı hedefliyorlar. İkinci basamakta teşhis alan kişilerin yüzde 95’inin tedaviye başlaması hedefleniyor. Şimdi diyebilirsiniz ki kişi esasen sarfiyat tedaviye. Bizim ülkemiz için bir anlamda böyle, evet ama şöyle bir şey de var, mesela tedavinin önünde bazı maniler var. Bunlar kişinin sağlık sisteminde olmamasından kaynaklanıyor.

Yani çalışan biri ise SGK’lı oluyor. Çalışmayan biri ise GSS diye bir sistem var Türkiye’de, adı da Genel Sağlık Sigortası. Zati 18 yaşını geçmiş, çalışan ve üniversite öğrencisi değilse herkesi devlet bu sisteme sokuyor. Yalnız şöyle bir şey var, hiç kimseye artık sen GSS’lisin diye bildirim gelmiyor. Kişi bilmiyor ve her ay ödenmesi gereken primler var. Kişi bilmediği için bu primleri ödemiyor, bu primler birikiyor ve üzerine bir de faizler biniyor.

Düşünün 18 yaşında GSS sistemine alınmış biri durumdan hiç haberdar değil. 25 yaşına geliyor, herhangi bir şey için hastaneye gidiyor. Diyorlar ki biz size bir şey yapamayacağız. Neden? Çünkü sizin GSS’de birikmiş prim borcunuz var. 20 bin lira, 30 bin lira gibi. Mesela prim borcu ödenmemesi buna bir neden.

BAĞ-KUR primi borcu olması veya bir sağlık teminatı altında olmaması tedaviye başlamakta bir engel. Bir de bunu bütün dünyaya yayarsak, çok az gelişmiş ülkelerde maddi imkansızlıklar nedeniyle olamıyor bu tedavi imkanları.

Burada deniyor ki her şey standart edilmeli. Teşhis alan kişilerin yüzde 95’i tedaviye başlayabilmeli. Yüzde 95 ise tedavisini devam ettirebilmesi. Yani kişinin tedaviye bağlı kalması yine biraz önce bahsettiğimiz nedenlerle, ekonomik nedenlerle tedavinin bir yerde kesilmemesi. Örneğin kişi çalışan biri olabilir, işinden ayrılır ve GSS sistemine düşer otomatik olarak ama yine primini ödeyemezse yine ilaçlarını alamaz gibi birçok neden olabilir. 

Çünkü tedaviye devam edip viral yükün baskılanması hedefleniyor. Üçüncü 95 tedaviye devam eden şahıslarda viral yükün baskılanması çünkü bu şekilde korunmasız cinsel ilişki yoluyla bulaş ortadan kalkıyor. Bir de dördüncü 95’imiz var, o da stigma olmadan, yani hiçbir önyargı olmadan HIV olumlu kişilerin de negatif şahıslarla aynı şekilde hayatlarını ruh sıhhatlerinin yerinde devam ettirebilmeleri. O daha sosyal 95 gibi, sosyal bir hedef gibi.

Şimdi Türkiye’de biz neredeyiz diye sorarsanız birinci basamakta tıkanıyoruz. Daha tespitte gidiyor yani. Orada sorunumuz büyük. HIV takibi yapan tabipler mükemmeller, son derece bilgililer. Üçüncü 95’te de çok uygunuz. Hiçbir sorun yok. Tedavisi devam eden kişilerin viral yükü baskılanıyor.”

“HIV müspet bireylere karşı inanılmaz bir ayrımcılık var”

HIV olumlu kişilerin uğradığı ayrımcılıklar hakkında konuşan Bora, “Bunun sebebi aslında HIV’in nasıl bulaşmadığını bilmiyoruz toplum olarak. Bizim başımızda bir şey var, cinsel alakayla bulaşabilir, kan yoluyla bulaşabilir. Evet ama insanlar korkuyor, yanımda HIV’li bir kişi olursa, arkadaşım bana gelse, ben sıra arkadaşı olsam, aynı evde yaşasak bulaş olur mu? Hayır bulaş olmaz. Dünya üzerinde yüzlerce bakteri, virüs, tahminen binlerce var ve biz bunlardan birini herhangi birinden aynı otobüste olmakla alabiliriz ama HIV edinemeyiz” dedi.

“En büyük sorun damgalanma ve ayrımcılık”

HIV müspet bireylerin karşılaştıkları ayrımcılıklara değinen Bora şöyle konuştu: 

“Bir yandan da bu stigmaların önüne geçmekle uğraşmaktayız. Çünkü bu stigmalar olmazsa HIV olumlu kişilerin sağlık açısından hiçbir problemleri yok. Herkesle aynı ömrü yaşıyorlar. Herkesle aynı sağlık sorunlarını yaşıyorlar. Mevsimsel olarak grip olabilirler. Ama HIV açısından bir sorun yaşamıyorlar. En büyük sorun damgalanma ve ayrımcılık. Bu bir insan hakkı. Herkes gibi o da okula gidebilir, yurtta kalabilir, yaşlı bakım evine alınması lazım, işe girebilir. Rahatlıkla işe girebilmeli. İş yerinden sanki beni işe almayacaklar mı? Beni işten atacaklar mı? Ameliyatımı bir doktor yapmayacak mı? Gibi dertler yaşamamalı.

Örneğin ameliyat olacak. Bu zevkine de olabilir, keyfi içinde olabilir, bir gereklilik de olabilir. Bazı cerrahlar HIV müspet kişileri ameliyat etmek istemiyorlar.

Ya da bunu bir fırsat bilip 3 katı fiyat istiyorlar. Mesela yaşlı bakım evlerine HIV müspet kişiler kabul edilmiyorlar. Bu süreçte. Bizim kanunlarımızda HIV ile alakalı ayrı bir düzenleme yok. Bulaşıcı hastalıklar kapsamında geçiyor. Ama her bulaşıcı hastalıkla aynı değil. Dolayısıyla HIV’in başka bir noktada ele alınması lazım. Türkiye’de 41 bin kişi var HIV ile yaşayan resmi olarak. O 41 bin kişinin hayatını gerçek anlamda etkiliyor.” 

“Burada babayı da günah keçisi yapamayız”

Duyarlılık oluşturma ve hak haberciliğinin önemine değinen Bora, geçtiğimiz hafta İzmir’de AİDS nedeniyle hayatını kaybeden 13 yaşındaki çocuk hakkında konuştu. Bora, olayda basının yanlış yansıtmaları nedeniyle korku yarattığını şu kelamlarıyla açıkladı:

Bu İzmir’de 13 yaşındaki çocuğun AİDS nedeniyle ölmesi sonrasında beni çocuğu olan bütün danışanlarım aradı. Çünkü öyle bir haberler çıktı ki önce cinsel tacize uğradı dediler. Gerisinden istismar konusu konuşuldu. Gerisinden istismar yok dendi.

Bir de babanın olumlu olduğu açıklandı. İşler o kadar çok karıştı ki. İstismar varsa nasıl oldu? İstismar varsa tedavi alan birinden nasıl oldu? Gibi sorular soruldu

Onun dışında istismar yoksa baba olumlu aynı evde nasıl bulaştı gibi sorular. Sanki hani bir şey mi var bulaş yollarında? Bulaşabiliyor mu diye insanları korkuttu. Gerçek verilere gerçek doğru bilgilere ulaşmadan haberler yapıldı. Bu çok panik yarattı natürel ki insanlarda.  Şu an için bildiğimiz maalesef o çocuğumuz AİDS’ten vefat etti ama o çocuğa  virüs nasıl bulaştı, ne oldu bunu hiçbirimiz bilmiyoruz. Yani burada babayı da günah keçisi yapamayız. İşin özü habercilerin, sizlerin yaptığı haberlerin niteliği ve dili tahmin ettiğinizden çok daha önemli.” 

“İnsanlar HIV olumlu olduğunu tesadüf yapıtı öğreniyor”

Türkiye’deki olay sayılarına değinen Bora, “Yıllık ortalama olay oranı 2500 civarındaydı. Daha önceki sene 3500 civarındaydı. 2023 verileri ise 6000 kişi olarak açıklandı. 2024’ü şimdi bilmiyoruz. 6000 teşhis alan kişiler.  Tabii testin kıymeti de burada ortaya çıkıyor zati. Tahminen bunun 5 katı, 3 katı insan şu anda HIV ile enfekte olduğunu bilmiyor.

Şunu da söyleyeyim o zaman. Türkiye’de bu kadar kişi nasıl tespit ediliyor? Örnek veriyorum 6000 kişi. 6000 kişinin tahminen 1000 şahsı kendi isteğiyle gidip test olmuştur.

Bu örnek bu sayıları farazi natürel ki. Diyelim ki 1000 kişi kendi isteğiyle gitti. Geri kalan 5000 kişi ya evlilik öncesi testlerde ya hamilelikte ya herhangi bir operasyon öncesinde tespit ediliyor. Yani insanlar tesadüf yapıtı öğreniyorlar, problem burada zaten” dedi. 

“PrEP ilaçlarını geri ödeme kapsamına almak zorundayız”

HIV negatif kişilerin cinsel ilişki öncesinde kullanabildiği ve bulaşıyı önleyen PrEP ilaçları hakkında konuşan Bora, ilaçlara erişmin zor olduğunu ve geri ödeme kapsamına alınması gerektiğini belirtti. Bora’nın açıklaması şöyle:

“Sadece korunma yöntemi bakın kondom değil. Mesela HIV negatif kişilerin kullanabileceği ve bu ilacı kullanırken de korunmasız cinsel ilişki yaşansa bile HIV bulaşının olmayacağı ilaçlar var.

Orijinal adı PrEP, Türkiye’ye temas öncesi profilaksi olarak geçildi. Bu ilaç normalde HIV ile yaşayan kişilerin, hani biraz önce bahsettim ya 10 bin ilaç olabiliyor diye o kullandıkları iki ilaçtan bir tanesi. Virüsün bedene girse bile enfekte olmasını engelliyor çünkü ilaç içmiş oluyorsunuz ve virüs bedene girince hücrenize ulaşamıyor ve sizi enfekte edemiyor. Şimdi bu ilaç olarak var, olağan ki var ama geri ödeme kapsamında değil. Bir aylık ilaç 4500 lira civarında.

Kişiler bunu kendi parasını verip alabilir ama herkesin buna maddi imkanı yok. Yani bunun geri ödeme kapsamına alınması çok önemli. Bakın bu bir fantezi değil.

Dünyanın 35 ülkesinden 150 iştirakçinin katıldığı, STK’ların katıldığı bir toplantıdaydım. Dünya üzerinde birçok ülke, bu ilacı geri ödeme kapsamında sağlıyor. Gerçekten çok üzüldüm.

Adını duymadığımız ülkelerde, Afrika’da, orada, burada temas öncesi profilaksi kullanılıyor. Bunu yapmak zorundayız. Bu ilaçları geri ödeme kapsamına almak zorundayız.”

“Bugüne kadar hiç HIV hakkında kamu spotu yapıldı mı?”

Toplumun HIV/AİDS konusunda bilgilendirmenin çok önemli olduğunu söyleyen Bora, “Covid-19 döneminde ne oldu? Afişler asıldı, bazen görüyoruz bazı yerlerde hala duruyor o afişler kaldırılmadı. Her yerde bize virüs, Covid-19 nasıl bulaşır, nasıl önlem alırız, ne yaparız öğretildi kamu spotlarıyla. 

Bunu kim yaptı? Sağlık Bakanlığı yaptı. Peki bugüne kadar bu ülkede hiç HIV hakkında bir kamu spotu yapıldı mı? Ben açıkçası rastlamıyorum. Topluma bir virüsü, bir enfeksiyonu, bir pandemiyi her istikametiyle anlatmazsanız o toplumdan ne yapmasını bekliyorsunuz?” diye konuştu.

“Nasıl Covid-19’u konuşurken çekinmedik bunu konuşurken niçin çekinelim?”

HIV/AİDS’in bir tabu olmaması gerektiğini ve ülke genelinde kampanyalarla farkındalık artırma çalışmalarının yürütülmesi gerektiğini açıklayan Bora, sözlerini şöyle noktaladı:

“Bazı ülkeler 2030 yılını hedefliyorlar ya biz bu işi onlardan önce bitirebiliriz.Nasıl Covid-19’u konuşurken çekinmedik bunu konuşurken niçin çekinelim? Konuşmaktan çekinmediğimiz günlere gelirsek zati yeni olayların da önüne geçeriz. Herkes sarfiyat rahatlıkla testini olur. Teşhisini almışsa tedavisini olur. Bulaştırıcılık ortadan kalkar. Normal hayatına devam eder.

HIV’in tedaviyle bir arada bulaştırıcılığının ortadan kalktığını B=B, belirlenemeyen eşittir bulaşmayan diye anlatıyoruz.

Bulaş olmayan bir şeyden dolayı niçin biz HIV müspet bireylere karşı ön yargı ve ayrımcılık yetiştiriyoruz? İki şeyi bir arada götürmek zorundayız. Bir, toplumu HIV konusunda korunma teknikleri konusunda bilinçlendirmeliyiz. İkincisi, HIV’le yaşayan bireylere karşı olan ayrımcılığı önlemek açısından da tedavilerle artık günümüzde nereye gelindiğini de kesinlikle anlatmalıyız.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Kırılan Tırnaklara En İyi Çare! Maniküre Gitmeye Vaktiniz Yoksa Bunu Yapın

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.