DOLAR

33,9008$% 0.03

EURO

37,6352% -0.04

GRAM ALTIN

2.809,88%0,81

ÇEYREK ALTIN

4.610,00%0,88

TAM ALTIN

18.383,00%0,88

ONS

2.577,74%0,76

BİST100

9.685,49%1,73

İmsak Vakti a 05:13
Bursa AÇIK 24°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 33,9008

EURO 37,6352

ALTIN 2.809,88

BİST 100 9.685,49

İmsak 05:13

24°

İdare ve Gözlem Kurulu ile ‘Islah’ Olmayanlar

ad826x90

DİYARBAKIR – İlhan Sami Çomak’ın “Açık Deniz” kitabının yayımlanmasına hasbelkader katkıda bulunmuştum. Kitabın kapak fotoğrafını de ben seçmiştim: Açık denizde bir yelkenli. Bir mahpusun düşünü ifade ediyordu güya.
Kitabı yayına hazırlarken editör inisiyatifi ya da ukalalığıyla bazı dizelere müdahale etmiştim. Biraz bozulmuş tabi ve “Vecdi şiirden anlamıyor” gibi bir cümle ile kızgınlığını dile getirmiş. Ben de, “Dışarı çıksın, kıyasıya şiir tartışalım” diye cevap göndermiştim.
O tarihte yeniden yargılanması ve serbest bırakılması gündemdeydi. Olmadı, serbest bırakılmadı. Ama cezaevi şartlarında şiir yazmaya devam etti ve İlhan Sami Çomak şiirini oluşturdu.
Belki bu çabası, ısrarı, inadı yüzünden 30 yılını doldurduğu halde hâlâ cezaevinde tutuluyor.
İlhan Sami Çomak, somut hiçbir delil olmamasına rağmen müebbet hapis cezası aldı ve 30 yıldır mahpusta. Serbest bırakılması beklenirken, İdare ve Gözlem Kurulu Çomak’ın ‘ıslah’ edilmediğine karar verdi ve tahliyesi ertelendi. Çomak, 3 ay sonra yeniden söz konusu heyetin karşısına çıkacak ve bu şura yeniden Çomak’ın ‘ıslah’ olup olmadığına karar verecek.
Tahliye olacak umuduyla cezaevine doğru yola çıkan aile, İlhan Sami Çomak’a sarılıp hasret gidermek için 3 ay daha bekleyecek. Eğer Heyet, yeni bir ertelemeye gitmezse…
İlhan Sami Çomak şair ve özellikle şiire ilgi duyanların takip ettiği bir isim. Şair olarak isim yaptığından bu yana duruşmaları takip edildi, serbest bırakılması için değişik kampanyalar düzenlendi. Tahliyesinin 3 ay daha ertelenmesi bu nedenle kamuoyu tarafından reaksiyonla karşılandı.
Hukukçular, 30 yıldır cezaevinde tutulan İlhan Sami Çomak’ın tahliyesinin yasal desteği olmayan keyfi bir kararla ertelendiğini söylüyor.
Kararda “genel olarak olumsuz bir durum olmamasına rağmen” geçmiş disiplin cezaları gösterilerek “iyi hal” yokluğuna münasebet yapıldı. Oysa geçmiş disiplin cezalarının hiçbiri şartlı salıvermeye ilişkin engel teşkil eder nitelikte değil. Biliyoruz ki infazda ayrımcılık ve infaz yakmalar siyasal mahpuslara uygulanan tecridin görünen bir yüzüdür. İnfaz yakma, başta Anayasa olmak üzere ceza hukuku prensiplerini, umut hakkını, adil yargılanma hakkını ortadan kaldıran bir uygulamaya dönüştü.

İDARE VE GÖZLEM KURULU DİYE BİR ŞEY

İlhan Sami Çomak’a yönelik alınan karardan sonra pek çok kişi İdare ve Gözlem Kurulu’ndan haberdar oldu.
İdare ve Gözlem Kurulu’nun aldığı tahliyeyi erteleme kararlarıyla ilgili en çok başvuru alan kurumların başında İnsan Hakları Derneği (İHD) geliyor. Tahliye kararlarının ertelenmesiyle yeniden gündeme gelen maddeyi, İdare ve Gözlem Kurulu’nun yapısını ve işleyişini, aldığı kararların sonuçlarını İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz ile konuştuk.
Yılmaz, İnfaz Kanunu’nda Aralık 2020’de bir değişiklik yapıldığını belirterek, “Daha öncesinde şöyle bir uygulama vardı. Adli suçlular, alınmış olan hapis cezasının üçte ikisini yattıktan sonra, son bir yıl denetimli serbestlikle tahliye oluyordu. Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında yargılananlar veya adli mahpusların bir kısmı, işte uyuşturucu ticareti, insan öldürme hatalarında bu oran dörtte üç. Yani almış olduğunuz hapis cezasının dörtte üçü bittikten sonra son bir yılda denetimli serbestlik ve şartlı salıvermeden serbest bırakırlardı. Bu kanunda 29 Aralık 2020 tarihli bir değişiklik yapıldı ve bu iyi hal değerlendirmesinin bir şura tarafından yapılacağı söylendi. Bu heyet da hapishanede görevli olan memurlardan ve cumhuriyet başsavcısından ya da başsavcının görevlendirdiği bir savcıdan oluşuyor” dedi.

‘HAKLI OLDUĞUMUZ ORTAYA ÇIKTI’

Yılmaz, söz konusu şuranın tahliyesi gelen mahpuslara bazı sorular sorduğunu, hapishanede geçirdikleri sürede iyi halli olup olmadıklarına ve ‘ıslah’ edilip edilmediklerine karar verdiğini söyledi.
Bu yasa tasarısı ortaya atıldığı zaman yüksek sesle itiraz ettiklerini ifade eden Yılmaz, “Çünkü Türkiye’de bu usul konseylerin nasıl çalıştığını biliyoruz. Mahpusların yıllar önce işledikleri ve cezalandırıldıkları fiillerle eş tutulup, hapishanede tutulma müddetlerinin uzatılabileceği telaşını taşıyorduk, ki bugün haklı olduğumuz ortaya çıktı” diye konuştu.
Kanunda değişikliğin üzerinden yaklaşık 4 yıl geçti. Yılmaz, bu uygulamayla birlikte, şu ana kadar infaz mühletleri uzatılan 476 mahpus tespit ettiklerini söyledi. Yılmaz, “Tabi bunların içerisinde 2 sefer, 3 kere, 4 kere infazı uzatılanlar var. Mesela 30 yılı dolmuş, hatta 32. yılın içerisinde olan mahpuslar var” diyerek uygulamayı eleştirdi.

İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz

‘PİŞMAN MISIN?’ SORUSU

Kurul, 30 yılını doldurmuş mahpuslara ne soruyor? Galiba esas önemli soru bu olmalı. Çünkü sorulan soru, aslında şura içinde yer alanların mahpusla ilgili niyetini ya da uygulamaya yaklaşımını da tanım eder niteliktedir.
Ercan Yılmaz, işleyişi şöyle anlattı: “İdari Gözlem Kurulu, şu gün şu tarihte heyete çıkacaksınız, diyor. Şuraya çıkan mahpusa, ‘Şu tarihte suç işlemişsiniz ve yargılanmanız yapılmış. Bu yargılama sonunda şu cezayı almışsınız. Bu suçu işlediğiniz için pişman mısınız, değil misiniz?’ Bize gelen müracaatlara göre mahpuslara en çok bu soru soruluyor. Oysa bu soruyu sorabilecek tek bir makam var Türkiye’de, o da mahkemelerdir. Mahkemeler suç şüphesi altında olan insanlara, TCK’daki etkin pişmanlık kararları gereği sorar bu soruyu.

‘İYİ HALLİ DEĞİLDİR, 6 AY DAHA MAHPUSTA KALSIN’

Aradan 30 yıl geçtikten sonra mahkeme vasfı olmayan, içinde sadece bir hukukçunun olduğu bir heyetin bu soruyu sormaya hakkı olmamalı. Düşünün, bir psikolog ya da bir din görevlisi soruyor ‘Sen pişman mısın?’ diye. ‘Biz bu soruya bir cevap vermek istemiyoruz’ diyor mahpuslar. En başat sorun pişmanlık sorununu sormak. İkincisi, kendilerince bazı kriminal sorular soruyorlar. Mesela PKK üyeliğinden dolayı tutuklu olan kişiye, ‘PKK sizin için ne ifade ediyor’ diye bir soru soruyorlar. Rahatsız olunan bir cevap verildiği zaman da iyi halli olmadığı yönünde bir karar kuruluyor. Yine resmi ideolojiye uygun olmayan bir cevap verildiği zaman mahpuslar hakkında, “İyi halli değildir, altı ay daha hapishanede kalması gerekiyor’ şeklinde kararlar veriliyor. Bunlar en çok rastladığımız şeyler. Yine çok çok uzun süre önce alınan bir disiplin cezası mahpusların infazının uzatılmasına neden olabiliyor.”

4 YILDIR DANIŞTAY’DA BEKLEYEN DOSYA

İHD Danıştay nezdinde bu yasa değişikliğinin iptalini talep etmiş ancak dört yıldır Danıştay herhangi bir karar vermiş değil. Bazı hukuk örgütleri ve baroların da davalar açtığını, bütün davaların birleştirildiğini hatırlatan Yılmaz, buna rağmen şimdi bir kararın çıkmadığını belirtiyor.
Birleştirilen davalar hakkında 4 yıldır karar verilmemiş olmasını değerlendiren Yılmaz, şunları söyledi: “Dışarıdaki ifade özgürlüğünün sonlandırılması Türkiye’de son yıllarda en büyük gündemimiz. Toplantı, şov, yürüyüş haklarının engellenmesi, nasıl en büyük sorunsa, hapishanede tutulan mahpuslar açısından da bu böyle. ‘Bazı ödünler vereceksin’ yaklaşımı var devlette. Bu nedenle 500’e yakın insan, bu maddeden dolayı infaz müddetleri 6 ay, 1 yıl, 1,5 yıl uzatılarak hala hapishanede tutuluyorlar. Üstelik bunların içerisinde çok önemli hastalığı olan insanlar var. Hapishanenin fiziki şartlarının insan sağlığına olumsuz etkileri herkes için malum. Bu insanların büyük çoğunluğu 90’lı yılların şartlarında sorgulandılar. O dönem gözaltı müddetleri 90 güne ulaşmış, avukat görüşünün yasaklandığı, çok ağır azapların olduğu periyottan bahsediyoruz. Bunu devletin kendisi de kabul ediyor. Hukukun tamamen askıya alındığı yıllar. Gözaltı şartlarında ağır azaplardan dolayı vücutlarında kalıcı hasarlar olan insanlardan söz ediyoruz. Bu kalıcı hasarlar 30 yıl hapishanede kalan insanlarda kalıcı hastalığa dönüştü. Bugün işte infaz süresi uzatılan insanların büyük çoğunluğu da aynı kişiler. Yakın zamanda hapishanede vefat eden bazı mahpusların infazlarının uzatıldığını biliyoruz.”

Ercan Yılmaz, Gazete Duvar Diyarbakır Temsilcisi Vecdi Erbay’ın sorularını yanıtladı.


‘BU TCK KAPSAMINDA SUÇTUR’

Burada, infazı uzatılan mahpusların, konsey kararına itiraz hakkı geliyor insanın aklına. Mahpusların karara itiraz hakkı varsa, süreç nasıl ilerliyor.
“Evet, bir itiraz yolunuz var” diyor Yılmaz ve şöyle devam ediyor: “Kurulun verdiği karar için önce infaz hakimliğine itiraz ediyorsunuz. İnfaz hakimliği kararı doğru bulursa Ağır Ceza Mahkemesi’ne götürüyorsunuz. Oradan da bir sonuç alamazsanız Anayasa Mahkemesi’ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürüyorsunuz. Ama bu süreçler olağan ki çok uzun. Anayasa Mahkemesi’ne götürülen bazı belgeler var. Ama Anayasa Mahkemesi normal bir başvuruda bile 3-4 yılda karar verebilen, iş yoğunluğundan dolayı çok uzun sürede karar verebilen bir yapıya büründü. Ama şöyle bir şey de var: Ağır Ceza Mahkemesi’nin veya infaz hakimliğinin kaldırdığı konsey kararları da bazen uygulanmıyor. Konseyin verdiği kararı infaz hakimliği yani itiraz merci kaldırıyor. Ama şura, tekrar aynı kararı verebiliyor. Bazı müracaatlarda bu şikayetleri de alıyoruz. Bugün Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararların uygulanmamasından bahsediyoruz. Demirtaş, Kavala, Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını yerel mahkeme nasıl uygulamıyorsa, İdari Gözlem Heyetleri da itiraz mercilerinin verdiği kararı uygulamıyorlar. Bu süreç bu şekilde uzuyor. Tek seferde tahliye olan mahpus sayısı neredeyse bir elin parmaklarını bile geçmiyor. Tahliye edilenlerin tamamı en az bir sefer infaz müddetleri 6 ay uzatılmış kişiler. Net bir şekilde söyleyeyim: Bu, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlalidir. Kabahattir. TCK kapsamında cürümdür.”

UMUT HAKKI ELLERİNDEN ALINIYOR

30 yıl hapis yattıktan sonra özgürlüğe ve içeride hasreti çekilen dışarıya ait birçok şeyle buluşmaya bir adım kalıyor. Tünelin ucunda görünen ışık, umut etmeye neden oluyor. Ancak Yılmaz’ın anlattıklarından öyle anlaşılıyor ki İnfaz Kurulu tünelin ucundaki ışığı kapatarak umut etme hakkını elinden alıyor mahpusların. İnsanın umudunu kıran bu müdahale, öfkeyle birlikte psikolojik baskıya da neden oluyordur. Üstelik sadece mahpuslar için değil, 30 yıldır yol gözleyen aileler de etkileniyor İnfaz Heyeti’nin kararından.
Yılmaz da bu uygulamanın kolay karşılanmadığını belirterek, “Tahliye olduktan sonra bizleri ziyaret eden mahpuslar da oldu. İnfaz ertelemelerinin kendilerinden çok aileleri açısından bir yıkım olduğunu söylüyorlar. Aileler 30 yıl bekliyorlar ve artık tahliye günü geliyor. Aileler psikolojik olarak kendilerini hazırlıyorlar. Ama bu uzatmalar hem mahpusların hem de ailelerin üzerinde önemli bir tahribat yaratıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok sıkıntıyı psikolojik işkence olarak tanımlıyor. Bu uygulama da tam bir psikolojik işkence sistemine, tarifine uygun bir davranış. Umut hakkını ortadan kaldıran bir uygulama. İdari Gözlem Şuraları umut hakkını, insanların hapishaneden çıkma umudunu ortadan kaldırmaya yönelik tam bir psikolojik işkence yöntemi olarak karşımızda duruyor” ifadelerini kullandı.

‘MUHALEFET UTANGAÇ DAVRANIYOR’

Yılmaz, bir insan hakları ihlali olan bu konuda yeterli bir gündemin oluşmadığı da vurguluyor. “Oysa” diyor Yılmaz, “Siyasi partilerin tamamı bu mevzudan haberdarlar. Bizim hazırladığımız bir rapor oldu. Diğer insan hakları kurumları, barolar da bu sıkıntıya dair defalarca açıklamalar yaptılar. Ancak dediğiniz gibi, kamuoyunun bildiği simalar bu uygulamaya maruz kaldığı zaman tekrar gündeme geliyor” diye konuştu.
Muhalefetin bu konuda çok utangaç ve korkak davrandığını söyleyen Yılmaz, “Eğer ihlal edilen hak Kürt sıkıntısıyla ilintili ise turnusol kağıdı ortaya çıkıyor” dedi.

HAK İHLALİ VAR, HERKES SORUMLULUK ALMALI

Adalet Bakanlığı’yla bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve konuyla ilgili bir dosya sunduklarını ifade eden Yılmaz, sürecin izleneceği, İdari Gözlem Kurularının gözden geçirileceği yönünde dönüşler aldıklarını söyledi.
İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz, taleplerini dile getirirken, şunları kaydetti: “Biz uygulamanın tekrar gözden geçirilmesinden fazla tamamen lağvedilmesi, ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Böyle bir yapıya ihtiyaç varsa bağımsız şahıslardan oluşması gerekiyor. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı’nın başkanlığını yaptığı bir şurada, kamu görevlisi heyet üyelerinin savcının kararının hilafına bir oy kullanması mümkün mü bugünkü konjonktürde? Bu mümkün değil. Birçok Avrupa ülkesinde buna benzer sistemler var hapishanelerde, ancak bağımsız şahıslardan oluşur. Bağımsız sosyal hizmet uzmanları, bağımsız psikologlar ve öbürleri gerçekten somut değerlendirmeler yaparak bir karar verirler.
Meclis İnsan Hakları Komitesine konuyla ilgili binlerce şikayet gittiğini biliyoruz. Komisyonda Meclis’teki bütün partilerin milletvekilleri yer alıyor. İnsan Hakları Komitesi bu konuyla ilgili Adalet Bakanlığı’yla bir görüşme yaparak alternatif tekliflerle birlikte burada yaşanan mağduriyetleri giderebilir.
Sivil toplum örgütleri bu konuda sorumluluk alıp burada yaşanan durumlarla ilgili hazırlamış oldukları raporları Adalet Bakanlığı’na, iktidara ve muhalefet partilerine aktarmalı.
Hasta mahpuslar açısından bir günün bile önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü o hapishane şartları içerisinde sağlığa erişim hakları yok, ilaçlarını düzgün alamıyorlar. En kıymetlisi hastalıkla mücadele için bir moral motivasyonları yok. Bu nedenle hasta mahpuslar özelinde bu durumun çözüme kavuşturulması için tüm hassas bölümlerin bir baskı oluşturması gerekiyor. İnfaz Konseyi’nin maddeyi uygulama biçimi katiyen ikinci bir cezalandırma sistemine dönüşmüş durumda.”

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

17 Yaşındaki Çocuğu 3 Yıl Taciz Etti, Serbest Bırakıldı!

HIZLI YORUM YAP