32,6645$% 0.32
35,5639€% 0.42
2.509,16%1,72
4.049,00%1,37
16.220,00%1,37
2.390,92%1,48
10.851,78%-0,19
İran’da cumhurbaşkanlığı, 50 günden kısa bir süre içinde katı ve Batı karşıtı bir isimden reformcu bir isme geçti. Bu, seçim öncesinde pek mümkün görünmüyordu.
Cumartesi günü seçilen Mesud Pezeşkiyan, İran’da reformcu olarak tanımlanan siyasi kanatta yer alan son cumhurbaşkanının 19 yıl evvelki iktidarı sırasında sağlık bakanıydı.
O vakitten beri reformcular cumhurbaşkanlığı yarışlarında kısıtlamalarla karşı karşıya kaldı.
Pezeşkiyan’ın kendisi bile onlar için ülkü aday değildi. Lakin reformcular talihlerinin zayıf olduğunu anlayınca, tüm güçleriyle bu fırsatı kıymetlendirmek istediler.
Neden sarsıntıya neden oldu?
İran anayasasına göre, tüm cumhurbaşkanı adayları güçlü Muhafız Konseyi tarafından yürütülen bir inceleme sürecinden geçerek onaylanıyor.
Konsey, 1997’den 2005’e kadar idarede olan reformculara karşı önyargılı olmakla suçlanıyor. Reformcular, son üç seçimde tüm yüksek profilli adaylarının Kurul tarafından diskalifiye edildiğinden şikayetçi olmuştu. Sırf daha az tanınan adayları seçimlere katılma talihi buldu.
Dolayısıyla muhafazakar rakiplerine karşı eşit olmayan koşullarda yarışırken seçimi kazanmaları mümkün olmamıştı.
Eski cumhurbaşkanı İbrahim Reisi 19 Mayıs’ta gerçekleşen helikopter kazasında hayatını kaybettiğinden bu yana çok sayıda kişi benzer bir senaryoya hazırlanıyordu.
Muhafız Kurulu’nun 9 Haziran’da inceleme sonuçlarını açıklamasından sonra bile reformistlerin iyi performans göstereceğine dair beklentiler epey düşüktü.
Mesud Pezeşkiyan, dışında yarışan tüm adaylar statükoyu savunan ilkeci kanattandı.
İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney de bu gruptan geliyordu ve bu nedenle İran Devrim Muhafızları Ordusu (IRGC) reformistlerden çok ilkecilere daha yakındı.
Rejimin karşılaştığı en önemli varoluşsal tehdit
??Ülkede son yıllarda reformcuları medyada “homojenleştirme” olarak bilinen koordineli bir süreçle ilkecileri iktidardan uzaklaştırdı. Bu süreçte Hamaney’i desteklemeyen herhangi birinin yerine muhafazakar biri getiriliyordu.
Bunların bir sonucu olarak 2009’da reformistlerin cumhurbaşkanlığı seçimlerine hile karıştırıldığını iddia etmesi ve milyonlarca kişinin sokaklara dökülmesiyle önemli bir direniş başladı.
Devrim Muhafızları bu protestoları şiddetle bastırdı.
??İbrahim Reisi 2021’de cumhurbaşkanlığı seçimini kazandığında bazı yorumcular sürecin tamamlandığını ilan etti.
İran’ın tamamiyle kendilerine Devrim Cephesi ismini veren ve dini önderle benzer kanılara sahip muhafazakarlarının denetimi altına girmişti.
Reisi, sadece Hamaney’in hem iç hem de dış siyasetteki prensiplerini benimsiyordu.
Hamaney, kendine yeten bir ekonomi için çabalamanın yanı sıra Çin ve Rusya ile çok daha yakın ilişkiler geliştirmek gerektiğine inanıyor.
??Elbette, topluma yönelik daha fazla “İslami” kısıtlamalar siyasetlerinin önemli bir desteğiydi, bu da kadınlara daha sert muamele anlamına geliyordu.
Bu, Eylül 2022’de genç bir kadının gözaltında ölümü sonrasında İran’da tüm “İslam Cumhuriyeti” rejimine karşı en büyük halk muhalefetinin patlak vermesiyle sonuçlanan bir siyasetti.
İktidarın tepkisi 2009’daki protestolardan çok daha şiddetliydi.
İnsan hakları örgütlerine göre, yaklaşık altı ay süren sokak protestoları sırasında, 60’tan fazlası 18 yaş altındakiler olmak üzere 500’den fazla kişi öldürüldü.
2022-2023’teki rejim karşıtı protestoların ardından sansür, toplu tutuklamalar, genç protestoculara yönelik davalar görüldü; hatta bunların dördü idam edildi.
?Bu cins siyasi baskılar sonucunda sokak şovları durdu. Aynı zamanda, rejimin ülke dışındaki laik muhalefeti örgütlenmeyi başaramadı ve bunun yerine şiddetli rekabet ve uyuşmazlıklara sürüklendi.
Rejim kurulduğu 1979’dan bu yana karşılaştığı en önemli varoluşsal tehdidi başarıyla savmıştı.
Boykot çağrıları
Ancak son kitlesel protesto dalgasının ardından yaşanan sükunet sadece görüntüdeydi.
Ağır baskının yarattığı öfkenin yanı sıra ekonomik sıkıntılar da önemli memnuniyetsizlik kaynaklarından biriydi.
Bu nedenle eski cumhurbaşkanının kaza haberiyle gelen seçimler rejim için bir kabustu.
İtirazlarını dile getiremeyen insanlar ve ortalarında Nobel ödüllü Narges Mohammadi’nin de bulunduğu pek çok önemli muhalif hapisteyken, seçim, boykotlarını ortaya koyabilecekleri barışçıl bir alan gibi görünüyordu.
Yine de reformcular, özellikle de eski cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi gibi üst seviye isimler, pasif kalma tarafındaki son seçim taktiğini değiştirmeye ve Mesud Pezeşkiyan’ı coşkuyla desteklemeye karar verdiler.
Böylece seçim ilk etapta insanları oy vermeye çağıranlarla boykotu destekleyenler arasında bir katılım gayretine dönüştü.
Sonuç, ülke tarihindeki cumhurbaşkanlığı seçimleri arasında en düşük seçmen iştiraki oldu.
Katılım yüzde 40 ile sonluydu ve hiçbir adayın seçimi kazanmak için gerekli yüzde 50 oy oranının geçememesi nedeniyle ikinci tura gidildi.
Yarış, Mesud Pezeşkiyan ve tanınmış muhafazakar Said Celili arasındaydı.
Celili’nin görüşlerinin İran’ın dini önderiyle ne kadar yakın olduğu hakkındaki tüm konuşmalara ve hatta seçimin güvenilirliğine ilişkin spekülasyonlara rağmen, dünya Pezeşkiyan Cumartesi günü İran’ın yeni cumhurbaşkanı oldu.
Pezeşkiyan ne vadediyor?
Pezeşkiyan’ın seçim stratejisinin özü, muhafazakarların Batı karşıtı dış siyasetine saldırmaktı.
Reformcu siyasetçilerin yanı sıra, 2015 yılında yapılan tarihi bir mutabakatla nükleer müzakereleri savunan ülkenin eski dışişleri bakanı Muhammed Cevad Zarif’i de işe aldı.
Pezeşkiyan, manifestosunda, Zarif’le birlikte, dış siyasetinin “Batı ya da Doğu karşıtı” olmayacağını ilan etti.
Her iki isim de Reisi’nin ülkeyi Rusya ve Çin’e yakınlaştırma siyasetlerini eleştirdi.
Ülkenin nükleer çıkmazına bir çözüm bulmak ve yaptırımları hafifletmek için Batı ile müzakereler yoluyla ekonomik krizi çözebilecek tek grup olduklarında ısrar etti.
?Hem diğer aday hem de ülkenin dini lideri Hamaney bu fikirleri eleştirdi. Hamaney, ABD ile daha dostça ilişkiler yoluyla refah elde edileceğine inananları “aldatılmış” olarak nitelendirdi.
Hamaney’in anayasal yetkisi ve uluslararası bağlantılara olan kişisel ilgisi nedeniyle dış politikaya ilişkin görüşleri epeyce önemli görülüyor.
?Pezeşkiyan, İran’da cumhurbaşkanının dış politikayı yeniden yönlendirme yetkisine sahip olmadığı konusunda ısrar eden boykot kampanyası nedeniyle önemli bir meydan okumayla karşı karşıya kaldı.
İran’ın bölgedeki siyasetlerine yön veren en önemli araçlarından biri de Devrim Muhafızları’nın dış kolu olan Kudüs Gücü. Cumhurbaşkanının bu güç üzerinde doğrudan bir denetimi yok. Buyrukları sırf İran’ın dini liderinden alıyorlar.
??7 Ekim sonrasında İran’ın Ortadoğu’daki yapılanması ve İran güçlerinin Lübnan, Suriye ve Irak gibi ülkelerdeki faaliyetleriyle ilgili değişiklik yapmak daha da zorlu hale geldi.
İran, son sekiz aydır Hamas’ın bölgedeki ana destekçisi oldu. Yemen’deki Husiler gibi müttefikleri, İsrail ve Batı çıkarlarına zarar vermek için Kızıldeniz’deki ticaret yoluna saldırılar düzenledi.
Hatta İran Devrim Muhafızları doğrudan İsrail’e saldırdı. Bu iki ülke arasında gibisi görülmemiş bir tansiyondu.
Buna karşın İran’da cumhurbaşkanı en üst seviye diplomat ve sadece kendi ofisi değil, dışişleri bakanlığı da politikaların uygulanması ve hatta şekillendirilmesinde hala önemli bir rol oynuyor.
Bunun yanında vizyonlarını siyasi lobicilik yoluyla zorlama talihine sahipler.
Dahası, yönetim kamusal söylemi önemli ölçüde etkileyebilir ve Hamaney’in tavrıyla yüzde 100 uyumlu olmayabilecek siyasetleri destekleyebilir.
Bu cins nüanslar, reformistlerin vadettiklerini yerine getirmeleri ve Pezeşkiyan’ın tabiriyle “ülkenin dört bir yanında katı görüşlüler tarafından örülmüş duvarlar”ı yıkmaları için tek baht olabilir.
Ancak evvelki reformcu idarenin tersine, bu kez daha özgür ve demokratik bir toplum vaadi neredeyse yok denecek kadar azdı.
Reformcular, önde gelen düşünürlerin suikaste uğraması, gazetelerin kapatılması ve siyasi savunucularının toplu davalara maruz kalması gibi önemli siyasi baskılarla karşı karşıya kaldı.
İran’da Dini Liderlik, Muhafız Konseyi ve Yüksek Milli Güvenlik Kurulu gibi önemli merkezi güçler üzerinde nüfuzları yok. Bağımsız seçim yapamazlar, sansür maddelerini değiştiremezler veya ahlak polisini kontrol edemezler.
Pezeşkiyan, 62 milyon seçmenin yaklaşık 16 milyonunun oyunu alarak kazandı. 13 milyondan fazla şahıssa İran’ın çıkarlarını teminat altına almak için daha da Batı karşıtı olması gerektiğini savunan daha radikal rakibi Said Celili’ye oy verdi.
Bu, Pezeşkiyan’ın değişim konusundaki yetkisini değerlendirirken önemli bir gerçek olarak duruyor.
Trabzon Düğünü: İmamoğlu Gitti, Soylu Geldi
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.