35,4448$% -0.06
36,6365€% 0.24
3.092,69%0,61
5.030,00%0,30
20.055,00%0,27
2.715,33%0,72
9.866,73%1,30
İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, NOW TV’de İlker Karagöz’ün gündeme dair sorularını yanıtladı. Dervişoğlu, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan üzerinden başlattığı sürece dair, “Sürece bir isim vermek istiyorsanız sonucu inşallah öyle olmaz, milletin içine dahil olmadığı iç cephenin ihanetidir bu süreç.” ifadelerini kullandı. Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın kendisine yönelik tehditlerinin ardından yetililerin harekete geçmediğini söyleyen Devişoğlu, “Mesela Meclis Başkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekili aramadı. Cumhurbaşkanı konuyla ilgili herhangi bir konuya müdahil olmadı. İçişleri bakanı efendim, Adalet Bakanı bunların hiçbir tanesi misyonunu yapmadı. Yani Türkiye muz Cumhuriyeti midir?” ifadelerini kullandı. CHP’yi erken seçim tartışmasına yönelik vaktinde da uyardığını ifade eden Dervişoğlu; “’Bu kabil tartışmaları yaratarak seçimin tarihini belirleme imkanını Sayın Erdoğan’a bırakmayın’ dedim. O zaman Erdoğan’ın CHP’ye ihtiyacı var zannediliyordu. Şimdi MHP var, AKP var ve DEM var. Bunlar Türkiye’de erken seçimin tarihinin belirlenmesi noktasında kendi siyasi menfaatleri çerçevesinde bir araya gelirlerse ki gelecekleri görünüyor iştirakleri da güzel olsun ayrıca. O zaman erken seçimin takvimini belirlemek muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne, bu iktidar tarafından bırakılacak bir konu değildir” şeklinde konuştu.
“Terörle boğuşan bir Türkiye’yi kimin yarattığını da tespit etmek lazım”
İktidarın “Terörsüz Türkiye” olarak isimlendirdiği sürece dair kanıları sorulan Dervişoğlu; “22 yıldır iş başında bulunanların bugün yaşanan gelişmelere bakarak ya da vasattan istifade ederek başka sonuçları elde edebilmek adına sloganlar üzerinden muhataplarını da suçlayacak bir telaffuz geliştirmiş olmaları bizim tarafımızdan bakıldığında önemli alınabilecek bir şey değildir. “Terörsüz Türkiye istiyorlar” Elbette ki hepimiz istiyoruz. Terörle yaşamayı kim ister? Ama bugün bizi bu bataklığın içinde yaşamaya mahkûm eden geçmişe yönelik yanılgılara bakıldığında terörle boğuşan bir Türkiye’yi kimin yarattığını da tespit etmek lazım.” dedi.
“Cumhurbaşkanı’na yeni bir partner gerekiyor
Bu sürecin Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olmasıyla ilişkilendirilmesini Dervişoğlu şu sözlerle değerlendirdi:
“Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olmasının 2 yolu var. Çünkü bu elimdeki anayasaya göre Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı adayı olamıyor. Sayın Cumhurbaşkanı’na yeni bir partner gerekiyor. Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden erken seçim kararı çıkarabilmek için bir nitelikli çoğunluğa ihtiyaç var. Yapmış oldukları bu siyasi atılımlarla; DEM’in Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde takviyesini alarak hem anayasa değişikliğinin önünü açabilecek hem de Türkiye’yi diğer muhalefet partilerinin iradesi olmaksızın erken seçime götürerek Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olmasının önü açılıyor. Bence çok önemli münasebetlerinden bir tanesi bu.”
“Ben de bir tehlikeye işaret ediyorum…”
Yaşanan sürece dair önceden kullandığı “kalkışma” kelamıyla ne demek istediği sorulan Dervişoğlu; “Cumhuriyet’in bedellerine, Cumhuriyet’in kazanımlarına yönelmiş her türlü tecavüz benim için kalkışmadır. Ben bunun altını çiziyorum. Bu iş yeni ortaya çıkmadı. İşin arka planına bakmak lazım. Türkiye’de bu zamana kadar yapılmış konuşmalara bakmak lazım. Terör örgütünün uzantısı durumundaki siyasi partinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde dile getirdiği tezlere bakmak lazım. Bundan önceki açılım sürecinde Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelerin tutanaklarına bakmak lazım. Eğer onların beklentilerine uygun bir projeksiyon şu anda hazırlanmışsa, bu doğrudan doğruya Türkiye’nin toprak bütünlüğüne, Türk milletinin birliğine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısına karşı bir kalkışma izlenimi veriyor. Ben de bir tehlikeye işaret ediyorum. Ben ne zaman bir şey söylesem ‘Müsavat Dervişoğlu sert çıktı’, ‘Müsavat Dervişoğlu zehir zemberek sözler sarf etti’ tipinden manşetler atılıyor. Ben Türkiye’de makulü makbul hale getirmeye çalışan bir siyasi anlayışın sahibi olan partinin Genel Başkanı pozisyonundayım. Dolayısıyla Türkiye bir felakete sürüklenirken o felaketi tanımlarken onu yumuşatmak durumunda değilim. Ne yapayım, Türkiye felakete giderken ben İYİ Parti Genel Başkanı olarak bu kadar müktesebatımla birlikte efendim teessüf ederim mi diyeyim yani? Bunlar elbette ki tepki gösterilecek konular. Bu mevzulara reaksiyonsuz kalanların aslında misyonlarını yapmadıklarından bahsetmek lazım. Hesabını da sorarız. Bu millet buna benzer ne yaşadıysa onun hesabını sordu. Bu ülkeyi bölmeye çalışacaklarsa, bu ülkede 2 dillilik, çok bayraklılık, federasyon, konfederasyon buna benzer hesaplar yapılacaksa elbette ki o da Türk milletine hesap sorma hakkı verir. Ne yapalım yani seyirci mi kalalım? Affedersiniz mi diyelim?” şeklinde cevap verdi.
“Benim gösterdiğim hürmetten yürek bulmayın”
“MHP bunu görmüyor mu?” şeklinde kendisine yöneltilen soruda Dervişoğlu; “Görmelerini öneriyorum. Onlara da bir şey söylediğimde, makul bir lisanla bunu ifade ettiğimde; kamuoyu da biliyor ki hiç istemediğim bir şeklin muhatabı oluyorum, hakaretlerle uğraşıyorum. Şimdi birisi bir şey söyleyince evet mümkün olduğu kadar sabrediyorum, işte sinir sistemimi o kabil hücumlara karşı koruyorum. Ama öyle bir boyuta geliyor ki cevap vermek mecburiyetinde kalıyorum. Bunu yaparken birilerinin gönlünü incitiyorum tahminen. Muhataplarına söylemiyorum. Bir mücadele geçmişinden geliyoruz. Herkes benim ne yapacağımı bildiği kadar ne yapmayacağımı da biliyor. Ben büyüklerine hürmet gösteren, küçüklerinden sevgiyi esirgemeyen birisiyim. Ama ben diyorum ki, benim gösterdiğim hürmetten yürek bulmayın. Benim bayrağıma duyduğum hürmet, vatana olan bağlılığım, milletin birliğine olan inancım diğerine gösterdiğim hürmetin fevkindedir diyorum” ifadelerini kullandı.
Dervişoğlu, “Bu hükûmet teröristsiz yol yürüyemiyor” şeklinde daha önce kurduğu cümleden ne demek istediğini şu sözlerle açıkladı: “Bu hükûmetin sabıkalarına bakarak söylüyorum. İş başına gelmeden önceki ilgileri belli. İş başına geldikten sonra önce dostum dedikleri sonra terör örgütü diye suçladıkları hatta mahkûm ettikleri fetö’yle olan ilgilere belli. Sonra açılım sürecinde PKK’yla olan ilgileri belli. Şimdi de Suriye’de yaşananlara bakarak HTŞ ile olan bağları de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni zor durumda bırakıyor. Ben de diyorum ki terörle alakası olmayan bir iletişim kurmayı becerebilsinler. Tayyip Erdoğan ve Sayın Bahçeli terörsüz devlet istiyor. Ben de onlara terörsüz siyaseti tavsiye ediyorum. “
“O pazarlık olsa olsa bir yıkım projesi olur”
Terör örgütünden silah bırakma çağrısı beklenen sürecin pazarlıksız bir şekilde mi işlediğine dair görüşleri sorulan Dervişoğlu; “Pazarlıksız bir sürecin işlemesi mümkün değil. O zaman sürecin yönetilmesi, stratejinin tanzimi bunlar için İmralı’daki cani başının görüşüne kanılarına hatta Irak’ın kuzeyinde Barzani’nin konuya bakışına bakmanın ya da onlar üzerinden değerlendirme yapmanın bir anlamı kalmaz. Heyete dahil edeceğiniz bir kişinin, heyete dahil olup olmaması konusunu şayet Barzani’ye sormak zorunda bırakıyorlarsa sizi ve bu da ifşa ediliyorsa burada olup bitenlerin bir başka alana gölge düşürecek bir biçimde faş edilmesi söz konusu oluyorsa Barzani’nin bile dahil olduğu bir trafik işliyor demektir. Ben de diyorum ki o pazarlık olsa olsa bir yıkım projesi olur. Bunlar kapalı kapılar arkasında konuşulan şeyler ise şayet millet bu konuda bilgilendirilmelidir diyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi bilgilendirilmelidir. Bu bahislerde Türk milleti aydınlatılmalıdır dediğimizde hükümet İmralı’ya gönderdiği heyeti bizimle konuşmaya memur tayin ederek siyasi partilere gönderdi hiçbir siyasi sorumluluğu yok bir tanesi terör örgütü soruşturması yüzünden belediye başkanlığından alınmış bir şahsiyet, biri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki DEM’in eski eş başkanı bir diğeri de yine heyette ama Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanvekili tek konumları var İmralı heyeti yani DEM’i temsilen bir görüş bildirilmesi üzerine bir randevu talebi söz konusu olmadı. Doğrudan doğruya imralı’da Abdullah öcalan’la görüşmeye memur tayin edilen heyetin görüşme yapması ve bizi bilgilendirmeleri söylendi. Beni bilgilendirmesi gereken bu konuda Dışişleri Bakanıdır, İçişleri Bakanı’dır, Ulusal Savunma Bakanı’dır ya da Cumhurbaşkanı’nın görevlendirdiği bir devlet görevlisidir.”
“Bunlar istiyor ki bir tartışma tabanı yaratalım, herkes bizim istediğimiz çeşitten tartışsın”
İYİ Parti’nin ve kendisinin kelamlarının irite eden bir dil olarak gösterilmek istendiğini söyleyen Dervişoğlu; Elbette ki ben bu hain projeyi besleyecek kelam sarf edemem. Ama başka siyasi partilerle olan farkımı da ortaya koymak mecburiyetindeyim ben. Çünkü İYİ Parti’nin Genel Başkanı’yım, İYİ Parti’yi arkadaşlarımızla birlikte kurarken de Türkiye’nin geleceğini bu karanlık tünelden çekip aydınlık ufuklara buluşmasını temin için kurduk birlikte arkadaşlarımızla. Ama şimdiki tabloya bakıyorsunuz bunlar istiyorlar ki; bir tartışma yeri yaratım. Herkes bizim istediğimiz cinsten tartışsın. Benim gördüğüm tepki ve almış olduğum tehdit bu arkadaşların beklentilerine uygun bir tartışma yerinde bulunmamamdan kaynaklanıyor.” dedi.
Kendisine yönelik gelen tehditlere karşı açıklama; “Adalet Bakanı görevini yapmadı”
Dervişoğlu, Dava Ocakları Genel Başkanı’nın kendisini tehdit etmesine ve kendisinin de Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı’nın suikaste uğradığı yerde basın açıklaması yapmasına dair şunları söyledi: Sinan Ateş’in öldürüldüğü yerde açıklama yapmasına dair Dervişoğlu, ifadelerini kullandı.
“Cezaevinden çıkmasını bile Abdullah Öcalan’ın kendisinin inisiyatifine terk ettiklerini görüyorum”
“Öcalan serbest mi kalacak?” şeklinde kendisine yöneltilen soruya Dervişoğlu; “Bu konuyla alakalı herhangi bir değerlendirme yapamam ama bütün hepsinin nelere vesile olabileceğine dair görüşlerimi bildirdim. Cezaevinden çıkmasını bile Abdullah Öcalan’ın kendisinin inisiyatifine terk ettiklerini görüyorum. Sayın cumhurbaşkanının dün söylediği laflar üzerinden çok şey konuşulur ama bu konuştuğumuz şeyler de Türkiye Cumhuriyeti devletini küçük düşürür. ‘Adam cezaevinden çıkmıyor ki çıkmak istemiyor ki’ diyen sayın cumhurbaşkanıdır. Demek ki Abdullah Öcalan’la bu alternatif masaya yatırılmış ve konuşulmuş demektir. Abdullah Öcalan’ın cezaevinden bu yaştayken cezaevinden çıkmak istemeyişinin gerekçesi ne olabilir tartışması da yapılabilir. Ama benim üzerinde durduğum Sayın Cumhurbaşkanı da resmen ortaya koymuştur ki, ‘Abdullah Öcalan cezaevinden çıkmak istemiyormuş’ demek ki kendisine bu sorulmuş. Bu ülkeyi yönetenler eğer ağırlaştırılmış müebbet mahpusla cezalandırılmış birisinin, cezaevinden çıkıp çıkmaması konusunu şayet hatalının kendisine bırakıyorsa; benim söyleyecek lafım bitmiş demektir. Bazen laf o kadar büyük olur ki insanın ağzına sığmaz, laf o kadar büyük ki ağzıma sığmıyor. Sarf edeceğim ama sorumluluk hissiyle, ne söyleyeceğimi bildiğim kadar ne söylememem gerektiğinin idrakiyle sükut ediyorum.” şeklinde karşılık verdi.
İtalya’daki Suriye Toplantısı’na: “Türkiye masada olmadığına göre menüde”
Suriye’nin yeni idaresiyle geçtiğimiz hafta İtalya’da yapılan toplantıyı hatırlatarak; “Yeni Suriye’nin inşası için Türkiye önemli aktörlerden biri olacaktı. Hani nerede Türkiye?” diyen Dervişoğlu, şunları kaydetti:
“İtalya’nın davetiyle devletler İtalya’da toplanıyor. Toplantıya katılanlar İtalya, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya ve Fransa nerede Türkiye? Ya da o masa da Türkiye’yi kim temsil ediyor? Serv muahedesinin yapıldığı masada da yok Türkiye. Türkiye’nin kendi mukadderatını kendi tayin etmesi gerekirken Türkiye’deki bu Ortadoğu kurgulayıcıları Türkiye’ye bir rol biçiyor. Ben bir senaryoyu ifşa ediyorum. Türkiye eğer o masada değilse bizim eski bunların monşer dedikleri diplomatların bir sözü var: eğer masada değilseniz, menüde yemeksiniz demektir diyor. Menüdesiniz o zaman Türkiye masada olmadığına göre menüde. Türkiye başkasının tabağına koyulacak bir ülke değildir. Onun için Türkiye’ye karşı yapılması icap edenleri büyük bir öngörüyle tespit etmek ve Türkiye’yi yönetenlerin ona karşı önlemler geliştirmek mecburiyetleri vardır. Ama bunu yapmıyor bu ülkeyi yönetenler. Bu vasattan nasıl besleniriz? Yani eğer başınızda Türkiye’nin ikbali ve istikbali yoksa, Türkiye’nin geleceği yoksa, Türkiye’nin Cumhuriyeti yoksa, Türkiye’nin bekası yoksa, Türk milletinin hürriyeti ve bağımsızlığı yoksa, aklınızda demokratik hukuk devleti yoksa bütün hayatınızı ömrünüzün sonuna kadar cumhurbaşkanlığı makamında kalmak için oluşturulmuş stratejilerden ibaret sağlıyorsanız; böyle davranmanızı anlarım ama buna da müsaade etmem. Bunun için ödenmesi gereken bedeli neyse de ödemeye hazırım.”
“Hepiniz bir. Ben tekim, İYİ Parti olarak”
“Ne zaman ki Abdullah Öcalan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirilmesi çağrısı yapıldı, o günden beri tehdit ediliyorum” diyerek sözlerine devam eden Dervişoğlu, “Cumhuriyeti savunduğum için cumhuriyetin kazanımlarını ve kıymetlerini savunduğum için, cumhuriyetin kuruluş ideolojisini ve prensiplerini savunduğum için bunların muhatabı oluyorum. Ayrıca da bütün siyasi partileri de uyarıyorum doğru bir çizgide buluşmaya. Ama bakıyorum herkes siyasi telaşla gerçekleri konuşmak yerine ‘bu vasattan nasıl beslenirizin’ hesabını yapıyorlar. ‘Aman biz bunun dışında kalmayalım’ İşte kalmadınız, hepiniz dahil oldunuz. Hepiniz bir. Ben tekim, İYİ Parti olarak” diye kaydetti.
Dervişoğlu’ndan CHP’ye: “Bu kabil tartışmaları yaratarak seçimin tarihini belirleme imkanını Sayın Erdoğan’a bırakmayın’ dedim”
CHP’yi erken seçim tartışmasına yönelik vaktinde da uyardığını ifade eden Dervişoğlu; “’Bu kabil tartışmaları yaratarak seçimin tarihini belirleme imkanını Sayın Erdoğan’a bırakmayın’ dedim. O zaman Adalet ve Kalkınma Partisi ve Erdoğan’ın Cumhuriyet Halk Partisi’ne ihtiyacı var zannediliyordu. CHP olmazsa erken seçim olmaz çeşidinden bir kanaat var, oysa öyle değil şimdi MHP var, Adalet ve Kalkınma Partisi var ve DEM var. Bunlar Türkiye’de erken seçimin tarihinin belirlenmesi noktasında kendi siyasi menfaatleri çerçevesinde bir araya gelirlerse ki gelecekleri görünüyor iştirakleri da güzel olsun ayrıca. O zaman erken seçimin takvimini belirlemek muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne, bu iktidar tarafından bırakılacak bir konu değildir” dedi.
Teğmenlerin ihracına yönelik açıklama: “Ne zaman ki Mustafa Kemal’in askeri olmaktan çıkarlar işte öyle 15 Temmuz benzeri birtakım olayların da sebebini teşkil ederler”
Kara Harp Okulu mezuniyet merasiminde kılıçlı yemini organize ettiği söylenen teğmenlerin ihracına yönelik karar sürecine dair Dervişoğlu; “3 kuvvetin başında sınıf birincisi olan kadın teğmenler var. Türkiye’nin bununla iftihar etmesi gerekirken böyle bir tartışmanın içine çekilmeyi yerinde bulmadığımı ifade etmişti. Şimdi Mustafa Kemal’in askerleri tabirinin reddedilecek bir yanı yok. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bütün mensuplarının Mustafa Kemal’in askeri olması lazım. Ne zaman ki Mustafa Kemal’in askeri olmaktan çıkarlar işte öyle 15 Temmuz benzeri birtakım olayların da sebebini teşkil ederler. Bir disiplin suçu işlenmiş olabilir, amirleri ya da kumandanları böyle bir şeyi yapmamaları konusunda kendilerini uyarmış da olabilirler. Ama meslek askerlik mesleği olması disiplinli de gerektiriyor olması münasebetiyle böyle bir sert önleme ihtiyacımız var kanaati oluşmamalı, bunlar gencecik çocuklar. Bunların hakkında karar verirken kendi evlatlarımızı onların yerine koyarak karar vermemiz lazım. Gidişat bu genç kardeşlerimizin bu konuyla ilgili bir müeyyide uygulanmasına doğru gidiyor. Ama açık ve net olarak söylüyor ve altını çiziyorum ki bu karar, idari mahkemelerin kontrolüne tabidir. Böyle bir disiplin kararı alınırsa Türkiye Cumhuriyeti’nin yargıçlarını, bu çocukların geleceklerine sahip olmak üzere vicdanları tarafıyla mevzuyu tartmaları gerektiği konusuna işaret ediyor ve öyle davranmaya davet ediyorum. Demek istediğim şu, olur da bir ihraç söz konusu olursa, bunun mutlak suretle ortadan kaldırılmasını temin edecek bir kararı da beraberinde getirmesini diliyorum” şeklinde konuştu.
“Bu yıl da aile yılı ilan etmişler, Cenabı Allah ailelerimizi bu hükümetin gazabından korusun “
Ekonominin son durumuna dair görüşleri sorulan Dervişoğlu şu şekilde konuştu: “Sayın Cumhurbaşkanı 2019 dokuzdan beri daima enflasyonun tek hanelelere düşürüleceğini ve işte önümüzdeki yılda gerçekleşeceğini söylüyor. 2019’da, 2020’de, 2021’de, 2022’de, 2023’te söyledi ama hiçbir beklentisine karşılık bulamadı. Geride bıraktığımız yıl emekliler yılıydı. Emeklilerin hangi halden muzdarip olduğunu herkes biliyor. Bu yıl da aile yılı ilan etmişler, Cenabı Allah ailelerimizi bu hükümetin gazabından korusun öncelikle onu söylemek istiyorum.”
“94’te dörtte kurumlar, 2001’de kurumlar ve bankalar, bugünkü krizde de borçlu olan halk”
“Türkiye’de esnaflar fahiş fiyatta satış yapıyor da güya enflasyon artıyormuş gibi bir hissiyat oluşturmaya çalışıyor. Türkiye’deki krizin yönetememekten kaynaklı bir kriz olduğunu artık sayın cumhurbaşkanının da kabul etmesi lazım. Bakın Türkiye geride bıraktığımız yıllarda büyük krizler yaşadı 1994 krizinde kurumlar borçluydu ve Türkiye gerçekten büyük bir krizle karşı karşıya kaldı ve uyguladığı ekonomik önlemlerle o krizden 7 ay içinde kurtuldu 2001 yılına dönelim biliyorsunuz 99’da 2 büyük deprem oldu, peşinden de 2 büyük kriz yaşandı ve Türkiye 2 yıl içerisinde kendisini toplayabilecek ekonomik önlemleri aldı. Bu hükümet 22 yıldır iş başında. Ve 2001 krizinde de hem kurumlar borçluydu hem bankalar borçluydu. Bugün Türkiye’de borçlu olan halktır. 94’te dörtte kurumlar, 2001’de kurumlar ve bankalar, bugünkü krizde de borçlu olan halk. Derin, kronik ve daima içten içe tahrip edilmiş bir ekonomik düzen var Türkiye’de. Bu ekonomi idaresinden değil, kötü yönetmek bile değil, yönetmemekten kaynaklı bir durum. Çünkü iktisadın genel geçer kurallarının red ve inkar etti Sayın Erdoğan.”
“Cumhurbaşkanı’na gösterilecek olan kart, kırmızı karttan çok kredi kartı olmalıdır”
“Takipteki kredi kartı borçları 56 milyar 701 milyon lira. Kişi başına düşen ortalama kredi kartı borcu 90 bin lira, ferdî kredi kartı borcu olanların sayısı da 41 milyon. Böyle bir durumda Cumhurbaşkanı’na gösterilecek olan kart, kırmızı karttan fazla kredi kartı olmalıdır. 41 milyon vatandaş şu anda kredi kartı borçları yüzünden maalesef per ve perişan durumdadır ve bankaların bir kısmı da hâlâ gelirlerine göre kredi kartı limitlerini artırmak yolunda çalışmalar yapmaktadır.”
“Yoksulluk, yasaklar ve yolsuzluk; üçünün yerini RTE aldı”
“Bu iktidar iki şeyi çok iyi yönetebiliyor” diyen Dervişoğlu; “Bunlardan bir tanesi fukaralık, bir oburu de cehalettir. Fukaralığı yönetebiliyorsunuz fukaralığı temin edeceksiniz, cehaletten beslenmek istiyorsanız da aydınlanmayı ortadan kaldıracak ve cehaleti kökleştireceksiniz. Hem cehaletten hem de fukaralıktan beslenen bir iktidar, elbette ki bunu planlayarak yapar. Yoksulluk, yasaklar ve yolsuzluk; üçünün yerini RTE aldı, Recep Tayyip Erdoğan” ifadelerini kullandı
“Milletin içine dahil olmadığı iç cephenin ihanetidir bu süreç”
Dervişoğlu, Ak Parti, MHP, DEM Parti ve Abdullah Öcalan üzerinden yürütülen sürece dair; “Sürece bir isim vermek istiyorsanız sonucu inşallah öyle olmaz, milletin içine dahil olmadığı iç cephenin ihanetidir bu süreç. Melanet koalisyonunun ihanet senaryosudur” diyerek konuşmasını tamamladı.
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Abdullah Zeydan’ın Yargılandığı Davada Savcılık Esas Hakkındaki Mütalaasını Sundu; Duruşma Ertelendi