32,7466$% -0.32
35,0973€% -0.55
2.447,86%-0,39
4.001,00%-0,17
16.005,00%-0,18
2.325,60%-0,09
10.647,91%-0,31
(İZMİR) – EBSO Meclisi haziran ayı olağan toplantısında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, TCDD’nin İZBAN hattı için ray kullanımına yüzde 350 zam yapmasına tepki göstererek “Bir kamu kurumu güya kendi ülkesinin belediyesi değil de başka ülkenin belediyesi gibi yüzde 350 ray kullanımına zam yaparak kullandırırsa bu hattı, burada iyi niyet yoktur” dedi.
Ege Bölgesi Sanayi Odası(EBSO) Meclisi haziran ayı olağan toplantısı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın katılımıyla gerçekleştirildi. EBSO Meclis Başkanı İbrahim Gökçüoğlu yönetiminde İzmir Ticaret Odası binasında gerçekleştirilen toplantıda konuşan Tugay, kente dair açıklamlarda bulundu. Tugay, “2 ay 18 gündür belediye başkanlığı yapıyorum. Bu süreçte daha önceden hazırlanmış olduğum kendime ödev olarak belirlemiş olduğum ilk 6 ayda yapılacak daha hızlı tahliller, daha acil eylem planları çerçevesinde yapılması gerekenleri birer birer yaptığımızı söyleyebilirim. 2 ay 18 gün içersinde ben neleri vaat etmiştim diye hatırlamak gerekirse lansman toplantımda da ilk söylediğim şey; yeni nesil bir belediyeciliğe gereksinimimiz var. Bu çerçevede idari tertibe ve bütçe disiplinine muhtaçlığımız olduğunu dışarıdan görüyorum ve önce bunu yapmalıyız. Bunu yapmazsak sonraki adımları sağlıklı ilerletemeyiz diye söylemiştim. Başladığım günden bu yana yaptığımız bu. Hem idari hem de mali olarak belediyeyi kendi anlayışım içinde farklı bir anlayış yönünde disiplinize edilmesi için kararlar alıyoruz” dedi.
“5 yıllık süre içersinde neleri başaracağımız ile ilgili kanaat sahibi olan, hangi zamanda hangi projeyi hangi çalışmayı gerçekleştireceğini dokümante eden, günü geldiğinde kendini sorgulayan bir belediyedir temel olan. Herhangi bir kurumun bunu yapmadan başarılı olması mümkün değil” diyerek sözlerini sürdüren Tugay, şunları kaydetti:
“Ülkemizde kötü biri kamu yönetimi anlayışı var. Bu değişmedikçe ülkemizde bazı şeylerin değişme imkanı yoktur. Benim yaptığım şey İZBB’de bunu değiştirmektir. Attığım bütün adımların ardındaki tek münasebet budur. Bunun bilinmesini istiyorum. Gereksiz olduğuna, macera olarak düşünüldüğüne inandığım, kamu kaynaklarının israf edildiğini düşündüğüm projeleri durdurmak benim için önemli bir vazifeydi bunları yapıyorum. Örnek; Yamanlar bölgesindeki Sanatoryum. İzmirliler için değeli bir yerdir doğrudur. Benim için de değerli bir yer. Bugün gidip gören varsa tamamen yıkık dökük, virane. Epey yüksek rakımlı bir yerde ulaşımın zor olduğu, oraya gidip de konaklamanın cazip olmadığı bir yer durumunda. Bu alanın yeniden canlandırılması ile ilgili bir süreç yaşanmıştı. Orası Orman Bölge Müdürlüğü’ne ait bir yer mülkü. Geçmişte turistlik bir tesisi olarak değil Sanatoryum olarak yapılmış bir tesisti. O bölgeyi benden önceki belediye başkanı büyüğümüz gezmeye geldiğinde ben Karşıyaka belediye başkanı olarak kendisine eşlik ettim. Daha evvelki genel sekreterimiz yanımdaydı. Dayanılmaz bir tabiata sahip bir yer. Gezerken bende otomatik soru şuydu; Burasının yeniden açılması için ne kadar para harcanması gerekiyor sorusuydu. Genel sekreterimize sordum. ’80 milyon TL civarında’ dedi. Bu dediğim 3 sene evvelki sayı. Bugünkü sayılara çektiğinizde 400-500 milyon TL’yi buluyor. Orada yapacağımız tesisten ne bekliyoruz ki oraya biz 400-500 milyon liralık yatırım yapalım? Siz yatırımcı olarak yapar mıydınız? Orman Bölge Müdürlüğü herkese açık bir ihale yaptı. Sadece Büyükşehir Belediyesi ihaleye girdi ve aldı. Lakin o yapılması planalanan yatırım yapılamadı. Ben 2 ay 18 gün önce göreve gelmiş bir belediye başkanı olarak sizce bu tablo içinde ne yapmalıyım? Sizin vergilerinizle var olan bir kurumun yöneticisiyim, sizin oylarınız ile seçildim. Benden ne beklerisiniz. ya da başka bir örneğe geçeyim. Bir otobüsümüz var. 17 yaşında haftada 2 kez arıza yapıyor ve tamir maliyetlerini topladığınızda bunu kullanmaya devam etmenizin anlamı olmadığı ortaya çıkıyor. İyi bir kamu yönetici ne yapar? ‘Bundan verim alamıyorum’ der ve kenara koyar. Bu kadar basit şeylerin yapılmasında zorluklar yaşanan kurum; kamu kurumu, sadece belediyeyi kast etmiyorum Genel olarak kamu kurumlarının böyle hastalıkları var.
“3 gün içinde 355 noktada yangın çıktı”
İçinde yaşadığımız devrin hepimize yaşattığı bazı şeyler var. Biraz önce girdiğim kapıda kalabalığı görmüşsünüzdür. Buradan da sesleri biraz geliyor, o ses işsizliğin sesi. Havada duman kokusu var ve bu her gün onlarca yerde çıkan yangınların, yanan ağaçların kokusu. 3 gün içinde 355 noktada yangın çıktı ve bunlara müdahale edildi. Şu gerçekle yüzleşmemiz gerekiyor; bunu söylemekten üzgünüm ama önce dünya olarak, sonra Türkiye olarak bir felaket yaşıyoruz. Başımızı kuma gömerek, bunları görmezden gelerek yaşayabileceğimiz şey daha fazla insanın işsizliğe dair protesto sesi, daha fazla insanın madde bağımlısı olması, intihar etmesi, sıhhatsiz bir hale dönmesi ve havadaki duman kokusunu daha fazla artması. Bu kentin de bu ülkenin de dünyanın da su sorunu var, susuzluk sorunu var. Ödemiş bölgesinde açılan kuyulardan artık su çıkmıyor. Mecbursunuz akarsuyu olan bölgede baraj yapılacak ve o barajdan içme suyu kente getirilecek. DSİ kentlerde suyu temin etmek zorunda olan kurum. Belediyenin görevi suyu temin etmek değildir. Belediyenin görevi temin edilen suyu dağıtmak ve suyun satışını yapmaktır.
İzmir’in gelecek 50 yılı planlanıyor
Tüm problemlerle başa çıkabilmek için ortak akılla hareket etmemiz gerektiği çok açık. Başka bir yolu yok. Hiçbir belediye, hiçbir merkezi hükümet bunu düzeltemez. Toplumun bu sürece katılması lazım. Yoksa yavaş yavaş yok oluş süreci bugün yanan ormanlarla yok olan ağaçlar gibi sanayi sitelerimizi, okullarımızı, insanlarımızı yok edip geçmeye devam edecek. Bu anlayışla İzmir Planlama Ajansını kurduk. Kalabalıklaşan bir ekip ile İzmir’in 50 yıllık geleceğini planlamak için çalışmalar yapmaya başladılar. Bu süreç içersinde İBB ve İBB Planlama Ajansı ile yakın irtibatımız devam edecek.
“Türkiye’de 2 yıl içinde en büyük 2’nci birlik olacak”
Ben bu dönem Ege Belediyeler Birliği Başkanlığı’ndan feragat ettim. Zira Türkiye Sağlıklı Kentler Başkanı oldum. Genel Başkanımız ‘her bir belediye liderimiz tek bir birliğin başkanı olsun’ dedi. Talimatı bizim için emir. O nedenle ben de Ege Belediyeler Birliği Başkanı olmadım. Ama Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’ne başkan oldum. Türkiye’de 2 yıl içinde en büyük 2’nci birlik olacak.
“Burada iyi niyet yoktur”
İZBAN konusunu gündeme getirdim. Ben sorun çıkarıyormuşum gibi durumuna getirmeye çalışıyorlar, ben sorun çıkartmıyorum, İZBAN sıkıntılı zati şu anda. Vahim bir ihmal durumu oluşuyor. Bu ihmallerin tamamından TCDD sorumlu. Aynı hattı sadece İZBAN trenleri değil aynı zamanda yük ve TCDD’nin diğer yolcu trenleri de kullanıyor. Protokolde şehir içi ulaşımı aksatmayacağı hususu olmasına rağmen, istasyonların yoğun olduğu saatlerde yük trenleri geçiyor, İZBAN bekliyor. Ben bu kentin belediye lideriyim, insanlarımız bu meseleleri yaşarken ben sorunların kaynağını anlatmak zorundayım. Ben her zaman dürüstlük, açıklık vaad etmiş bir insan olarak bunları söylemek zorundayım. Toplum bunu bilmek zorunda. Zira İzban İstasyonlarında insanlar beklerken ‘niye gecikiyor’ diye soruyor. Bunu birinin söylemesi lazım, yük treni geçiyor ondan bekliyorsunuz, sinyalizasyon sisteminden ötürü ya da rayların bakımı yapılmadığı için sorun çıktı ondan ötürü bekliyorsunuz. Üstüne üstelik belediye İzmir halkına ait bir kurumdur. Her kuruş da onalara aittir. Halka ait olan kurumda; hizmet alırken insanlar, başka bir kamu kurumu güya kendi ülkesinin belediyesi değil de başka ülkenin belediyesi gibi yüzde 350 ray kullanımına zam yaparak kullandırırsa bu hattı burada iyi niyet yoktur. Bunları İzmir halkının bilmesi gerekiyor. Teklifim şu; bu iştirak bu şekilde olacaksa ya tüm işletmeyi bize verin ya da tüm işletmeyi siz alın. Emin olun siz kişisel olarak ortak olsanız aynı bu teklifi yaparsınız. Kamu kurumu yönetirken kendi cebinizden para çıkmıyor ya bizim mülkümüz değil ya bazı insanlara harcaması kolay geliyor.
“Kendi cebinden çıkmıyor diye çar çur edemezsiniz”
Ama ben o paraları düşündüğüm zaman dün akşam saatinde iki çocuklu bir ailenin gıda çarşısının oradaki manzaralarını gönderdiler. Bir aydır yaklaşık dışarıda yatıyorlarmış. Çocuklardan biri zihinsel engelli, o kadar zayıflar ki, o üzerlerindeki kıyafetler kötü ki anlatamam size. Aç oldukları belli. Tozun, pisliğin içersinde yatakvari bir şeyler yapmışlar orada yatmaya çalışıyorlar. Bunu böyle anlattığım için beni kınamayın. Kendimi anlatabilmek için söylüyorum. Vicdanı olan bir insan birileri o şekilde sürünüyorken onlara bizim ayırabileceğimiz kaynağı sadece kendi cebinden çıkmıyor diye çar çur edemez. Böyle bir hak yok kimsede. Herkes kendine gelmeli.”
Diyarbakır’da İşletmelere Saldırı Düzenleyen 16 Şahıstan 15’i Serbest Bırakıldı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.