32,6645$% 0.32
35,5639€% 0.42
2.509,16%1,72
4.049,00%1,37
16.220,00%1,37
2.390,92%1,48
10.851,78%-0,19
Doç. Dr. Eylem Ümit Atılgan hukukçu olmanın yanı sıra kadın hakları savunucusu. Yakın Doğu-Girne Üniversitesi Hukuk Bölümü’nde öğretim üyeliği yapan Atılgan’ın hukuk konusunda birçok çalışması var. Ama 2000’lerin başından beri haksız tahrik indirimi daima gündeminde, binlerce dava belgesi inceleyip arşivlediğini söylüyor. Haksız tahrik 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler’ başlığı altında 29’uncu unsurda düzenleniyor. Hani, ‘Sözümü dinlemedi, beyaz tayt giydi, daima makarna pişirdi’ diye eşini öldüren faillerin mahkemede yaptığı savunmaları düzenleyen madde! Eylem Ümit Atılgan geçen ay yayımladığı ‘Haksız Tahrik Bir Erkeklik Hakkı’ isimli kitabının 24 yıldır süren hikayesini paylaştı. ◊ Haksız tahrik ve kadın cinayetleri konusunda uzun müddettir çalışıyorsunuz… Haksız tahrik, 2000’lerin başından itibaren kadın hareketinin gündemindeki ana unsurlardan biri oldu. Kadın cinayetlerinin gündemimizde bu kadar yer tutmasının asıl sebebi yargıdaki cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılık. Feminist avukatlar davalarındaki haksızlığı kamuoyunun önüne getirdi. Akademisyenler olarak biz de o davaların peşine düştük. Ve ben yaklaşık 24-25 yıldır çifte standartlı davaları, kadına düşmanlık yapılan yargılamaları arşivliyorum. Mizojini, kadın düşmanlığı eril hukuk kültüründe çok güçlü bir damar. Maalesef kadın cinayetlerinde çifte standart bitmeden bu konu gündemimizden inecekmiş gibi de görünmüyor. ◊ Pekala, 24 senede kaç davayı araştırdınız, arşivlediniz? 1978’den itibaren haksız tahrik indiriminin tartışıldığı evrakları taradım. Yani bu binlerce dosya yapıyor. İçtihat bankalarında kapanmış, önceden sonuçlanmış veya hâlâ görülmekte olan davaları dosya halinde inceledim. Kitabıma yansıttıklarımsa mahkeme etnografisinde kullandığımız bir usulle elediğim evraklar. Kitap 8 Haziran’da yayımlandı. İnanır mısınız, sonrasında yedi dosya daha arşivledim zira böyle kararları vermeye devam ediyor yargıçlar. ‘ÖFKE ERKEKLİĞİN ŞANINDAN!’
◊ Tahmin ediyorum bu bahisteki en güçlü arşiv sizde…
Keşke güzel şeyleri arşivleseydik. Etrafımdaki insanlar “Yine mi kadın cinayeti çalışıyorsun” diyor. Bu mahkeme etnografisi o denli bir usul ki sadece teknik ayrıntıları, alıntılarla hukuk teorisi ışığında yazıp bırakmak değil. O dava belgelerinin içinde öldürülen kadının son cümleleri var. Adamın kadını yakalamak için eve koyduğu ses kayıt aygıtının kaydettiği “Dur bebeğimi bir kez daha öpeyim, ondan sonra öldür” gibi cümleler… Her öldürülen kadının kıssasını gözden geçirdiğimde yeniden öldürüldüğümü hissediyorum o bayanlarla birlikte. Ben bir ömür çalışsam, 50-60 feminist çalışsak tüketilemeyecek kadar büyük bir adaletsizlik var. ◊ Haksız tahrik indirimi nedir, neyi kapsar? Nasıl işliyor madde?Haksız tahrik, aslında cinsiyet nötr bir düzenleme. ‘Erkeklere ya da erkekler, erkekliği savunduğunda uygulanır’ yazmıyor orada. Ortaya çıkışı Roma hukukuna dayanıyor. Erkeklerin hanelerinde denetimleri altındaki kadınları zina yaparken yakaladıklarında işledikleri cinayetler için başlatılmış bir indirim. Haksız tahrik düzenlemesinin içinde zımnî, eril özne var. ◊ Haksız tahrik indiriminden bayanlar faydalanabiliyor mu? Pratikte bayanlar faydalanamıyor zira haksız tahrik erkeklere göre dizayn edilmiş bir madde. Bu sadece erkeklere uygulandığı için erkeklik indirimi demiyoruz. Erkekliği savunan erkeklere uygulandığı için erkeklik indirimi diyoruz. Burada izin verilen hisler; şiddet, hiddet, öfke… Erkeğin öfkelenmesine güzel bakılır. Hatta erkekliğin şanındandır; vurması, dağıtması… Oysa bir kadın öfkelenince ‘deli kadın’, ‘şirret kadın’ denir. Ve biz şiddetli bir öfke halinde öldürmüyoruz. Bizim öldürmemiz için yıllarca şiddet görmüş olmamız, artık canımıza tak etmiş olması lazım. Yargı o anda parlayıp çabucak öldürmemizi bekliyor indirim için.
Oysa büyük bir şiddet sarmalı yaşıyor kadın. Sabaha kadar işkence görüyor, çocuklarının önünde dövülüyor, kendisini banyoya kilitliyor. Adam sabaha kadar dövmüş, yorulmuş, sızmış… Kadın beni yeniden dövmeye başlayacak diye korku içinde. Dövmekten yorulup, sızıp uyurken öldürdüğünde bu indirimi uygulamıyor. “Öfkenin etkisi geçmiş, akut değil” diyor. ◊ Ne cins münasebetler söyleniyor? ‘Aman sus, kışkırtmayalım erkeği’ bu…
“Ne biçim erkeksin sen” deyince kışkırır mesela. Bununla ilgili çok dava evrakı okudum: “Ne biçim erkeksin” demek tahrik sebebi. Ama “Ne biçim kadınsın” demek hakaret dahi değil yargılamada, kaba söz. Bakın eril özneyi net bir şekilde ortaya koyacak bir örnek vereyim: Bir kadın polis, ailece gidilen yemekte mesleği, kendisi hakkında eşinin son derece hakaretamiz sözlerine maruz kalıyor. Eve gelip kavga ediyorlar. Sonra beylik silahıyla vuruyor eşini kadın. Mahkeme, yatak odasında bulunan bir sigara izmariti için “Eve gelince sigara içmişse yatışmış demek ki. Bu, adamın tahrikiyle işlenmiş bir cinayet değildir” diyor. Ayrıca erkekler erkekleri öldürdüğünde de söz konusu bu indirim. ◊ Yani… Bir örnek daha anlatayım: Bir yerde yan masada oturan bir grup erkekten biri, diğer masada nişanlısıyla kavga eden adama “Bir kıza sahip çıkamadın ya” dediği için öldürülüyor diğer erkek tarafından. Ve hâkim diyor ki: “Hiçbir Türk erkeğinin kaldıramayacağı laflar.” Bu yargının işbirlikçi tutumu. Ben buna işbirlikçi hâkimlik diyorum. Yani siz de erkekliği savunduğunuz bir durumda cinayet işlerseniz eril hukuk kültürü sizin de sırtınızı sıvazlar. Mesela erkeklerle konuşan kızına fare zehirli makarna yapan bir anneyseniz indirim alabilirsiniz. ” ‘Ne biçim erkeksin sen’ lafı tahrik sebebi… ‘Ne biçim kadınsın’ ise hakaret dahi değil yargılamada, kaba söz! ““MAKBUL OLMAYAN KADIN…’ ◊ Var mı böyle bir örnek? Var, neden uydurayım? Çocuğu erkeklerle geziyor diye bir de en sevdiği yemeği yapıyor; makarna… Kızını içine fare zehri koyduğu makarnayla öldüren kadın da ataerkil iktidardan bu şekilde faydalanmaya devam eder. ◊ Türkiye’de haksız tahrik indirimi doğru uygulanıyor mu? Yani yargıçlar karar verirken ‘toplumsal hassasiyetler’ ne kadar etkili oluyor? Çifte standartla uygulanıyor.
Yargıçlar işbirlikçi erkeklik kategorisinde gördüğümüz bir zihniyetle ataerkili savunan faillere kadın denetiminin devamı için bir kolaylık sağlıyor ve indirim veriyor. Oysa boşanmak isteyen, “Sen bana karışamazsın” diyen kadının eylemi hukuka alışılmamış değil, erkekliğin maddesine ters. Ve yargıçlar erkekliği savunanlara bu indirimi vererek işbirlikçi erkeklik kategorisine giriyor. Yargıçların toplumdaki eşitsiz kıymet yargılarını hukukmuş gibi mahkeme salonunda yeniden üretmesi büyük bir hata. Benim meslektaşlarımın orada toplumsal, ataerkil ve kadını ikinci sınıf vatandaş gören bedel yargılarıyla adalet tesis ettiklerini iddia etmelerini aşamıyorum. Hukuk eşitlik vaat eder. Oysa ataerkil bedel yargıları eşitlik barındırmaz. Mahkeme salonundaki o katliamdan ben gözümü alamıyorum.
Yargıçlar orada faille empati yapıyor. “Ne yapsın ama toplum bunu bekliyor ondan” diye hareket ediyorlar. İsyankâr, makbul olmayan kadını öldürdün, ama makbul kadını öldürürsen çok kötü bak!◊ Biraz açar mısınız ‘makbul olmayan kadın’ konusunu?Özgecan’ı öldüren faili hâkim de dahil hepimiz kınadık. Zira makbul kadını öldüren fail ataerkil toplum için bir kahraman değil. Makbul olmayan kadını, Pınar Gültekin’i öldürenin sırtını sıvazlayarak “Senin de işin zor ya, sen de ne çekmişsin, ne yapsın, öldürüvermiş işte” diyor yargılama. Burada yaptığın, toplumsal kıymet yargılarını hukukun içine taşımak. Bu hukuk teorisi açısından çok büyük bir kusurdur. Öğrencilere en önce bunu anlatırız. Ama bu yanılgıyı hukukçu olmalarına rağmen yapıyorlar. İmtihanda yapsalar sınıfta kalırlar. ◊ Bu davalarla uğraşmak insanı nasıl değiştiriyor? Bir deformasyona uğramış olabilirim. 2000 öncesindeki ben değilim. Bu kadar çok dava evrakını okuduktan sonra ben aynı ben kalamazdım. Türkiye’de bayanlar yakınları olan erkekler tarafından öldürülüyor.
Baş edemediğim bir duygu var; kadının mahkeme salonunda bir kez daha öldürülmesi. Haksız tahrik indirimiyle ‘öldürülmende biraz da senin hissenin varmış’ın vurgulanması. Ve buna ses çıkarmamız gerek. Zira o artık kendini savunamaz. Ardından ‘fail için kadın ne yaptı da bu adamı katil yaptı’ mahkemesi kuruluyor. ‘KOCASININ İZNİ OLMADAN ÇIKTIĞI İÇİN…’ ◊ Rastladığınız en mantıksız/kabul edilemez ‘haksız tahrik’ indirimi münasebetleri neler? O kadar çok ki; pembe kılıflı telefon kullanmak, beyaz tayt giymek, ‘erkek misin’ demek, çok sevişmek istemek, sevişmek istememek vs. Ama bir tanesi var ki tekrar tekrar anlatsam, yazsam da hâlâ aklım almıyor. Kadının babası kanser hastası ve hastaneden “Alın götürün, evinde çocuklarının yanında ölsün” diyorlar. Kadının kocası ailesiyle görüşmesini, ailesinin evine gitmesini istemiyor, izin vermiyor. Kadının üzerine kapıyı kilitleyip gidiyor. Kadın balkondan atlayarak çocuğunu babasının yanına götürüyor. Adam geldiğinde evde bulamayınca ‘öfkelenerek’ kadını öldürüyor ve ailesine de “Gelin kızınızı alın, öldürdüm” diye telefon açıyor. Mahkemede “Sözümü dinlemedi, konutumuzda durmadı, daima ailesinin evine gitti” diye savunma yapıyor. Mahkeme kadının kocasının izni olmadan evden çıkıp ailesine gitmesini haksız tahrik sayıyor ve indirim veriyor. “Ailenle görüşmeyeceksin, baban bu eve gelmeyecek” diyen erkeklerin kadınlara yaşattıkları psikolojik şiddetin ne toplumsal vicdanda ne de mahkemedeki hukuk insanlarında karşılığını bulmamasına hâlâ inanamıyorum. Çok sık makarna pişirdiği için bir kadını öldürmüş birisi indirim almıştı, kadının çok duş alması da indirim sebebi sayılmıştı.
Biri de kadın zili duymadığı için kapıda beklemiş, biri kocasından habersiz terlik almaya gitmiş, hangisini anlatayım… Kızlarımız da bu dehşetin içinde büyüyor. ‘YARIN FEMİNİSTLER GELECEK, DİKKAT ET’ ◊ Nasıl düzelecek bu durum? Benim tünelin ucunda ışığı gördüğüm yer mahkeme salonundaki feminist avukatlardı. Her şey değişiyor, kapitalizm şekil değiştiriyor ama eril tahakkümü savunan hukuk kültürü bir şekilde mahkemelerde devam ediyor. Bu hukuk kültürünü yine bir hukuk kültürü dönüştürebilir. Yani mahkeme salonunda daha fazla feminist avukat ve feminist ağların istekli dava takibiyle dönüşür. Kadın hareketinin takip ettiği davalarda haksız tahrik indirimi verilemiyor genelde. Bu istekli avukatlık sadece davadan indirimsiz ceza alınmasını değil, mahkemedeki hukuk kültürünü dönüştürüyor. Mahkeme salonuna feministler girdiğinde yargıçlar “Kadınlar bastı mahkeme salonunu. Kadın programı bastı” diyorlar. Mesela kâtibe diyor ki: “Yarınki davada feministler gelecek, dikkat et.” Çağla Arin (22) arkadaşı Hüseyin Zengin tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Kararın geleceğine ilişkin olumsuz etkileri nedeniyle Zengin’e indirim uygulandı. Hatice Kaçmaz (33) evlilik teklifini reddedince Orhan Munis tarafından öldürüldü. Mahkeme ‘aşırı sevgiden kaynaklı’ cinayet deyip cezada indirim yaptı. Ceyda Yüksel (28) Serkan Dindar tarafından öldürüldü. Dindar reddedildiği için duyduğu ‘elem ve keder’ nedeniyle haksız tahrik indirimi aldı. Gizem Canbulut (17) eski sevgilisi Eren Yıldız tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Yıldız haksız tahrik ve iyi hal indirimi aldı.
Doğru Beslenme Mesleği de Etkiliyor
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.