DOLAR

34,2873$% 0.49

EURO

37,2318% 0.45

GRAM ALTIN

2.980,46%0,89

ÇEYREK ALTIN

5.020,00%0,28

TAM ALTIN

20.022,00%0,30

ONS

2.703,48%0,40

BİST100

9.061,90%0,66

Öğle Vakti a 12:54
Bursa AÇIK 11°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
SON DAKİKA

DOLAR 34,2873

EURO 37,2318

ALTIN 2.980,46

BİST 100 9.061,90

Öğle 12:54

11°

Kadınlar ve Tanrıçalar

ad826x90

Antik toplumlarda kadın ve tanrıça kavramları bu yazıya sığmayacak kadar geniş bir külliyata sahiptir. Hem yazılı hem de görsel kaynakların kıymetlendirilmesi pek çok çalışmada ayrıntılı olarak ele alınmış, bölgesel ve kronolojik olarak sonlandırılmıştır. Bu yazıda Mezopotamya ve Anadolu’da MÖ II ve I. binyılda ‘kadınlık’ kavramının dünyevi ve ilahi boyutunu,ataerkil sistemin bölgeleri ve çağları aşan ideolojisinin günümüzde dahi nasıl yankılandığını anlatmaya çalışacağım. Binlerce yıl önce yazılan kanun metinleri, anlatılan mitleri ve anıtsal sanat aracılığıyla aktarılan aile, eş, anne rollerinin insan olan kadın ve tapınım gören tanrıça nezdinde nasıl kesiştiğine dair küçük bir not olarak görülmesi dileğiyle!..

KADIN VE TANRIÇA KİMLİKLERİ ARASINDAKİ SINIRLAR

Toplumsal alanda kabul gören iki cinsiyet mevcut. Maddelerle, gelenek ve görenek ile belleğimize kazınmış/kazındırılmış kadınlık ve erkeklik olguları sosyokültürel normların iki cinsiyet üzerinden inşa edilmesine neden oldu.

İnsanın doğayı, yaradılışı anlamak adına yarattığı mitlerin merkezine, idealize ettikleri kadınlık ve erkeklik mefhumlarıyla koydu. Veya, bu mitleri yaratan rahip sınıfı ve “kahraman erkek kral” kimliğinin iddiasına göre, dünyada var olan sosyo-kültürel yapı, öteki dünyanın emirleri/yansımasıdır.

Antik toplumlarda yazılı ve görsel kaynaklar erkekler tarafından üretilir. Sarah B. Pomeroy, Antik Yunan yazılı evraklarında geçen tanrıça kimliklerinin toplumsal alanda kadın kimliğine karşılık gelmediğinin üzerinde durur. Ancak Yakın Doğu için durum farklıdır. Tanrıçaları konu alan öyküler, yazılı dokümanlarda görülen kadın imgeleri ile paralellik gösterir. Görsel sanat repertuarında da kadın ve tanrıçaların erkek veya ilah tasvirlerinin yanındaki duruş konumları, ayna gibi güzellik, kadınlık teması içinde temsil edilmesi ve tasvirdeki kıyafet ayrıntıları gibi pek çok noktada kimliklerin kesişimi söz bahsidir.

‘Kadın olmak’ toplumsal alanda belirli sorumluluk ve misyonlar ile tanımlanır. Tanrıça ve kadın kimlikleri, idealize edilmiş kimliklerdir ve özellikle seçkin kadınla tanrıçaların karakterleri ile özdeştirilir. Alt katmandaki kadınlar olan köleler ve seks personelleri ise yazılı evraklarda olmaması gereken özellikleri taşıyan kadınlar olarak ele alınır. Örneğin, “köle kızı gibi durmadan değirmen mi çevireceksin?” gibi sözlü atışmaların olduğu dokümanlar mevcuttur. Geç Hititlerde tasvir edilen kadın imgelerine baktığımızda mezar anıtı yapılmaya hak kazanan kadınları görmekteyiz. Bu kadınlar, kıyafetlerindeki süslemelerle zenginlikleri ve güzellikleri ile temsil edilir. Ayrıca ellerinde bulunan iğ-öreke, ayna ve lir gibi semboller maharetleri ile ‘ideal kadın’ olma özellikleri propaganda edilir. Ayrıca, güzel, onurlu, iyi bir eş ve anne olan kadınların özellikleri tanrıçaların anlatıldığı kıssalarda de görülür ve her iki kimlik karşılaştırıldığında erkek aklının yarattığı ‘diğer cinsiyetin’ özellikleri ortak hissede da birleşir. Kimliklerin bu kesişimleri görsel sanatta karakterlerin duruşu, sahne içindeki rolü, taşıdığı belirteçler ve kıyafetler ile tespit edilir. Yazılı evraklar ise her iki kimlik arasındaki kesişimlerinin çarpıcı yanlarını bize sunar.

Evlilik-aile kavramları ve bunun çerçevesinde şekillenen anne ve eş rolleri, kadınlar ve tanrıçalar için Antik Yakın Doğu toplumunun kanun metinlerinde, mitolojik öykülerinde ya da bir kadını tanımlayan dokümanlarında sıklıkla karşımıza çıkar. Kadına, bulunduğu toplum tarafından atanan roller arasında kuşkusuz en önemli görev bekaretini koruyarak metotlara uygun olarak evlenmekti.

MÖ I. binyıla ait bir dokümanda annesine mektup göndermek isteyen Lidingira ismindeki erkek; “… Annem çok sevinçli bir insandır, üzeri süslerle kaplıdır… doğruca ve hürmetle kayınpederinin evine gitti. Hanımı olan tanrıçanın önünde alçakgönüllülükle durur, İnanna’nın evine nasıl bakacağını bilir, tanrıçasının buyruklarına karşı gelmez, enerjiktir (ve ) işlerini bitirir. Sevecen (ve) naziktir. Bereketli hasat gibi ikinci mahsülü verir… parlaktır altın (ve) gümüş gibi… güneş üzeredir… annem türküleri ve duaları sevinçle doldurur … bir prenses bir rahmet müziğidir… güzel kokar … iyi bir … veren parfümlü yağ gibidir …” sözleri ile ulağına annesini tanım eder. Özetle, dindar, ev işlerinde mahir, annelik misyonlarını yerine getiren, “bekaretine sahip çıkmış ve doğru bir şekilde evlenmiş” bir kadın olarak annesini tanımlar. Bu ithamlar kadınlık kavramlarının ana çerçevesini çizmektedir.

Anne ve eş rolleri mitolojide de yerini alır. İlah ve tanrıçaların kıssalarının anlatıldığı öğretiler niteliğinde olan mitler söz konusu devirde toplumsal alanda idealize edilmiş rol ve sorumlulukları beyan ederek bir noktada toplumsal cinsiyet rollerinin kurumsallaşmasında araç olur. Evlilik, annelik ve eş olma durumunun anlatıldığı Enki ve Ninlil’in öyküsüne bakıldığında; Tanrıça Ninlil’in kadınlığın kenarında ergen bir bakire olarak tasvir edilmesi ve daha sonra evlendirilip ülkü eş olarak anlatılması günümüzde dahi toplumsal alanda kabul görülen olgularla süslüdür. Öyküye baktığımızda Enki, öncelikle Ninlil’in annesinden izin almak zorundadır. Bu izin isteme sürecinde Tanrıça Ninlil ve annesine vereceği düğün armağanları dile getirilir. Bu durum, Yakın Doğu’da evlilik süreçlerinin bir yansımasıdır.

Toplumsal alanda da çeyiz, nişan merasimlerinde damadın ödediği para gibi uygulamalar görülür. Kıssanın sonunda annesi Ninlil’e nasıl bir kadın olması gerektiğine dair öğütler verir;

“Enlil’in en sevdiği eş olabilir misin? sana tatlı konuşur mu? … çekici olmayı ve zevk vermeyi unutma, bunu uzun süre sürdürün… doruklarda sevişin ve çocuklarınız olsun… eve girdikten sonra bolluk önünüzde, sevinç yanınızda olsun …”

Bu metinde ve devamında kadınların eş olarak aile içindeki önemli misyonları erkeği cinsel olarak tatmin etmek ve doğum yapmak çarpıcı bir şekilde aktarılır. Bu anlatıda anne rolündeki Tanrıça Ninhursag’ın kızına verdiği öğütlerle örnek anne olarak gösterildiğini belirtmek gerekir. Anne ve çocuk bağı, annenin çocuğunu büyütürken her kademede emeği hayli önem arz eder. Bir başka hikaye de Tanrıça Nisaba/ Nunbaršegunu, kızı Ninlil’i, Enki’nin çapkınlığından korumak için verdiği nasihatin içeriğinde görülür. Onurunu müdafaası için Enki’ye güvenmemesi gerektiğini, Enki’nin ona ‘sahip’ olup, daha sonra onunla ilgilenmeyeceğini belirtir. Tüm bunları yaparken, kıssanın katibi “annesi ona ihsan verdi (öğüt)” şeklinde not düşer. Kadın ve bekaret konusu Antik Mezopotamya toplumunda hem maddelerle hem de dini öğretilerle sıkça anılır, evlilikte kadının bakire olması beklenirdi.

BEKARET CEZA YAPTIRIMINDA BELİRLEYİCİ BİR KRİTERDİ

Ataerkil sistem/devlet sistemi, oluşturduğu kanunlarla aileyi denetlemek ve kendine uygun şartlara getirmek için kadın özelinden cinsel suçlara odaklanır. Bu kanunlarda kadınların tecavüze uğraması, zina yapması da sosyal statüye göre -özgür veya köle kadın bağlamında- çeşitli ceza yaptırımlarına sahipti. Buna ek olarak kadının bakire olup olmaması da ceza yaptırımında belirleyici bir kriterdi.

Örneğin, evli bir kadının, evlilik dışı cinsel ilişkiye girmesi kadının vefatıyla sonuçlanırdı. Bakire ve özgür bir kadına tecavüz etmek erkeğin öldürülmesiyle; köle ve bakire bir kadına tecavüz ise para cezasıyla karşılık bulurdu. Aile içi ensest alakalarda de eğer yeni evlenmiş bir kadın, kayınpederi tarafından tecavüze uğradıysa ve şimdi eşiyle birlikte olmadıysa kayınpeder cezalandırılır, kadın ise ailesinin evine geri gönderilirdi. Ancak eşiyle birlikte olmuş ise kayınpeder, oğlunun eşine karşı işlediği bu kabahatle ölüm cezasına mahkum edilirdi. Bir babanın kızına tecavüz etmesi durumunda, baba kentten kovularak cezalandırılırdı. Ancak bir oğul annesine tecavüz ettiği durumda her ikisinin de öldürülmesiyle sonuçlanırdı. Tüm bu yaptırımlar devletin en küçük birimi olarak aile kurumunun korunmasını amaçlar ve bunu kadın bedeni ve cinselliği üzerinden inşa ederdi.

Kadın kimliğinin hem dünyevi hem de ilahi boyuttaki annelik ve eş olma durumu görsel sanat aracılığıyla da kamusal alanda propaganda edilir. MÖ 13’üncü yüzyılda Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı’nda ilah ve tanrıçalara başkanlık yapan kutsal aileye göz atalım.

KADININ EN ÖNEMLİ GÖREVİ ÇOCUK DOĞURMAKTI

Sahnenin başında Fırtına İlahı ve eşi Tanrıça Hepat tasviri görülür. Hepat’ın gerisinde oğulları Şarruma ve kızları Allanzu ve Kunzisalli bulunmaktadır. Kadın kimliğinin yazılı dokümanlardaki tasvirinde en önemli görevi çocuk doğurmaktır. Çocukların bakımı ve örnek birer erkek ya da kadın olarak yetiştirilmesi annenin en önemli misyonudur. Buna ek olarak eşinin cinsel tatmini ve bakımı da yadsınamaz. Geç Hitit toplumunda kadın, erkek ve çocuk tasvirlerinin bulunduğu kabartmalara bakıldığında da anne, çocuğun himayesinde onunla temas halinde tasvir edilmiştir.

Bu kabartmaların başka örneklerinde, anne ve kız çocuğunun koşut giysisi, erkek çocuklarının da baba ile benzer giysisi göze çarpar. Bu tasvirler bir bireyin hayatı boyunca rolü, kimliği ve statüsünün sadece biyolojik değil aynı zamanda, bağlı olduğu kültürel yapı tarafından nasıl şekillendiğinin de örnekleridir. Bu kabartmalarda kadının erkeğe göre daha zayıf ve küçük tasvir edilmesi, zanaatkarın, vücut ölçüsü olarak sanatsal gerçekliğe yaklaşma dileğinden fazla ikonografide ana figürün daha bariz gösterilmeye çalışılmasıyla alakalıdır. Süslü, zengin, gösterişli kıyafetler, takılar, eşinin karşısında çocuğunu kanatları altına alan, duruşu ve oturuşu ile bir zarafet örneği olan kadın tasvirleri Geç Hitit toplumunun kadın kimliği hakkındaki idealize edilmiş gerçekliklerinin de aynasıdır.

Geç Hititlerde tasvir edilen kadınların büyük bir kısmının mezar anıtları aracılığıyla temsil edildiğini belirtmiştik. Demir Çağı’nda kadının vefatından sonra mezar anıtının yapılması üstte belirttiğimiz bu faziletlere sahip olmasıyla alakalıdır. Babil Kraliçesi Adap-Guppi kendi mezar anıtında, annelik vazifesini ne kadar iyi yerine getirdiği ile anılmaktadır. Kadınlar, anıtların üzerinde yazı varsa annelik veya eş sıfatıyla anılırlar. Örneğin, Karkamış’ta bulunan bir mezar anıtı, bir kült görevlisinin eşi olarak anılan bir kadına aittir. Heykelli Uzun Duvar’da da anıtı yapılan Wasti ismindeki kadın, yine II. Suhi’nin sevgili kadını/eşi olarak kamusal alanda anılmaktadır.

Antik dönem sanatı, sanatkarın dışavurumundan fazla devlet ideolojisi ile şekillenen ve buna hizmet eden bir alandı. Görsel sanatlarda idealize edilmiş her bir kimlik ise yine bu gayeye hizmet edip, toplumu kolektif bir kimlik etrafında toplamayı hedefliyordu. Bu görsel ve yazılı kaynakların toplumun her kesitini temsil ettiği söylenemez. Devletin en küçük birimi olarak ailenin, yaşadığı bölgedeki mikro kültürel yapı, iç dinamikleri, gelenek-görenekleri devletin ideolojik aygıtlarında yansıtılmaz. Devlet, kendi yaratmaya çalıştığı toplumu propaganda eder, maddelerle sonlar ve uygulamaya çalışır. Bu nedenle üstte bahsettiğimiz her bir imgenin devlet ideolojisi ile paralel olduğunu ve soylu aileleri yansıttığını belirtmeden geçmeyelim.

Geç Hitit zenginlerinin, ailelerini ve kendilerini anıtlaştırdığı bu kabartmalar üzerinde tasvir edilen her bir belirteç ise -erkeklerde silahlar ve kadınlarda iğ-öreke, ayna- cinsiyetler arasında keskin bir ayrım ile kullanılıyordu. Bir kadının elinde silah, bir erkeğin elinde ise ayna belirteci şimdi tespit edilemedi. Kadına ait herhangi bir eşyanın erkeğe atfedilmesi Hitit metinlerinde o erkeği aşağılamak için kullanılan sözlerdi. “Kadın gibi başörtüsü taksın! etek giydirilsin!” ifadeleri aslında günümüzde dahi kullanılan cümleler değil mi?

*Doktorant

Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika 

Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr

Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber

Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Mehmet Birkiye, İstanbul Tiyatro Şenliği’ni Anlattı: Hamlet, Savaş ve Barış, Yalnız, Linçler ve Dudaklar…

HIZLI YORUM YAP