34,5784$% 0.28
36,3028€% 0.18
2.993,26%1,07
5.086,00%0,37
20.285,00%0,54
2.695,01%0,88
9.367,82%0,00
Yunan mitolojisini günümüze uyarlayan dizi ‘Kaos’, Netflix’te yayınlandı. Olimpos ahalisini, çeşitli ilah ve tanrıçaları beşerlerle buluşturan üretimde Georgie Banks-Davies ile Runyararo Mapfumo yönetmen koltuğuna oturmuş. Dizinin yaratıcısı ise aynı zamanda ‘The End of the F***ing World’ün de senaristi olan Charlie Covell.
BİR ÇİZGİ BELİRİR DÜZEN ZAYIFLAR
Dizinin konusu kısaca şöyle: Girit Adası’nda Kral Minos tarafından despotça yönetilen bir ülkede ilahlar için düzenlenen merasimde beklenmedik olaylar yaşanır. Bir anıtın açılışı ilahları kızdıracak şekilde sabote edilir. Rablerin kralı Zeus, alnındaki kırışıklıktan dolayı yıkımını getirecek kehanetin başladığını düşünür. Babasını öldürüp hükümdar olduğu için paranoyak bir ruh haline sahip Zeus yönetimi karısı (aynı zamanda kız kardeşi Hera) ve kardeşleri Poseidon ile Hades’e pay etmiştir. Yeryüzü Poseidon’a, dünyevi işler Hera’ya, yeraltı (ölüm) ise Hades’e verilmiştir. Ancak Zeus aklı estiğinde kardeşlerini muma çevirmekte, verdiği yetkileri burunlarından fitil fitil getirmektedir. Rablerin kralı bir yandan da daha fazla sorumluluk isteyen oğlu Dionysos ile sorun yaşamaktadır.
Zeus, Olimpiya Dağı’ndaki iktidarını muhafazaya çalışırken krallığı yıkmaya yazgılı üç fani de farkında olmadan harekete geçmişlerdir.
GİRİT’TE, HER ŞEYİN BAŞLADIĞI YERDE!
‘Kaos’u değerlendirmeye seçtiği bölgeyle başlayalım. Dizide olaylar Girit Adası’nda geçiyor ki bu topraklarda yaşamış Minos uygarlığı, tarihi Tunç Çağı’na uzanmakla birlikte Yunanların en önemli kültürlerinden biri olarak bilinmekte. En büyük sarayı Knossos olan ve Phaistos, Kata Zakros, Malia gibi kompleks yerleşimler barındıran uygarlık devrinin öncülerinden sayılıyor. Girit Heraklion doğumlu arkeolog Stylianos Alexiou, ‘Minos Uygarlığı’ (Minoan Civilization) isimli kitabında medeniyetin kültürel gelişimini saray kalıntıları ve buluntular üzerinden incelemiş. Çalışmayı Türkçeye çeviren Prof. Dr. Elif Tül Tulunay da Ege arkeolojisi hakkında birikim sahibi önemli arkeologlarımızdan.
Adaya dönersek Zeus’un burada, İda Dağı’nda bir mağarada doğduğu efsanesi genel kabul görüyor. Ki efsanesinin diğer yorumlarında da Girit’in özellikle çocukluk yıllarına ve kişiliğinin gelişimine yön verdiği görülüyor. Yani bir bakıma Girit her şeyin başladığı yer.
Adadaki karanlık dönemi, kültürel gerilemeyi yakınlarda bir adada yaşanan volkanik patlamaya (Thera patlamasına*) bağlayanlar var. Bu iddiaya göre patlama sonrası başta ekonomik faaliyetler tüm yaşam sekteye uğruyor, yerleşimler kül altında kalırken uygarlık geriliyor ve karanlık bir periyoda giriliyor.
Bu tezden hareketle söyleyebiliriz ki Girit, salt Zeus’un biyografisinde yer tutmuyor, tarihte böylesine bir çapta bir doğa olayıyla karşılaşmış Yunan şehri bulmak da güç. Şehrin tercih edilmesinde bu yıkımın çağrışımı rol oynamış olabilir. Elbette kültürel sebepler ve turizmin canlandırılması için tanıtım çabası öne çıkmıştır ancak Zeus’u en çok kızdıran uygarlıkların başında Minos’un geldiğini akıbetine bakarak kestirmek mümkün. Elbet her şeyi başladığı yerde bitirme dürtüsü galip gelmiş.
ADIM ADIM KAOSA
‘Kaos’un cinsine ve mitolojiyle kurduğu ilişkiye dair birkaç not düşmeli. Covell’ın dizisi gereci itibarıyla fantastik, çağdaş bir dünya tezahüründe geçtiği için distopik motifler içeren ancak ana çizgileriyle güldürü olmaktan son anda vazgeçip trajik olaylara yaslanarak ilerlemeyi seçmiş bir anlatı… Bir “yaklaşan felaket anlatısı” diyebiliriz ‘Kaos’u tanımlarken. Bittiği yerin kaosun tabiatı gereği bir çeşit başlangıç olduğunu var sayarsak bu ilk sezonu “yaklaşanın bildirilmesi” biçiminde yorumlayabiliriz. Dizideki tipler arası geçiş baş döndürücü bir hızla gerçekleşiyor öyle ki hayli komik bir tonda başlıyor ve giderek kozmik bir şaka betimliyor. İnsanlık çok ilahlı dinleri aşamasaydı nasıl bir göksel iktidar paylaşım çabasına şahit olur ve bu çekişmeden nasıl etkilenirdi? Bu soruya yüzeysel yanıtlar alıyoruz. Tek ilahlı toplumlarda din insanı aldatmanın, uyutmanın ve nihayetinde kullanmanın aracıyken ‘Kaos’ta insanlaştırılmış ilahların dünyevi görünüşlü, uhrevi kimlikli çatışması dikkat çekiyor ve bir bakıma din araçlık olmaktan çıkıp amaç hâline geliyor, yine siyasetçiler rablerin kuklasına dönüşüyor.
Covell’ın dizisinde mitlerle alakaysa doğrudan kurulmuş. Rabler, tanrıçalar, yarı ilahlar… Olimpos ahalisi, Prometheus, Moiralar, Erinyeler, Medusa, Orpheus… Kral Minos, Minotor, Theseus, Daedalus, Ariadne. Troyalılar ve daha birçok antik Yunan kahramanı dizide, efsanelerdeki yerlerine uygun ifade edilmiş. Olimpos ile Hades ayrıntılandırılmış. Troyalılar ilahların gazabına uğramış bir topluluk olarak öne çıkarken Girit kentinin kurban adama inanışına ve Hera kültüne dair açıklamalara yer verilmiş. Dizi üç ayrı gerilimi mitleri birbirleriyle ilişkilendirerek yan yana yükseltmeyi başarmış. Olimpos’ta (gökyüzünde) Zeus’un heyheyleri, yer yüzünde (dünya genelinde ve dünyayı temsilen Girit şehir devletinde) Minos’un, ailesini karşısına alacak gözü peklikte buna rağmen İlahlara karşı boynu kıldan ince bir çerçevede yürüttüğü siyasi ikbal çabası ve yerin altında biraz da Hades’in beceriksizliği, edilgenliği yüzünden giderek bozulmaya başlayan düzen dizide esas hattı meydana getiriyor. Bu hatta Yunan mitolojisinden kader tanrıçaları, intikam tanrıçaları ve ölümlü kâhinler ekleniyor. Temelde ise şu kehanet dizinin arka planında devamlı çalışıyor: “Bir çizgi belirir. Düzen zayıflar. Aile dağılır. Kaos başlar.”
BAŞARILI PERFONİFİKASYON
Dizide üç tansiyonun bağlantısı iyi kurulmuş, hikaye hiç düşmemiş. Mitler bilinmesine karşın merak ögesinden faydalanılmış. Yanı sıra mitsel kahramanların ete kemiğe büründüğü noktada da bir başarı söz konusu. Kimliklerin dışına çıkılmamış. Özellikle dış görünüşe itina gösterilmiş. Zeus’u çocuksu, Poseidon’u içten pazarlıklı, Hades’i utangaç tarafıyla izliyoruz. Prometheus alaycı ve acımasız. Bu tarafıyla bir anlamda ateşi vererek kurtardığı ama türlü kederlere gark olmaktan kaçamayan insanın acılarını temsil ediyor. Hediye ettiği ateşte pişen, geçmişine alayla gülen insanı… Aslında Prometheus için dizide insana en yakın tasvir edilen karakter yorumunu yapabiliriz. Dionysos eğlence düşkünlüğünden fazla göze girmek gayesiyle giriştiği aksiyonlar ve farklı eğlence anlayışıyla sunulmuş seyirciye. Yazgıyla oynamaya çalışması, Orpheus’u Eurydike’yi kurtarmak üzere Hades’e göndermesi tam da ondan beklenecek bir hamle. Çünkü iki dünya arasındaki sınırı ancak bir çılgın hiçe sayabilir!
Hera’ya ayrı bir parantez açmalı. Hera becerileri pek az aktarılmasına karşın kişiliği epeyce güçlü yansıtılan bir karakter. Saklamaya gerek duymadığı hırsı ve Zeus’u kontrol etmek için yer yer başvurduğu sinsiliklerle güçlü bir kadın figürü. Olimpos’un tanrıçası Hera ailenin dünya üzerindeki kararını temsil etmekte.
Arkeolojik hafriyatlarda elde edilmiş çeşitli objelerden ve ortaya çıkarılan kalıntılardan anlaşıldığı kadarıyla ilah ve tanrıçaların ikonografisi (diğer doğaüstü varlıklarda olduğu şekliyle) büyük ölçüde insanlaştırmaya dayanıyor. Bununla birlikte bugünden geçmişe baktığımızda atribüler de belirliyoruz. Bu atribüler ait olduğu kahramanların niteliklerini özetliyor. Zeus’a şimşek, Athena’ya baykuş, Posedion’a Trident (üç dişli mızrak), Hermes’e kanatlı sandalet en bilinen atribülerden. Kaos’ta bu mitolojik ögeler, insanlaştırılmanın yanı sıra toplumsallaştırıldığı ve (her ne kadar fantastik örüntülerinden soyutlanmasalar da) insan zihni sonlarına çekildiği için sunak, tapınak gibi ortamlarda bulunan heykellerde karşımıza çıkan ve dinî yerlerle özdeşleşmiş atribüler kullanılmamış. Onun yerine ironik göndermelere baş vurulmuş. Zeus’un meander motifli, şimşek figürlü ve çağımızın lüks giysi markalarının eserlerini anıştıran eşofmanlar giymesi, Posedion’un yatı, Dionysos’un siyah bir kedi taşıması bu atribülerin çağdaş ve eğlenceli bir yorumu sayılabilir. Değerli dostum Gürkan Çay’ın benzetmesiyle “Latin Amerikalı uyuşturucu baronları” gibi tasvir edilmiş Olimposlular. Kollarda altın saatler, şatafat düşkünlüğü, bu benzetmeyi haklı çıkarmakta.
Öte yandan Troyalı tasvirinin yetersiz kaldığını belirtelim. Troyalılar ikinci dönem yükselecekler, bu dönem kısa bir giriş yapılmış.
DİZİNİN ZAYIF TARAFLARI
‘Kaos’ mitolojiyi başarıyla aktarmış ancak işlememiş. Bilgisi olanların dahi tam manasıyla takip edemediği bir kalabalık dikkat dağıtıyor. Bu kalabalığa bağlı bir sembolik yükü taşımaya zorlanmış seyirci. Olaylar birbirine ulanıyor ulanmasına ya bağlantı noktalarını kaçıranlar bir sonraki dönüşe kadar epey yol kat etmek zorunda kalıyor! Hiç bilgi sahibi olmayanlar da sıkıntı yaşıyor çünkü o takdirde dizi bir komik bir trajik ilerleyen bir Netflix dizisine dönüşüyor. Doğrusu hakkını verelim sadece bu bakımdan değerlendirsek dahi estetik bir iş olmuş ‘Kaos’. Mitoloji konusunda dozu ayarlayamadığını söylemeli.
OYUNCULUKLAR ÜZERİNE
Başarılı betimlerde oyunculukların hissesini yadsıyamayız. Doğal bu betimlerin oyunculara doğru pasları verdiğini de not düşmeli. Karakterlerin öne çıkan yönlerine uygun oyuncu seçimleri olmuş. Kaos doğru yüzleri doğru oyunla buluşturmuş. Zeus rolünde Jeff Goldblum mimiklerini iyi kullanıyor. Özellikle dudakları etrafında çizilen kompozisyonu gücü elinde tutan tekinsiz duruşunu destekliyor. Alnındaki kırışıklığa kafayı takması, alaycılığı ve paranoyaya vardırdığı kuruntulu yapısı iyi işleniyor, bir tansiyona bağlanıyor.
Prometheus rolünde Stephen Dillane fazla öne çıkmıyor ancak simgelediği karakterin hakkını veriyor. Hera’da Janet McTeer tok bir performans sergilemiş. Dionysos’ta izlediğimiz Nabhaan Rizwan da gayet iyi…
Müzikle kurduğu bağ üzerinden mitolojisine uygun ancak alaycı ve güncel bir yorumla pop yıldızı olarak betimlenen Orpheus’ta Killian Scott iyi iş çıkarmış. Hades’teki yolculuğu değiştirildiği için trajedisi yerini bozgun beklentisine bırakıyor. Misia Butler (Caeneus) ile Aurora Perrineau (Euridike-Ridi) da yeterliler.
‘Kaos’, zengin mitolojik figürleri, popüler kültüre mal olmuş kahramanları ile Yunan çok ilahlı inancını etkileyici bir biçimde anıyor. Bu inancın siyasetle bağını ise kolay tüketilmesi amacıyla Netflix dizisi kolaylığında ve tek tipliliğinde işliyor. Bu durum iki meseleye yol açmış. Birincisi komedya ile tragedya bağlantısını olanca görkemiyle gözler önüne serme fırsatı kaçırılmış. Diğer yandan çok fazla mitolojik öge kullanılınca din-siyaset bağlantısı bağlamında rastladığımız entrikalar dinamizm kazanamamış.
İkinci döneme kapı aralayan dahası anlattığı bu çağdaş masalı en heyecanlı yerinde kesen ‘Kaos’, kimi kusurlarına karşın kalburüstü bir imal. Eğlenceli ve ihtimamlı bir çalışma…
*Thera bugünkü ismiyle Santorini Adası, Girit’in yaklaşık 110 km kuzeyinde yer almakta. Burada MÖ 17. yüzyıla tarihlenen bir volkanik patlama yaşanmış ve çevre yerleşimlerde sarsıntıya, tsunamiye, kül yağmuruna sebep olarak büyük zarar vermiş.
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Yavuz Ekinci: Muharrirler Yazdıklarıyla Suçlanacaksa Dostoyevski Cinayetten Yargılanmalı