32,7172$% 0.09
35,4751€% 0.1
2.489,59%0,47
4.046,00%0,49
16.207,00%0,48
2.367,43%0,37
10.864,08%0,11
Çocuk yetiştirmede kullanılan ‘kavanoz anne’ terimi, aşırı gözetici ebeveynleri tanımlıyor. Ebeveynler, çocuklarının her şeyini kontrol altına almaya, karşılaşabilecekleri olumsuz durumları çocuk yerine kendisi önlemeye çalışıyor. Böylelikle ebeveyn, çocuğunun kendi başına tecrübe kazanmasını, sorun çözme maharetinin gelişmesini, sosyal ortamlarda kendini ifade etmesini engellemiş oluyor. Bağımsız karar alma marifetine sahip olamayan çocuklar ayrıca duygusal olarak da sağlıklı büyüyemiyorlar. Bu da çocuğun özgüven ve özsaygı eksikliği ile büyümesine neden oluyor. Üniversiteye giden bir öğrencinin yeme-içme veya barınma gibi temel ihtiyaçlarını ailesinin karşılamasını beklemesi, iş hayatına atılan bir kişinin en ufak bir zorlukta çalıştığı ortama uyum sağlayamaması gelecekte yaşanabilecek meselelerden bazıları. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Prof. Dr. Sevcan Karakoç
‘ÇOCUK ETRAFINDA DAİMA TEHDİT VARMIŞ GİBİ DÜŞÜNEBİLİYOR’
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Prof. Dr. Sevcan Karakoç, ‘kavanoz anne’ tarifinin çocuğu cam fanusa kapatmak anlamına gelebileceğini belirtiyor. Aynı zamanda ‘kavanoz anne’ tarifi ‘helikopter ebeveynler’ olarak da geçebiliyor. Ebeveynlerin, bir helikopter gibi daima çocuklarının etrafında dolaşması, her adımlarına müdahale etmesi ve yönlendirmesi olarak ifade ediliyor. “Her şeyin yetersizliği kadar aşırısı da zararlı” diyen Karakoç, çocuğa ilginin olmaması gibi çok fazla ilginin olmasının da istenilen bir durum olmadığını söylüyor. Çocuğun kendi tecrübelerini yaşamasının engellendiği durumlarda büyüme üzerinde tesirinin olduğunu söyleyen Karakoç, “Çocuğu bir kavanozun içine hapseden ebeveynlik modeli, doğru bir ebeveynlik modeli değil. Küçük yaşta böyle bir tavırla karşılaşan çocukların büyüdükçe özgüvenleri daha düşük olur. Dış dünyaya açılmak, yeni beşerlerle ilişki kurmak çeşitli dertlere sebep olabilir. Güven sorunu yaşayabilirler. Etraftan daima bir tehdit varmış gibi düşünebilirler” diyor. Karakoç, her zaman çocuk yerine işleri yapan birinin olmasının, çocukları bağımlı ilişkiler kurmaya itebileceğini de sözlerine ekliyor.
‘DEPREM FİKRİYLE ÇOCUKLARIYLA YATAN EBEVEYNLER VAR’
Depremler, seçimler, doğal olaylar, ekonomik sıkıntılar ve pandemi gibi daima travmanın olduğu bir coğrafyada yaşadığımızı söyleyen Karakoç, sarsıntının üzerinden çok zaman geçmiş olmasına rağmen ‘Deprem olur da çocuğumu kurtaramazsam’ fikriyle çocuğuyla yatan aileleri, bu modele örnek gösteriyor. Çocukların otomobillerle alışveriş merkezlerine, servislerle okullara götürüldüğünü, kendi başına toplu taşıma kullanmadığını belirten Karakoç, “Lisede olup hiçbir toplu taşıma aracına binmeyen, binmesine izin verilmeyen gençler var ki bunlar yarın bir gün başka kentlere üniversite okumaya gidecekler.
Büyümeleri, kendi ömürlerini sürdürebilmeleri, sorumluluk almaları, dış dünyayla müsabakaları bir şekilde engelleniyor” diyor. Ergenlik öncesi periyotta çocuklarda görülen ruhsal ve davranışsal sorunların birçoklarının aile kaynaklı olduğunu ifade eden Karakoç, “Kaygı, depresyon, takıntı gibi şeylerin birçok aileden geçiyor. Genetik veya rol model olarak. Korkulu, kuşkucu ebeveynler ile büyüdüğünde bunun etkisi çocukta da görülecektir” diye konuşuyor. Karakoç, bu sebeplerden ötürü çocukların dert bozukluklarının tedavisine ailenin de dahil edilmesi gerektiğini belirtiyor. Şayet korku günlük hayatı önemli şekilde etkileyecek seviyedeyse ilaç tedavisi kullanılabiliyor. Eğitim Danışmanı Serkan Duru
‘ÇOCUKLARIN HAYATA KARŞI DUYGUSAL DAYANIKLILIĞI GELİŞMİYOR’
Eğitim Danışmanı Serkan Duru, “Ebeveynler, her şeyi çocukların adına planlayıp, düşünüyorlar, çocukları adına yapıyorlar” diyor.
Bu çocuklara ‘proje çocuklar’ deniliyor. Anne-baba kendi gençliklerinde yapamadıklarını kendi çocukları üzerinden gerçekleştirmeye çalışıyor. Fakat herkesin kendi kişiliği, marifeti ve yeteneğinin olduğunu ifade eden Duru, ebeveynlerin çocuklarını kendi istekleriyle yönlendirmeleri değil, sadece neyin, nasıl olacağı konusunda bilgilendirip kararı çocuklara bırakması gerektiğini savunuyor. Duru, “Nasıl yüzüleceğini anlatabiliriz ama yüzmeyi öğrenmesi için çocuğun kendisinin yüzmesi gerekiyor. Ama burada aile çocuğa, ‘ben senin yerine yüzerim’ diyor. O zaman bu çocuk yüzme öğrenemeyecek” diyor. Çocuğun hayata karşı duygusal dayanıklılığının da gelişmediğini söyleyen Duru, birden fazla kişinin iş hayatına atılınca zorluk yaşadığını belirtiyor.
Üç yıl önce böyle bir ebeveynle karşılaştığını belirten Duru, “Anne ile çocuğunun üniversite tercihi üzerine görüştüğümüz bir süreçte, tüm görüşmeler sadece anne ile yapıldı ve öğrenci ile hiç konuşmadım. Anneye, ‘Sadece destekçisiniz, bütün işleri öğrenci kendi yapacak’ diyorum. Kayıt işlemleri bittikten sonra, çocuğun barınma ve ulaşım bahisleri gündeme geldiğinde, çeşitli ulaşım seçeneklerinden bahsettim. Anne, sonunda ‘Son derece haklısınız. Biz bu yaşa kadar okula götürdük, okuldan aldık, özel derse götürdük. Çocuğun kendi kendine bir yerden bir yere gitmesine ya da kendi başına bir şey yapmasına hiç izin vermedik’ dedi. Anne, lakin burada doğru yapmadığının farkına vardı” kelamlarıyla anlatıyor.
Meclis’e 12 Yılda 134 Bin 685 Başvuru Yapıldı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.