35,4457$% -0.05
36,6111€% 0.15
3.085,63%0,38
5.024,00%-0,06
20.037,00%-0,04
2.706,86%0,40
9.786,62%0,48
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Heyelan Uygulama Araştırma Merkezi, sarsıntıların Doğu Karadeniz‘de heyelan, taşkın ve kaya düşmesi gibi olaylarla tesirini belirlemek için çalışma yürütüyor.
KTÜ Heyelan Uygulama Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi de olan Prof. Dr. Hakan Ersoy, AA muhabirine, Karadeniz‘de son aylarda yaşanan zelzelelere ilişkin açıklamada bulundu.
Rize’nin Hemşin ilçesinde 15 Kasım 2024’te 4,7 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini anımsatan Ersoy, kayıtlara geçmemiş ancak mevcut olan yarar böyle bir depremin meydana gelmesinin kendilerini endişelendirdiğini söyledi.
Ersoy, zelzelelerin ardından ikincil afetlerin akıllara geldiğini dile getirerek, “Özellikle ikincil afetler deyince, depremlerden sonra bizim aklımıza heyelanlar, kaya düşmeleri ve benzeri afetler geliyor. Bunlarda bir artış var mı işte bunların üzerine çalışıyoruz. ” dedi.
Trabzon’da 5 Ocak’ta 3.2, 9 Ocak’ta 3.4 büyüklüğünde meydana gelen sarsıntılara de dikkati çeken Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tekrarlı yükler bunlar. Yani daima siz farklı bir titreşimle etkilenebiliyorsunuz. Normal şartlarda biz biliyoruz ki heyelanların ve kaya düşmelerinin en önemli nedenlerinden biri de gerek yapay, gerek doğal titreşimler ve bununla birlikte yağış. Şimdi son vakitlerde da özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde bunun olumsuz etkilerini yaşamaya başladık. Zelzelelerin etkisi katiyen heyelan ve kaya düşmesine neden olur ama Trabzon’da bu küçüklükte depremler, heyelana ya da taşkına doğrudan neden oluyor mu bunu geçen yıldan itibaren çalışmaya başladık, kesin sonuca ulaşmaya çalışacağız.”
“Deprem şiddeti yere göre değişir”
Prof. Dr. Ersoy, dolgu alanlarının depremin şiddetiyle bağlantısı hakkında da bilgilendirmede bulunarak, “Deprem şiddeti tabana göre değişir. Büyüklük değişmiyor ama şiddet elbette ki yerin cinsine göre değişiyor. Zemin büyütmesi diye bir kavram var. Dolayısıyla bir kaya ortamında titreşimin etkisiyle, dolgu ortamdaki titreşimin tesirini birbirinden çok farklı hissederiz.” ifadesini kullandı.
Doğu Karadeniz’in vilayetlerinde yerleşimin önemli bir kısmının sahil kodunda olduğuna dikkati çeken Ersoy, şunları kaydetti:
“Günümüzde baktığımızda neredeyse yerleşimin yarısını bu alçak kodlara, dolgu alanların üzerinde yapmaya başladık. Dolayısıyla herhangi bir titreşimin tesirini tahminen geçmiş yıllarda yaşamayacakken günümüzde artık yaşayabilecek durumdayız. Çünkü deprem birçok zaman dolgu alanlarını alışılmış ki kaya kütlelerinden çok daha fazla zemin büyütmesi sayesinde etkiler. “
Ersoy, olumsuz sonuçlar yaşamamak için yapısal tedbirlerin çok önemli olduğuna işaret etti.
“Bölgede meydana gelen küçük ölçekli depremler ikincil afetlere neden olabilmektedir”
Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir de son 125 yılda meydana gelen aletsel dönem depremlerine bakıldığında Doğu Karadeniz Bölgesi’nin diğer bölgelere oranla daha düşük bir deprem aktivitesine sahip olduğunun görüldüğünü belirtti.
Son periyotta elde edilen jeolojik ve jeomorfolojik verilere de dikkati çeken Sözbilir, şu değerlendirmede bulundu:
“Fakat özellikle Sinop ile Artvin arasındaki zon boyunca yapılan son çalışmalarda, Doğu Karadeniz kıyılarına yakın bölümlerde kayma hızı düşük ancak potansiyel canlı fay sınıfında değerlendirilebilecek fayların varlığına dair jeolojik ve jeomorfolojik veriler elde edilmiştir. Bunun yanında yine Samsun-Trabzon arasındaki bölgede Karadeniz içinde yapılan deniz jeolojisi ve jeofiziği çalışmalarında denizaltında deprem üretme potansiyeli olan canlı fayların varlığı saptanmış bulunmaktadır. Bu kapsamda yenilenmekte olan Türkiye canlı fay haritasında bu faylar işlendiğinde Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki vilayetlerimizin de deprem tehlike düzeyinin değişmesi beklenmektedir.”
Prof. Dr. Sözbilir, son aylarda Trabzon ve Rize’de yaşanan zelzelelere ilişkin de “Bölgede meydana gelen 3-4 büyüklüğü civarındaki küçük ölçekli depremler yıkıcı nitelikte bir özelliğe sahip olmamalarına rağmen, ikincil afetlere neden olabilmektedir. Bu nedenle bölgede ikincil afet yerlerinin önceden belirlenmesi ve bu tür afetlerin önlenmesine yönelik çalışmalara hız verilmesi gerektiğini düşünüyorum.” dedi.
Diğer Güncel Haberler İçin Tıklayın / Bursa Haber – Bursa Gündem – Bursa Gündem Haber – Bursa Haberleri – Bursa Son Dakika
Bizi İnstagram’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi X’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHbr
Bizi Facebook’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Youtube’da Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Bizi Linkedin’de Takip Edebilirsiniz / @BursaGündemHaber
Robotik Cerrahi ile Kalp Sağlığına Kavuştu